"*osmanlı imparatorluğu, bir akdeniz uygarlığıydı. coğrafi keşifler ile birlikte bildiğimiz dünyanın ticaret rotası değişmeden evvel akdeniz, ticaretin ve fırsatların merkezi konumundaydı. işte devletlerin de büyüme potansiyeli, bu ayrıcalıklı denizde alacakları konum ile doğrudan ilgiliydi. bu denizin önemli liman ve üretim merkezlerini eline geçiren devlet sistemleri, kalıcı altyapı oluşturabilmeleriyle imparatorluğa dönüşebiliyordu.

*osmanlı beyliği, lokal bir uç beyliği olarak kuruluşundan itibaren bölgesel imparatorluk halini alması yalnızca 1 asır sürdü. bu yükseliş, çok çeşitli şartların alt alta gelmesiyle tecelli etse de osmanlının denizlerdeki hakimiyeti, karadaki kadar hızlı gerçekleşmedi. bir deniz yapılanması, kara yapılanmasına göre daha fazla tecrübe, teknik donanım ve maliyet gerektirmektedir. osmanlı da bu doğal süreci sabırla yaşadı ve zamanla azak denizinden batı akdenize kadar yayılabildi.

* osmanlı imparatorluğu donanması, uzun bir süre boyunca akdenizin baskın bir gücü olarak kaldı. deniz hakimiyetini uzun süreler elinde tutabilmek, herşeyden önce zamanın üzerinde sörf yapabilmeyi gerektirir. değişen zaman beraberinde devamlı bir gelişime ihtiyaç duyar. zamanın trendini oluşturmak veya takip edebilmek zaruridir. osmanlı imparatorluğu da ömrü boyunca, denizlerindeki değişimi takip etti ve yeni şartlara adapte olmaya çalıştı. bu süre içinde de denizlerde yaşanan iki büyük değişim rüzgarı mevcut. bunlar; kadırgadan kalyona geçiş dönemi ile kalyondan zırhlı gemilere geçiş dönemleriydi.

*bu kırılımlar, ani şekilde gelişmedi. inovatif hamleler, kıvılcım gibidir. kıvılcımın büyüyüp kök salması da, herşeyden önce güçlü bir destek ve makul bir zamana ihtiyaç duyar. bu noktada belirttiğim değişim dönemleri hiçbir ülkede birkaç yılda tamamlanmadı. bu dönüşümler, belki bir asır içine yayılarak sağlandı. çünkü kadırga tipi, kalyon tipi ve zırhlı tipi de birbirinden bambaşka bir denizcilik mentalitesine ihtiyaç duymaktadır. buna ait altyapı, araçlar ve bu araçları idare eden denizci zihniyetin yerleştirilmesi hiç kolay değildir. değişim emareleri, dar olarak deniz araçlarına uygulanır ve zamanla oluşan tecrübelerin neticesinde gitgide klasik formuna bürünür. işte tüm bunları mezomorto hüseyin paşa başlığında anlatma isteğim, değişim süreci ile alakalı. paşa, osmanlı donanmasının kadırgadan kalyona geçiş döneminde yaşamıştı ve yaşanan uzun dönüşüm süreci, paşanın döneminde muvaffakiyetle tamamlanabilmişti.

*kadırgadan kalyona geçiş mecburiyeti, akdeniz denizcileri için acı verici olsa gerek. çünkü kadırga tipi, akdeniz coğrafyasının gerektirdiği coğrafi ve iklimsel şartlar doğrultusunda bin yıldan fazla bir süre içinde gelişmişti. kalyon ise, coğrafi keşiflerden sonra, başka bir coğrafyada****, okyanus şartları doğrultusunda geliştirilmişti. bu şartlar akdenizle uyuşmuyor; akdeniz uygarlıkları da, değişimi tatbik etmeye taassupla yaklaşıyordu.

*kadim akdeniz medeniyetlerinin 18. yy’a kadar başarı ile kullandığı deniz araçlarının kadırga veya çektiri olduğundan bahsetmiştik, batıdaki karşılığıyla galley. bu gemiler çok sayıda forsanın çektiği kürekler ve latin (üçgen) yelkeni ile seyrederdi. (bkz: latin yelken) su kesimi ve borda yüksekliği alçaktı. boyu uzun, genişliği dar idi. bu parametrelerin tümü, akdeniz şartlarına göre oluşmuş, bu coğrafyanın gerekliliklerine göre şekillenmişti:
**latin yelken destekli kürek kullanımı gemiye ilave hız, yüksek manevra kabiliyeti ve rüzgarsız havada seyredebilme imkanını sağlıyordu.
**su kesimi ve borda yüksekliğinin alçak olması bu gemilerin sığ sulara kadar yanaşabilmesine ve içinde barındırdığı deniz askerinin amfibik taarruzlarında * * rahatlık sağlıyor, bununla beraber sefer dönemini mevsim şartlarından ötürü yalnızca ilkbahar ile sonbahar arasında kısıtlıyordu.
**gemide uzun boy ve dar genişliğin avantajı, akan geminin seyrinde sürtünmeyi minimize ederek seyir için asgari enerjiyi azami verimliliğe ulaştırıyordu. akdenizin sıkışık coğrafyası, aylarca süren ve kara görünmeden yapılan seferleri gerektirmediğinden geniş güverte ve ambarlara ihtiyaç duymuyordu.
**bahsedilen özellikleriyle her akdeniz gemisi, savaşını, gemilerin birbirlerinin üzerine mahmuzlanıp, düşman güvertesine en cevval deniz askerlerini çıkararak yapacağı göğüs göğse çarpışma ile gerçekleştiriyordu.

*işte bu coğrafi gereklilikler kadırgayı klasik haliyle şekillendirmişti. ancak 15. yy içerisinde batıda denizcilik alanında köklü değişiklikler gerçekleşmeye başladı. portekizin büyük atılımcısı denizci henrique himayesinde denizler köklü değişimlere şahit olacaktı. kadim akdeniz ve doğu ilmini iyi inceleyen portekizliler, bu birikimi kendi ihtiyaçları doğrultusunda geliştirdiler. sabit okyanus akıntılarını incelediler. sonucunda karaka (carrack) adı verilen bir gemi türü ortaya koydular. bu yeni tip gemilerle, coğrafi keşifleri gerçekleştirdiler, keşfedilen yeni ticaret rotalarını kullandılar ve zamanla dünya ticaretini kökünden değiştirdiler.

*bu yeni gemi tipi, yüksek su kesimi ve borda yüksekliğiyle dev okyanus dalgaları ile başa çıkabiliyor, geniş kare yelkeniyle kuvvetli okyanus rüzgarı yardımıyla kesintisiz seyredebiliyor, yelken sisteminde yapılan modifikasyonla da artık daha az denizci ile kontrol edilebiliyordu. bazen aylarca süren okyanus seferlerinde gerekli malzeme ve iaşe ihtiyaçlarını da geniş ambarlarında saklayabiliyordu. bu sayede kadırgadan farklı olarak 4 mevsim denizlerde seyredebiliyordu. işte kalyon; bu karaka üzerinden geliştirildi. kalyonlar, alabandalarında güvenlik için toplar barındırıp bu top ateşleriyle düşman gemilerine taarruza geçebiliyor, alçak bordalı gemilerden yapılabilecek saldırılardan ise yüksekliğiyle kendini koruyabiliyordu.

*anlatıldığı haliyle kadırga ile kalyonlar, yerel gereklilikleri itibariyle birbirleri ile zıt şekilde kurgulanmıştı. ancak bu tezatlık, bir kadırga ile bir kalyonun savaş için karşı karşıya gelmesinde kadırgaya hiç şans tanımıyordu. birebirde kadırganın kalyona karşı hiçbir şansı yoktu; çünkü kadırga, kalyonun fazla sayıdaki top ateşlerinden harap oluyor, alçakta kalan güvertesinden kalyona rahatlıkla deniz askeri çıkaramıyordu. kadırgaların çağı, bitiyordu.

*burada akdeniz medeniyetlerinin batıdan gelen bu yeni gemi tipini önceleri taassupla karşıladıklarını söylemiştim. asırlardır değişmeyen kadim deniz doktrinlerinin yeniden ele alınması elzemdi ancak kolay değildi. kalyon, akdeniz ihtiyaçlarına tam olarak cevap veremiyordu. sığ sulara yanaşamıyor, hantallığıyla hızlı gidemiyor, dar manevralar yapamıyordu. akdeniz rüzgarları, okyanus rüzgarları gibi güçlü ve sürekli değildi. rüzgarsız bir akdeniz gününde kalyon, öylece kalakalıyor, kıpırdamıyordu.

*bunun yanında kalyon, hem inşa maliyeti hem de işletim maliyeti olarak kadırgadan 4-5 kat külfetliydi. yine kalyonda, kadırgadan çok daha fazla sayıda uzmanlık alanı gerekiyordu. bu uzmanlık alanları; uygulamada kalifiye ve tecrübeli denizcilere ihtiyaç duymaktaydı. akdeniz denizcileri, bu ölçekte bir yükü daha önce taşımamıştı. forsalar; kölelerdi, deniz savaşçıları; işsizlerdi. dönemsel kadırga filosu oluşturmak pek zor sayılmazdı. önceki çağlar; devlet destekli korsanlar (pirate değil, privateer) için uygundu. ama yeni gelen bu çağda bir kalyon filosunun teknik yeterlilikleri ve maliyeti ancak bir devlet tarafından sübvanse edilebilirdi. ya da devletleşmiş ticaret şirketleri * tarafından.. ancak dönüşüm zaruriydi, çünkü kalyonlar karşısında kadırgaların yaşam şansı bulunmuyordu.

*bu zaruri değişim rüzgarı içinde ilk inovatif hamle venedik cumhuriyetinden geldi. literatürümüzde mavna (galleass) olarak geçen bir gemi tipi tasarladılar. benzetme yapmak gerekirse buna kalyonlaşmış kadırga da denilebilir. venedik, gemilerine çok sayıda top yerleştirerek top ateşinin yüksek yıkıcılığını kadırga modeline adapte etti ve bu gemiler ile berkitilmiş donanmalarıyla 7 ekim 1571 günü inebahtıda osmanlı donanması önüne çıktılar. inebahtı deniz savaşı; osmanlı donanması için tam bir bozgundu. donanma, tek bir savaşla neredeyse sıfırı görmüştü.

*inebahtı, denizcilik tarihimiz için önemlidir. çünkü kadırga orjinli akdenizin muzaffer osmanlı donanmasının sona yaklaştığını haber vermektedir. avrupalı devletler, bu deniz savaşında elde ettiği zaferin somut meyvelerini toplayamasa da, güçlü osmanlı donanmasını yeni teknolojileri ile alt edebileceklerini görmüşlerdi. osmanlı kurmayları, mağlubiyetin bu yeni gemi tipi olan mavnadan ileri geldiğini analiz etmişler, yaklaşık 6 ay içerisinde yerine konulan yeni donanmalarını mavnalar ile desteklemişlerdi.

*16. yy sonlarından 17. yy’ın ortalarına kadar olan dönem, osmanlı için ciddi zorluklar içerir. coğrafi keşiflerin avrupaya ilk ciddi etkileri bu dönemde gözükür. yeni kıtadan gelen çok büyük miktarlarda gümüş ve altın, avrupa piyasasına girmiştir. mali kurgusu kadim akdeniz ticaretiyle gelişen devletler büyük devalüasyon problemleriyle boğuşmaktadır. osmanlı devleti bu dönemde avusturya ile yıpratıcı bir savaştan çıkmış, devamında gittikçe güçlenen safeviler ile doğuda başka bir kavganın tarafı olmak zorunda kalmıştır. tehlikelerin tamamı dışarıda da değildir, osmanlı merkezi sistemi dahilde de çalkantılı bir zamandan geçiyor, merkezi otorite fetret devrinden beri ilk kez bu kadar zayıflıyordur.

*bu dönem içerisinde osmanlı coğrafyasında yaşanan bir büyük hadise daha var; 1645-1669 osmanlı-venedik savaşı. bu savaş, osmanlının doğu akdenizdeki seyir güvenliğinin tesisi niyetiyle cereyan etmiştir. maksat, girit adasının fethiydi. ancak savaş, osmanlı için büyük sıkıntılar getirmişti. venedik donanması, kalyonları ile 1646-1660 yılları arasında çanakkale boğazını ablukaya aldı. kalyonlar, kadırgalar gibi değildi. mevsimler, kalyonun seyrini etkileyemiyordu. yeterli iaşe ve malzeme ambarlarında bulunduğu sürece kalyon, görevine devam edebilirdi. bu gemiler sayesinde venedik, çanakkale boğazını 15 sene aralıksız ablukada tutabildi.

*çanakkale boğazının 15 sene boyunca ablukada tutulması, devleti madden ve manen yıpratmış olmalıdır. bununla donanma, gelibolu’dan öteye geçemiyor; girit’i fethe uğraşan askere lojistik destek büyük ölçüde aksıyordur. yine, deniz ticaretinde güvenlik, uzun süre boyunca tesis edilememiş, istanbul, yakında bekleyen düşman filosu tehlikesini uzun süre ensesinde hissetmiştir. 24 senelik sürecin sonunda, girit adası osmanlılar tarafından fethedilebildi. 1 asır önce kıbrıs adası, 15 ayda fethedilebilmişken girit adasının fethi, 24 sene sürmüştür. bunun üzerinde düşünmek lazımdı.

*bahsettiğim bu zor dönemde devlet, aynı zamanda donanmada bir dönüşümü devam ettirmek zorundaydı; kadırgadan kalyona geçişi. 17. yy boyunca osmanlı devlet sistemi, bu konuda çok zorlandı. çünkü ciddi dönüşümler, sebat ve istikrara ihtiyaç duyar. istanbul’da otoritenin zayıfladığı ara dönemlerde, maliyetli donanma dönüşümü de akamete uğradı. o dönem ara bir çözüm olarak donanma, deniz savaşlarında kullanılmak üzere ingilizlerden bruton tipi gemileri kiraladı. venedik cumhuriyeti de aynı çözümü zaman zaman kullanıyordu. ingilizler, deniz ticaretinde büyük bir gayret içerisindelerdi ve gemi kaptanının, mürettebatı ile birlikte para karşılığı bir savaş tarafında yer alması, iştahlı oldukları ticarete dahildi.

*bu tarihlerde bizim bildiğimiz anlamda kalyon, klasikleşmiş formuna (ship of the line) batıda da henüz ulaşmamıştı. erken dönem kalyonları; portekiz, ispanya, hollanda ve ingiltere gibi ülkelerde hibrit şekilde kullanılıyor, ticaret ve savunma gayeleri aynı anda yerine getiriliyordu. devam eden sürtüşmeler, kalyonların müstakilen savaş için ele alınması fikrini destekledi. çok katlı güvertelerin alabandaları toplarla sıralandı, deniz askerleri tarafından arkebüz kullanımı yaygınlaştı. 17. yy’ın ikinci yarısından itibaren devlet donanmaları artık bu araçlar üzerinden oluşturuldu.

*bu dönem osmanlıda yeni teknolojiye adaptasyon, imparatorluğun çok farklı noktalara aynı anda odaklanma zorunluluğu ve tasarlanan çözümlere kaynak bulma zorlukları mevcuttur. ayrıca osmanlı donanması geride kalan yüzyılda iki derin yara almış, bu yaralar iki refleksi doğurmuştur:
1-düşman donanmalarını bir daha boğazlara yaklaştırmamak ve bu suretle abluka tehdidi yaşamamak (1645-1669 osmanlı-venedik savaşı)
2-donanmayı bir savaşta cömertçe tüketmemek (1571 inebahtı deniz savaşı)

*bu refleksler, o dönem devletin donanmaya olan yaklaşımını şekillendirmiştir. kadırgadan kalyona geçiş ile birlikte, birim maliyetleri katlanarak artan savaş gemileri için muharebe; son çare olarak kullanılacak ve mümkün mertebe fiili muharebeden kaçınma yolu güdülecektir. aynı zamanda bu donanma, hakim bulunduğu sularda devriye görevlerini kesintisiz sürdürecek ve denizlerde otorite boşluğu oluşturmayacaktır.

*dönemin ve unsurların değerlendirilmesinden sonra nihayet mezomorto hüseyin paşa’ya (?-1701) gelebiliriz. bir değişim döneminin ortasında hayata gelen paşanın mallorca asıllı olduğu söylenir. osmanlı bahriyesine cezayir korsanlığı ile girmiştir. cezayir korsanlığı bu konu için önemli, çünkü istanbul henüz kalyonlar ile tanışmadan önce konumu itibariyle ispanyollar ve ingilizler marifetiyle bu yeni gemi tipiyle daha erken tanışmış ve kullanmaya başlamışlardır. bu noktada paşanın, değişen sisteme adaptasyon için yerleşik istanbul donanma kurmayları içinde bir avantaja sahip olduğu söylenebilir.

*lakabı olan mezomorto, latincedir ve dilimize “yarı-ölü” (mezzo-morte) olarak çevrilebilir. erken yaşlarındayken bir gemi savaşında aldığı ölümcül darbelerle öldüğü düşünülmüş, ancak hayata tutunmayı bilmiştir. hayatta kalma noktasında gösterdiği üstün sebatı, osmanlı donanmasının kalyon dönüşümünde de gösterebilmiştir. bunun yanında osmanlı bahriyesinde görev yaptığı süre içinde osmanlı kara ordusu batıda ve kuzeyde zor günler geçirirken**, emrindeki osmanlı bahriyesi venedik’e karşı bariz bir üstünlük sağlamıştır. mezomorto paşa ismi bugün bizlerce pek bilinmez; osmanlının yükseliş döneminde yaşamamış olması ona denizde preveze gibi büyük zaferleri göstermemiş, belki de bu yüzden bizlerce fazla tanınmamış ve merak edilmemiştir.

*görevinin tüm noktalarında gerçek bir deniz kurmayı olduğunu söyleyebiliriz. venedik’e karşı yapılan deniz savaşlarında, komutasındaki donanmanın muvaffakiyeti harp tarihi içerisinde ayrıntılı olarak incelenebilir. ancak avrupada kalyonun, deniz doktrini içerisinde klasik formunu bulmaya başladığı bir dönemde, mezomorto paşanın bu gemi tipini kalıcı olarak osmanlı donanmasına yerleştirme gayreti bir talihtir.

*bir donanmaya yeni bir gemi tipinin adaptasyonu, gemiyle sınırlı değildir. uzun ve kalıcı bir sistem inşası için öncelikle gemi teknolojisini, tüm detaylarıyla başarılı bir şekilde tersanenize adapte etmek zorundasınız. tersaneniz bu yeni uzmanlık alanlarında nitelikli ustalara ve maharetli işçilere ihtiyaç duyar. yine, her biri alanında uzmanlık gerektiren farklı dallarda yetişmiş denizcilere sahip olmalısınız. bu kişilerin bir süreklilik içinde yetişmesi-görev yapması-yerini yeni kişilere devretmesi gerekmektedir. işte bu devir daimin oluşturulabilmesi, önemli olandır. döneminde bu dönüşüm, zihni ve maddi olarak yerleşmiştir.

* paşanın döneminde venedik'e karşı alınan deniz başarısı, osmanlı kalyonlarının çağın gereklerini yakaladığını ve zamana adapte olduğunu göstermiştir. görevi başında iken ölen paşanın ölümünden kısa bir süre önce tamamladığı kanunname tasarısı, ölümünden sonra yürürlüğe girmiştir. burada kalıcı dönüşüm gayretinin paşanın şahsıyla sınırlı olmadığını da ekleyelim. düşüncelerin kanunname halini alması, şahsi bir teşebbüsü değil, hakim bir bürokratik iradeyi gösterir. bu tasarıda, osmanlı donanmasının dönem gerekleri için kalyon sayısı 40 olarak tespit edilmiştir. bu, artık donanmanın asli vurucu gücünün kalyonlar olduğuna işaret etmektedir. yine kanunnamede deniz komutasının atanma usulü belirlenmiştir. amirallik makamları için yükselme, tabandan tavana bir sıranın takip edilmesiyle mümkün kılınmıştır. böylece kalyon gemi tekniğine göre baştan itibaren yetişip yükselen kurmaylar, donanmayı idare edecek; donanmanın ihtiyacı olan kalyonlar, ülkenin çeşitli yerlerinde çalışan tersaneler eliyle yerine konacaktır.

*bu dönemde tamamlanan dönüşüm, 18. yy boyunca akdenizde osmanlı imparatorluğunun güvenli bir dönem geçirmesine vesile olmuştur. 1770’te gerçekleşen çeşme deniz muharebesine kadar bu donanma, başarıyla görevine devam etse de, 1770’ten sonra, bir daha eskisi gibi olmayacaktır. donanmanın ikinci dönüşüm ihtiyacı ise 19. yy içerisinde hasıl olacaktır. bu kez kalyonlar çağ dışı kalarak, yerlerini modern zırhlı savaş gemilerine bırakmaya başlamıştır. sultan abdülaziz döneminde çağın gerektirdiği yenilikte bir donanma oluşturulması istenmiştir. ancak bu dönüşüm, yukarıda anlatılan kalyon dönüşümünden farklı olarak, temelsiz ve metotsuz gerçekleşmiştir. bu yeni ancak ithal donanmadan alabildiğimiz verim ise şüphelidir. temelsiz ve metodsuz gerçekleşmesi sebebiyle kalyon dönüşümünden farklı olarak zırhlı dönüşümü, belki bir elma ağacından ziyade bir kamyon elma verimliliğinde kalacaktır.
"

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye'de Yaşayan Zenciler

Müşür Nedir, Ne İşe Yarar?

Hükümetler Tarafından Gerçekleştirilen Tarihin En Büyük Altın Soygunları