Robert Kolej Hakkında Bilinmeyen Gerçekler
Bu, “Fatihin İstanbul’u aldığı surlardan bu milletin kültürünü fethedeceğim.” (1) Diyerek, okul binasını inşa ettiği taşları bile Fatih’in fetih için yaptırdığı Rumelihisarı’nda (*) kullanılan taş malzemenin aynısını seçen Misyoner Cyrus Hamlin’in hikayesidir.
Yazıya konu olan kitabın yazarı Cyrus Hamlin, 1811-1900 yılları arasında yaşamış ABD’li bir misyoner ve eğitimcidir. 1834 yılında Bowdoin College’den mezun oldu. 1837 yılında ise Bangor Theological Seminary eğitimini tamamladı. 1838 yılında American Board isimli kuruluş adına misyoner olarak ABD’den ayrıldı.
Ocak 1839’da Osmanlı İmparatorluğu’na geldi. 1860 yılında Robert Kolej’in kurulması çalışmalarına başladı. 1876 yılına kadar okulun Müdürü olarak görev yaptı…
Hamlin’in klasik üslupla biyografisi böyle. Ama Hamlin’in hayatı ve faaliyetleri asla böyle üç cümleyle özetlenip geçilecek kadar tekdüze değil. Hamlin, ismi etrafında pek çok iddia ve spekülasyonun dolaştığı cerbezeli bir isim. Örneğin, Türkiye’nin yetiştirdiği önemli fikir adamlarından Nurettin Topçu bir eserinde’ (2)
-“Hamlin’in okulunu kurduğu Boğaziçi Rumelihisarı’na çıkıp, ‘’Fatih’in İstanbul’u aldığı surlardan bu milletin kültürünü fethedeceğim’’dediğini, “kaleyi içerden ele geçirme davası güttüğünü” ifade etmektedir.
Tarihçi Cezmi Yurtsever de okul binasının inşa edildiği taşların sırf bu maksatla Rumelihisarı’nda kullanılan taş malzemenin aynısından seçildiğini belirterek şunları söylüyor:
-“Robert Kolej’in amacı, Osmanlı yurttaşı yabancı azınlıklardan zeki olan çocukları en iyi şekilde yetiştirip, gelecekte onların ülke yönetiminde söz sahibi olmalarını sağlamaktı.” Nitekim Bulgar isyanlarında Robert Kolej mezunu gençlerin lider olarak bulunmasıdikkat çekiciydi.
Hamlin’in görevi sadece İstanbul ‘da bir okul açmak da değildi. O, 1840’lı yıllarda, gelecekte bütün Anadolu’yu saracak olan Anadolu Kolejlerinin de temellerini atmıştı. Nitekim Anadolu kolejleri içinde Merzifon’da kurulu olanı 1880 ve 90’lı yıllarda Ermeni ve Rum isyanlarının merkezi oldu.” (3)
Hamlin’in kurduğu bu okulun dış güçlerin üssü olarak bir ajan yuvasıhaline geldiği iddiaları da çok dillendirilen iddialar arasında yer alıyor.
Örneğin, “Türkiye’de ve Dünyada Casuslar” adlı kitabin yazarı Aytunç Altındal, ‘Robert Kolej, ayrıca Osmanlı’daki Amerikalı, İngiliz ve Rum casusların da yuvası olmuştu. Birçok casus, bu okulda öğretmen kisvesi altında faaliyet göstermişti. (4) Diyor ve bahsi geçen kitabında bunları ayrıntılandırıyor.
Yine Robert Kolej mezunu gazeteci-yazar Engin Ardıç okulda Öğretim görevlisi olan ajanları şu cümlelerle deşifre ediyor (5)
“..Bizim A sınıfına Charles Gilchrist gelirdi. Savaş yıllarında SOE, yani İngiliz Özel Harekat Dairesi’nin ajanı olarak komandoluk yapmıştı, görev bölgesi Yunanistan, uzmanlık alanı da köprü uçurmak ve daha önce de nöbetçi Alman askerinin gırtlağını çıt çıkarmadan jiletle kesmek.
…Bayan Mary, Doğan Nadi’nin eşi, …savaş yıllarında OSS ajanıymış! …’Office of Strategic Services’, yani Wild Bill’ namıyla maruf William Donovan’ın kurduğu, FBI’ya bağlı olmayan ilk Amerikan dış istihbarat ve harekat örgütü…Gene çok sevgili hocalarımızdan biri olan Hilary Sumner- Boyd’un da MI5 ajanı olduğunu. .
…Son Robert Kolej başkanı John Scott Everton’un CIA ajanı olduğunu biliyorduk. …Bayan Mary, daha sonra. Dünya Bankasında çalışan yeğeni Zeynep’in oğlunun, okulunu bitirince CIA örgü- tüne ‘analizci’ olarak girmesini önermiş, çünkü çok iyi para veriyorlarmış. …Zeynep’in ablası Emine, Cumhuriyet Gazetesi’nin ortağı ve yöneticisi… Aile, İzmir eşrafından, eni konu zengin ve Ünlü Uşşakizade Ailesi…”
Ünlü istihbaratçı Mehmet Eymür de kendi internet sitesinde yaptığı analizde Robert Kolej bağlamında bize şu ilginç bilgileri aktarıyor (6)
“Kolejin bir diğer öğretim görevlisi Prof John Freeley, ABD Deniz Kuvvetlerinde görev yapmış bir komando subayı. 2. nci Dünya Harbi sırasında Burma ve Çin’de görev yapmış. 1960’da İstanbul Robert Kolej’de “fizik” öğretmenliğine başlamış ve 1993’e kadar İstanbul’da yaşamıştır.
John Freely’nin “Boğaz Sırtlarından Türkiye” isimli Robert Koleji anlatan kitabı, okuldaki sol faaliyetleri de anlatıyor: (…) “İngiltere merkezli Troçkist “Kızıl Bayrak” Birliği, İngiltere ve Avrupa’da etkindi. Marksist Kızıl Bayrak Birliğinin Londradaki merkezinin yöneticisi olan Charles Sumner, 1910 yılında ABD Massachusetts, Boston’da doğmuş, Boston, Oxford’da bir Hıristiyan kilisesinde özel eğitim almıştı. Türkçe, Yunanca, Almanca, Fransızca ve Latin dillerini biliyordu.
Bu örgütte önemli görevler alan ve 1937 ila 1940 yılları arasında “İngiliz Trocki’yi Savunma Komitesi Sekreterliği” pozisyonunda da bulunan Charles Sumner 1940’da İstanbul’a geldi ve İstanbul Robert Kolej ‘de Profesör olarak çalışmaya başladı. 35 yıl Amerikan Robert Kolej ‘de Temel Bilimler profesörü olarak görev yaptı.
O, aslında yukarıda Engin Ardıç’ın “Sola Kitakse” isimli yazısında bahsi geçen Profesör Hilary Sumner-Boyd’du. “Charles Sumner” onun Kızıl Bayrak Birliği’ndeki takma adıydı. Zaman zaman A. Boyd takma ismini de kullanmıştı.
Hilary Sumner-Boyd, 35 yıl Robert Kolej ‘de görev yaptıktan sonra 06 Eylül 1976 tarihinde İstanbul’da öldü ve Feriköy’deki Protestan Mezarlığına gömüldü…
(…)12 Mart darbesinden sonra Sıkıyönetim, İstanbul’u ev ev arıyor teröristleri bulmaya çalışıyordu. 23 Ocak 1972 günü İstanbul’da, 03.00 ile 18.00 saatleri arasında sokağa çıkmaya- sağı konarak, kent genelinde 512.000 ev arandı. İllegal TİİKP – Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi ‘nin Ferit İlsever başkanlığındaki İstanbul yönetimi, malzemeleri ile birlikte, Profesör Hilary Sumner-Boyd’un Robert Kolej kampusu içindeki evinde yakalanmıştı.” (7)
yanlış: öğrenciler okula servisle, hatta bazıları otobüsle gitmektedir.
doğrusu: orta halli öğrenciler okula arabayla, biraz daha zenginleri özel şoförü ile (kucaklayarak götürür yani) ultra zenginleri ise helikopterle gider.
yanlış: istanbul'da kar tatili olduğu zaman robert'te de kar tatili olur.
doğrusu: istanbul'da kar tatili olması robert için bir şey ifade etmez. o başlı başına bir semttir, bir ülkedir. okul gerekli gördüğü durumlarda, ortalaması 85'in üzerinde olan öğrencilere helikopter tahsis eder. ne yapar eder getirir o öğrenciyi okuluna. zaten hocaların istisnasız hepsi şehir hayatı görmeksizin kampüste yaşar. ortalaması 85'in altında olan öğrencilerin de gelebileni gelir, gelemeyeni yollarda telef olur. zaten robertin başarısının arkasındaki sır da budur, darwin'in teorisiyle benzeşen, herbert spencer lafı: "survival of the fittest". (bkz: social darwinism)
yanlış: robert'te okuyanların %35'i burs alır. %10-15 kadarı tam bursludur.
doğrusu: robert tam bir elitist, burjuva okuludur. sadece en iyiler ve beyaz türkler bu okulda okuyabildiği gibi kimsenin gözünün yaşına bakılmaz, parası yoksa direkt kapı dışarı edilir. okumaya hak kazanıp da yeterli maddi kaynağı olmayan kişiler burs istediklerinde önce suratlarına karşı "hassiktir lan ordan!" denilir, şok olmuş, konuşamayan veliye, "lan ne bakıyorsun dallama! ense traşını görelim" dendikten sonra çocuğuyla birlikte okuldan çıkarken bir de kapıda kıçına tekme vurulur ki bir daha boş hayallere dalmasın, ayakları hayatları boyunca yere bassın diye. böyle de düşünceli bir yönetime sahiptir.
yanlış: robert'e girmek için ilköğretim sonrası sınavlarda başarılı olmak ve belirli bir puanın üstünde puan almak gerekmektedir.
doğrusu: benim babam 1 milyon dolar (rakamla: 1.000.000$) bağışta bulundu. o şekilde kayıt olabildim. (dediydim zamanında ekşi sözlüğü satın al diye, dinlemedi) zaten kapalı zarf bağış sistemi uygulanıyor ve en çok bağış yapanların çocukları kabul ediliyor. bağış yapıp da kabul edilmeyenler ise paralarının karşılığı olarak birer bardak soğuk su içiyorlar. (müesseseden)
yanlış: bu okula verilen paraların hepsi yerine gidiyor. okulun işleri (öğretmen maaşları, bahçe masrafları, teknolojik yenilikler) için harcanıyor.
doğrusu: trustee denilen ne idüğü bilinmez new york'lu james bond tipli işadamları var. her sene gelip okulu ziyaret ediyorlar. daha sonra müdürün odasında bunlara öğrencilerden alınan paralar pay ediliyor. daha sonra bu paraları alan trustee'ler birkaç öğrenciyle görüşüp paralar için teşekkür ettikten sonra okuldan ayrılıyorlar, ülkelerine dönüyorlar. burada da sahip oldukları bankaları aracılığıyla bu paraları mcdonalds, coca-cola gibi firmalara aktarıyorlar. bu firmalar da bu paraları israil'e ve dolayısıyla silaha yatırıyorlar. öyle de muhteşem bir okul. mu
Yorumlar
Yorum Gönder