deneme 201



1( Kumar ve bahis insan tarihinde bilinen tarihlerden çok daha eskilere dayanır. İnsanlardaki kolay para kazanma hırsı, eğlence, kendini tatmin vs amaçlarla kumarın binbir çeşidi binbir sebeple oynanmıştır. Bugünkü modern anlamda bildiğimiz kumarhaneler ilk olarak 1638 yılında İtalya'da ortaya çıkmış olup günümüzdeki şeklini almıştır. Kumarhanelerde oynatanin ve oynayanin en favori oyunu olan slot makineleri de Charles Fey tarafından icat edilmiştir. İşin tarihi kısmına kadar girdigime bakıp büyük kumarbaz olduğumu düşünmeyin okey oynamayı bile bilmem. Turizm ve vergi konusunda devlete büyük getirileri olan birşeyin inatla legal hale gelmemesini aklım almıyor o kadar 

2( "Kontrol edemiyorsan yasakla" zihniyetinin ürünü olan bu kapatma hikayesi herşeyde olduğu gibi yasal zemin bulamayan şeylerin yeraltına inmesine neden oluyor. Ve bundan devlete hiçbir fayda sağlanamiyor. "Turist döviz getirir ahlak götürür"cüler yüzünden her yıl ülkemize gelecek olan döviz ve turist malesef ki Yunanistan Gürcistan ve Kıbrıs'a gidiyor. Ekonomimizin buhranlı dönemlerinde bu işi ya devletimiz kendi eliyle yapmalı, daha bu işi yapacak büyük şirketlere ihale yoluyla vermeli. Tabiki kapatıldıklari dönemdeki gibi zarar gosterip devlete bir kuruş vermeyen işletmelerin önüne geçmeli. Zamanın kumarhaneleri dünyanın ilk ve tek vergisel anlamda zarar eden kumarhaneleri olarak tarihe geçtiler. Denetim mekanizması yoksa bu yazının tamamı boş muhabbetten öteye geçemez.

3( Dünyada bu işin ekmeğini yiyen yerlerin en başında Nevada eyaleti üzerinde bulunan Mojave çölü üzerine kurulan Las Vegas gelir. Gösterişli devasa kumarhaneleri ve afili gece kulüpleriyle nam yapmış Vegas "günahlar şehri" olarak bilinir. Herşeyin bir kopyasının olduğu Çin de geri kalır mı? Dünyanın en büyük kumarhanelerinin olduğu Makao Çin'e bağlı özerk bir bölgedir ve kumarhaneleri ile meşhurdur. Çin'in silikon vadisi olan bu yerin yıllık kumarhane gelirleri 40 milyar doları geçiyor. Monte Carlo yine bilinen en eski kumarhanelere evsahipliği yapar. Japonya, 2023 yılında turizm gelirlerini artırmak için Osaka şehrinde açılacak ilk kumar kompleksi için onay verdi. Bu sayede yılda 20 milyon turist gelmesini bekliyorlar. Kıbrıs'ı zaten anlatmaya gerek yok görüyorsunuz :) gerçi orada kumarhane gelirlerinin İngiltereye gittiği söylenir ama onun için ayrıca bir çalışmam yok.

4( Gelelim bizdeki kumarhaneler tarihine. Turgut özal turizmin içler acısı olduğu bir zamanda sadece turistler döviz getirsin diye düşünmüş sonrada anayasa mahkemesi yabancıya serbest olan yerliye yasak olamaz demiş ve ilk yasal kumarhanelerin startını vermişti. Dönemin yöneticileri olumsuz eleştirilere kumar oynaniyorsa halk zenginlesiyor yada vergi geliyor diye kaçamak cevaplar veriyordu. Ta ki kumarhaciler kralı Ömer Lütfü topal vurulduktan iki hafta sonra temelli kapatilana dek. Mafya siyaset kara para üçgeni arasında kalan kumarhaneler anında giyotine gönderildi. Ve ardında yirmibine yakın çalışanla birlikte. Kapatılmalarinda daha ilginç olanı ise kumarhanelerin birçoğunun zarar göstermesiydi. Kasanın kaybedebildiği tek yer Türkiye herhalde :)


5(
6(
7(
8(
9( Yasaklı olan birşeyden her zaman faydalanan birileri olur. Yasa dışı bahis ten dünya kadar para başkalarına gidiyor bırakalım devletimize vergi olarak gitsin. Fuhuş nasıl genelevleri kapatınca bitmiyorsa kumar da kumarhaneleri kapatınca bitmedi. Bunu tarihte hiçbir ülke yüzdeyuz bitirememis. En şedid dönemlerde Osmanlı'da bile Galatada hamam böceği yarıştılarmış :)

10( Ülkemiz son tahlilde kendi Las Vegasini yaratmak zorundadır. Yüksek Döviz girişi döner kebap satarqk olacak işler değildir. Paralı adam kumarıni oynuyor. Akdeniz bölgesi bu anlamda biçilmiş kaftandır. Bin yararı olan birşeyden bir zararı var diye vazgeçmek olmaz. 


 havalandırmadan oksijen basmalarını anlarım, insanların uykusu gelmesin para yatırsın diye.

duvarlarda saat olmamasını da anlarım, vakitin nasıl geçtiğini anlamasınlar, para yatırsın diye.

pencere olmamasını da anlarım, akşam giren gün ışığını görmesin, gündüz gören aa karanlık oldu gideyim demesin diye aynı şekilde vakitin nasıl geçtiğini anlamasın diye.

peki garsonu öpücükle çağırmak nedir? manası ne? bakar mısın? hanfendi? beyfendi? varken muckssss nedir allasen?

paranız karşılığı hizmet aldığınız diğer işletmelerden tek farkı müşterilere itibar gösterilmelidir. 

en salaş çay ocağından en lüks restoranına bütün işletmelerin hedefi oturduğunuz an paranızı alıp sizi oradan kaldırmak ve yeni müşteriye yer açmaktır. 

ama kumarhane siz orada oturun diye iklimlendirmeden, ışığa, koltukların rahatlığından, çalışanların güleryüzlülüğüne kadar her şeye önem gösterir ve bunu yaparken de boş beleş tipler ortamın içine etmesin diye gereken ciddiyeti tesis etmeyi de ihmal etmezler.

para tuzağı işte efendim tabi ki rahat ettirecek paranızı almak istiyor geyiğine de şöyle cevap vereyim zaten bugün herhangi bir kafe restoranda piyasa değeri 100 tl etmeyen ürünlere seve seve 1000 tl ödüyorsunuz sırf o ortamda olmak için.

900 liralık kumar oynadığınızda düşük de olsa kazanma ihtimaliniz var ama kumarhane dışı yerler külliyen zarar :)

casinolar; kumarı belli sistemleri olan, dar gelirlilerin istenmediği, kimsenin borçlandırılmadığı, kimseye zorla tahsilat yapılmadığı yerler. ve buralara gelen kişiler buradan para kazanıp kendini rahatlatma derdinde değil. bunlar zaten kaybedeceğini bile bile eğlenmeye geliyor. kendisini etkilemeyecek miktarda parayla oynuyor. adam milyon dolarları var. ticari zekasıyla senin gibi binlerce işçi çalıştırıyor. bu adam senden benden daha iyi akıl eder kumarda batmamayı merak etme. 11 yılda hiç görmedim kıbrısta kumar yüzünden batan. batan 3-5 salak olursa da batsın amk, bu sektörle öbür yandan 200-300bin kişi ekmek yiyecek.


'Kazanırken masayı terk etmek çok zordur, kaybederken ise daha da zor...'
 




1) Kumarhaneler Turgut Özal döneminde yasal zemin buldu. O
İlk başta turistlee için düşünülmüştü. Turist gelsin kum güneş deniz kumarini oynasın parasını bıraksın gitsin diye. Zaten o döneme kadar bizim turizm içler acısı. Dev oteller vs o zaman kuruldu. Teksas Monte Carlo gibi bir yer yapma peşindeydi. Kumar sadece yabancılara serbestti. 

Sonra anayasa mahkemesi bir karar aldı . Yabancılara serbest olan hiçbir şey aslı vatandaşa yasak olamaz diye . Orda dugum koptu. 1984 yılında Uğur Dündar yayın yapıyordu kumardan hayatı kararanlar falan diye. Ama o zaman hükümet savunuyordu. Kumar oynamak arttiysa millet zenginleşiyor demektir dedi Turgut Özal. Hatta ondan sonra mesut yılmaz savundu vergi veriyorlar diye.

Kumarheneciler krali Ömer Lütfü topal vurulduktan iki hafta sonra Kumarhaler kapatıldı . Mafya kara para vs ortalık ayağa kalkınca . Refahyol hükümeti kaldırdı . Zaten sonra baktilarki belgelere göre çoğu kumarhane zarar gostermis . Kasanın kaybedebildigi tek ülke Türkiye.  

Susurluk olayıyla birlikte derin devlet mafya kumarhene üçgeninde üstüne gidildi . Kapanmasını istemeyenler de oldu. 20bin kumarhane çalışanı var kurpiyer . Bunlar bir gecede işsiz kalacak. Bunlar ha yurtdidna yada Kıbrıs'a taşınmalı .Otelciler var büyük. Bunlar tehdit ettiler zamanın turizm bakanıni ama fayda etmedi. 11 Şubat 1997 de Kumarhaler kapandı 

Şimdi sorulacak soru şu . Turizm geliri artarsa tekrar açalım. Eski tecrübelere bakılırsa açmak mantıklı. Sen acmazsan illegal yoldan bundan faydalanan olur. Yasa dışı bahisden dünyalar kadar para başkalarına gidiyor bırakalım devlete gitsin. 1930 da Amerika da alkol yasağı vardı 

Hükümet artık bu iki yüzlülüğü bırakıp acil, turistlere yönelik kumarhane lisansları vermeye başlamalı. 

Bu kadar turistin geldiği bir ülke, döner, kebap satarak döviz kazanamaz.

3) "monte carlo yanılgısı; psikoloji biliminde kişinin, meydana gelen bir olayın sonradan gerçekleşecek bir olayın neticesini etkileyeceğine inanması yanılgısıdır.

örneğin; havaya atılan bir paranın 20 kez tura gelmesi sonucu, kişi 21. kez atılacak paranın yazı geleceğini düşünmeye başlayacaktır. çünkü 20 defa tura gelmiştir, artık yazı gelmelidir (yanılgı). bu olayın çıkış noktası bir kumarhanedir. 

18 ağustos 1913 tarihinde monaco’daki monte carlo kumarhanesindeki insanlar, gerçekleşmesi çok zor olan bir şeye şahit oldular. rulet masasındaki top arka arkaya siyah renk üzerine defalarca düştü. bunun üzerine, kumarhanedeki bahisçiler daha fazla siyah gelemez mantığıyla sürekli kırmızı renk üzerine bahis yapmaya başladılar.

fakat top tam 27 defa arka arkaya siyah renk üzerine gelmiştir. bunun sonucunda kumarhanedeki insanlar milyonlarca dolar parayı dakikalar içinde kaybettiler. çünkü herkes, bu kadar aynı renk gelemez mantığıyla bahis yapmıştır. bu, yanılgıya düşen insan için gerçekleşmesi oldukça uçuk bir ihtimaldi, fakat istatistik ve matematik bilen biri için aslında çok normal bir olaydı.

eğer yapılan bahis "arka arkaya x defa şu gelemez" olsaydı, 27 defa arka arkaya aynı renk gelme olasılığı 134.217.728'da 1 olurdu. yüz otuz dört küsür milyonda bir ihtimal. 2021'de kafanıza 134 defa yıldırım düşme ihtimali ile aynı. evet, yanlış duymadınız; bu yıl kafanıza 1, 2, 5 değil, tam 134 defa yıldırım düşme ihtimali ile aynı uçuklukta bir olasılık.

fakat, yanılgı burada başlamaktaydı. bir paranın havaya atılma durumu gibi, bir rulet masasında gerçekleşen bir olay ya da bazen hayatınızda olan olaylar, gelecekte olacak olayları etkilememektedir. yani, arka arkaya 700 defa tura da gelse, arka arkaya 700 defa rulet masasında siyah da gelse, 701. paranın yazı gelme ve 701. topun kırmızı gelme ihtimali hala aynıdır, %50, yani yarı yarıya. bu örneklerde geçmişte olan olaylar, gelecekte yaşanması muhtemel olayları etkilememektedir.

bu psikolojik yanılgı, bir kumarhanede gerçekleşen devasa kayıptan sonra adını almıştır. belki de, hayatımızda yaşanan bazı olayların geleceği etkileyeceği yanılgısı 
Cuma hutbesinde 36 Osmanlı padişahının anıldığı tek yer! 'Sultan Yunus'un soyundanız'
Osmanlı'nın hüküm sürdüğü topraklar düşünüldüğünde akla hep Orta Doğu ve Balkanlar geliyor. Ancak Osmanlı çok geniş topraklara hükmetmekle birlikte yüzyıllar boyu İslam'ın siyasi bir sembolü olarak görülüyordu. Bu sebeple Güneydoğu Asya'daki Müslüman toplumlar için 16 ve 17. yüzyıllarda Osmanlı'nın desteğini alabilmek çok önemliydi. 'Kara Afrika' olarak adlandırılan Nijer'deki Agadez Bölgesi de onlardan biriydi. Agadez, Afrika'nın en büyük şehirlerinden ve bugün 16 milyon nüfusu bulunan Nijer'in yedi bölgesinden biri. İddialara göre bu bölgede yaşayan halka ise genellikle 'Tuereg' yani Türk deniyor. Diğer Fransız sömürgelerinin aksine bugün yüzde 94'ü Müslüman olan ve hâlâ saltanatla yönetilen Agadez'de cuma hutbesinde Osmanlı sultanlarının sıralanmasının sebebi ise oldukça eski bir hikâyeye dayanıyor.

BAYEZİD, OĞLUNU SULTAN OLARAK TAYİN ETTİ

Bu hikâye Yıldırım Bayezid'in hüküm sürdüğü yıllara kadar uzanıyor. Agadez sultanlarının aktardıklarına göre, 14. yüzyılın sonlarında Nijer'de yaşayan Tuereg kabileleri arasında anlaşmazlık çıktı. Böyle olunca kalabalık bir Tuareg heyeti Osmanlı'yı ziyaret etti ve Osmanlı padişahı Yıldırım Bayezid'den yardım istediler. Bu yardımı isterken de din kardeşi olduklarının ve Osmanlı'nın İslam'ı temsil eden bir siyasi güç olduğunun altını çizmişlerdi. Yıldırım Bayezid, sorunu çözebilmek ve bölgedeki Osmanlı-Türk tanınırlığını artırabilmek için siyahi cariyelerinden olan Yunus adlı oğlunu Fizan Çölü'nün güneyinde yer alan (bugünkü Nijer toprakları) Agadez Bölgesi'ne sultan olarak tayin etti.

Bayezid'in oğlu Yunus ve beraberindeki heyet, Agadez'e gelerek problemi çözdü ve bölgeye yerleşti. Yunus'un yerleştiği Agadez Bölgesi'ndeki kasabaya da İstanbul'dan esinlenilerek 'Istanbulewa' (İstanbul'dan gelen manasına gelmektedir) adı verildi. Yunus'un ölümünün ardından ise Agadez bölgesindeki yönetim babadan oğula aktarıldı ve böylece Osmanlı soyu bugüne kadar geldi. Öyle ki Agadez Bölgesi'nde bugün hâlâ her Cuma günü Osmanlı padişahları adına hutbe okutuluyor.

Osmanlı sancağının hâlâ dalgalandığı söylenen Agadez'de kadılık makamı ise çok önemli bir yönetimsel pozisyon olarak görülüyor. Agadez Sultanı Oumarou İbrahim Oumarou da Sultan Yunus’un soyundan geldiklerini her fırsatta dile getiriyor.


KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN'DAN DA YARDIM İSTEDİLER

Agadez Bölgesi'ne ilişkin olarak anlatılan bu rivayetin doğru olup olmadığı bilinmemekle birlikte Yıldırım Bayezid'in siyahi bir cariyeden Yunus isimli bir oğlu olup olmadığı da bilinmiyor. Ayrıca uzmanlara göre Yıldırım Bayezid döneminde Osmanlı'nın Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da herhangi bir etkinliği de bulunmuyordu. Hatta Agadez'in merkezi olarak adlandırılan Istanbulewa'ya ismini veren İstanbul şehri de Yıldırım Bayezid'in ölümünden (8 Mart 1403) 50 yıl sonra fethedilip Osmanlı'ya bağlandı.

Öte yandan Agadezlilerin Kanuni Sultan Süleyman'la da siyasi bir ilişkisi olduğu diğer iddialar arasında. 1551'de Kanuni Sultan Süleyman emriyle 15 Ağustos 1551 yılında Turgut Reis, Murad Ağa ve Sinan Paşa tarafından bugün Libya topraklarında olan Trablusgarp fethinin gerçekleşmesiyle birlikte İspanyollar bölgeden uzaklaştırılmıştı. Timbuktu Paşalığı yani Tuareglerin ataları da Osmanlı İmparatorluğu'yla bu dönemde yakınlaştı ve bu yakınlaşmadan sonra Osmanlı'ya kurtarıcı gözüyle bakıldı. Günümüzde halkın Osmanlı halkı gibi giyinmesinin sebebi de bu dönemde bu topraklara yapılan yiyecek ve giyecek yardımlarının yanı sıra oraya gönderilen ailelerin Osmanlı kültürünü yaşatmalarının bir sonucu olarak görülüyor.


GERÇEK Mİ YOKSA EFSANE Mİ?

İddialara göre Agadezlilerin Osmanlı'yı bir sığınak olarak görmeleri bununla da sınırlı kalmamış. II. Abdülhamid döneminde de Fransızlar tarafından işgale uğrayan Agadezliler, İstanbul'a silah yardımı için haber gönderdi. Osmanlı da Agadez'in yardım isteğine kayıtsız kalmadı ve gereken silah yardımını gönderdi. Fransa bu yardımı önlemek için çok fazla çaba göstermekle birlikte kısa bir süre sonra bölgeyi işgal etti.

Bütün bu iddialar göz önünde bulundurulduğunda her Cuma hutbede bu sebeplerle Osmanlı padişahlarının adı sıralanıyor. Ancak Nijer'de çok önemli bir statü göstergesi olan Osmanlı aidiyeti ve Agadez konusunun gerçek mi yoksa efsane mi olup olmadığı hâlâ bilinmiyor.

yüksek glikozun anlık fayda sonrasında çöküş yaşattığını biliyorum. kafeinin bende kaygı bozukluğunu tetiklediğini biliyorum.

son zamanlarda magnezyum konuşuluyor. özellikle nörobilimci bir arkadaş var youtubede godelian adında.sinir sinyallerinin doğru gönderilmesi, hafıza ve öğrenme, stresle başa çıkabilme gibi faydaları söyleniyor. uzun süreli deneyemedim ama yakın zamanda tekrar başlıcam magnezyum supplementine.

Magnezyum L Treonat olarak bilinen türünü öneriyorlar hafıza ve öğrenme için...

İyi yaşam nedir? Günümüzde iyi yaşam her zaman haz (hedonik) veya anlam (eudaimonik) odaklı ele alınıyor. Oishi ve Westgate ise iyi yaşam için bir alternatif daha olduğunu öne sürüyorlar: psikolojik olarak zengin yaşam. Psikolojik olarak zengin yaşam ilgi çekici, karmaşık ve yeni deneyimlerle tanımlanıyor. Zorluklara göğüs germeyi, olumsuz duyguları ve gelişmeyi de içeriyor. Kaçınılmaz olarak mutluluk getirmiyor; ancak daha yaşanılabilir iyi bir hayatımız olmasını sağlıyor. Örneğin aşağıdaki ilk resimde görülen iki farklı figüre baktığımızda birinin (yüz olan) bize psikolojik olarak zengin bir deneyim sunduğunu görüyoruz; ancak bu deneyim bize mutluluk getirmiyor. Ayrıca araştırmacılar psikolojik olarak zengin yaşamanın insanların hayatındaki anlam ve mutluluktan farklı olduğunu hem öğrenciler üzerinde yaptıkları psikometrik ölçümler ile hem de çok sayıdaki ölüm ilanını inceleyerek destekliyorlar. İnsanların üçte biri hayatlarını yeterince psikolojik olarak zengin hale getirmedikleri için pişmanlar. Kendimizi zorlu görevlerin içine atmak, yeni deneyimler yaşamak, farklı bakış açıları edinmeye çalışmak bize konforlu ve mutlu bir yaşam olmasa bile iyi bir yaşam getirebilir. Bunun için maddi bir imkanımızın olması da gerekmiyor.

Yıl 1929...Lise 3 ders kitabı. 
Adı: Kozmografya, Türkiye'nin ilk Astronomi kitabı. 
Yazarı Ordinaryüs Prof. Dr. Ali Yar. Atatürk’ün isteği ile yazıldı. Büyük önderdeki öngörüye bakar mısınız?

Bu kitap yazılmadan 8 sene önce Ankara Hükümeti’nin kasasında sadece 48 kuruş vardı. İşgal güçleriyle, fakirlikle, cehaletle ve hastalıkla mücadele ediliyor; savaş sonrası Osmanlı’nın borçları ödeniyor, diğer yandan bilimle sanatla Cumhuriyet inşa ediliyor, fabrikalar yapılıyor, operalar temsil ediliyor, yurt dışına eğitim için öğrenciler gönderiliyor, örnek bir ülke yaratılıyordu. 

 O dönem insanlar dünyanın düz olduğunu ya da boğanın boynuzları üzerinde durduğunu düşünüyordu. Astronomi nedir, kimse bilmiyordu. Ama bir kişi bunun önemini biliyordu. Dünyada başka örneği yoktur, bir devlet adamının astronomi kitabı yazdırmasının.

Gezegenler, mevsimler nasıl oluşur, kara delik nedir, Aristo’dan başlayarak Kopernik’ten Galileo’ya tüm uzmanların düşünceleri, Samanyolu haritasına kadar her şey bu kitaba konulmuştu. 1933’ten başlayarak tüm liselerde zorunlu ders olarak okutulmuştur ta ki 1979’a kadar.

  Kitabın yazarı Ali Yar Bey Mektebi Sultani yani Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra 1912 Temmuz’unda Paris Yüksek Tayyarecilik Mektebi’nden mezun olur ve dünyanın ilk üç uçak mühendisinden biri unvanını elde eder. 

Darülfünun yani İstanbul Üniversitesi’nin o dönem Zeynep Hanım Konağı diye bilinen konakta Cebir, Astronomi dersleri verir. Atatürk’ün isteğiyle de bu kitabı yazar.  
Sahaftan bulduğum bu kitabın kapağının hemen arkasına kime ait olduğunu gösteren bir isim yazılıydı. 1933’te İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’nda 275 okul numaralı bir kişiye aittir bu kitap; adı Fahrettin Akbulut. Kim mi bu kişi? Sonradan önemli bir matematik profesörü olacak Ege Üniversitesi’nde dersler verecek Türkiye’de matematiği gençlere sevdirecektir. 

Bir gün Fahrettin Akbulut’un çocuğu evdeki kütüphane rafını karıştırır. Kozmografya kitabını görür. Şu an bende olan kitabı, alır inceler. İçinde gökyüzü haritalarının, teleskopların, gezegenlerin ve kainatın fotoğraflarını görünce astronomiye ilgi duymaya başlar. Sonra ne mi olur? 

California Üniversitesi(Berkeley) Matematik bölümünden mezun olur. Wisconsin Üniversitesi’nde, Michigan State Üniversitesi’nde profesörlüğe kadar yükselir. “Yaşadığımız uzayı tabii Euclid (Öklid) uzayı mı, yoksa onun yalancı kopyası mı?” sorusunun yanıtını arar ve İngiliz Astronomi Profesörü Zeeman’ın 1963’te yaptığı tahmini çözümünü bulmayı başarır. 

 Bu nedenle de birçok ödüle hak kazanmıştır. Bunlardan biri de TÜBİTAK Bilim Ödülü’dür. Türkiye’nin yetiştirdiği ve dünyaca tanınan Profesör Dr. Fahrettin Akbulut’un oğlu Prof. Dr. Selman Akbulut matematik ve astronomi alanında yaptığı çalışmalardan ötürü uluslararası ödüllerle taçlandırılır. 

Baba Fahrettin ve oğlu Selman Matematik ve Astronomi alanında önemli çalışmalara imza atar. İşte Kozmografya kitabının önemi buradadır. İçindeki 275 okul numaralı lise talebesi Fahrettin’in kitaba karaladığı ismi bizi böylesine bir yolcuğa çıkarıyor. Bu kitap, küçük bir çocuğun yani Selman’ın eline geçmesiyle dünyaca tanınan bir bilim insanına dönüşmesine vesile olur. Ya bu kitap Atatürk tarafından Ali Yar Bey’e yazdırılmasaydı?

Fahrettin Akbulut bu kitabı İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’nda okumasaydı? Sonrasında oğlu Selman bu kitabı görüp astronomiye heves etmeseydi…İşte Atatürk’ün neden büyük bir insan olduğunun örneği…Atatürk yüzünü bilime dönmüştür. İstikbal Göklerdedir demiştir. Belki de en güzeli nüansı yazdırdığı Kozmografya kitabının içindeki Ay fotoğrafındaki kraterlerdir. 

Neden mi? 1956 senesinde Dr. Hugh Percy Wilkins Ay’daki bir kratere büyük saygı duyduğu Atatürk’ün adını vermiştir. Ay’da bir kratere Atatürk’ün adının verilmiş olduğunu biliyor muydunuz? Lütfen bu yazıyı Atatürk’ü anlamayanlara, O’nun kıymetini bilmeyenlere okutun… 

En azından “En Hakiki Mürşit İlim” ve “İstikbal Göklerdedir” sözlerinin somutlaşmış örneklerini gösterebilmiş olursunuz.” (alıntıdır)

Dinlemek zor, anlamak zor yar beni,
Göreceksen dertte, gamda gör beni!
Gönül toprağıma yaptım türbeni,
Dirilirsen ben ölürüm, unutma dost! 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye'de Yaşayan Zenciler

Müşür Nedir, Ne İşe Yarar?

Hükümetler Tarafından Gerçekleştirilen Tarihin En Büyük Altın Soygunları