deneme 227
İngiltere’nin Hindistan’dan getirdiği afyonu Çin’de satmak istemesi üzerine Çin ile İngiltere arasında yaşanmıştır.
İngiltere, Hindistan’da yetistirdigi afyonu çay karşılığında Çin’e satarak büyük bir Çin nüfusunu afyon bağımlısı haline getirmiştir
Ne Mustafa Armağan gibi sözde Kemalizm karşıtları ne de Sinan Meydan gibi Atatürk'ü savunmak adına tarihi tahrif edenler doğru söylüyor.
Bu iki kutup da birbirini besleyen figüranlar.
Ne Mısır ne de adalar 1923'te verildi. Zaten gitmiş olan tescil edildi
Mısır, bizden o kadar zaman önce kopmuştu ki, Kavalalı M. Ali Paşa Mısır Halifesi iddiasıyla 1839'da Nizip'te 30 bin askerimizi katletmiş, Anadolu'yu işgale başlamıştı.
M. Armağan bir fotoğraf ile tarihi değiştiremez. Buradan Lozan'a karşı çıkmak doğru değil.
Sinan Meydan ise laf kalabalığı yaptığı uzun yazısında Oniki Adalar'ın neden CHP yönetimi tarafından II. Dünya Savaşı sonrası şartlar oluşmuşken topraklarımıza katılmadığının cevabını veremiyor.
Çünkü cevabı yok.
Yenileşme Padişahı, İnkılapçı ve Türk Modernleşmesi'nin Mimarları'ndan II. Mahmud ve Musıki..
Günümüze 26 adet ulaşan eserlerinden 23'ü şarkı formundadır.Kuzeni ve kendisine babalık yapıp,her açıdan özel olarak ilgilenen III.Selim tarafından tanbur ve ney dersleri almıştır.
İlerleme açısından büyük sorun teşkil eden ve sürekli olarak menfaatleri doğrultusunda hareket eden Yeniçerileri ortadan kaldırmıştır.
Bu sebeple ocağa bağlı olan Mehterhane'de tarihe karışmıştı.Sözlü bir şekilde ilerleyen bu köklü ve zengin kurum maalesef şartlar neticesinde+
Kurunun yanında yaşın da yanması gibi silinmiştir.Önceden yazılmış mecmualardan"gerçek"mehter marşlarını öğrenebildiğimiz gibi tekrar Enver Paşa'nın emriyle yeniden kurulmuş ve yeni besteler yaptırılmıştır.
Kanlı bir şekilde bastırılan ve kaçınılmaz olan"vakay-ı Hayriye"+
den sonra kurulan yeni,modern ordu içerisinde Muzıkay-ı Hümayun kurulmuştur.Batı Müziği resmi olarak ülkemize girmiştir.Sultan,bu kurumun içerisinde Türk Müziği kolu da açmış olup bir nevi"Saray Akademisi"kurmuştu.
Marşlar bestelenmiş, bundan sonra her cülus ile padişahların+
marş besteletmesi adet haline gelmiştir.
Avrupa’daki "aydın despot" tanımına uyan,çok zor bir dönemde hüküm sürerek,devleti yıkılmaktan kurtaran II. Mahmud aynı zamanda iyi bir hattat idi.Ayasofya ve Bursa Ulu Camii gibi önemli camilerde eserleri bulunmaktadır.
Kendisini saygıyla yad ederek, kendi bestesi ve müziğimizin şaheserlerinden olan Hicaz Kalender'ini dinlemenizi dilerim: open.spotify.com/track/3rmzuoEw…
3-Balta Limanı tamamıyla Mısır’ın belini kırmak amaçlı yapılmış bir antlaşma mıdır?
Baltalimanı Antlaşması Osmanlı'nın Kavalalı isyanını bastırmak için İngilizlerden yardım istedikten sonra bu yardıma karşılık olarak Büyük Britanya'ya ticari bakımdan büyük ayrıcalıklar veren ticari antlaşma bu. Sorun, Londra'da toplanan konferansla sona erdi.
II. Mahmud Türbesi
II. Mahmud Türbesi, Osmanlı padişahı Abdülmecid'in babası II. Mahmud için İstanbul'da inşa ettirdiği ve sonradan diğer padişah ve Osmanlı Hanedanı üyelerinin de defnedildiği bir türbedir.[1] 1840 yılında tamamlanan türbe İstanbul'un Fatih ilçesi Çemberlitaş semtinde Divanyolu caddesinde yer almaktadır.
II. Mahmud Türbesi
Türbenin girişi
Wikimedia | © OpenStreetMap
Genel bilgiler
Tür
Türbe
Şehir
İstanbul
Ülke
Türkiye
Koordinatlar
41°00′31″K 28°58′21″D
Mevcut kullanan
Türbeler Müze Müdürlüğü
Başlama
1839
Tamamlanma
1839
Açılış
1840
Tasarım ve inşaat
Mimar(lar)
Mimar Kemaleddin
Sultan II. Mahmud Türbesi Girişi
II. Mahmud'un 1839 yılında vefat etmesinden sonra yerine geçen oğlu Abdülmecit hemen babası için Mimar kardeşler Ohannes Dadyan ve Boğos Dadyan'dan bir türbe inşa etmelerini istemiştir. Türbenin yapılması için kullanılan arazi II. Mahmud'un çok sevdiği kızkardeşi Esma Sultan tarafından tahsis edilmiştir. Esma Sultan'ın o zamanlar bu arazide kendine ait bir yalısı bulunmaktaydı. Can Selman'a göre ise türbe, iki dönem Ebniye Müdürlüğü yapmış olan Mühendis Abdülhalim Efendi'nin eseridir. Pars Tuğlacı ise eserin Garabed Balyan'ın olduğunu iddia etmektedir. Ancak, bu iddiayı destekleyecek kaynak göstermemiştir. Ohannes ve Bogos Dadyan’ı da kesin bir delil olmadan mimar olarak gösteren çalışmalar mevcuttur. Divanyolu üzerinde, daha önce Sultan II. Mahmud'un kız kardeşi Esma Sultan'ın sarayının bulunduğu alana inşa edilen yapı türbe, sebil, çeşme ve bir hazire ile bekçi odalarından oluşmaktadır. Türbede Sultan Abdülaziz ve Sultan II. Abdülhamid'in de mezarları bulunmaktadır. Mühendis Abdülhalim Efendi, türbenin yanında Mekteb-i Maarif-i Adliye ve bir de kütüphane inşa eder. Aslında II. Mahmud döneminde Mekteb-i Maarif-i Adliye olmak üzere bir bina inşa edilir. Ancak Babâli’nin yanması nedeniyle yeni Babıâli’nin inşası tamamlanıncaya kadar Maarif-i Adliye olarak yapılan binanın kullanımına karar verilir. Sultan II. Mahmud'un ölümü üzerine türbesinin yanında yapılması düşünülen medresenin yerine kendi eseri olan bu okulun yapılması uygun görülür. Yeni Babıâli’nin yapılmasından sonra da eskisinin misafir konağına çevrilmesine kara verilir.[2]
Ampir üsluptaki türbe beyaz mermerlerle kaplıdır. Basamaklarla çıkılan türbe sekiz köşelidir. Kubbesi kabartma çelenk ve çiçeklerle süslüdür. Yapının içinde Hattat Mehmet Haşim tarafından yazılmış mermer bir yazıt bulunur. Türbenin içinde kubbeye asılı kristal avize Birleşik Krallık Kraliçesi I. Victoria tarafından gönderilmiştir. Kapının iki yanındaki altın yaldızlı duvar saatleri de Fransa İmparatoru III. Napolyon’un hediyesidir.
Türbenin 1860-1890 yılları arasındaki bir görünümü
Sultan II. Mahmud Türbesi restorasyon çalışması, cadde görünümü; 2017
Türbenin yanındaki avlu 1861 yılında hazireye (türbeye bağlı mezarlık) dönüştürülmüş ve büyük çoğunluğu 1840–1920 tarihleri arasında görev yapmış devlet adamları ve yazarlar, şairler bu avluya defnedilmişlerdir. Burada Osmanlı taş işleme sanatının en güzel örneklerini yansıtan mezar taşları ve lahitler bulunmaktadır.
Türbede gömülü kişiler
değiştir
Türbenin iç kapısı
Türbede 11 sanduka bulunmaktadır:
II. Mahmud (1839)
Esma Sultan (1848), II. Mahmud'un ablası
Bezmiâlem Valide Sultan (1853), II. Mahmud'un eşi, Abdülmecit'in annesi
Abdülaziz (1876), II. Mahmud'un oğlu
II. Abdülhamid (1918), II. Mahmud'un torunu
Veliaht Yusuf İzzeddin Efendi, Abdülaziz'in oğlu
Mehmed Şevket Efendi, (1899) Abdülaziz'in oğlu
Şadiye Sultan, (1977) II. Abdülhamit'in kızı
Hazirede (avluda) gömülü kişilerden bazıları
değiştir
Türbenin avlusundaki mezarlar
Şeyh Bedreddin (1420), Mutasavvıf (sonradan kemikleri gömülmüştür)
Abdülhak Molla (1854), II. Mahmud ve Abdülmecid devrinin hekimbaşısı
Abdülhamid Ferid Paşa (1875), Evkaf-ı Hümâyun, Hazîne-i Hâssa ve Bahriye Nazırı
Ahmet Fethi Paşa (1858), II. Mahmud'un damadı
Serasker Rıza Paşa (1877), Serasker
Agah Efendi (1885), Gazeteci
Damat Mahmud Edhem Paşa, (1886), Sadrazam Damat Mehmed Ali Paşa'nın oğlu, Abdülmecit'in kızı Refia Sultan'ın eşi.
Server Paşa (1821-1886) İstanbul Belediye Başkanı
Muallim Naci (1893), öğretmen ve yazar
Ahmed Eyüb Paşa, (1893) 93 Harbi kumandanlarından müşir general
Lofçalı İbrahim Derviş Paşa, (1812-1896) Fırka-i Islahiye Ordu müşiri
Galib Paşa, (1829-1905) İstanbul Belediye Başkanı
Ahmed Samim (1910), yazar
Hekim İsmail Paşa, Aydın ve Girit valisi, İstanbul Belediye Başkanı
Mehmed Atâ Bey (1919), Maliye Nazırı
Sait Halim Paşa (1921), Sadrazam
Server Paşa, Bürokrat
Abdurrahman Sami Paşa
Ziya Gökalp (1924), Türkçü yazar
Süleyman Numan Paşa (1868-1925), Askeri tabip
Seyyid Bey (1925), Adalet Bakanı, milletvekili
Ömer Faruk Efendi (1969), Son halife Abdülmecid'in oğlu.
Ertuğrul Osman (2009), Osmanlı Hanedanı reisi, Sultan II. Abdülhamit'in torunu
Kaynakça
Dış bağlantılar
Son değişiklik 3 gün önce İmmoBot tarafından yapıldı
İLGİLİ MADDELER
Mehmed Şevket Efendi
Damat Mahmud Celaleddin Paşa (1836-1884)
Atiye Sultan
Aksi belirtilmedikçe içeriğin kullanımı CC BY-SA 4.0 lisansı kapsamında uygundur.
Gizlilik politikası Kullanım ŞartlarıMasaüstü
John Dewey’den Atatürk’e Öğrenci Andı ve Yurttaşlık / Cengiz ÖZAKINCI
Yer Amerika; yıl 1892; Amerikalılar, Avrupa’dan Amerika’ya göçü başlatan Christoph Columbus’un (Kristof Kolomb) kıtaya ayak bastığı günün 400’üncü Yıldönümü’nü dev etkinliklerle kutlamaya hazırlanıyor. Bir yandan Chicago’da “World’s Columbian Exposition” adı ile 400’üncü Yıl’a adanmış dünyanın en büyüğü olacak fuar merkezinin yapımı sürdürülürken; öte yandan, ABD Ulusal Eğitim Birliği, 400’üncü Yıl onuruna tüm devlet okullarında gerçekleştirilecek çok büyük bir etkinlik düzenlemek üzere, toplantı üzerine toplantı yapıyor.
32 yıl sonra 1924’te Atatürk’ün çağırısıyla Türkiye’ye gelip incelemeler yapacak ve verdiği raporla Türk eğitimine katkıda bulunacak olan dünyaca ünlü Amerikalı düşünür eğitimci John Dewey de 1892’de bu kurulun üyesi ve 400’üncü Yıl’ın okullarda nasıl kutlanacağının tartışıldığı toplantılarda, yoldaşı Francis Bellamy ile birlikte çalışıyor. Bellamy, Dewey’le birlikte katıldığı bu toplantılarda; 400’üncü Yıl onuruna okullarda öğrencilere “Amerikan Ulusçuluğu”yla “ulus bilinci” aşılanmasını öneriyor.
O sırada “Bütün Devlet Okullarına Bayrak” kampanyası yürütmekte olan Bellamy, 400’üncü Yıl onuruna bütün okullarda yapılacak bayrak töreninde topluca söylenmek üzere bir “Bağlılık Andı” (Pledge of Allegiance) yazıyor. Bayrağa, cumhuriyete, ulusa bağlılık içeren bu andın sözlerini, Boston’da, yöneticisi olduğu “Youth’s Companion” dergisinin 8 Eylül 1892 günlü sayısında yayımlıyor. Ayrıca tek sayfa halinde özel baskı yapılarak Amerika’daki bütün devlet okullarına gönderilen bu andın Türkçesi yaklaşık olarak şöyle:
Herkes için ‘adalet’ ve ‘özgürlük’ le ‘bölünmez tek ulus’a dayanan ‘cumhuriyet’e ve ‘bayrağım’a bağlı olacağıma and içerim.
O günlerde adı “Cumhuriyet’in Büyük Ordusu” olan Amerikan Ordusu da 400’üncü Yıl’ı, Chicago’da, yapımı sürmekte olan dev dünya fuarı alanında, 12 Ekim günü tüm askeri birliklerin ve öğrencilerin katılacağı büyük bir törenle kutlayacağını duyuruyor.
Bellamy’nin yazdığı ant, ilk kez Amerikan Ordusu’nun 12 Ekim’de gerçekleştirdiği bu törende onbinlerce öğrenci tarafından topluca okunuyor.
Ardından ABD Başkanı bir genelge yayımlayarak, Columbus’un Amerika’ya ayak bastığı günün 400’üncü Yıldönümü’nün bütün resmi okullarda 21 Ekim 1892 günü kutlanacağını; Bellamy’nin yazdığı andın, o gün ülke çapında bütün devlet okullarında yapılacak resmi törenlerde, topluca okunacağını duyuruyor.
Nitekim 21 Ekim 1892 günü, tüm devlet okullarında bütün öğrenciler, törene katılan ana babalarıyla birlikte, yüzleri göndere çekilmekte olan bayrağa dönük olarak, hep bir ağızdan: “Herkes için özgürlük ve adalet ile bölünmez tek ulusa dayanan cumhuriyete ve bayrağıma bağlı olacağıma and içerim!” diye haykırıyor. İşte bu ant, süreç içinde yapılan bir kaç değişiklikle 121 yıldır Amerika’da anaokullarından üniversitelere varıncaya dek bütün resmi okullarda, bayrak törenlerinde topluca okunmakta.
Bu “Öğrenci Andı” süreç içerisinde çıkartılan yasalarla okul sınırlarını aşarak, yaşamın her alanına yayılmış; yalnızca okullarda değil, bütün kurum ve kuruluşlarda, bayrak törenlerinde, ABD Bayrak Yasası’nda tanımlandığı üzere, sağ el kalp üzerine konularak topluca söyleniyor. ABD Başkanları, Senato oturumlarına ABD bayrağına dönüp sağ eli kalp üzerine koyarak bu antla başlıyor.
Dahası, antta geçen “bölünmez tek ulus” sözü, Amerika’da benzin istasyonlarından billboardlara ve tişörtlere varıncaya dek yaşamın her yayılmış durumda.
Gelelim Türkiye’ye…
Ülkemizde öğrenci andı uygulaması, 1933 yılında, Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip Bey’in “Türk’üm, doğruyum…” diye başlayan andı 23 Nisan Bayramı töreninde duyulmasıyla başlamış olmakla birlikle; Türkiye’deki öğrenci andı uygulamasının, Amerikan öğrenci andıyla ilginç bir bağlantısı var.
1892 yılında Bellamy’nin yazdığı andın Amerika’daki bütün resmi okullarda okutulmasına karar veren kurulda bulunan John Dewey; Osmanlı’nın son döneminde Türk eğitimcilerin dikkatini çekmiş.
Mustafa Rahmi Bey, Atatürk’ün 1921 Maarif Kongresi’nde ve diğer konuşmalarında ortaya koyduğu eğitim politikasını 1923 yılı başında inceleme konusu yapmış; ve bu çalışmasında onun eğitimle ilgili görüşlerinin Asya Türk tarihine uzanan köklerini ortaya çıkardığı gibi; pek çok yabancı eğitimciyle de karşılaştırarak, bunlardan John Dewey’in görüşleriyle örtüştüğünü alıntılarla göstermiş.
Bunun üzerine kitaplarından ikisi 1923 yılında Türkçe’ye çevrilen Dewey, Türkiye’ye davet edilmiş. 1924’te gelip Atatürk’le görüşen Dewey’in yaptığı incelemeler sonucu sunduğu rapor Atatürk tarafından dikkatle incelenmiş.
Milli Eğitim Bakanları, Dewey’in 1924 raporunda yer alan önerilerden, Atatürk’ün 1921 Maarif Kongresi’nde dile getirdiği eğitim politikasıyla örtüşenleri gerçekleştirmek üzere, var güçleriyle çalışmışlar.
Dewey, 1924’te ABD’ye döndükten sonra, Türkiye’yle ilgili birkaç makale yayımlamış. “The New Republican”da yayımlanan bir yazısında özetle; nasıl çeşitli ırk ve dinlerden bireyler Amerika’da tek bir potada kaynaşarak “Amerikan Ulusu”nu oluşturuyorsa; Türkiye’de yaşayan çeşitli ırk ve dinlerden bireylerin de “azınlık ayrımcılığı” yapmayı bırakıp çoğunlukla kaynaşarak tek bir “Türk Ulusu” oluşturması gerektiği görüşünü savunmuş.
* * *
Bütün bu belge ve bilgilerin ışığında, sonuç olarak diyebiliriz ki: Türkiye’deki “Öğrenci Andı”nın sözleri Reşit Galip Bey’indir; ancak, herkes için ‘adalet’ ve ‘özgürlük’le ‘bölünmez tek ulus’a dayanan ‘cumhuriyet’e ve bayrağa bağlılığı, okutulan derslere ek olarak “öğrenci andı”yla pekiştirmek düşüncesi; Atatürk döneminde eğitim düzenimize katkıda bulunan John Dewey’in, Amerika’yı Amerika yapan “bölünmez tek ulus” çu eğitim anlayışının bir yansımasıdır.
Amerika’da “demokrasi” olarak görülen “bölünmez tek ulus” kavramının ve okullardan taşıp yaşamın her alanına yayılan “öğrenci andı”nın, Türkiye’de “ırkçı-faşizm” sayılarak dışlandığını görüyoruz.
Bakalım daha neler göreceğiz…
Cengiz ÖZAKINCI, “Bütün Dünya”,
İSLAMİ USÜLLERE GÖRE YENİLDİĞİMİZ SAVAŞ: NİZİP SAVAŞI
Zamanında Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'ya kaptırdığımız yerleri geri almak için giriştiğimiz savaştır.
1839'da Hafız Osman Paşa komutasındaki yaklaşık 40.000 askerden oluşan ordumuz, Nizip'te Kavalalı İbrahim
⬇️
Paşa komutasındaki Mısır Hidivliği ordusuyla karşılaştı. İki ordu da sayıca birbirine denk kuvvetteydi. Osmanlı ordusunun başında orduyu modernleştirme çabaları içerisinde Avrupa'dan getirtilen Prusyalı (Alman) 3 subay bulunuyordu.
21 Haziran 1839 günü Prusyalı subayların
⬇️
başı Yüzbaşı Helmuth von Moltke, Osmanlı ordusunun Mısır ordusunu yenecek bir durumda olduğunu belirterek hemen muharebeye girilmesi için başkomutan Hafız Paşa’ya tavsiyede bulundu. Fakat orada bulunan ulema, Cuma günü harp yapılmasının şer’an caiz olmadığı şeklinde görüş
⬇️
bildirdiler. Böylece saldırı planı ertelendi.
Ertesi gün Prusyalı subaylar bir gece baskını yapılmasını tavsiye ettiler. Ulema bu sefer de gece ansızın haydutlar gibi baskın yapılmasının Padişah'ın askerlerinin şanına yakışmayacağını bildirdi. Böylece bu sürpriz saldırı
⬇️
fırsatı da kaçmış oldu. Prusyalı subaylar adeta saç baş yoluyordu.
Biz olayın dini yönünü tartışaduralım, elin gavuru din iman dinlemiyordu tabi (gavur dediğimiz de kendi valimiz aslında). Durumdan haberdar olan Mısır ordusu, kısa sürede Osmanlı ordusunu kuşatacak bir konum
⬇️
kazandı. Ve akabinde başlayan Mısır saldırısı sonucu Osmanlı ordusu 4 saat içinde perişan oldu. Harp meydanında binlerce ölü, on binlerce esir ve 160 parça top bırakıldı. Bir defa daha İbrahim Paşa kuvvetlerine Anadolu ve İstanbul kapıları açılmıştı.
⬇️
Savaş sonrası Mısır ordusuna İstanbul yolu açılmıştı. Mısır ordusunu durduracak kuvveti kalmayan Osmanlı imparatorluğu, uyguladığı denge politikasıyla İngiltere, Avusturya, Prusya ve Rusya'nın da katıldığı Londra antlaşması ile vaziyeti kurtarmış oldu.
***Bitti***
1(
Feyzullah Hocayev olmasaydı modern Özbekistan olmazdı. Üç hanlığın topraklarını tek bir modern devlet sınırları içinde toplamasını sağlayan odur. Modernisttir, Yaş Buharalılar hareketinin radikal kanadındandır ve Bolşeviklerle birlikte Alim Han kuvvetlerine karşı savaşıp Buhara'da halk cumhuriyeti ilan eden aydınlardandır. Hatta bu yüzden 22 Ekim 1921'de Enver Paşa'ya "Paşam Ruslar (Bolşevikler) giderse hepten sofraların elinde kalırız" demiştir. Yani bölgede Sovyet otoritesinin kurulmasında aracı olmuştur. Buna rağmen bahtsızdır, Stalin tarafından kurşuna dizdirilmiş hatta ailesi Sibirya'ya sürülmüştür. Bu kadar önemli bir tarihi şahsiyetin yeterince tanınmıyor olması eksikliktir.
2) Zengin bir aileden gelmesine rağmen komünist olmuş , kizilordunun buharaya girip çarlık taraftarı son buhara emiri Alim hanin devirmesine Feyzullah hoavyev karşı ciksada ceditciler bolseviklerie yardım etmeye karar vermiştir ir. Her i alım han da Rus komutan Frunze ile çok kez işbirliği yapmistir. buhara halk cumhuriyeti devletbaşkanı olmuş , Özbekistan saçenin kuruluşunda rol oynamış nihayetinde stalinin kurşunuyla ölmüştür
3) Mustafa Çokay gibi birçok Türk aydını Soveytelere karşı mücadeleyi secmisken o sultan galiyev gibi daha bağımlı olmayı seçmiştir diyebilir. Belkide niyeti kaleyi içeriden cokertmekti bilemeyiz
4
5) Mart 1938 de sözde mahkemelerde " sağ sapma, halk düşmanlığı ve pantürkizm" suclamalarinda Moskova yakınlarda butirka denilen yerde kursuna dizilerek öldürülmüştür. Ailesi de Sibiyayay sürgüne gönderilmiştir. 1938 yılına bakılırsa Türkistan aydınlarının çoğunun bu yıl öldüğü görülür. Büyük kıyım olmuş Butirkada
6) 1960lara kadar Hocayev hakkında araştırma yok denecek kadar azdır. Senegalli bir genç Hocayevi asya afrikadaki devlet adamlarına benzemistir ve moskavadaki dünya gençlik festivalinde anlatmıştır. Kızı vilayet hocayevde sürgünden dönünce son nefesine kadar babasını anlatmaya cabalamistir. 1965 yılında suçsuz bulunmuş ve gıyabında beraat ettirilmiştir.
7
8
9) Kurtuluş savaşı sırasında Soveytlerden gelen altinlarin tamamı Buhara Sovyet Halk Cumhuriyetinden gelmekteydi. O zaman dışişleri bakanı olan Hocayev 100 milyon altın ruble yardım kararı almış, Azerbaycan SSC nin 500 kg altın gondermesinj sağlamıştır.
10) İnsan düşünmeden edemiyor tabi . Hocayev yardımı olmasa Enverin Türkistan planı başarılı olabilirdi. Ama kadimci cwditci kavgası o kadar büyüktü ki envere yardım etmek devridikleri Alım hana birleşmek demekkti . O kadar kavgadan sonra bunj yapamazlardi. Soveyteler içindeydi ama bugünkü etnik bölünme olmasın diye savaşan adamların içindeydi ceditciler. Bugün Orta Asya diye bjr yerden bile bahsediyorsak Feyzullah Hocayev gibi adamların sayesindedir.Enver pasayi şehit eden kızıl ordu ve başında Ermeni bir komutan vardı. Enver kurtuluş savaşındq yenilelim diye Batumda beklediği de olmuştur. Devrim karmasasi hep farklı olmuştur.
Yorumlar
Yorum Gönder