deneme 208
ama yine de o girdide belirtildiği gibi helmuth von moltke gibi bir parlak zekayı (ki daha o dönemde bile yükselen bir yıldızdır almanya için) ıslahat için görevlendirmesi vizyonunu anlatmaya yeter.
- kendi kaynak girdimde de belirtiğim gibi kavalalı meselesinde kuduğu ordu içindeki gerici subayların ve ulemanın gevşekliği ve iş bilmezliği savaşın kaybedilmesinde çok etken oldu.
edit : (bkz: nizip savaşı) ve (bkz: #141493195)
- yani ikinci mahmut reformlarını etrafındakilerle değil onlara rağmen yapmaya çalışmıştır.
- bununla beraber attığı adımlar stratejik perspektiften bakarsanız uzun vadede hem devletin ömrünü uzatmış, hem de atatürk gibi kurmayların yetişmesine yuva olmuştur. bu noktada bile büyük saygıyı hak eder.
Japon meji
2. mahmut için söz konusu olan batılılaşmadan ziyade modernleşme idi. ve bu modernleşmeden anlaşılması gereken batının rasyonelliğini ve bunun pratik sonuçlarını kendi halkına sunmaktı. dine karşı açılmış bir savaş yoktu. aslında çok daha katı olan japonya modernleşmesinde meiji restorasyonunda bile batının dinini kopyalamak yoktur. ancak batı kültürüne ait bir takım uygulamaların benimsenmesi halktan beklenir. ve halkta en azından bir bölümünde genellikle kendi öz kültürünü terk etmeme şeklinde bir direnç gözlemlenir. ancak söz konusu imam gazali' den bugüne yorumlanmış islam olunca batıya benzeme hadisesi, dinsizlikle suçlanmak için yeterli görünebiliyor. 2018 ve 2019' a girerken yılbaşı kutlamalarına yapılan itiraz ile 2. mahmut dönemi modernleşmeye karşı çıkılmasının çekirdeğinde benzer mevzular var.
İkinci Mahmut zamanı Osmanlı Devleti iki defa yıkılma ,yok olma tehlikesi yaşıyor.
Günümüz cahilleri bunu hiç konuşmaz
650yil dünyaya hükmetti derler .
Mısır Valisini konuşmaz Türkler Osmanlıyı yıktı derler
Deyyuslar
II.Mahmut Rusya ile 1833’te sekiz yıl sürecek Hünkar iskelesi antlaşmasını imzaladı
✓Hünkar iskelesi antlaşması ile Boğazlar ilk kez uluslararası sorun haline geldi
✓Osmanlının egemenlik haklarını boğazlar üzerinde tek başına kullandığı son antlaşma
1838 Balta Limanı antlaşması imzalandı İngiltere ile (Osmanlı ekonomisi açık pazar haline geldi)
✓1839 Kavalalı tekrar isyan etti ve Osmanlıyı Nizip savaşında yendi
✓Akdenizdeki Osmanlı donanması Kavalalı'ya teslim edildi (Firari Ahmet Paşa olayı)
Erzurumlu ibrahim hakkı bu dönemde sultan ikinci mahmutun kütüphanesinde dörtyüz kitap okuduğunu ifade etmiş.. bir zaman gelecek dünyayı örümcek ağları gibi ağlar saracak bu ağlardan insanlar bilgi öğrenecek diyerek bu zamana işaret etmiştir. Keşke bu buluşlarıda biz yapsaydık
Alman Subay Helmuth von Moltke'nin İkinci Mahmut Hakkındaki İzlenimleri
1836-1839 yılları arasında İkinci Mahmut tarafından Türk ordusuna danışmanlık ve eğitim vermesi için görevlendiren Alman subaylardan Helmuth von Moltke'nin ailesine ve yakınlarına gönderdiği mektuplardan oluşturulmuş Moltke'nin Türkiye Mektupları isimli kitaptan İkinci Mahmut hakkındaki bazı izlenimleri.
1-) "on sekiz saltanat yılının acı tecrübeleri sayesinde sultan mahmut, mevcut devlet teşkilatıyla memleketi idareye devam edemeyeceğini, hükümdarlığıyla hayatını, bu şartları bütünüyle değiştirmek uğrunda, ortaya koyması gerektiği düşüncesine candan inandı ve bunun örneklerini mutlu batı ülkelerinin teşkilatında aradı. her ne kadar ıslahat yoluna hazırlıksız olarak girdiyse de, bunun kaçınılmaz zorunluluklarını görmeye yeterli aklı ve bunları uygulayabilecek cesareti vardı. amacına erişmek için imparatorluk içindeki bütün ikinci derece güçleri yere sermesi ve bütün kuvvetleri kendi elinde toplaması, yani yeni binasını kurmadan önce inşaat alanını temizlemesi, kaçınılmaz bir zorunluktu. sultan, büyük ödevinin ilk kısmını zekâsı ve metanetiyle başardı, fakat ikinci kısmında yıkıldı.
önce baş eğdirilmesi gereken serkeş ve şımarık yeniçeri kudretiydi. şimdiye kadar dört padişahın tahtına ve hayatına mal olan bu teşebbüsü sultan mahmut yıllarca, zekâ ve sebatla hazırladı ve tek bir günde, bir saatte cesaret ve iyi talihle sonunu getirdi."
2-) "ulema, sultanın keyfi emirlerine karşı daima yeniçerilerle ittifak etmiştir, şimdi her ne kadar bu din adamları sınıfına tam anlamıyla hakim olmak mümkün olamamışsa da yine de bunlar, yenilikleri ancak üstü kapalı bir antipati ve gizli bir direnişle karşılayacak kadar korkutulmuşlardır."
3-) "yıkma yolu sona ermiş, sıra daha iyisini kurmaya gelmişti; fakat işte o zaman bir devlet yapısının eksik taraflarını görmenin buna çare bulmaktan ne kadar kolay; yapmanın, yıkmaktan ne kadar güç olduğu meydana çıkmıştı."
4-) "sultan mahmut, milleti arasında, bu yenileşme hareketinde idare edici ya da yardımcı olarak yanına alabileceği aydın bir insan da bulamadı. avrupalılar için doğuluların düşünce düzeylerini gerçekte olduğu kadar aşağı varsaymak hemen hemen imkânsızdır. okuma yazma bilen bir türk'e "hafız" yani bilgin denir. kur'an'ın ilk ve son surelerini ezberlemekle tahsilini tamamlarlar, dört işlemi de pek azı tam olarak bilir. herkesten fazla aydın diyebileceğim ricalden bir türk fala ve rüya tabirlerine tamamıyla bağlıydı ve dünyanın küre şeklini gözünde canlandırıyordu; ancak sadece nezaket icabı ve biz bu nokta üzerinde o kadar inatla durduğumuz için!, dönmelerden başka herhangi bir avrupa dili konuşan kimse yoktur. yüksek memuriyetlerde bulunan birçok türk kendi dillerinde yazılmış mektupları bile okutturup dinlemek zorundadırlar. bir kâğıt parçası üzerine kamış kalemle boyuna kendi adını yazıp duran feriki hatırlıyorum, bu sanatı az önce kâtibinden öğrenmişti. bu, hiç de mübalağalı olmayan sözlerimden, avrupa'da okuyarak kısmen büyük faydalar sağlamış olan osmanlıları ayrı tutuyorum. bu insanlar gelecekte büyük bir önem kazanacaklardır. sultan mahmut bu tohumları serpmek mutluluğuna erişmişti, fakat meyvelerini henüz derememişti..."
sultan mahmut'un kendisi göremese de, o serptiği tohumlardan yaklaşık 80 yıl sonra modern türkiye cumhuriyeti doğdu. ruhu şad olsun.
banasor123
Osmanlı'nın Başına Geçmiş En Zeki Padişahlardan Biri: İkinci Mahmut

Osmanlı'nın Başına Geçmiş En Zeki Padişahlardan Biri: İkinci Mahmut
İkinci Mahmut (II. Mahmud), Osmanlı İmparatorluğu'nun yenilenebilmesi için yüzünü Batı'ya dönmesi gerektiğini savunmuş ve bu konunun üzerine gitmiştir. Osmanlı'nın başına geçmiş en tilki ve zeki padişahlardan biri olan İkinci Mahmut'a kısa bir bakış.
2.Mahmutun yaptığı devrimlerin daha gelişmişini yapan Mustafa Kemal e laf edersiniz çoğunuz ama aynısını yapan 2.Mahmutu tebrik edersiniz.
Sizde bir hoşsunuz:)
İkinci Mahmud, birçoklarına göre yanlış zamanda gelmiş bir padişahtı. Kanuniden sonra yada yüz yıl önce gelseydi Osmanlı'dan yeni Roma çıkarabilecekti yada devleti daha uzun ömürlü yapabilecek bir vasıfa sahipti. Yaptığı yeniliklerle devlette birşeylerin değişmesi gerektiğini görmüş ve bu konuda taviz vermemiştir. Velhasıl kendinden sonra gelen reformistlere ön ayak olmuştur.
Gavur Padişah mı?
Yaptığı kılık kıyafet gibi reformlara karşı gelenler ona bu lakabı takmıştı. Hâlbuki ikinci Mahmud dindar bir insandı ve dinin gerçek değerini görmediğini düşünüyordu.
Fes zorunluluğu
Atatürk'ün şapka kanunu birtakım çevreler tarafından istismar edilmiş bir konudur. Şapka takmayanların asıldığı gibi birçok kara propaganda günümüze kadar gelmiştir. Hatta şapkaya karşı fesi savunmak gibi akıl tutulması yaşayan birçok insan vardır. İşte size on puan değerinde bir bilgi . Fesi Osmanlıya gavur padisah dedikleri İkinci Mahmut getirmiştir. Üstelik hiç de yumuşak bir şekilde değil. Takmayanların o dönem kanlı bir şekilde infaz edildiği ve kanların günlerce sokaklarda aktığı rivayet edilmektedir. Bununla alakalı Erhan Afyoncunun bir konuşması var linki buraya bırakıyorum.
Yaptığı Yenilikler
İlkokul zorunlu hale getirildi
Harbiyeyi
Tibbiyeyi
Atatürk reformlarına katkısı
Ders kitaplarında hepimizin tanzimat fermanının Abdülmecid tarafından ilan edildiğini öğrenmişizdir. Ama kimse bu adam geleli dört ay olmuş böyle köklü bir reformu nasıl yapar diye düşünmez. İşte o reformların hatta Atatürk reformlarının bile temelinde İkinci Mahmud vardır.
İbn-i Haldun, coğrafya kaderdir, demiş. Elbette insanın içinde bulunduğu ortamın ve çevrenin, insanı ve hayatını şekillendirdiği bir gerçektir. Fakat bu döngüyü kıran, deyim yerindeyse coğrafyayı değiştiren birinden bahsedeceğim size: 30. Osmanlı Padişahı II. Mahmud. Bir diğer deyişle, Osmanlı İmparatorluğu’na modernizm ve sanat anlayışı kazandırmayı amaçlayan bir idealist.
Yazımın başında da bahsettiğim gibi, coğrafya kaderimiz olmuştur hep. Hele Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Osmanlı coğrafyasındaysanız…
İmparatorluğun tebası elbette yalnızca Müslümanlardan oluşmuyordu. Osmanlı, farklı etnik kökenlere ve dinlere mensup insanları da barındırıyordu. Fakat padişah aynı zamanda halife olduğu için devlet, islam kurallarla yönetiliyordu.
Halk, yüzyıllardır aynı yaşama biçimini ve eski usul yöntemlerle eğitim almayı sürdürüyordu. Ordu ise, eskisi gibi kılıçla kalkanla savaşmaya devam ediyordu.
Osmanlı İmparatorluğu için 28 Temmuz 1808’de yeni olan tek şey, Padişah I. Abdülhamit’in oğlu II. Mahmud’du.
Osmanlı İmparatorluğu, seneler akıp giderken; kabuğuna çekilmiş, gelişmeleri takip etmemiş, Batının bilim, kültür ve sanatta ileri gittiği dönemde bunlara bağnazca ‘gevur icadıdır’ deyip, kendi bildiği usulde ve eski yöntemlerle varlığını sürdürüyordu.
Fakat bu durum Sultan Mahmud’u rahatsız ediyordu. Son derece entelektüel, akıllı ve modern bir insan olmasının yanı sıra gözü kara bir şahsiyetti. Devletteki senelerce kalıplaşmış bağnazlığı silip atacak, Osmanlı İmparatorluğu’nu ve halklarını, hak ettikleri seviyeye ulaştıracaktı. Bunun için saltanatının ilk yıllarında ülke sınırları içerisinde yaşayan herkesin, ayrım yapılmadan Osmanlı vatandaşı olarak anılmasını emretti.
Bu hamlesi azınlıklar ve gayrimüslimler tarafından sevinçle karşılansa da, Müslüman halk memnun olmamıştı. Hatta padişaha bu faaliyetlerinden ötürü ”Gavur Padişah” lakabını bile takmışlardı.
Sultan, çıktığı yoldan dönemezdi. Bunu ona söyleyen halk, eğitimsiz olduğu için bunları söylüyordu. Halkın bilinçlenmesi için ülkenin her yerinde kız çocukları için de okullar açtırdı. İmparatorluğun ilk Tıp Fakültesi ve Harp Okulu bu dönemde açılmış, İlk Türkçe gazeteler bu dönemde basılmıştı.
Padişah, içeride bir dizi reform gerçekleştirmeye çabalarken savaşlar da eksik olmuyordu.
Rusya ve İran ile yapılan savaşlar, Yunan-Sırp isyanları, Fransa’nın Cezayir’i işgal etmesi… Ve tüm bunların yanı sıra Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın isyanı ile boğuşan imparatorluk zor durumdaydı. Bu durumda en çok yardıma ihtiyaç duyulan yeniçeriler ise, serkeşçe tavır sergiliyor, fayda sağlamak bir yana devlete zarar verecek işlerde bulunuyorlardı.
Dış sorunları gerek taviz vererek, gerek savaş kazanarak, gerekse anlaşmalarla durduran Sultan II. Mahmud; onu ve halkını bu zor durumda yalnız bırakan yeniçeriler ile hesaplaşmayı unutmadı.
Uzun zamandır düzeni bozulan Yeniçeri Ocağı’nı bir günde toplarla ortadan kaldırttı. Ocağı lağvetti. Yenilik düşmanı kılıç kalkan ısrarcısı yeniçerilerin tarih sahnesinden silindiği bu olaya ”Vakayı Hayriye” deniliyor ve ülkenin bu işe yaramaz güruhtan kurtulması şerefine şenlikler düzenleniyordu.
İçerde ve dışarda elini güçlendiren Sultan II. Mahmud, ne kadar ciddi olduğunu tüm muhaliflerine göstermişti.
Bir dizi reform yapan sultanın başlıca reformları arasında; kılık kıyafet reformu, orduda yapılan yenilik hareketleri, halkın okuması için okullar, imarethaneler, mimari çalışmalar yapılmıştı. Bir anda her alanda büyük bir sıçrama olmuş, halkta modernleşmenin etkileri görülmeye başlanmıştı.
Sanata da fazlasıyla değer veren Sultan Mahmud, bir şair, hattat ve bestekardı. Dedesi Sultan II. Mehmet gibi, yağlı boya tablo meraklısı olmasının yanı sıra kendi tablosunu yaptırtmış, halk üzerindeki türlü tabuları yıkmıştı. Batının yanı sıra Doğu kültürüyle ve müziği ile de ilgilenmiş, imparatorluğun tek düze zamanlarında farklı bir pencere açıp yenilikleriyle Osmanlı coğrafyasını renklendirmişti. Coğrafyamızda artık kaderimiz, ardı arkası kesilmeyen yenilikler olsun demişti. 1785’de dünyaya gelen idealist sultan, 1 Temmuz 1839 tarihinde hayata gözlerini yumdu.
SONSÖZ
Zor bir dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nu yöneten Sultan II. Mahmud, onca muhalifine rağmen yapmış olduğu modernleşme hareketleri ile devletine ve halkına az da olsa nefes olabilmişti. Ardından tahta çıkan oğlu Sultan Abdülmecid ile devam edip sonrasında kesilen modernleşme hareketleri sayesinde imparatorluğun ömrünün 100 sene uzadığı tüm otoriteler tarafından kabul edilmektedir.
"Sultan İkinci Mahmud, 20 Temmuz 1785 tarihinde, İstanbul’da doğdu. Babası Sultan Birinci Abdülhamid, annesi Nakşidil Valide Sultan’dır. Orta boylu, geniş omuzlu, beyaz sakallı, zarif ve sevimli yüzlüydü. Diğer Osmanlı padişahları gibi kuvvetli bir tahsil gördü. Öğrenimi ile, Sultan Üçüncü Selim, padişahlığı sırasında bizzat meşgul olmuştu.
Cesur, temkinli, sabırlı ve azimli bir kişiliğe sahip olan Sultan İkinci Mahmud, Alemdar Mustafa Olayı sonrasında, 28 Temmuz 1808 tarihinde tahta çıktığında yirmi üç yaşındaydı. Zekî ve bilgili bir insan olan Sultan İkinci Mahmud, Avrupa’daki yenileşme hareketlerini benimsemişti. Adalet işlerine gereken önemi verdi, yeni kanun ve tüzükler hazırlattı ve bu sebeple kendisine “Adlî” ünvanı verildi.
Şiiri, edebiyatı ve bilimi seven, halk arasında dolaşmayı ve onların dertlerini dinlemeyi gerekli gören Sultan İkinci Mahmud, Osmanlı Devleti’ni gerek sosyal bakımdan, gerekse uygarlık açısından ileri bir ülke yapmaya çalıştı. Sultan İkinci Mahmud, yakalandığı verem hastalığından kurtulamayarak, 1 Temmuz 1839 günü, dinlenmek için gittiği kardeşi Esma Sultan’ın Çamlıca’daki köşkünde, elli dört yaşında vefat etti. Büyük bir cenaze töreni ile halkın gözyaşları arasında Divan Yolu’ndaki türbesine defnedildi.
"Mahmud II was the 30th Sultan of the Ottoman Empire from 1808 until his death in 1839
. He is considered one of the most important reformist sultans in the Ottoman Empire
3
. Some of his administrative reforms include adopting the cabinet system of government, providing for a census and a land survey, inaugurating a postal service, introducing compulsory primary education, opening a medical school, and sending students to Europe
4
. He also abolished the sultan's right to confiscate the property of deceased officials and introduced European dress
4
. The Mausoleum of Sultan Mahmud II is a family tomb of the Ottoman sultans in Istanbul, near which there is a cemetery with the graves of famous Ottoman politicians and writers
5
. Today, the mausoleum with the cemetery is a landmark of Istanbul and can be visited
Sultan Mahmud dışarıda pantolon giyiyor mecbur kendi yaptığı devrimi benimsetmek için ama saraya gelince çekiyormuş altına şalvarları, eski usül kıyafetleri soytarılarla havuz başında eğleniyormuş. Zihin yapısı olarak tam bir doğulu, ama batılı gerekliliği anlamış rahmetli
II.Mahmut'un İntikamı - Yeni Çeri Ocağının Kaldırılması
1789 Yılında Tahta Çıkan III.Selim, Nizam-ı Cedit adı verilen askeri alanda ıslahata gitmek istemiştir.Sebebi ise o dönemde;
Yeniçeriler'in disiplinsizliği ve ocak devlet içindir anlayışı yerinde devlet ocak içindir anlayışını benimsemişlerdir.Sizde hatırlayacaksınız ki Yeniçeriler'in işi sadece askerlik olması gerekiyordu.Yeniçeriler bu dönemde başka mesleklerde icra ediyorlardı.Savaş olmadığından ganimet elde edilmediğinden ocakta dağınıklık ve disiplinsizlik söz konusuydu.Halktan zorla vergi toplamak, devlet adamlarını işlerine ters geldiği durumda infaz etmek, ve hazineden sürekli altın talep etmek ve almaları o dönem için büyük bir eziyetti.
1450-1570 Yıllarına baktığımızda Yeniçeriler korkulan asker birimleri arasındaydı.Halka bağlılığı ve kaybedecek bir şeyi olmayan asker kitlesi olarak devlete büyük ganimetler kazandırmışlardır.
Lakin bu dönemde yeniçerilerin sayısı oldukça fazla olmasına rağmen savaşlarda hiç bir şekilde başarı sağlayamıyorlardı.Çünkü gerçek yeniçeriler 1658 yılında ocağa isteyenin girmesi maddesinden sonra son bulmuştu.İsmin görkemini haketmeseler de bir süre ekmeğini yemişlerdir.
Nizam-ı Cedit ordusunu kurmak istemesindeki en büyük neden o zaman için yeniçerileri ıslahat etmek yada kaldırmak mümkün olmadığından batı tarzındaki bu orduyu kurmaya karar vermişti.
Orduya hazineden özel bütçe hazırlayan Selim, Aynı zamanda avrupadan getirdiği komutanlar aracığı ile eğitim almalarını sağlamıştır.
Yeniçeriler hazine payın başka ordu için harcandığını duyduklarında Bu selimin sonu olmuştu...
III.Selim'i tahttan indirerek öldürmüşlerdir.Bu isyanın adı da Kabakçı Mustafa isyanıdır.
Selim öldürüldükten sonra IV. Mustafa’yı Padişah ilan ettiler.
İsyan sonrasında reformcu devlet adamlarının bir kısmı öldürülmüş, bazıları görevlerinden uzaklaştırılmış,
bir bölümü de Tuna Cephesi Komutanı ve Rusçuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa’ya sığınmıştı. Alemdar Mustafa Paşa, Nizam-ı Cedit’i açıktan destekleyen ve batılılaşma yanlısı tavırlarıyla bilinen bir devlet adamıydı.
Ayaklanmayı haber aldıktan sonra kuvvetleriyle birlikte İstanbul’a gelen ve bir süre sonra duruma hâkim olmayı başaran Alemdar, III. Selim’in öldürülmesine engel olamamış ancak Şehzade Mahmut’u kurtararak bir müddet sonra IV. Mustafa’nın yerine tahta çıkmasını sağlamayı başarmıştı.
II. Mahmut tahta geçtikten sonra Alemdar Mustafa Paşa da sadrazam oldu.
II. Mahmut Yeniçerileri 1821 yunan ayaklanmasında göstermiş oldukları başarısızlıktan sonra ücret talep etmeleri, savaşmadan meydanları terketmeleri ve buna karşın hazineden pay talep etmeleri bardağı taşıran son damla olmuştur.Babasının ölümünün de sebebi olan yeniçerileri kaldırma kararı iyice kesinleşmişti.Bunun deniyen tüm padişahların ölmesi durumun ne kadar kritik olduğunu açıkca ortaya koymaktadır.
Sultan II. Mahmud Yeniçeri ocağına karşı birtakım tedbirler almaya başladı. Yeniçerilerin, Avrupa orduları gibi eğitilmeleri gerektiğini düşünüyordu, bu amaçla "eşkinci" adlı yeni bir askeri örgüt kurulmasını emretti. Bu yeni eğitimi istemeyen Yeniçeriler, At meydanında toplanarak gösteri yaparak ayaklandılar. Babıali’ye saldırarak altı bin kese para aldılar.
Sadrazam Selim Paşa, vezirleri, din adamlarını, humbaracı, lağımcı, topçu ve donanma mürettebatını topladı; sancağı çıkartarak ocakla savaşılacağını bildirdi. Devlet memurları İstanbul sokaklarında dolaşarak halkı sancak altında toplamaya başladı. Bunun üzerine Yeniçeri tellaları, ocakseverleri ayaklanmaları için uyardı. Hazırlıklarını tamamlayan sadrazam, Sultan Ahmed Camii’ni karargah yaparak halka silah dağıttı. Beyazıt ve Divanyolu’nu tutan yeniçeriler, çarpışma başlayınca At meydanına çekildiler ve kapıyı kapattılar. Sadrazam Selim Paşa meydan kışlasını çevirerek top ateşine tutturdu. Ateş sonucunda meydan kapısının bir kanadı kırıldı. Kapının öbür kanadını da kıran halk Yeniçerilerin üzerine saldırdı. Yeniçeriler kışla ve tekkeye sığındılar. Top ateşi sonrasında kışla birkaç saatte, içindeki yeniçerilerle birlikte yakılıp yıkıldı.
Ele geçirilen elebaşları sadrazam tarafından yargılanarak boğduruldu ve cesetleri Sultanahmed Meydanı’ndaki Çınaraltı’na gömüldü.Muharebe sonrasında haliç kıyısı ve kızıl renge bürünmüş olduğu belirtilmekte.
II. Mahmud daha sonra Yeniçeri Ocağı’nın kaldırıldığını, bir fermanla halka bildirdi.
Bu şekilde yeniçerilere son verilmiş oldu...
Üçüncü Selim yenicerilerden ayrı bir askeri birlik kurmayı canıyla ödedi ama Mahmut antrenmanliydi.
Yorumlar
Yorum Gönder