deneme 235


Padişah II. Mahmud 2 Temmuz 1839 tarihinde Osmanlı ordusunun Nizip'te Mısır ordusu önünde bozguna uğradığı günlerde öldü. Yerine tahta çıkan oğlu Abdülmecid henüz 16 yaşındaydı. Osmanlı Devleti'nin bu zor günlerinde Koca Mehmet Hüsrev Paşa padişaha baskı yaparak kendisini sadrazam ilan ettirdi.

Ancak Ahmed Fevzi Paşa'yla Hüsrev Paşa birbirlerine düşmandılar. Sadrazam olan Hüsrev Paşa o sırada Osmanlı donanmasının başında Ege Denizi sularında seyretmekte olan Ahmed Fevzi Paşa'yı İstanbul'a geri çağırdı. Ahmet Fevzi Paşa İstanbul'a ulaştığı zaman idam edileceğinden korktu ve Mısır'a sığınmaya karar verdi. Emrindekilerin çoğuna asıl amacını söylemeden gemilerin tümünü Mısır'a yöneltti ve İskenderiye'de demirleyerek tüm donanmayı Kavalalı Mehmed Ali Paşa'ya teslim etti. Böylece 12 yıl önceki Navarin Deniz Savaşı'nda tamamen yok edilmiş olan Osmanlı donanması bir kez daha yok edilmiş oluyordu.

Osmanlı gemileri uzun süre Mısır'da kaldı. Osmanlı Devleti Mısır'a karşı çok zayıf bir duruma düşmüştü. Abdülmecid 1841 yılında bir ferman imzalayarak Mısır Valiliğinin miras yoluyla Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın ailesinde kalması kabul etti. Böylece Mısır'daki isyan sona erdi. Ahmed Fevzi Paşa Mısır'da 1840 yılı civarı

13.Nizip Savaşı (1839) Kavalalı İbrahim Paşa'nın komutasındaki Mısır Hidivlik Ordusu. Hafız Osman Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusu'nu Nizip'te hezimete uğratmış ve zafer neticesinde Kütahya'ya kadar ilerlemiştir.

4.Akka Kuşatması (1799) Napolyon'un Büyük Doğu Ordu'sunun kuşattığı Akka kalesinin 72 yaşındaki komutanı Cezzar Ahmet Paşa, kale önlerinde Napolyon'un ordusunu bozguna uğratmış, ve tarihe Napolyon'u yenen ilk komutan olarak geçmiştir.

Kavalalı İbrahim Paşa'nın 1839 Nizip Muharebesi'nde Osmanlı ordusunu bozguna uğrattıktan sonra babası Kavalalı Mehmed Ali Paşa'ya yazdığı mektuba ait satırlar:
"Düşmanı takip etmek istiyorum, ama artık kimseyi bulamıyorum."

İşte bu süreçte ikilinin arasındaki mücadele zirve noktaya kadar çıktı. 1839’da Kavalalı güçleriyle yapılan ve ağır kayıpla sonuçlanan Nizip Muharebesi’nden 1 hafta sonra padişah II. Mahmud vefat etmiş ve yerine Koca Hüsrev Paşa’nın maneviyatına dokunduğu Şehzade Abdülmecid

11-1829 da büyük bir isyanda o zamana kadar Eyaletimiz olan MISIR'da başlamış, 
İngiliz ve Fransızların da tahrikiyle Kavalalı Mehmet Ali Paşa 70 bin kisilik bir Ordu ile Istanbul uzerine yürumüş, Nizip de Osmanlı ordusunu yenip,
Kütahyaya kadar gelmişti.

Almanlar ve dünyanın geri kalanı bugünlerde ve önümüzdeki dönemde hitlerle barışacak göreceksiniz

Avrupa da %2 %3 alan aşırı sağ partiler şuanda %20 30 civarına çıktı. Bu seferki sorun yahudilerden ziyade arap ve Afrikalı sorunu.


4-Bu sebeple en kaliteli #Adrenochrome, 9 yaş altı çocukların işkenceye ve dehşete sokulması vasıtasıyla elde edildiği söylenir çünkü küçük bir çocuk, bir yetişkinden daha saf olduğu için hissedecekleri korkunun miktarı, salgılanan adrenalinin kalitesini belirler.

Hücre yenilemesini sağlayarak yaşlanmayı %60 yavaşlatması ile bilinen Adrenochrome'u özellikle Hollywood yıldızları ve Beyaz Saray'dakiler tercih ediyor. Düzenli kullanılmadığı taktirde ise çok hızlı şekilde yaşlandırıyor.
#Epstein 👇


devlette her alanda o kadar çok yenilik(reform) yapmıştır ki halk arasında gavur padişah olarak anılmıştır.
ayanlarla sened-i ittfiak yapmış. yeniçerilerin içinden geçmiş. gücü eline geçirmesi üzerine ayanlarında anasını bellemiştir.

Adolf Hitler: "Şeytani Bir Güç (Yahudiler) Milletimizi Ele Geçirmişti!"


Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!", "Denize düşen yılana sarılır!" gibi sonradan atasözü olan sözler onundur. İlkini 1808'de üstadı ve baba bildiği III.Selim'in şehit edildiği gün, ikincisini can düşmanı Rusya ile Hünkar Iskelesi ittifakını imzaladığı gün söylemiştir.
Sultan Mahmud, Cağaloğlu'nda, Divanyolu üzerindeki meşhur türbesine gömülmüştür. Bu semt hâlâ "Türbe" diye anılmaktadır. Küçük oğlu Sultan Aziz'le torunu II.Abdulhamid de yanında gömülüdür.

Vak-a'i Hayriye'nin üzerinden henüz 2 yıl geçmemekle beraber, II.Mahmud, modern ordunun çekirdeğini hazırlayabilmişti. Rusya'ya karşı bir başarı bahis konusu değilse de, savaşı az bir zararla atlayıp ıslahat hareketlerine devam etmeyi düşünüyordu. Ilk buharlı gemiler yapılmakla beraber, henüz hicbir devletin donanması buharlı gemilerden oluşmuyordu. II.Mahmud'da 1827'de "Sür'at" adındaki ilk buharlı gemiyi satın aldı ve bu tekneyle Rodos'a kadar gidip geldi.

Şeh­zâ­de Mah­mud’un ha­yal me­yal ha­tır­la­dı­ğı ba­ba­sı Bi­rin­ci Ab­dül­ha­mîd 64 ya­şın­da, 15 yıl­lık bir sal­ta­nat­tan son­ra öl­müş­dü (Şeh­zâ­de Mah­mud doğ­du­ğu za­man ba­ba­sı Bi­rin­ci Ab­dül­ha­mîd 60 ya­şı­nı 4 ay ge­çi­yor­du). Ölüm şek­li pa­te­tik’tir: Uk­ray­na’da Özü ka­le­si­nin Rus­lar’ın eli­ne düş­tü­ğü­nü, ka­le­de­ki bü­tün Türk­ler’in ka­dın, er­kek, ço­cuk kı­lıç­tan ge­çi­ril­di­ği­ni an­la­tan Sad­râ­zam arî­za’sını (ra­po­ru­nu) okur­ken be­yin ka­na­ma­sı ge­çi­rir ve ölür. Te­be­ası­nı ko­ru­ya­ma­mış ol­ma­nın utan­cıy­le ar da­ma­rı çat­la­mış­tır. İş­te Sul­tan Mah­mud böy­le bir ka­rak­ter ya­pı­sın­da­ki ba­ba­dan doğ­du. Son­ra­ki asır­lar­da ta­ri­hi­miz, yüz bin­ler­ce Türk’ün ölü­mü kar­şı­sın­da kı­lı kı­pır­da­ma­yan dev­let­lü­ler­le do­lup ta­şa­cak­tır

Mısır’daki Memlûk beylerini Kahire kalesinde bir tuzağa düşürerek imhâ eden Mehmed Ali,bunların, Mısır’ın zenginliğinin büyük kısmını teşkil eden milyarlar değerindeki servetine el koymuş, bu para ile büyük işler yapmıştı. Kavalalılar’ın günümüze kadar gelen büyük servetinin menşei budur.
Fener Rum Kilisesi
Bâb-ı Âlî, o kadar himaye ettiği ve bir hükümdar derecesinde imtiyazlar tanıdığı Ortodoks Cihan Patriki Grigorios’un âsilerle işbirliği hâlinde olduğunu tesbit edince, 22 Nisan 1821 günü kendisini tevkif ederek Fener Patrikhânesi’nin orta kapısında astırdı. Göğsünde ihânetini anlatan bir yafta yapıştırılan Patrik’in cesedi, 3 gün İstanbullular’a teşhîr edildi. Yeni Patrik’in emriyle bu orta kapı, o tarihten itibaren kapatılıp iptal edildi ve bir Türk devlet veya hükûmet başkanı aynı yerde asılıncaya kadar açılmamasına karar verildi

Nemika Osmanlıca mektup demekmiş 
1 Ocak 2009'dan itibaren dolaşıma girmiş olan ₺20 banknotlarının arka yüzünde, Mimar Kemaleddin'in bir portresi ile başlıca yapıtlarından biri olan Gazi Üniversitesi Rektörlük Binası yer alır.
19. yüzyılda 3. Selim ve 2. Mahmud’un Sadrazamı Alemdar Mustafa

Sultan İkinci Mahmud; Orta Afrika ile Orta Avrupa arasında uzanan, hemen bütün eyaletleri tehlike altında bulunan, Türkiye tarihinin en büyük isyanı olan Mehmed Ali Paşa isyanının içinde, ordusunu kendisi lağv ve ilga etmiş, donanması İngiltere-Fransa-Rusya tarafından yakılmış, dağılmak üzere olduğu sanılan Osmanlı İmparatorluğu'na yeni bir hayat verdi. Türkiye'yi, Türkistan ve Kafkasya hâline düşmekten kurtardı. Osmanlı İmparatorlu'nda Batılılaşma hareketlerine büyük bir ivme kazandırdı ve Tanzimat'ı hazırladı

Yabancı kavimlerin ihaneti, Türk milliyetçiliği suúrunu uyandıracaktır. Mustafa Kemal, bu şuûrun temsilcisi olarak milli mücadelenin başına geçecek ve kazanacaktır.
 Ancak İttihad ve Terakki, Sultan Hamid'in aşırı düşmanı olmakla beraber, tamamen monarşisttir. İçlerinde bir tek cumhûriyetçi yoktur. Hepsi Osmanoğulları'na bağlıdır ve imparatorluğu, meşrûtî bir monarşiden ayn düşünememektedirler.
Mahmud, imparatorluğu Batı medeniyeti ile sıkı temasa geçti. Bu medeniyetten birçok şeyi iktibas etmek sûretiyle, açıkça ve ilk defa olarak, Batı’nın Türkiye’den üstün olduğunu ilân etti. Böyle bir gerçeği açıklamaya, şimdiye kadar kimse cesaret edememişti. Zira Türkiye, pek azametli bir geçmişin mirasıydı. Bir yerde bu miras, devletin kalkınmasına bir yük, hattâ bir engel oluyordu.


Dün Türk milletini buldum, kıymetini bilemedim; bugün kıymetini bildim, Türk milletini bulamadım.
Kadir mısıroğlu Mahmud için Mustafa Kemal in mubessirifir der. Yani hazırlayıcısısı. O öyle bir yol açmıştır ki yolun sonu Atatürk olmuştur. 
Az yiyirem hekime işim düşmez, düz gidirem hakime işim düşmez 

"Osmanlı’nın son Türk reformcusu II.Mahmud, vakıf ve tarikat-tekkelerin Devletin denetimine tabii tutulmasına ve gerekli olanların ise el koyulmasına hükmetmiştir. En yüksek din hocalarının-görevlilerinin ise özerklikleri kaldırılarak merkezi yönetime bağlanmıştır. Adalet işlerini ve okulları da kendi denetimine almıştır.

Atatürk Devriminin Sosyolojisi - 1"

yine de yaptigi degisikliklerin meyvesi kendi doneminde toplanamasa bile kendisinden sonra gelenlere buyuk kolaylik saglamistir. ancak siyasi durumu daha iyi idare edemez miydi diye dusunmeden edemiyor insan.

o donemde yukselen bir misir ve kavalali gercegi var. bu adam osmanli padisahlarinin yapamadigini misir'da yapip cok buyuk reformlarla eyaleti imparatorlugun onune cikarmistir. oyle ki osmanli ordularini dove dove kutahya'ya kadar gelmis ve imparatorlugun aczini butun dunyaya gostermistir.

Kavalının oğlu tosun paşa en iyi komutanı ibrahim paşa’dır. Bu ikisi mekke medineyi suudlardan alıp yeniden osmanlı toprağı yapmıştır


Kavalalı Mehmed Ali Paşa, padişahtan isteklerine olumlu cevap alamayınca ordusuyla Mısır'dan hareket edip Kütahya'ya kadar girmişti.

II. Mahmud ise bu olayın akabinde Rusya'dan yardım istemek zorunda kalmıştı.

Aslında bu olay sonrasında Osmanlı Devleti'nin yıkılması gerekiyordu. Büyük güçler kim ne alacak anlaşamadıkları için yıkılmasına izin vermediler. Oluşan bu güç dengesi içerisinde kendine çizilen sınırlar dahilinde hayatta kalma şansı bulabildi.

Fransız Ihtilali'nden sonra uyanan milliyetçi fikirler, Yunanlılara büyük cesaret vermişti. Aynı dilin yeni bir lehçesini konuşmaktan başka Eski Yunanlılarla ciddi bir bağlantıları olmamakla beraber, artık medeniyetlerini terennüm etmek ve bunun propagandasını yapmak yoluyla Avrupa'da aydın tabakayı kazanmışlardı.
Ancak çıkarı olan Çar hariç Avrupa hükümdarları Yunanlıları tutmuyorlardı. Çünkü bu kavim, meşru hükümdarlarına karşı ayaklanmak istiyordu. Ihtilalden ve milliyetler meselesinden bıkmış olan Avrupa hükümdarları, Yunanlıların kendi tab'alarına örnek olmasından korkuyorlardı.


Mahmudun Evet dağıttığı ordudan sonra yenisini getirmek uzun sürmüş ve bu süreçte gerçekleşen savaşlarda Osmanlı darmadağın olmuştur ama eninde sonunda gelen yeni sistem osmanlıya Atatürk, Inönü, Çakmak, karabekir gibi harika paşalar kazandırmıştır.

Cinsiyet eşitliği konusu yalnızca erkeklerin egemen olduğu, yüksek statülü meslekler için konuşuluyor. 

Kadınların egemen olduğu hemşirelik, eğitim gibi alanlar için veya madencilik, çöpçülük gibi düşük statülü meslekler için kimse kadın/erkek oranı eşit olmalı demiyor.


Oğlu İbrahim paşa Navarin'de bizi sattı mı satmadı mı hâlâ muamma ama Navarin'de (1828) donanmamizin yakılmasının etkileri çok büyük oldu. Yanan sadece donanmamiz değil yetişmiş leventlerimizdi de. Türk tarihinin en acı olaylarından biridir.

Dış politika 
İkinci Mahmud dönemi (1808-1839), Osmanlı İmparatorluğu'nun liderliği altında geçmiştir ve bu dönemde dünya genelindeki diğer liderlerle çok fazla etkileşim yaşanmamıştır. Ancak, Osmanlı İmparatorluğu'nun geniş coğrafyasında ve stratejik konumunda, çeşitli devletlerle diplomatik ilişkiler sürdürülmüştür.

Bu dönemde dünya genelindeki bazı önemli liderler arasında, Napolyon Bonaparte, III. Napolyon, Amerika Birleşik Devletleri'nin kurucu liderleri (George Washington, Thomas Jefferson gibi), Metternich gibi Avrupalı devlet adamları, Simón Bolívar gibi Amerika kıtasındaki bağımsızlık liderleri bulunmaktadır. Ancak, bu liderlerle doğrudan bir etkileşim içinde olmamışlardır. Osmanlı İmparatorluğu'nun dış politikası genellikle kendi sınırları içindeki olaylara odaklanmıştır.

"İkinci Mahmud döneminde (1808-1839) Osmanlı İmparatorluğu'nda bir alfabe reformu gerçekleştirilmemiştir. Ancak, Tanzimat reformları çerçevesinde 19. yüzyılın ortalarında eğitim alanındaki yenilikler, okulların açılması ve batılı tarzda eğitim verilmesi gibi değişiklikler içermekteydi.

Osmanlı İmparatorluğu'nda alfabe reformları daha sonra, 1928 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasının ardından gerçekleştirildi. Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde, Arap alfabesi temelinden ayrılarak Latin alfabesine geçildi. Bu değişiklik, Türk dilinin daha etkili bir şekilde yazılması ve okunmasını sağlamayı amaçlıyordu."
 "İkinci Mahmud döneminde (1808-1839) Osmanlı İmparatorluğu'nda orduyla ilgili önemli değişikliklere gidilmiştir. Bu dönemde ordu, Tanzimat reformları kapsamında modernleştirilmeye çalışılmıştır. Yeni düzenlemelerle birlikte ordu teşkilatı ve askeri eğitimde bazı değişiklikler yapılmış, Batılı tarzda disiplin ve düzen kurma çabaları ortaya konulmuştur.

Ancak, bu reformlar tam anlamıyla başarıya ulaşamamış ve Osmanlı İmparatorluğu, daha sonraki dönemlerde askeri alanda ciddi zorluklarla karşılaşmıştır. İkinci Mahmud'un döneminde ordu, hem iç sorunlar hem de dış mücadelelerle karşılaşmış, bu da imparatorluğun askeri gücü üzerinde etkili olmuştur."


Bize ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretimde bahsedilen "Atatürk İnkılapları" ifadesi, belirli bir noktada hatalı kullanımdır. Çünkü Atatürk'ün yaptığı şey, temeliyle siyasi, toplumsal ve özellikle ekonomik bir değişimdi. Bu değişimi kuşkusuz "ihtilal" diye tanımlamak gerekir. İnkılap dediğinizde, var olan sistemde yapılan değişimleri ifade etmiş olursunuz. Bizim asıl ilgilendiğimiz, Atatürk'ün bu cumhuriyeti nasıl bir ideoloji ile kurduğu. Buraya yoğunlaşırsak, gerçek anlamda bir kuram elde edebiliriz. Pekala ihtilal, genel anlamıyla, olması gereken bir şey midir? Kant buna karşı çıksa da, Schopenhauer, Locke gibi isimler ihtilalin bir hak olduğunu şiddetle savunur. Her yirmi yılda bir ihtilalin olabileceğini söylerler. Ben bu ifadeye tam katılmasam da, ihtilalin belirli açıdan iyi olduğunu düşünüyorum. Toplum dinamik bir yapıdır, bu sebeple sık sık yenilenmesi gerekir ki, hayatta kalabilsin. 

1826 yılında Yeniçeri Ocağını kaldırıp, yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediyye ordusunu kuran Sultan II. Mahmud'a fesi getirdiği için gavur padişah diyenler ile, fesi kaldıran Mustafa Kemal'e gavur diyenlerin aynı kişiler olması ne garip bir durum...

Devletin güçlü olmadığı bir zamanda, devleti devlet yapan geleneksel orduyu bombalatıp kaldırarak Osmanlı'nın yıkılış fermanını imzaladı.

Yeniçerileri kaldırdığında devletin sınırları Kanuni zamanındaki sınırlara yakındı

100 yıl sonra İstanbul düştü.

Allah taksiratını affetsin

Bombalattı dediğiniz ordu hiçbir işe yaramayan, kendinden 5 kat daha küçük ordulara bile mağlub olan, isyanlarda masumları katleden katiller sürüsü ve bir kuru kalabalıktı. Halbuki 3. Selim’in Nizam-ı cedid’i bile çok küçük bir ordu ile Akka’da Napolyon’u ve ordusunu gömdü.
Malumatınıza sadece ufak bir ekleme yapmak istiyorum : Akka'da Napolyon'u tek başına Nizam-ı Cedid durdurmadı. İngiltere'nin donanma ve diplomatik desteği de vardı. Kara ordusunun başarısı hafife alınamaz ama donanma olmadan da kafi gelmezdi çabaları

Yeniçeri devleti esir almıştı ,devlet yeniçeri için vardı savaşmak istemeyen halkın malına namusuna göz dikmiş bir ordu olmuştu.

Hani şu “hadi cihada” denilince, “dur şimdi işimiz gücümüz var nereden çıktı şimdi cihad mihad” diyen!!!!…Esame defterlerini kırdırarak ticarete soyunan. Onu bunu bahane edip kazan kaldırarak saray basıp haraç isteyen geleneksel ordudan mı bahsediyorsun??!!!..Hee hee!!!…

Batılı ülkeler iktisaden gelişmiş diye bu ülkelerdeki her uygulamayı olumlamaya dönük bir eğilim var. Halbuki sosyal yalnızlaşma hiç öyle övülecek bir şey değil ve bu ülkelerde ciddi bir sorun. Kafka, Sartre tarzı yabacılaşmış yaşam cool gözükebilir ama insan ancak belli bi toplumsallık içinde mutlu olabilir.


Aslında Batı'da da bizdeki kadar olmasa da artık buna benzer bir durum var. Muhafazakar Türklerin sol partilere oy vermesi göçmenlikle ilgili.

2024 yılına geldik. Zenciler daha bir taş köprüyü geçtik tahta köprü bile yapamıyor şuraya.

Bu adamlar sömürüldüler diye bu halde değiller. Köprü yapamayacak kadar zeka seviyeleri düşük olduğu için sömürüldüler.

Çin de sömürüldü. Adamlar aya çıktılar. Konu sömürülme değil.

İkinci Mahmud ve Kavalalı Mehmed Ali Paşa arasındaki ilişki, genellikle Osmanlı İmparatorluğu ile Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa arasındaki karmaşık dönemde şekillenmiştir. Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı Mısır Valisi olarak görev yapmış, ancak kendi güç alanını genişletmeye ve Mısır'ı fiilen bağımsız hale getirmeye çalışmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu ile Kavalalı Mehmed Ali Paşa arasındaki ilişkilerde bir dizi gerilim ve mücadele yaşanmıştır. Kavalalı Mehmed Ali Paşa, Mısır'ı güçlendirmek için askeri ve ekonomik reformlara girişmiş ve kendi otoritesini artırmıştır. Bu durum, Osmanlı yönetiminin kontrolünü zayıflatarak, rekabetin doğmasına neden olmuştur.

1831'de Mısır-Nizamname Savaşı'nın patlak vermesiyle birlikte, Mahmud II ve Mehmed Ali Paşa arasındaki rekabet doruk noktasına ulaşmıştır. Ancak daha sonra 1833'te Kütahya Anlaşması ile bir uzlaşma sağlanmış ve Mehmed Ali Paşa'nın Mısır üzerindeki kontrolü resmi olarak tanınmıştır. Bu anlaşma, Osmanlı İmparatorluğu'nun zayıflığını ve reforma ihtiyacını vurgulayan bir dönemin bir yansımasıdır.


Bursa-istanbul arası araçla 2 saat.! 
-Türkler Bursa'dan İstanbul'a savaşarak 150 yılda geldiler.!!! 
-Türkler Bursa'da ;1300
-Türkler İstanbul'da ;1453 
Üreyerek veya terörle Türkiye'den bedava toprak isteyenler duysun.! 
TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR.!!!


Bilindiği üzere dünyadaki ilk kitap Kuzeybatı Çin’de bulunmuş ve M.S. 868 yılında yazılmış olan “Diamond Sutra” adlı kitaptır.


Dil açısından
polonya neden tamamı erkek olan 10 ülke geçip gelen pakistanlıları almıyor da tamamı kadın ve çocuk olan ukraynalıları kabul ediyor diye eleştiriliyor.

kimse kusura bakmasın ama ukrayna ile polonya zaten çok çok benzer ülke ve kültürler. dilleri de neredeyse aynı. bakın http://www.elinguistics.net/compare_languages.aspx adresinde dillerin ne kadar benzer olduğunu ölçebiliyorsunuz. mesela türkçe ile azeri benzerliği (0 en yakın, 100 en uzak) 3,2; türkmence ile 9,6.

portekizce ile ispanyolca'da bu skor 19,4. çoğu portekizli ispanyolcayı eğitim görmeden bile anlar az çok. 20'lere kadar çok benzer dil diyebiliriz.

lehçe ve ukraynaca karşılaştırmasında ise bu skor 8,5. yani nasıl ki türkiye'ye çalışmaya gelen türkmenler 1 ayda full türkçe konuşabiliyorsa ukraynalılar da çok çok kısa sürede dili öğrenebilirler.

ayrıca bizim türkmen ya da azerilerle vs. doğru düzgün kültürel bağımız bile yok. fakat ukrayna - polonya arasında bu bağ çok daha fazla. yani biz nasıl azerilere 1 millet 2 devlet diyorsak polonya ve ukrayna arasındaki ilişki de ondan çok da farklı değil, hatta bence daha bile yakın. azerbeycan'da bir olay olsa nasıl kucağımızı açacaksak onlar da açacak...

1790'lı yıllarda polonya (lehistan) parçalanıp rusya, prusya ve avusturya tarafından pay edilir. bu durumu ise o zaman dünya üzerinde bulunan devletlerden sadece osmanlı imparatorluğu kabul etmez. lâkin tabii ki bu üç devletle savaşıp polonya'yı kurtarabilecek gücü de yoktur. fakat osmanlı imparatorluğu sağlam bir tavır sergileyerek o tarihten sonra tam 120 yıl boyunca polonya'nın dağılışını protesto eder ve bu yok edilişi tanımadığını ilan eder.

bunu da şu şekilde gerçekleştirmektedir: osmanlı padişahları senede bir gün ülkesine gelen tüm yabancı sefirleri aynı anda ağırlamakta, merasim düzenlenmektedir. işte her sene bu merasimlerde sanki polonya hâlâ varmışçasına sıra bu devletin sefirini anmaya geldiğinde "lehistan sefiriiii!" diye bağırılır ve bir osmanlı askeri "lehistan sefiri yoldadır!" şeklinde bağırarak cevap verir.

bu, osmanlı imparatorluğu'nun oradaki tüm yabancı sefirlere "biz hâlâ polonya'nın işgalini tanımıyoruz!" şeklinde bir notadır aslında. bu durum polonya'nın tekrar bağımsızlığını kazanmasına kadar devam etmiştir. hatta yıllar önce avrupa birliği'ne üye ve üye olmaya çalışan ülkelerin topkapı sarayı'nda düzenlenen toplantısında polonya cumhurbaşkanı kürsüye çıkar çıkmaz ilk sözü "polonya elçisi geldi!" olmuştur.

pek tabii bizim devlet erkânından kimse bu sözün ne anlama geldiğini anlamamıştır. lafa gelince hepsi osmanlı torunu



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye'de Yaşayan Zenciler

Müşür Nedir, Ne İşe Yarar?

Hükümetler Tarafından Gerçekleştirilen Tarihin En Büyük Altın Soygunları