deneme 114




"Avukatlık, eczacılık ve diş hekimliği gibi yabancılara yasaklı meslekler, Suriyeliler için de yasaklıdır.

size TransSibirya ile 8gün 7 gece süren Moskova-Vladivostok yolculuğunu tavsiye ediyorum :) 

Ulaşım üretimden daha önemlidir. Katdenizse topladigin hamsiyi başka şehirde satamiurosan tarladkaini götürüp pazarda satamiurosan istediğin kadar üret boş . 

Mans tüneli 50km maliyetine bak bunlar 1 km tünel yapıyor maliyete bak 

Şimendifer, Fransızca chemin de fer (demir yolu) kavramından Türkçeye geçmiş bir sözcük 

Demiryolu yapılırken yolumuz demirden ama çalışanlarımız altındandir demiştir

1990da ne yapıp edip Kafkasya yollarını yapacaktık. Önce yol liman yap gerisini serbest bırak 

Cumhuriyetin kuruluş döneminin değişmez simgesi olan demiryolları, 19.yüzyıl dünyasının büyük icadıdır. Osmanlı yönetimi de demiryollarına yönelmiştir: Fakat işe, kendi olanakları ile girişememiştir. Bunun bir tür “yap-işlet” sistemiyle yabancı şirketlere ayrıcalıklar vererek yaptırabilmiştir. 


Cumhuriyet yönetimi işlere bir strateji ile bakma alışkanlığına sahiptir: Demiryolunu sadece asker ve silah taşıyan bir şey olarak görmek yeterli olmaz. İş daha büyüktür. Çünkü bu, savunma ile ekonomiyi ülke çapında birleştirebilen tek projedir. Anadolu’nun basit tarıma dayanan kapalı üretim yapısını değiştirecek bir maniveladır. Gidilmemiş, girilmemiş yerleri kendimiz için Pazar haline getirebilir. Kendimiz için Pazar, kendimizi tanımamız, kendimizle tanışmamızdır. Demiryolu gibi, ucuz ve uzun ömürlü bir altyapı ağı olmaksızın, ekonominin gelişmesi sağlam zemine oturmaz. 

Sokollu Mehmed Paşa'nın Süveyş kanalı ile Kızıldeniz'e ve Don-Volga vasıtasıyla Hazar denizine inme teşebbüsünün hem siyasî,hem askerî ve bilhassa iktisadî noktalardan ne kadar mühim olduğu malûm olduğundan bu derin görüşlü veziri takdir etmemek mümkün değildir.

osmanlı 16. yüzyılda birçok büyük projeyi gündemine almıştı.
bunlardan
-don-volga nehirlerinin birleştirilmesi( ruslar ve iran sıkıştırılıcaktı)1952 de yapıldı.
-süveyş kanalının açılması.(1869 da açıldı)
- sakarya nehri yoluyla karadeniz ve marmara arasında bir kanal açılması
 

Don ile Volga ırmakları arasında bir kanal açarak Osmanlı donanmasına Hazar Denizi yolunu açma, Süveyş Kanalı’nı açma, İzmit Körfezi Sapanca Göl-Sakarya Nehri üzerinden Karadeniz’e alternatif bir boğaz açma gibi çağının ötesinde projeleri vardı.

Don-Volga kanalı için gerekli işgücü sağlandı, ancak olumsuz hava şartları sebebiyle çalışmalar sürdürülemedi. 



Neden mi Atatürkçüyüz?
sırf karizmasından değil herhalde!

Bugün 19 Mayıs. Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı.
Aynı zamanda Atamızın kendi isteğiyle doğum günü olarak belirlenmiş tarih. Yani Mustafa Kemal Atatürk’ün doğum günü.
O’na duyduğumuz sevgi ve özlemi, Cumhuriyetimize, ilke ve devrimlerine bağlılığımızı tekrar tekrar paylaşacağımız bir gün elbette.
Fakat Atatürkçü olma nedenimiz sadece bu sevgi ve hayranlığımız değil.
Dün bir sosyal medya paylaşımında tarihin yanlış anlatıldığını, Anadolu’nun Kurtuluş Savaşından önce zaten kurtulmuş olduğunu, tek bir kurşun atılmadan düşmanın çekildiğini falan okudum. Çok şaşırmadım çünkü aynı zihniyet yıllardır Çanakkale savaşını gökte uçan evliyalar sayesinde kazandığımızı anlatıp durur. Ne olmuş ki?, ne yapmışlar ki? deyip duran bu kibirliler ordusu bugünün rahatlığıyla sürekli geçmişimizi aşağılamaya çalışır.
Kahramanları Olanlara Ne Mutlu!
ve ne yazık ihtiyacı olanlara…

Kurtuluş Savaşımız emperyalizme gezegen genelinde atılmış en büyük direniş tokatlarından bir tanesidir. Bir ulus, tüm yoksunluklarına ve çaresizliklerine rağmen dünyanın o zamanki en büyük güçlerinin işgaline direnmiş ve geri çekilmeye zorlamıştır.
Ayrıca düşmanla işbirliği yapacak kadar alçalmış bir mutlakiyet rejimi yerine ulus demokrasisinin kurulmasına ön ayak olmasıyla da demokrasi tarihinde de önemli bir yeri vardır.
Bu hikaye, her türlü zırvaya dayanacak kadar gerçektir. Biz neye inanırsak inanalım doğrusunu tarih yazmaya devam edecek.
Milli Mücadele , Kurtuluş Savaşı ile bitmedi. Tam tersine asıl mücadele barış zamanında başladı. Kurulan yeni ulus-devletin, geri kaldığı medeniyet boşluğunu hızla aşması, imar edilmesi, insan kaynağının geliştirilmesi, askeri olduğu kadar ekonomik bağımsızlığını da kazanması gerekliydi. Kadını ve erkeğiyle toplumsal potansiyelin ortaya çıkması, fırsat eşitliğinin sağlanması için çalışılmalıydı. Tüm didiklemelere rağmen farklı inanç ve toplumların toprağında kardeşlik barışı sağlanabilmeliydi.
En önemlisi her birimiz artık kul değil vatandaş olabilmeliydik. Yüzyıllarca benliğimize işlemiş kulluk bilinci bir an evvel silinmeliydi.
Çevremizde emperyalist yumruk karşısında bu kadar şanslı olamayan bir çok toplum yaşamakta. Bu toplumlar için bitmek bilmeyen çatışmalar, cehalet , sefalet, baskı rejimleri ve yobazlık kaçınılmaz bir kadere dönüşmüş durumda. Bırakın nesillerinin geleceğini, yarınlarını bile tahmin edemiyorlar. İnsanlığın refahına, bilime, teknolojiye, zenginliğe hiçbir katkısı ol(a)mayan, daha da kötüsü yaşamları değersiz görülen küresel gettolara dönüşmüş durumdalar.
Birisi hurafeye başkaldırdığında linç ediliyor. Bilimsel çalışma yaptığında şeytan ilan ediliyor.Kadın olmak başlıca işkenceye ve ölüm nedeni.Adalet meleğinin sadece gözü değil elleri de bağlı olmalı ki, birisi yandaş olmasın mahvolması işten değil. İfade veya inanç özgürlüğünden bahsetmeye gerek yok. En hakiki mürşit yobaz tutuculuk haline gelmiş.
Zamanda Yolculuk Mümkün (mü?)
… biz istersek neden olmasın?
medium.com
Böyle bir toplumda yaşıyorsan üç alternatif var: Çoğunluğu oluşturan sessiz mutlu aptallar tarikatına katılmak, körükörüne yandaş olmak, veya kaçmak, yani mülteci olmak. Bu üç noktada fırsat eşitliğinden söz edilebilir. Vatandaşlar bolca öğünebilir, çalışabilir ama güvenecekleri kimse olamaz.
Eğitim bir öncelik değil. Çok gerekli de değil. Hele kadınsan bir seçenek bile olmayabilir. Yeni nesil birisinin eseri olacaksa o da cehalettir.
Devleti güçlü kılacak sağlam, şeffaf ve köklü kurumlardan, devlet geleneğinden, tarih bilincinden, komutasına ve teknolojisine hakim bir ordudan, üretimi ve yatırımıyla bağımsız bir ekonomiden, toplumsal hayatı zenginleştirecek sanat ve spordan, yaratıcılık ve estetikten yoksun bir toplum olarak tüm hayat damarları kesilmiştir.
Özgür ve kendi kararlarını veren, ayakları üstünde duran bir kadın bulunamayacağı için fikri ve vicdanı hür nesillerin yetişeceği aileler kurulamaz. Anneler çocuklarına ancak kulluk bilincini aşılayabilir.
İnanç, tekkelerin, tarikatların, şıh ve şeyhlerin tekeline girdikçe, toplum da sorgulama yetisinden yoksun bir müritler cemaatine dönüşür.

karizması tek hayranlık sebebimiz değil elbette
Atatürk tarihin gördüğü en büyük askeri, siyasi dehalardan biridir. Aynı zamanda büyük bir entellektüel olmasıyla , yaşam ve kıyafet zevkleriyle seçkin bir erkek olduğu açıktır. Ömrünün neredeyse tamamını vatan için cephelerde, bir sevgiliden, yuvadan, çocuklardan yoksun geçirerek fedakarlığın kitabını yazmış bu çelik bakışlı adamdan daha karizmatik bir lider zor bulunur.
Tüm bu cazibe unsurlarına rağmen kendinden başkasını sevmeyen, halkı zerre kadar umursamayan, gelecek nesilleri değil kendi soyunu düşünen, sahip olduğu güç ile çekim alanı yaratan popülist-idol-liderlere duyulan hayranlıkla, Atatürkçülük bir tutulamaz.
Bizler Atatürkçüyüz çünkü O’nun sayesinde damarlarımızda akan potansiyeli gerçeğe dönüştürme imkanına sahibiz. O’nun sayesinde ezik-büzük değil başı dik , onuru ve namusu için yaşayan bir toplumuz. O’nun ilhamını verdiği yolda yürümezsek cahil bir sefaletin, çürümüş bir yobazlığın çöplüğüne bizi çekmeye çalışacağının farkındayız.
Yurtta ve dünyada barışı amaçlayan bir vizyona sahip, kadın erkek tüm yurttaşların eşit ve hür yaşadığı, farklı düşünce ve inançların yeşerebildiği, hukukun ve halk iradesinin egemen olduğu, tam bağımsızlığı hedefleyen bir toplumda yaşama ihtimalini bize sunmuş olması hayranlığımız için yeterli nedendir.
Sulandırmaya çalışanlara inat biz bir kişiye değil, bir ideale tutkunuz.
İşte bu yüzden — ne mutlu ki — Atatürkçüyüz.
“Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” Mustafa Kemal Atatürk





Mustafa Kemal’i etkileyen Türk düşünürler ve yazarların kimleri olduğuna bakalım. 


Mehmet Emin Yurdakul (1869 – 1944)
Türk millî edebiyat akımının en önemli temsilcileri arasında yer almış önemli şairlerimizden biridir. Osmanlı aydınları arasında savunulan Osmanlıcılık ve İslamcılık fikir akımlarına karşı oluşturulan Türkçülük akımını benimsemiştir.


Mehmet Emin Yurdakul
Eserlerinde özellikle milliyetçiliği, halkçılığı savunan şiirler yazmıştır. Türk Ocağının kurucuları arasında yer alan Mehmet Emin Yurdakul bir süre bu derneğin başkanlığını da yapmıştır. Türk Ocağının yayın organı olan “Türk Yurdu” dergisinin de bir süre yöneticiliğini üstlenmiştir.


Toplum ve ülke sorunlarını gerçekçi bir dille ifade eden şair, eserlerinde sık sık özgürlüklerin önemini vurgulamıştır. Kurtuluş Savaşı’nın başlamasıyla birlikte Anadolu’ya gelip Antalya, Adana, İzmir gibi şehirleri dolaşmış; Türk milletinin Millî Mücadele’ye destek vermesini sağlamak amacıyla çeşitli toplantılar düzenleyerek konuşmalar yapmıştır.

Mehmet Emin Yurdakul, özellikle millî kültür, millî birlik ve beraberliği temel alan düşünceleriyle Mustafa Kemal’i derinden etkilemiştir. Mustafa Kemal, Manastır Askerî İdadisinde öğrenci iken okuduğu şair Mehmet Emin Yurdakul’un “Ben bir Türk’üm, dinim, cinsim uludur.” mısrasıyla başlayan şiirinde ilk defa millî benliğini bulduğunu ifade etmiştir. Mehmet Emin Yurdakul’un bu şiirinden iki dörtlük aşağıda verilmiştir:


Ben bir Türk’üm, dinim, cinsim uludur,
Sinem, özüm ateş ile doludur,
İnsan olan vatanının kuludur,
Türk evladı evde durmaz giderim! Tanrı’m şahit duracağım sözümde,
Milletimin sevgileri özümde,
Vatanımdan başka şey yok gözümde.
Yar yatağın düşman almaz; giderim!
Namık Kemal (1840 – 1888)
Vatan ve millet kavramları üzerinde önemle duran ünlü şair ve yazar Namık Kemal, Türk milliyetçiliğinin öncüleri arasında yer almıştır. Genç Osmanlılar hareketinin mensupları arasında bulunan Namık Kemal, özellikle “İntibah” isimli romanı ve “Vatan yahut Silistre” isimli tiyatro oyunu ile kısa zamanda tanınmış bir Türk aydınıdır.


Namık Kemal
Vatan yahut Silistre adlı eseri Gedikpaşa Tiyatrosunda oynanınca büyük ilgi ve heyecan uyandırmıştır. Çağdaş Türk edebiyatının öncüleri arasında yer alan Namık Kemal, daha çok “Vatan Şairi” olarak ünlenmiştir. Eserlerinde genellikle vatan ve millet temalarını işlemiştir.


Yazdığı eserler birçok Türk genci gibi Mustafa Kemal’i de derinden etkilemiş ve onda vatan ve millet sevgisinin oluşmasında önemli katkıları olmuştur. Mustafa Kemal, gençlik yıllarından itibaren vatan ve hürriyet şairi Namık Kemal’in mısralarını dilinden hiç düşürmemiştir.

Tevfik Fikret (1867 – 1915)
Osmanlı Dönemi’nde yetişmiş en büyük şairlerden biridir. Özellikle 1897 Osmanlı – Yunan Savaşı’nın yaşandığı yıllarda yazdığı vatan ve millet şiirleri ile kısa zamanda büyük bir üne kavuşmuştur.



Tevfik Fikret
Eserlerinde daha çok özgürlük ve adalet kavramlarını işlemiştir. Bu şiirlerinden biri olan “Millet Şarkısı”ndan iki mısra aşağıda verilmiştir:

… Millet yoludur, hak yoludur, tuttuğumuz yol,
Ey hak yaşa, ey sevgili millet yaşa, var ol!
Tevfik Fikret de diğer Türk aydınları gibi hak, adalet ve özgürlük gibi konularda Mustafa Kemal’i derinden etkilemiştir.


Ziya Gökalp (1876 – 1924)
Eserleri ve görüşleriyle Türkçülüğü ve Türk milliyetçiliğini önemli ölçüde etkileyen toplum bilimci, yazar, şair ve siyasetçidir. Osmanlı Mebusan Meclisinde ve TBMM’de milletvekilliği yapmıştır.


Ziya Gökalp
Ziya Gökalp, eserlerinde özellikle milliyetçilik ve Türkçülük kavramları üzerinde durmuştur. Ziya Gökalp, Türk ulusunun kendine özgü ahlakı ve kültürel değerleriyle Batı’dan aldığı bazı kavramları kaynaştırarak yeni bir fikir ortaya koymuştur.

“Batı medeniyetindenim, Türk milletindenim, İslam ümmetindenim.” demiş ve “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” adıyla fikirlerini bir kitap hâline getirmiştir. Millî edebiyat akımının kuruluşu ve gelişmesinde önemli görevler üstlenmiştir.

Ziya Gökalp, Mustafa Kemal’i daha çok milliyetçilik, dayanışma, bütünleştiricilik fikirleriyle etkilemiş bir aydındır. Mustafa Kemal özellikle tarih, dil ve halkçılık gibi alanlarda yapmış olduğu inkılapları Ziya Gökalp’in fikirlerinden etkilenerek gerçekleştirmiştir.


Ziya Gökalp’in “Medeniyet” adlı şiirinden birkaç mısrayı okuyalım.

Medeniyet, beynelmilel yazılacak bir kitap;
Her faslını bir milletin harsi teşkil edecek.
Medeniyet bir konser ki birçok çalgı, saz, rübab Birleşmekle bir ahengi ancak tekmil edecek.
Bu kitabın bir mebhası eksik olsa okunmaz;
Bir aleti yoksa, ahenk gönüllere dokunmaz.
Jean Jacques Rousseau (1712 – 1778)
Millî egemenlik düşüncesi ilk önce on sekizinci yüzyılda Fransız düşünürü Jean Jacques Rousseau tarafından ifade edilmiştir. Rousseau, kaleme aldığı “Toplumsal Sözleşme” adlı eseri ile toplumu derinden etkilemeyi başarmıştır. Bu eserinde özellikle yurttaşlık bilincini, ortak düşünceyi, halkı, devleti oluşturan bir toplum sözleşmesini ve bu sözleşmeye her ferdin dâhil olması gerektiğini vurgulamıştır.



Jean Jacques Rousseau (1712 – 1778)
Rousseau’ya göre halk olmanın temel ilkelerinden biri de egemenliğin var olmasıdır. Rousseau, yasaların uygulanmadığı bir ülkede devletlerin varlığından söz edilemeyeceğini ve yasaların bir toplumda yaşayan bütün bireylere eşit şekilde uygulanması gerektiğini vurgulamıştır.

Yine Rousseau’ya göre yurttaş olmadan erdem, erdem olmadan hürriyet, hürriyet olmadan da devletin varlığından söz etmek mümkün değildir. Ayrıca devletlerin temelinde dinî düşüncelerin önemine özellikle vurgu yapmıştır. Devletin iktidara değil, halka ait olduğunu belirten ve ulus-devlet anlayışını benimseyen Rousseau, Mustafa Kemal’i derinden etkilemiştir.

Millî Mücadele’nin sonucunda hukuk devleti, toplumsal dayanışma ve milliyetçilik gibi kavramları bu Fransız aydınından esinlenerek oluşturan büyük kurtarıcı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni millî egemenlik, hukukun üstünlüğü, toplumsal anlayış gibi değerler üzerine kurmuştur.

Montesquieu (1689 – 1755)
Ünlü Fransız aydınları arasında yer alan Montesquieu’nun en önemli eserlerinden biri “Kanunların Ruhu Üzerine” adlı eseridir. Bu eserinde monarşi (kral ve kraliçe tarafından yönetilen), despotizm (bir diktatör tarafından yönetilen) ve cumhuriyet (seçilmiş bir lider tarafından yönetilen) olmak üzere üç tür hükûmet olduğuna vurgu yapmıştır.



Montesquieu
Montesquieu, yöneticileri halk tarafından seçilen yönetim biçimi olan cumhuriyet idaresinin diğer rejimlere göre en ideali olduğunu belirtmiştir. Bu Fransız aydının eserlerini okuyan ve ondan etkilenen Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra kuracağı devleti, cumhuriyet ve demokrasi ilkelerine dayandırmıştır.

Voltaire (1694 – 1778)

Fransa’da yetişen ve kısa sürede ünü Avrupa’nın dışına yayılan bu düşünürün en önemli eserlerinden biri “Felsefe Sözlüğü” adı ile yayımlanmıştır. Voltaire, bu eserinde özellikle Fransa’da mevcut olan yerleşik dinsel anlayışı ve siyasal rejimi eleştirmiştir.


Voltaire
Voltaire ayrıca tarih ve edebiyat alanında önemli eserler kaleme alarak Avrupa’da meydana gelen “Aydınlanma Çağı”na önemli katkılar sunmuştur. Mustafa Kemal, Voltaire’nin eserlerini okumuş; genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kurarken onun yapıtlarından da etkilenmiştir.

Mustafa Kemal ayrıca Fransız filozof Auguste Comte (Ogüst Comt), Rene Descartes (Rine Dekart), filozof Immanuel Kant (Ummanuel Kant), Fransız İmparatoru Napoleon Bonaparte’nin (Napolyon Bonapart), İngiliz yazar George Wells (Corç Vels), İngiliz filozof John Stuart Mill (Can Situvırt Mil) ve Fransız toplum bilimci Emil Durkheim’in (Emil Durhiem) bazı eserlerini okumuştur.

Mustafa Kemal’in okuduğu diğer eserleri şu şekilde sınıflandırabiliriz: Tarih: 879, edebiyat: 535, dil-dil bilim: 397, askerlik: 261, siyasal bilimler: 197, güzel sanatlar (heykel, resim, müzik, mimarcılık, şehircilik): 195, coğrafya-turizm: 193, uygulamalı bilimler (tıp, mühendislik, tarım): 187, hukuk: 169, din: 160, ekonomi: 139, felsefe-mantık-metafizik-psikoloji: 109, matematik-fizik-kimya-astronomi: 104, eğitimöğretim: 101, sosyoloji: 75, biyolojik bilimler: 33 vb. Mustafa Kemal daha binlerce kitap okumuştur. Mustafa Kemal, çalışma saatlerinin büyük bir bölümünü kütüphanesinde geçirirdi. Bazen kütüphanesine kapanır, saatlerce kitap okurdu. Okumak Mustafa Kemal’de tutku hâline gelmişti. Afet İnan anılarında bu konuda şunları anlatmaktadır:

“ Atatürk’ün, bildiğime göre bir entellektüel hayatı daima mevcut olmuştur. Zevk için okumuş, bilgi edinmek için okumuştur ve nihayet siyasi nutuklarına ve yazılarına kaynak olması için okumuştur. Velhasıl, kitap, hangi konuda olursa olsun, Atatürk’ün fikir hayatı için değerli varlık mahiyetinde idi. Atatürk’ün hayatında iyi ve öğretici kitabın yeri daima büyük olmuştur.”
(Yüksel Mert, Cengiz Açıkgöz, Atatürk’ün Liderlik Sırları, s. 193.)

Çocukluğunun ilk yıllarından hayatının sonuna kadar, en zor şartlarda dahi okumayı sürdüren Mustafa Kemal’in kitap okumadaki belirgin özelliklerinden biri, incelediği konuya ilişkin ya da ilgisini çeken konulardaki kitapları, bitirmeden elinden bırakmamasıydı.

Afet İnan yine bu konuda şunları anlatmaktadır:

“O, herhangi bir kitaba başladığı zaman hacmi ne olursa olsun, bitirmeden elinden bırakmamıştır. Bir insan için normal addedilen çalışma saatlerini çok aşan bir zamana tahammülü daima olmuştur.”
(Yüksel Mert, Cengiz Açıkgöz, Atatürk’ün Liderlik Sırları, s. 193 – 194.)

Mustafa Kemal’in kitap okumakta dikkati çeken diğer özellikleri de okuduğu kitabın önemli bulduğu yerlerini kendine özgü işaretlerle belirlemesi, satır altlarını genellikle kırmızı ve mavi kalemlerle çizmesi ve sayfa kenarına notlar almasıdır.


Mustafa Kemal’in balmumundan heykeli (Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi – Ankara)
Kategoriler1881’den 1919’a Mustafa Kemal Atatürk, İnkılap Tarihi
Mustafa Kemal’in Fikir Hayatının Oluşumunu Etkileyen Şehirler Hangileridir?
Mustafa Kemal Atatürk’ün Fikir Hayatı
“Mustafa Kemal’i Etkileyen Türk Düşünürler ve Yazarlar Kimlerdir?” üzerine 3 yorum

2021
8 Kasım 2021 16:52
BU HARİKA BİLGİLER TEŞEKKÜRLER FİKİR.GEN.TR .

Cevapla

QTN
17 Aralık 2021 20:06
ödev için yardımcı oldu

Cevapla

Ercan
7 Eylül 2022 12:24
buraya bu bilgileri yazan arkadaştan allah razı olsun dershane ödevim için çok yardımcı oldu

Cevapla
Yorum yapın
Yorum

İsimE-postaİnternet sitesi

için ara
Kategoriler
Kategoriler
Kategori seçin


Popular

Mustafa Kemal’i Etkileyen Türk Düşünürler ve Yazarlar Kimlerdir?
Mayıs 22, 2018

Aristoteles’in Varlık, Bilgi ve Değer Anlayışları
Eylül 11, 2018

Sokrates ve Sofistlerin Bilgi ve Ahlak Anlayışları
Eylül 11, 2018

Türkiye’nin Konumu | Türkiye’nin Mutlak ve Göreceli Konumu
Eylül 22, 2018

Platon’un Varlık, Bilgi ve Değer Anlayışları
Eylül 11, 2018
Next »



Son Yorumlar
Türk-İslam Şehirleri ve Değişimleri için Mustafa DEDE
Paralel Nedir? Enlem Nedir? Meridyen Nedir? Boylam Nedir? Özellikleri Nelerdir? için Serenay
Aristoteles’in Varlık, Bilgi ve Değer Anlayışları için berry
Mustafa Kemal’i Etkileyen Türk Düşünürler ve Yazarlar Kimlerdir? için Ercan
Paralel Nedir? Enlem Nedir? Meridyen Nedir? Boylam Nedir? Özellikleri Nelerdir? için M. Emin Ayan
Site hakkındaki tüm görüş ve önerilerinizi bilgi@fikir.gen.tr veya sitefikir@gmail.com mail adreslerine gönderebilirsiniz.

Diğer sitelerimiz de hoşunuza gidecek…
> Coğrafyacı
> Sosyoloji
> TV Yarışma Soru ve Cevapları

Copyright © 2020 fikir.gen.tr
"
 https://www.fikir.gen.tr/mustafa-kemali-etkileyen-turk-dusunurler-ve-yazarlar-kimlerdir/#:~:text=%C4%B0%C3%A7eri%C4%9Fe%20atla,2020%20fikir.gen.tr

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye'de Yaşayan Zenciler

Müşür Nedir, Ne İşe Yarar?

Hükümetler Tarafından Gerçekleştirilen Tarihin En Büyük Altın Soygunları