deneme 130
"Ben nerde bir çift göz gördümse
Tuttum onu güzelce sana tamamladım.
Sen binlerce yaşayasın diye yaptım bunu
Bir bunun için yaptım...."
Şiir
Sen nasıl çalıştın, nasıl yoruldun?
Acep kimi sevdin, kime darıldın?
Altı arşın bir beyaza sarıldın,
İşte akıbetin bu insanoğlu...
Taş gibiyim ama mezar taşı
Hızlı yaşam gizli mücadele
Yanlış adım atmamak icin hiç adım atmayan biri misin
Şiir
Sağlam bir zırh yapacağım kendime,
sözlerden,
kişiliklerden,
güzel davranışlardan
bir zırh.
Böylece çıkacağım karşısına
kötü insanların
korkusuzca
ve hiç zayıflık
duymadan.
Kavafis
Din-ü devlet haini birkaç melain-i Yezid
Eylemişler Hazret-i Abdülaziz Han’ı şehit
Şiir
Bir aşk bulsam, yağmurunda ıslansam
Bir dost bulsam, irfanında beslensem
Bir dağ bulsam, sinesine yaslansam
Yalnızlığım bitermi, bilmem ki?
(Abdurrahim karakoç)
Yakın tarihin içinden bize bakan bu insanlar bu kelimelerin hepsini yerli yerinde kullanıyorlardı. Biz bu kelimeleri dağarcığımızdan çıkardık ve dil fukarası olduk ! Belki de bu kelimelerden bazılarını siz bile duymadınız. Hadi şimdi çocuklarımıza ,torunlarımıza söyleyelim bu hanekleri de unutulmaya yüz tutmuş bu hanekleri gelecek nesillerimize aktaralım .
1. ABA : Abla demek ama genellikle ustanın hanımına söylenir.
2. ABA veya ABE Kaba kumaştan yapılan üstlük, palto
3. ABBAA: Azap, işçi, yanaşma
4. ABBİSİ: Darısı
5. AMADAN veya HAMADAN: Tepsi
6. AMBEL BETER: Bundan daha kötü, daha da kötü
6.a) ALLEFLEMEK: Kepeği alınmış buğdayın taşının ayıklanması.
7. AMEL: İshal
8. ANGESLEK: Kasten, İnadına
9. ANGESLEK: Bilerek, mahsustan. Aslı ambel kast. Kasti olarak
10. ARİŞ: Asma (Üzüm asması)
10.a) ARLIK Uzun boylu, iri yapılı
11. ARSATAN: Vurdumduymaz
12. ARTAĞAN: Çok artan. Bu pirinç çok artağan
13. ASBAP: Günlük hayatta kişinin üzerine giydiği elbise
14. AVCARLAMA: karma karıştırma
15. AYNAT: İnatçı kişi
16. AYRETİ: İğreti
17. BAAŞİRE ETMEK: Pazarlık etmek. Alışveriş etmek.
18. BAHANGİR OLMA: Zengin olma, çok para kazanma
19. BAHDENİZ: Maydanoz
20. BALHIMA: Sancılanma, ağrıma
21. BARDAK: Kiremit
22. BARTIL: Rüşvet
23. BARTIŞ: Eşik
24. BASIRMAK: Sağlama almak.(Kapıyı ardından basırdım)
25. BAYAKLEYN veya BIYAKLEYN: Biraz önce, demin
25.a) BAYAK: Demin
26. BELİ BERK: Kendinden emin, sırtı sağlamda
27. BELLUR: Cam
28. BES: Sadece, yalnız
29. BEZERMEK: Ağarıp bez haline gelmek
30. BILDIR: Geçen sene
31. Bİ ÇİMDİK: Bir tutam
32. Bİ SOOLUK: Azıcık, bi soluk, biraz
33. Bİ’NANN: Bir sefer, bir kere Bİ NAAL
34. BİR TEKER SAHİBİ: Dörtte bir ortak. Kamyon, otobüs ortağında dörtte bir ortak olma
35. BİŞGEL: Piş-gel, çabuk pişen anlamında nohut, fasulye, mercimek gibi bakliyat için kullanılan bir deyim.
35.a) BULOOT. Bu sefer
36. BÜNGÜLDEME: Kaynamak. Suyun ısınarak kaynaması. Pınarın kaynaması.
37. CAKCAHI: Su değirmenlerinde, buğdayın üğünüp bittiğini haber veren, hususi tertibat ile değirmen taşına çarparak <cak cak >sesi çıkaran alet.
38. CARIS OLMAK: Rezil olmak,
39. CAŞMA: Taşma
40. CENGERLENMEK: Özellikle bakır kapların veya yemeklerin, Oksitlenerek yeşil renk alması
41. CINCIK: Cam kırığı, cam parçası
42. CİP: Çok. Çip yen kul akasma o adama.
42.a) CİBELMEK: Şımarmak
42. b) CİBELİK: Şımarık (Örnek: Bee anam senin oğlan da yeğn cibelik)
43. CÖDAR: Sakat
44. CULLUMA: vazgeçme, mızıkçılık etme
45. CULLUP: Çukur, küçük delik
46. Curan: Hamam kurnası
47. ÇAĞŞIMA: esneyerek bozulma (Sandalye kürsü çok esnerse, kullanılırsa bağlantıları gevşer, gıcırdamaya esnemeye başlar. Çaaşır.
48. ÇARPANA 1: Ayakkabının topuk tarafındaki arka kısmının topuğun altına yatırılmış şekli
49. ÇARPANA 2: Domatesin kışın yenilmek üzere yazdan bol tuzlu bir şekilde kurutulması
50. ÇATAL PENÇE: İki avuç dolusu, ölçü
51. ÇEMKİRME: Azarlamak
52. ÇEMLEMEK: Ceket, gömlek kolu veya pantolon paçasını katlayarak yukarı doğru çekmek. Katlamak
52. a) ÇEMLEK: Şalvarın paçalarının yukarı çekilmesi. Bostancılar bostanı sularken öyle gezerdi.
Baş dolak, bacak çelmek bir anlamda yoksulluğu da anlatır.
53. ÇEN, ÇEN ÇENİLEMEK: Gereksiz sözü sürekli tekrar etmek. İt gibi çenilemek. Çadır böcüsü gibi çenlemek
54. ÇİBELEK: Alkış çalma
55. ÇİBİK ÇALMA: El çırpmak
56. ÇİGRİŞME: uyuyup aniden uyanıp uykunun kaçması gibi
57. ÇİMDİK 1: Bir tutam
58. ÇİMDİK 2: Cimciklemek
59. ÇİNTİYAN: Amele şalvarı. Kadın şalvarı (Çintiyan sadece kadınların giysisi için kullanılır).
60. ÇİR: Kayısı, zerdali, erik kurusu.
61. ÇİRGİME: Pişerken çiğnemesi,(yemek). (Çergime ısıyı ayarlayamadığı için aşın, cıvığın çiğ kalmasıdır)
62. ÇİRTİK: Oynarken parmak şaklatma, az miktarda, nakışlı
63. ÇİRTİKLEME 1: Oynarken parmak şaklatma
64. ÇİRTİKLEME 2: Çok kızıp sinirinden öfkesinden çalgısız oynama
65. ÇULLAMA: Lahmacun, börek gibi içli yemeklerin içinin normalden fazla olması durumu.
66. DAFAR: Tesir
67. DAFAR ETME: Tesir, etki etmek
68. DAMAH: Bencil/cimri, Temah
69. DARABA: Kepenk
70. DARAKLIK: Taraklık. Pirzola.
71. DARAKMAK: Daralma, sıkışma, zorlanma.(Paraya taraktım.)
72. DAYRAMA: Kumaş. Eskiyerek tel tel olmak. Vücut kaslarında da olur. Ters bir hareketle kas fazla süner, lifler açılır. Dayrar.
73. DEERME : Oyuncak topaç
74. DEĞİRMİ : Yuvarlak şekilli
75. DEHLİZ: Sokak, çıkmaz
76. DEPİK: Tekme
77. DEVLİP: Buğdayı kabuğundan ayırmak için kullanılan gereç. Susam ve zeytin ezmek için de (mahsere) kullanılır.
78. DIBIK: Yapış yapış
79. DIĞILDAMAK: Uğraşmak, didinmek
79. a) DIĞIL DIĞIL DÖNMEK. Özellikle uyurken sağa sola dönenler için kullanılır.
80. DIHIZ: İstenilenden fazla / çok.
81. DIMIŞKI: Bir üzüm çeşidi (Dımeşk Şam’dan gelen manasında, Şam Üzümü)
82. DİL: Anahtar
83. DİLME: Üzüm suyu, nişastadan yapılmış tatlı
84. DİYA: Orada
85. DOLAK: Kadınların namaz kılarken başlarını örttükleri beyaz renkli eşarp.
86. DOLBAK: Başı açık
87. DOMBALAK: Takla (Takla atmak)
88. DÖKÜLGEN: Bir çeşit beyaz üzüm
89. DULDA: Gölge, rüzgârsız, kuytu
90. DULUK: Saç Favori
90 a). EFİN TEFİN OLMAK: Darmadağın olmak.
91. EHVEN: Kalitesiz.
92. EL ÖPEN: Kertenkele
93. ENİKONU: Tam tamına
94. EŞGİLİ: Turşu
95. EŞMARLAŞMAK: İşaretleşmek
96. ET ERİMESİ: Mahcup olup ezilme
97. ET VURMA: Pişmeye koymak. Eti vurdum. Kelleyi vurdum. Mercimeği, nohudu …(zor ve geç pişenler için kullanılır)
98. EVSEMEK: Tahılın içindeki yabancı cisimleri evsecek denilen kap içinde savurarak temizlemek
99. FAAL : Tarla işçisi, köylerde yevmiyeci AMELE
100. FEKKE: Şire, tatlı ve meyva sofrası.
101. FELHAN: İnce kırmızı toprak Sadece kırmızı toprak.
102. FENİKME: Başı dönmek, bunalmak, yarı baygınlık geçirmek, sıkıntı basmak, solumak, tıknefes olmak.
103. FETİR OLMA: Saçta pişirilen mayasız yufka ekmeği. ( Derleme Sözlüğü c: 5 ) 3. İyi pişmemiş, hamur kalmış ekmek. [ Derleme Sözlüğü c: 5 ] bayatlamış ve kırılgan olmuş yufka.(bu ekmek fetir olmuş, bununla dürüm olmaz)
104. FIRFIRI: : Fırıldak
105. FİRENGİ: kilit
106. FİRİK: Tam olgunlaşmadan, henüz yeşil haldeyken kabukları çıkarılmadan tarlada ateşte tütsülenen buğday. Aynı işlemden geçen nohut veya mısıra da bu ad verilir.
107a) GAB: Sokak veya çıkmazı örtecek şekilde inşa edilmiş eve ait bölme. Kemerli veya direkli olabilir.
107b) GABALTI: Evin üzerini örttüğü sokağın bölümü.
107. GADDİM Ölçü, kıyas
108. GALLE: Para kasası, çekmecesi GÜNLÜK HASILAT
109. GALLEDAR: Kasiyer
110. GANCULUZ OLMAK: Uykusunu tam alamadan uyanıp rahatsız olmak
111. GANE: Bahçede bulunan küçük havuz. Süs havuzu. Eski sistemde su musluğu.
112. GANNE: Şişe
113. GAP GACAK: Mutfak eşyası
114. GARALTI: Eşya, ev eşyası
115. GASEFET: sıkıcı, basık, dar
116. GATREMBİZ: Kavanoz
117. GERCİK: Gıcık.
118. GIYGIDICI: Kemancı
119. GIYYIK: Çuvaldız/büyük iğne
120. GIZDIRMA DUDMAK: yüksek ateşli olmak, ateşlenmek.
121. GİDİŞMEK: Kaşınmak
122. GOĞURTMAK: Bırakmak, salmak.
123. GÖTÜMLENMEK: Gereksiz yere kapris yapmak…
124. GÖVÜNME: Hafif yanma, kumaş için yanarak renginin koyulaşması.(Sobanın yanına çok yanaşmışım pantolonum göğündü.)
125. GURU YER: Üzerinde örtü, açkı kilim halı olmayan yer.
126. GÜLLE: Misket
127. HAARA? : Nereye
128. HAARADAN: Nereden
129. HAARALIKTA? : Nerede
130. HABBAB: Takunya
131. HAKEKE: Bir çocuk oyunu
131. a) HAKLEKÜM Kesinlikle, ille olması gereken.
132. HALFE: Hademe/hizmetli/usta yardımcısı, ustalıktan önceki seviye.Kalfa.
133. HALLİK: Yöreye has bir koyun cinsi
134. HAMPARA: Büyük ve beyaz sert taşlar
135. HANEEN ULUĞU: Gereksiz konuşma
136. HANEK 1. Söz, lakırdı: Sana bir haneğim var. 2. Konuşma: Ne hanek ediyorsun? 3. Şaka, alay.
137. HANEK ÇALMA: sohbet etmek
138. HANEK VERME: Haber, dedikodu anlatma
139. HANEKLEŞME: Konuşma, muhabbet
140. HANİFİ: Musluk
141. HANİFİ: Musluk /çeşme
142. HARAF: Yüzme havuzu, tarımda sulama, için su biriktirilen depo.
143. HARAL: Kıldan yapılmış büyük çuval
144. HARTİK HURTİK: Eğri büğrü, biçimsiz
145. HASITLAMAK: Kıskanmak
146. HAŞLAMAK: Para harcamak
147. HAVARA: Eski Antep evlerinin yapımında kullanılan bir tür kireç taşı. Kolay dağılan taş cinsi.
148. HAYAD: Avlu, İÇ AVLU
149. HAYİR: İncir
150. HAYLAN KABAĞI: Cucurbite spp. Asma kabağı.
151. HAYLE: Nasıl
152. HAZNA: Kiler
153. HAZVEL: Odun kömürü tozu, ise yaramaz, eskimiş
154. HIMSIMA: Bayatlamak, ekşimek, kokmak (yemek için).
155. HIS HIS GELMEK: Gizli, gizli, sessizce gelmek. La ne hıs hıs geliyn beni korhuttun.
156a) HIŞINI ÇIKARMAK: Ezmek, üzmek, eli kolu kıpırdamaz hale getirmek. (İnsanlar için kullanılan şekli).
156. HIŞNAMA: Ezme, örseleme
156 b) HIRA: Zayıf
157. HITA, HITA ACİR: Yerel bir acur türü. Çiğ yenebilir, yeşil renklidir. Turşusu yapılır, salatalarda kullanılır.
158. HİM: Temel, Bina temeli
159. HORAF: Kıyafeti perişan. Pejmürde, perişan. Aynı zamanda zayıf insanlar için kullanılır.
160. HORANTA: Ev ahalisi, aile fertlerinin tümü
161. HÖNGÜLÜKAHVE: Tahterevalli
162. HÖNÜSÜ: Bir üzüm çeşidi
163. HÖSGÜT: Sakin, suskun, sessiz sakin insan
164. HÖSMEK: Sesini kesip susmak
165. IHMAK: Üzüntü ve şaşkınlıktan oturup kalmak. [ Derleme Sözlüğü c 7 ] ( Ben bu yükün altında deve gibi ıhtım kaldım)
166. IHMAK 2: Çökme, oturma. Devenin yere çökmesi. Oturuşu
167. ISTIFIL OL: Bildiğin gibi yap (Allah seni nasıl biliyosa öyle yapsın)
168. İĞNİK: ishal, dizanteri. Ağır ishal.
169. İKİ ÇİRTİK: Birazcık, Azıcık
170. İŞKİLLENME: Şüphelenme.(Ben bu kızdan işkillendim haa) İşkilli büzük. İnanmakta zorlanan kişilere söylenir.
171. İşmar etme: İşaret etme, kaş göz ile işaretleşme
172. İTEĞİ: Ekmek yaparken üzerine un konulan meşin, deri yahut bez.
173. KAARCIMA: Pişmiş veya kavrulmuş etin bayatlaması ( Kavurma buzdolabında bekletilirse karcır )
174. KADDİMİNDE: Tam Ölçüsünde, ayarında. Bunu gaddiminde diye okumak lazım.
175. KAHGE: Kaake/ramazan bayramında yapılan yuvarlak, sert simit
176. Kahke Bezi: Ham bez
177. Kaleden kına savurma: Tertipsiz, düzensiz iş tutma.
178. KASTEL: Çeşme
179. KAYPME: kayma, düşme
180. KEF: Kaynayan et veya kemik suyunun yüzeyinde biriken tortu, köpük. Tahıl ve bakliyat kaynamasında da oluşun. Kevgirle toplanıp alınarak atılır.
181. KELE: ya gibi ünlem gereken yerlerde kullanılan bir kelime.
182. KELEBİ DOLAŞTIRMA: İşi kötüye gitme. İşin rayından çıkması
183. KEMÇİK: Konuşan kişinin ağzını eğerek konuşması
184. KEMMUN: Kimyon.
185. KEPİR HIŞ OLMAK: Çok yorulmak
186. KERCİVANİ: Alaylı, aşağılayıcı konuşma, davranma
187. KERC ETMEK: Dalga geçerek muhatabını taklit etmek, alay almak.
188. KERGAH: Gergef
189. KİNTİK: Küçük, küçücük
190. KİRTİK: Küçülmüş parça. Sabun kirtiği
191. KÖSEĞİ: Ocaktaki ateşi karıştırmak için kullanılan değnek. Kara anlamında da kullanılır. Oğlum gel güneşte köseği gibi oldun.
192. Kösesefer Kabağı: Kabak cinsi
193. KÖSNÜK: İşe yaramaz (Köylerde ibne anlamında kullanılır). Aslı ise KÖSTÜKÖSNÜK (Köstebektir)
194. KÜBBAN: kübbün ekmek Gaziantep’te fırınlarda yapılan, ikiye ayrılabilen yumuşak bir pide.
195. KÜBBİYE YERİ: Cemekan, büfe
196. KÜF: Takke/başlık/şapka/bere
197. KÜNCÜ: Susam
198. Küşneme: Hayvanın omurga tarafından çıkarılan ince uzun bonfile et parçası. Yumuşak olduğu için bütün ızgara veya kuşbaşı kebaplık olarak kullanılır. Doğrusu KÜŞLEME. İsimden sıfat üretirken L harfi kullanılır.
199. KÜŞÜMLENME: 1. Kaygılanmak, üzülmek. 2. Utanmak, sıkılmak: Senden para istemeğe doğrusu küşümlendim. 3. İşkillenmek, kuşkulanmak.
200. LEĞENÇE: Hamur veya köfte yoğurmaya yarayan
201. LENGERİ: Yayvan geniş tabak. Pilav vb. yemekleri yapmakta kullanılır.
202. LOĞ: Taştan veya demirden yapılmış dam düzlemeye ve sıkıştırmaya yarayan silindir
203. LOĞLAZ: Börülce.
204. MAASİM: Gariban/suçsuz/masum
205. MAAYER (Muhayyer) : iyi, kaliteli /garantili, geri alma garantisi
206. MADDAA: Ev yapımında kullanılmak üzere yerdeki taşlar kesilerek oluşturulmuş büyük çukur veya mağara şeklini almış yerlere verilen isim. Maddaa genelde açık taş ocaklarını anlatır. Kapalısına ise taş ocağı nedir Antep’te.
207. Mahana: Bahane
208. MAHMİL: Dolap
209. MAHRA: Derinliği olan sandık / dara
210. MAKLAP: Samanlık
211. MALAK: Paça. Pantolon paçası
212. Mal efe: Yorgan, yatak iç astarı
213. Malhıta, mahlıta: Kırmızı mercimek. Arapça mahlûta.
214. MASAMMAK: Merdiven basamağı
215. MASMANA: Zeytinyağı ve sabun üretilen yer
216. MAŞARA: Tarla sulaması için oluşturulan alan
217. MAŞRABA: Sürahi
218. Mayana: Rezene tohumu.
219. MECREFE: Ucu geniş çapalama ve masara yapmaya yarayan kazma
220. Meram: Demek ki, mahsat
221. Mercimeği yan yuvarlama: Bahane arama, bahane üretmek
222. MESES: Ucu demirli sopa
223. MEŞEFE: Banyo havlusu
224. Mıcırık: Ezik; Patlıcan içi için kullanılır.
225. Mıhmış: Cimri
226. MIRRIK: Cıvık çamur
227. MIZGANMAK: Kestirmek, Azıcık uyuyup, uyanmak. Uykuya dalmak.
228. MİSGİLİM: Çok güzel ama biraz iyi kullanılmamış
229. MİSKİLİM: Güzel / değerli, paha biçilmez
230. NAADDER? : Ne kadar ( miktar)
231. NACAR: Marangoz
232. NAHIR: Koyun veya inek sürüsü. Kökeni nehir, yani akan.
233. NANCA Kİ? : Ne kadar ki? Azımsayarak “yahu bu çok az” manasında
234. NANCA? : Ne kadar ( miktar)
235. Ne has: Nasıl oldu da.
236. Nece : Nice
237. Neçiye: Kaç para
238. NEÇİYE? : Kaça, kaç para, fiyatı nedir.
239. Neen: Neden, niçin
249 a) NEFELENMEK: Azıcık bir şeyler yemek, açlığını bastırmak için atıştırılan şeylere kullanılır.
249 b) NERDİVAN Merdiven
240. NEZELMEK: 1. Kumaş eskiyip incelmek, yırtılmaya yüz tutmak. 2. İplik, ip, urgan vb. şeyler incelip kopacak duruma gelmek.
241. NİŞLEYN? : Ne yapıyorsun, nasılsın.
242. OFURTMAK: Abartmak
243. ÖLBE: Tahtadan silindir şeklinde kap
244. ÖRSELEMEK: Yağda kavurarak öldürmek, soğan için kullanılır.
245. ÖTKEL: Etkili, etkisi büyük.
245 a). ÖTÜRMEK: Aşırı ishal olmak. Ötürük olma. Uçkuru cemiye kalmadı, eylemsine ötürük olmuş.
246. PIT OLMA : ( İğne için ) ucunun körleşmesi, yuvarlaklaşarak batmaz hale gelmesi.
247. PİÇARE: Çaresiz, Gariban
248. PİN: Tavuk kümesi (Gafam pinde olmasa bokumu s.kerdi) Çerçinin becerdiği kadının akşam kendini savunmasından)
249. PİRPİRİM: Semizotu, yabani semizotu.
250. PİSİK: Kedi
251. PİSİK DAŞŞAA: Küçük lokma tatlısı
252. Pontir: Pantolon
253. PÖÇ: Kuyruk sokumu
254. Puhare: Baca
255. Rafık: Arkadaş, dost
256. Saho: Ceket
257. Sahre: Piknik
257.a) Saksı: Ateş küreği
258. Salahana: Mezbaha
259. SARAT: Örgüsü bağırsaktan yapılmış büyük tahta elek
260. Sasıma: Kokma, bozulma.(özellikle soğan için kullanılır )
261. SEERTME ya da SEĞİRTME: yetişmek ulaşmak, koşa koşa gitmek-gelmek (tez oraya sert )
262. SELLİF ETMEK: Beleşe verme, israf etme
263. Sevmeden selliği yarılma: Çok sevme
264. SINDAK: Kuytu köşe, nakıs
265. SINDI: Makas
266. SIRINSI YA DA SIRINSI OLMA: Artık bir müdahalenin fayda etmeyeceği şekilde sertleşme .( dolmaya ekşiyi erken korsan sertleşir, sırınsı olur. Artık ne kadar pişirsen yumuşamaz.) Sırımsama olarak da kullanılır.
267. SIRKITMA: 1.Sıvıyı kabından son damlasına dek akıtmak, sızdırmak. 2.Birkaç kaptaki yemeği bir kaba boşaltmak.
268. SIYPANCAK: Kaydırak
269. SIYPMA: Kaymak Sabun elimden sıyptı.
270. SİNİ: Tepsi
271. SİRLİ SİTİRLİ: Tertipli / düzenli
272. SİVİŞME: gizliden uzaklaşma, kaytarma
273. Soğan kesme: Yağcılık, yalavaçlık etme
274. Sohu: Dibek
275. SOKRANMA: Söylenmek, homurdanmak, gönülsüz iş görmek.
276. SÖHÜR: Sahur
277. Söörme: Közleme
278. SUMAĞI BARABAR: Köküne, tamamına
279. SUMSUK: Yumruk
280. Suvarma: Sulama
281. SÜLLÜM: Tahta seyyar merdiven
282. SÜNGÜÇ: Bir el ölçüsü, tam açıldığında başparmak ile işaret parmağı arası
283. SÜYÜK: Evler arasında yüksek duvar
284. ŞABŞAK: Tuvalette kullanılan su kabı
284 a). ŞABALAK: Ufak tefek. Şabalak gibi kuzuya bunca para istenir mi?
285. ŞAK: Yarım,(1-Et şahı: yarım gövde et. Kilim şahı: kilimin yarısı)
286. ŞAKŞAHI: : Kapı tokmağı, şakşak sesi çıkardığından.
287. ŞAMŞAM ŞAKIMAK: Pırıl pırıl parlamak
288. ŞARMITA: Orusbu, hafif kadın
289. ŞARPA: Eşarp
290. ŞEMŞİME: Güneşte kalarak zarar verecek kadar bozulma.
291. Şendik: Kalabalık
292. Şetil veya şitil: Fide, fidan
293. Şirik: Susam yağı.
294. TABAAT: Huy
295. Tadiya: Taa Orada
296. Tağı: Pencere
297. Tah pekmezi: Tah denilen çürümeye yüz tutmuş olgun üzümden yapılan hafif ekşimsi pekmez.
298. Tahallak: Makara
299. Tahiye: Takke, başlık
300. TAKTAHI : :Kahvecilerin seher vakti kahvenin açıldığını ilan için çaldıkları tahta.–Bir çocuk oyuncağı
301. Taman: Hani ya. Değil mi?
302. TANDIR: Tahtadan yapılmış ufak masa şeklindeki yapıtın içine köz halindeki ateşin mangalla konularak ısınmada kullanılan araç.
303. TARPADAK: Ansızın/aniden
304. TAŞKALA: Telaşlanma / panik
305. TAYKEŞ: Çift olan bir şeyin çiftlerden her birinin diğerinden farklı olması
306. Tebaat Sahibi: Özenli, titiz. Tabiat sahibi
307. TELİS: Kendirden yapılmış çuval
307. a) TERLİK: Takke, (Teri emen anlamında)
308. TEŞT: Çamaşır yıkanan geniş kap
309. TISARMAK: Sararmak
310. TİNTABAAT: Titiz
311. TİNTİNİ: : Saplı bir nevi topaç ki sapı iki parmak arasında çevrilerek verilen ilk devri hareketle döner
312. TİYEK: Bağ, patlıcan, biber, domates birlisinin kendisi
313. Topaç: Top şeklinde yuvarlanarak kurutulmuş kıyma kavurması.
314. Töhüt: Tevhid, ölen kişi için ölümünden birkaç gün sonra ölenin ruhuna bağışlanmak edilmek üzere 70000 adet tevhid (la ilahe illallah) söylenmesi.
315. Talep: Uygun taraf.
316. TUĞSUNMA: pişman olma. Nadim olma.
317. TUMAN: Don, iç çamaşır
318. TUMANCAK: Donla gezme hali
318a) TUMMAK: Suya dalmak.
319. Tuzluca: Kaynamış nohut
320. ULMAK: 1. Bozulmak, çürümek, kokmak. 2. Yaralanmak, deri çürümek.
321. Umacalık: Göz hakkı, umma hakkı
322. UMSURUK OLMAK: Çok istenilen bir şeye ulaşamama veya azla yetinme)
323. UTMA: 1. Yenmek, oyunda kazanmak. 2. Yararlanmak.
324. UTUZMA: Yenilmek, oyunda kaybetmek, zarar görmek
325. ÜDÜRGÜ: Matkap (El matkabı, elle çevrilerek kullanılan matkap).
326. ÜTMEK: 1. Bir şeyi, tüylerini yakmak için alevden geçirmek. 2. Taze buğday veya mısırı ateşe tutup pişirmek.
327. ÜTÜLME: Bir şeyi, tüylerini yakmak için alevden geçirmek. 2. Taze buğday veya mısırı ateşe tutup pişirmek.
328. VIKRAMA: Ekşiyerek köpürmek (madem vıkradı, yoğurt vıkramış)
329. VIRRIK: İshal
330. YAALIK: Mendil
331. YAAN: Sırt, arka taraf
332. YALLIK: Önlük
333. YALYANAK: Çıplak ayaklı yalın ayak
334. YEEN: Yoğun, çok
335. YENLİ: Hafif ( eşya )
336. YENLİCEK: Hafif ( kişi )
337. YILIK: Hafif açık bırakmak ( kapı, pencere, dolap)
338. YİRİK ÇIRA: İçine zeytinyağı konulup ucundaki fitilin yakılmasıyla aydınlatmada kullanılan alet
339. YOORUM: Yahu / hitap şekli
340. Yuha 1: Hafif davranışlı kişi
341. Yuha 2: Eşya, yiyecek için İnce, hafif
342. ZAMBIRLANMAK: Kızmak, öfkelenmek
343. ZAMBIRLI: Öfkeli, huysuz
344. ZEVZİR: Küçük siyah renkli göçmen kuş
345. Zırh: Kasapların et kıydığı büyük eğri büyük ve geniş bıçak.
346. ZIRHALAMAK: Sallayarak düşürmek. Ağacı azıcık zırhala hele belki erik dökülür. Hele zırhalan,zırhalan. Belki birkaç kuruş daha vardır
347. ZONTURLAMAK: Kızmak, öfkelenmek
348. ZONTURLU: Öfkeli / kızgın
349. ZÖÖMLENME: Öfkelenmek, kızmak.
350. ZÖĞÜM ÇALMAK: Beğenmediğini, kızdığını, öfkesini belli etmek.
Yorumlar
Yorum Gönder