deneme 161
"Bugün özellikle Arap Müslümanların ve Filistinlilerin popüler kültür araçları üzerinden bir öcü ve canavar gibi gösterilmesinin sebebi, 19. Yüzyılda beyaz adamın yükü üzerinden yapılmak istenen şeyle aynıdır: İsrail'in işgal ve hukuksuzluk politikalarını meşrulaştırmak.
Kötü kitap da tecrübedir hayat arkadaşı bulmaya benzemez okursun çok da zaman kaybetmezsin alt tarafı kitap konusu çirkinse bile okuman gelişir.
Madem Türk eğitim sistemi kötü neden her sene YKS birincileri bizden çıkıyor?'' diyen adam aklıma geldi.
Aynı mantık.
70 küsür yaşında adamlar tapu dairesine gitse doktor raporu olmadan tarlasını satamaz NATO’dan çıkalım diyor ve ülke yönetiminde etkisi var nereye bakarsan bak delirmemek elde değil.
Ben küçükken, yaşı büyük olan insanların akıllı, eğitimli, bir şeyler bilerek kendini geliştiren ve mantıklı yorumlar yapabilen insanlar olduğunu zannediyordum.
Bende öyle sanırdım yaşanmışlıkların verdiği tecrübeyi hiçbir okul veremez derdim ama öyle değilmiş
14. Yüzyılda Alman ve İskandinav tüccarların dış ticareti geliştirmek için kurduğu birliğin adı Hansa Birliği’dir.
Hansa Ticaret Birliği'nin yıkılması ve sonuçları insan ırkı için bir felaket oldu.
sersem ali baba
bektasiligin haci bektasi veli ve balim sultandan sonraki ucuncu piri. kalender celebi isyanindan sonra yasaklanan bektasiligi canlandiran safa nazarlari ustune baba. makedonya'da mesihati harabati baba* olarak da bilinen ve sirin mi sirin bir arnavut dedesinin bu bahara kadar sahip ciktigi tekkenin kurucusu. vaktiyle kanuni kendisine vezirlik teklif etmis o da reddetmekle kalmamis ustune bir de sersem baba mahlasini almis. oyle bir yuce gonul.
semsa
23.08.2006 22:56 ~ 23:40
kanuni sultan süleyman'ın ilk eşi, mahidevran sultan'ın ağabeyidir.
flying snow
21.02.2014 12:01
ilk dedebaba.
satirdan kahraman
02.10.2021 16:47
balım sultan'ın ardından hacı bektaş veli dergâhı'na atanan ikinci postnişindir. mahidevran sultan'ın abisi, şehzade mustafa'nın dayısıdır.
"yedi iklim dört köşeyi dolandım
hünkâr hacı bektaş pîrim hû deyu
indim eşiğine niyâz eyledim
hünkâr hacı bektaş pîrim hû deyu
meydanda oturan merdlerin merdi
her sabah okunur erenler virdi
hak muhammed ali pîrimin ceddi
hünkâr hacı bektaş pîrim hû deyu
hakk'tan geldi yeşil ferman göründü
rûm'un erlerine cümle okundu
karacahmed sultan hendesi oldu
hünkâr hacı bektaş pîrim hû deyu
sersem ali vardı pîre dayandı
çırağımız kırk budaktan uyandı
mürşid olan her bir renge boyandı
hünkâr hacı bektaş pîrim hû deyu"
Interesting coincidence: Thailand and Turkey will hold elections on the same day, on 14 May 2023.
In Turkey, the election may be seen as a battleground between the US and Russia's interests in the Black Sea, Caucasia, and the Middle East.
Meanwhile, in Thailand, the election is seen as a reflection of the competition between the US and China for influence in Southeast Asia.
These two elections on opposite ends of the world have the potential to shift the balance of power in a very wide geographical area.
tarafından İngilizce dilinden çevrildi
İlginç tesadüf: Tayland ve Türkiye aynı gün, 14 Mayıs 2023'te seçim yapacak.
Türkiye'de seçim, ABD ile Rusya'nın Karadeniz, Kafkasya ve Ortadoğu'daki çıkarları arasında bir savaş alanı olarak görülebilir.
Bu arada Tayland'da seçim, ABD ile Çin arasındaki Güneydoğu Asya'daki nüfuz rekabetinin bir yansıması olarak görülüyor.
Dünyanın iki ucundaki bu iki seçim çok geniş bir coğrafyada güç dengelerini değiştirme potansiyeline sahip.
İngilizcedeki isimlere eklenmiş “Mc/Mac” ve “O-” ekleriyle çokça karşılaşırız. Peki bunların neden kullanıldığı ve ne anlama geldikleri hakkında hiç tahmininiz var mı?
McDonalds, Paul McCartney, Eric O'Brian, Shaquille O'Neal, Frank O'Connell, MacGregor… Muhtemelen bu isimlerle ve “Mc/Mac”, “O-” eklenmiş pek çok diğer isimle bir yerlerde karşılaşmışsınızdır çünkü oldukça sık kullanılıyor.
Aslında; Donald, Paul, Brian, Neal ve Connell olarak da kullanılabilecekken neden adları daha karmaşık hâle getirip “Mac/Mc” ve “O-” kullanma gereği duymuşlar?
Bazı soyadlar, direkt isme eklenebilir.
Soyadlar, bir ada ek olarak eklenen ikincil bir addır ve genellikle, bir nesilden diğerine aktarılır. Bir aileyi veya o aile içindeki bir bireyi tanımlamak için kullanılır.
Bazı yerlerdeki soyadları, ismin yanına eklenmek yerine, direkt olarak isme eklenebiliyor. Örneğin, Eric ismindeki bir adamın oğlunun soyadı “Ericson” olabilir. Bu da "Eric’in oğlu" anlamına gelir.
Aslında, bizdeki "Karamollaoğlu", "Güllüoğlu", "Süleymanoğlu", "Evliyaoğulları", "Demircioğulları" gibi soyadların neden verildiğini az çok anlayabiliyoruz.
Atadan gelen soyun ismini koruyup gelecek nesillere aktarmak için. İngilizcede ve başka birkaç dilde daha kullanılan "Mc/Mac" ve "O-" eklerinin ise pek bir farkı yok.
"Mac/Mc" kullanımları, babayı işaret eder.
İsimlerde sıkça karşımıza çıkan "Mc" veya "Mac" de, Galce dilinde “oğul” anlamına gelir ve şu şekilde adlaştırılabilir:
/kişiye verilen isim/ + /Mac/ + /babanın adı/
Yani, /kişiye verilen ad/ + /oğlu/ + /babanın adı/
Örnek verecek olursak; Paul McCartney, Cartney’nin oğlu Paul anlamına gelir.
"O-" eki, soyundan geldiği kişiyi gösterir.
"O-" ise, “erkek torunu” yazmanın kısayolu denebilir. Yine “Mac/Mc”e benzer şekilde oluşturulur.
/kişiye verilen isim/ + /O’/ + /atasının adı/
Yani, /kişiye verilen ad/ + /erkek soyundan/ atasının adı
Örneğin, Eric O’Brain, Brain’ın soyundan gelen Eric demektir.
Arapça'daki Ebu ve İbn ön eklerinin karşılığı. Bunların biri oğlun babası diğeri oğlu demek. Hangisi hangisi emin değilim.
"O-" eki için "soygundan gelen" demek yerine "-gil" olarak çevirmek daha doğru. Örneğin Mehmet Demirgil gibi. İngilizlerdeki "O-" eki de bizdeki "-gil" ekine karşılık geliyor.
Yani şimdi ben amca mı oluyorum?
Kız olursa hala olursun..
Biz gecen yüzyilda Soyad kullanmaya basladik, ingilizler hala Saban Oglu Saban modunda mi?
Cok gericilermis. Saten onladra hala orta cagdan kalmis krallik var, yazik demokrasie gecememisler.
Hayır güzel kardeşim, haberi nerenle okuyorsun? Bizdeki falanoğlu filanoğlu gibi onlarda da bir dönem soyadı alınırken mcfalan mcfilan şeklinde alınmış öyle devam ediyor. Güncel olarak hala soyisimlerini baba adıyla almıyorlar yani.
Ziyaretçi 1 gün önce
Yani Halid bin Velid gibi mi ?
Evet öyleymiş; bin, ibni gibi kelimelerde yukardaki olayın arapçadaki hhahli imiş.
Kürtçe, Fransızca, Rusça, Farsça aynı dil grubundadır. Sayılar ve bir çok kelimle neredeyse aynı. Bu yüzden bir Kürt bu dilleri çabuk öğrenebilir.
PROTOKOL GENEL TEKRAR
1) İslam ülkelerinde din adamlarına hitap ederken aşağıdakilerden hangisini vurgulamak gerekir?
A-Beyefendi
B-Hoca efendi
C-Şeyh
D-Mahalli adetlere uymak
E-Hazretleri
Cevap d
2)Türkiye Cumhuriyeti resmî giysisi olup gece de gündüz de giyilebilen giysi hangisidir?
A- Frak
B- Smokin
C- Tayyör
D- Jaketatay
E- Mestres
Cevap A
3)Setre eski bir ceket türü Katibimin setresi uzun eteği çamur
4)Frak beyaz papyon ve sadece siyah rugan ayakkabı ile giyilir
5) Simokin sadece geceleri
6)
135) Asalet ünvanları büyükten küçüğe
batı avrupa'da bu ünvanları büyükten küçüğe doğru sıralarsak eğer; papa, imparator, kral, prens, dük, marki, kont, vikont, baron, şövalye.
136) imparator: latince imperator ordu kumandanı, serdar demek. roma'nın askeri hakimi olan augustus'un mö 30 yılında benimsediği unvandır. latince imperare buyurmak, komuta etmek demek. parare ise tedarik etmek, donatmak anlamında. türkçe karşılığı padişah.
imparatoriçe: sırpça kralitsa modeline göre üretilmiş türkçe bir sözcüktür. aynı yöntemle çariçe ve tanrıça sözcükleri de üretilmiştir.
kral: balkan hükümdarlarının ünvanı. sırpça kral, hükümdar demek. almanca karlaz adam, erkek demekmiş. avusturya hükümdarlarının sıfatı olarak 17. yy'dan itibaren türkçede kullanılmıştır. imparatorun bir alt basamağıdır. türkçe karşılığı şah, sultan oluyor.
(büyük britanya ve irlanda birleşik krallığı kraliçesi ve hindistan imparatoriçesi victoria)
kraliçe: sırpça králitsa. kralın eşi veya kadın hükümdar
prens: fransızcası prince, hükümdar ve hükümdar oğlu anlamlarında kullanılıyor. latince princeps şef, önder, hükümdar demek. yine latince primus ilk anlamına geliyormuş.
(arşidük franz ferdinand)
arşidük: fransızcası archiduc. birinci dük demek. habsburg ailesine mahsus bir soyluluk sıfatıdır. latince archi baş, ön demekmiş.
dük: fransızca duc yönetici, önder demek. latince dux, duc- önder, lider. esasında roma imparatorluğunda bir rütbedir latince dūcere, duct- yöneltmek, yönetmek, önderlik etmek. hint avrupaca deuk- öncülük etmek demekmiş. wellington dükü, napoleon'u yenen kişidir.
marki: fransızca marquis bir soyluluk ünvanı. latince marchese, sınır komutanı, uçbeyi demek. latince marca sınır anlamındaymış. en bilinen marki, marki de sade'dir sanırım.
(ispanyol kontlarının tacı)
kont: fransızca comte. latince comes, comit- hükümdarın maiyetinden olan kimse demekmiş. latince comitare, birlikte yürümek anlamında. ispanya'da düklerden pek bir farkı yokmuş. monte cristo kontunu sevelim, sevmeyenleri dövelim. ayrıca kont borjenski bizim tarihimiz açısından önemlidir. macar isyanından sonra osmanlıya sığınmış ve mustafa celalettin paşa adını almıştır. nazım hikmet'in dedesidir. karadağ savaşında şehit düşmüştür.
vikont: fransızcası vicomte. konttan aşağı bir soyluluk rütbesi. latince vice-comes kont vekili demek. latince vice bir şeyin veya birinin yerine anlamında.
(baron von richthofen - kızıl baron)
baron: fransızca kökenli. latince barō 1. anlamı orduda asker yamağı, 2. anlamı ise kralın şahsi hizmetinde bulunan ve sofrasından yiyen kimse, 3. anlamı feodal hukukta doğrudan krala bağlı mülk sahibi. mesela baron rudlof von sebottendorf vardır. almandır kendisi.
(mahsun yüzlü şövalye - don kişot'un kendisine verdiği isim)
şövalye: fransızcası chevalier. süvari, sipahi demek.
evet, büyükten küçüğe doğru bu ünvanları sıraladıktan sonra geri kalanlara geldi sıra.
137) önce en çok kullanılanlarda...
(lord byron)
lord: ingilizce lord efendi, hakim, bey demek. eski ingilizcede hlāford/hlaefward hane reisi anlamında kullanılıyormuş. germencede ise hlaib ekmek demek. yine germencede ward- gözetme, temin etme anlamında. yani en eski anlamı 'ekmeği koruyan' demek. ingilizce loaf (ekmek), guard (gözeten). anglosaksonca inisyal /h/ ve hecesonu /f/ orta ingilizceden itibaren düşmüş. birleşik krallıkta soyluluk ya da üst mertebe ifade eden ve buna bağlı olarak da çeşitli kullanım şekilleri olan bir sözcükmüş.bu unvana sahip olmalarına rağmen herhangi bir soylulukla ilişkisi olmayan, unvanı yalnızca hürmeten almış kişiler de varmış.
(lady diana)
leydi: ingilizce lady, hanımefendi demek elbette. ama eski ingilizcesi hlaefdige. o da 'ekmek yoğuran' demekmiş. yine eski ingilizce hlāf ekmek, dig (hamur) yoğurmak anlamına geliyormuş.
sör: ingilizce beyefendi, şövalye ünvanına sahip kimse. eski fransızcası sieur. bey, efendi, senyör demek. latincesi senior yaşlı kimse anlamında. yüzyıl savaşlarından sonra ingilizcenin üçte biri fransızca kelimelerle dolmuş. o zamanlar ch'ye fransızlar da ç diye okurken, ingiliz nefretleri yüzünden ş diye okumaya başlamışlardır. dilde evrim işte.
elektör: almancası kurfürst. kutsal roma-germen imparatorluğunda imparator seçimine katılma hakkına sahip prens ya da piskoposlarmış. 1273'lerde ortaya çıkan ve 1356'daki altın ferman'la onaylanan elektörlük kurumu yedi elektörü içermekteymiş. trier, mainz ve köln başpiskoposları, saksonya dükü, ren palatin kontu, brandenburg markgrafı ve bohemya kralı. sonradan bunlara, 1623-1778 arasında bavyera, 1708'de hannover ve 1803'te hessen-kassel elektörlükleri eklenmiş. imparatorluğun 1806'da sona ermesiyle elektörlük kurumu da ortadan kalktı. bununla birlikte hessen-kassel elektörü 19. yüzyılın ikinci yarısına değin bu unvanı kullanmaya devam etmiş.
138) doğu avrupa'ya geçelim şimdi...
basileus: bizans imparatoru. bizans kodeksine göre tektir ve dünyadaki en yüksek unvanmış. istanbul'un latinler tarafından işgalinden sonra unvan evrensel gücünü yitirmiş.
reks: bizans kodeksinde kralın karşılığıymış.
çar: rusçası tsar imparator, kayzer demekmiş. rus hükümdarı 4. ivan'ın 1547'de benimsediği ünvandır. latincesi caesar'dır. adlandırmanın amacı, osmanlı sultanlarının kullandığı kayser-i rum ünvanına karşı varis olma iddiasına karşı koymak ve bizans tahtının mirasında hak iddia etmekmiş.
(çariçe 1. katerina)
çariçe: sırpça kralitsa modeline göre üretilmiş türkçe bir türevdir. imparatoriçenin karşılığıdır.
grandük: fransızca grand duc, büyük düka, anlamında. rusya'ya özgü bir soyluluk unvanıdır. rus romanları veya tarihe meraklılar bilir bu ünvanı. mesela grandük nikola.
(tepedelendi ali paşa - teselya derebeyi)
derebeyi: anadoluda 18. asırdan itibaren kendi başlarına buyruk olan ve hükümetin memuru iken zamanla bu bağları kopan nüfuz ve kudret sahibi kişiler hakkında kullanılan bir tâbirdir. hükûmet tarafından müsamaha gören fakat asayişi bozdukları zaman da üzerilerine kuvvet gönderilen derebeyleri zamanla güçlenip hanedanlık kurmuşlardır. 19. asrın başlarında ülkenin nüfuzu bunların eline geçmiş, hükümetin nüfuzu ise nerdeyse sıfıra düşmüştü. ikinci mahmut'un ciddi uğraşları sayesinde derebeylerin nüfuzu kırılmış ve ülkede merkezi idare yeniden tesis edilmiştir. avrupa'da ise herhangi bir soylu derebeyi olabilir. illa dük, kont olması gerekmiyor. şövalye bile olabilir.
(vlad voyvoda)
voyvoda: sırpçası voivoda. kumandan, bey, savaş beyi demek. sırp voino savaş, voda öncü, şef demekmiş.
tekfur: tekwür/tekür rum veya ermeni beyi. ermenice t'agawor > t'akavor t'agawor taç sahibi, hükümdar demekmiş. orta farsçada tāgāvar. tāg taç, āvar -li, sahip anlamındaymış. farsça tācāwar, taç sahibi, hükümdar.
(kayzer 1. wilhem)
sıra kayzer kelimesine geldi. almancası kaiser. imparator demek. latincesi caesar. eski doğu roma imparatorları için kayser/kaysar kullanılırken alman imparatoru için 1890'lardan itibaren /z/ ile kayzer tercih edilmiş. arapça ḳayṣār rum hükümdarı demekmiş. orta yunancası kaîsar. latince caesar imparatorluk sıfatlarından biri. ünvan julius caesar'a dayanıyor. latince caedere, caes- kesmek, biçmek demek. caesar, sezaryen yöntemiyle doğduğu için caesar (kesilmiş) lakabını almıştır.bizim sivas(caesar) ve kayseri(kayzer) illerinin adlarının temeli caesar'a dayanır.
kayser'den bahsetmişken augustus'tan bahsetmemek olmaz. kelime zamanla latincede majesteleri anlamını kazanmıştır. roma imparatoru caesar divi filius augustus'un onuruna, sonraki pek çok roma imparatoru, isimlerinin başına bunu bir unvan olarak eklediler. tıpkı julius caesar isminin 2.000 yıl boyunca kayser unvanına esin kaynağı olması gibi, augustus ismi de bir unvana dönüşmüştür. bu nedenle çoğu roma imparatorunun isminin önünde imperator caesar augustus tamlaması görülürmüş.
139) bizdeki ünvanlar
(padişah üçüncü selim)
padişah: farsçası pādişāh. hükümdar, iktidar sahibi demek. orta farsçası pātaχşāh. sasani hükümdarlarının sıfatıdır. eski farsçası pāti-χşāyath. eski fars hükümdarlarının sıfatıdır. eski farsçada pāti- bey, iktidar sahibi demek. hint avrupacada poti- güçlü, muktedir demek. imparator karşılığıdır.
(nadir şah)
şah: farsça şāh/şah. kral, hükümdar demek. muktedir olmak, gücü yetmek anlamında. kral karşığıdır.
sultan: arapça. iktidar, dünyevi kudret, hükümdarlık. aramcası şulṭānā. iktidar, hükümdarlık. arapça sözcük süryaniceden alıntıymış.
(şehzade mustafa - kanuni'nin büyük oğlu)
şehzade: şahzāda/şāhzāda. hükümdar/şahın oğlu, prens. şah zade.
vezir: arapçası wazīr. hükümdarın yardımcısı, danışman, bakan. orta farsçada vazīr yargıç, arabulucu demek. ilk kez 8. yy'da abbasilerin iranlı danışmanı ebu seleme tarafından kullanılmış.
(gazi osman paşa)
paşa: türkçe beşe erkek evlat, özellikle hükümdar veya soylu kişi oğlu, prens. farsça baçça çocuk, yavru. üst düzey saray görevlisi anlamı muhtemelen lala-i beşe (şehzade eğitmeni) unvanından türemiştir.
bey: baga- bey, efendi, reis, kral.eski türkçe soyluluk ifade eden sıfat ve rütbelerin pek çoğu irani dillerden alınmıştır.
ağa: moğolca büyük erkek kardeş.
(cengiz han)
han: eski türkçe χagan/kagan hükümdar.
kağan: ilk kez 4. yy'a ait çin kaynaklarında hsien-pi devletinin hükümdarlarının sıfatı olarak kaydedilmiştir daha sonra avar ve türk hükümdarlarının sıfatı olmuş.
hakan: türkçe xağan sözcüğünün farsça ve arapçada tercih edilen biçimidir.
efendi: yunanca bir sözcük. orta yunanca avthéntis, bey, sahip, mevla demekmiş. bizans'ta bir saygı unvanıymış. eski yunanca authéntēs ise reşit ve mümeyyiz kişi, vekil olmayan, asil anlamına geliyormuş. yine eski yunanca authéntō sorumluluk ve yetki sahibi olmakmış.kullanımda farsca aχūnd (hoca, molla, okumuş kişi) sözcüğü ile eşdeğer olması düşündürücüymiş. belki farsça sözcük rumca biçimle birleştirilmiştir.
çelebi: türkçe çeleb/çalap yüce kişi, tanrı demekmiş. aramca ṣlabā ise haç demekmiş. mecazen ikinci anlamı ise rab'mış. süryanice telaffuz 'tslab' şeklinde olup fonetik açıdan türkçe çeleb ile uyumludur. sözcüğün 11. yy'dan önce nasturi din adamları yoluyla orta asya'ya yayılmış olması muhtemelmiş.
hanım: çağatayca χanum. hükümdar eşi, kraliçe, prenses demek.
melik: arapça malik/malīk. kral, hükümdar. aramca malkā. ibranice melek, akadca.maliku.
(kuveyt emiri şeyh sabah el ahmet el cabir el sabah)
emir: arapça amīr. buyuran, komutan, bey, prens.
(abbas hilmi paşa - hidiv)
hidiv: farsça χidīw. hükümdar, padişah, vezir. hwar χwadēw hükümdar. eski devirde doğu iran'da harezm hükümdarlarının unvanı iken 1866'da (muhtemelen keçecizade fuad paşa tarafından) mısır yöneticilerinin sıfatı olarak yeniden ihya edilmiştir.
mihrace: farsça mihrāca. hint prenslerine verilen unvan. hindcesi maharāca. sansikritçesi maha büyük demek. hint avrupacası meg.
(raca)
raca: hintçe rācā kral demek. hint avrupaca reg. düz, doğru, hak demek.kralın karşılığı. aynı kökten latincesi rex, reg- (kral). ayrıca almanca reich krallık demek.
firavun: arapça firˁawn. eski mısır hükümdarı. ibranice/aram paraˀōh. mısırca parˀō "büyük hane", hanedan demek.
140) dini ünvanlardan bahsedelim...
(son halife abdulmecid efendi)
halife: arapçası χalīfa. ͭbirinin yerine geçen, halef demekmiş.
(papa II. urban)
papa: italyancası da papa. eski yunancası papâs, papad baba, peder, üst düzey din adamlarına hitap biçimi.
piskopos: yunancası episkópos. başrahip, bir kilise çevresinden sorumlu din adamı demek.eski yunanca episkópos gözeten, nezaret eden demek. ikinci anlamı başında durarak gözetmek, nezaret etmek.
metropolit: yunancası mitropolítis. ortodoks kilisesinde eyalet başkentinin piskoposu olan ve eyalet sinoduna başkanlık eden din adamı.
rahip: arapçası rāhib. hıristiyan din adamı, keşiş. arapça rahab korku, dehşet, saygı, hürmet demekmiş.
papaz: yunancası papás, papad. baba, muhterem kişi, din adamı demekmiş.
keşiş: arapçası kaşīş. hıristiyan rahibi. aramcası ḳşīşā. yaşlı kimse, şeyh demek. aramca ḳşş yaşlanma, yaşlı olma demekmiş.
(hayim nahum efendi - osmanlı devletinin son hahambaşısı)
haham: ibranicesi χākām. hakim, hikmet sahibi, bilge demekmiş. ibranice/aramca χkm bilme, bilge olma anlamına geliyormuş.
müftü: arapçası muftī. fetva veren demekmiş. arapça iftā fetva verme, hukuki görüş bildirme. fetva ile aynı kökten.
imam:arapçası imām. önde duran, önder, namazda öncülük eden arapça amm gitme, varma, önden gitme demekmiş.
molla: arapçası olan mawlā, mevla, veli, hoca demekmiş.
kadı: arapçası kadı. yargıç demekmiş.
141) bürokratik ünvanlara gelsin..
müdür: arapçası mudīr. çeviren demekmiş. yine arapça kökü olan idāra, ͭçevirme, döndürme demekmiş.
müşavir: arapçası muşāwir. müşavere eden, danışman demek.
müsteşar: arapçası mustaşār. istişare edilen kimse, danışman demekmiş.
vali: arapçası wālī. bakan, gözeten, yöneten, gözkulak olan, egemenlik yetkisini kullanan, idare eden demekmiş.
kaymakam: arapçası ḳāˀim maḳām. vekil, başka birinin yerinde duran kimse demekmiş.
Yorumlar
Yorum Gönder