deneme 166
"Sanayi devrimi etiketleri:
1700 yılında dünyanın tek büyük tekstil dokuma ihracatçısı Hindistan'dı.
ANCAK 1860 yılına gelindiğinde , Hintli dokumacılar İngiliz rekabetiyle boy ölçüşemez hale geldiler....
"Zorlaştırmayınız, kolaylaştırınız, buyuruluyor. Ne çok zorlaştırıyoruz. Bir başkasının sırtından yük almak varken ekliyoruz. Yolu engebeli yerden tarif ediyoruz. Tatlı dil varken zehri tercih ediyor, samimiyet varken mesafeler örüyoruz. Zahmet verince rahmet tecelli etmiyor..."
Öngörü karşısında saygı duruşu!
Demokraside iki şeyden sakınılmalıdır: Eşitsizlik, aşırı eşitlik. Eşitsizlik fikri, demokrasiyi aristokrasiye ya da tek kişinin hükümetine, aşırı eşitlik fikri ise tek kişinin istibdadına götürür"
"Varlığının sebebi olan halkın ihtiyaçlarına en uygun hükümet, tabiata en uygun olan hükümettir.
lex sempronia agraria
tiberius sempronius gracchus un roma reformu yasasıdır. içinde bir yerdeşöyle geçer; "..vahşi hayvanların bile sığındıkları bir in vardır, ama roma’yı korumak için canlarını verenlerin soludukları havadan başka hiçbir şeyleri yoktur.
İstanbul’da Vahdettin Köşkü’nden Türk Donanması’nı selamlayanlara…
Cumhuriyet kurulduğunda Vahdettin yoktu, Kurtuluş Savaşı’nda donanma yoktu,
Sevr’e göre İstanbul yoktu.
"Innâ lillâhi we innâ ileyhi raciun - Kuran'dan bir cümle, İslam'da bir dua Kuran'da bu ifade Bakara Suresi'nin 156. ayetinde geçmektedir. Bu cümle bir Müslüman tarafından kötü haber sırasında okunur - sevilen, açlık, mal kaybı, insanlar, meyveler. Vikipedi
Kullanıcılar bunları da sordu
Inna lillahi ve inne ileyhi raciun ne demek?
Müslümanlar ölüm, deprem, musibet, üzüntülü veya sıkıntılı bir haber aldıklarında “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” demeleri buyrulmuştur. Bu duanın Türkçe anlamı; “Onlar; başlarına bir musibet gelince, Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah'a aidiz ve şüphesiz O'na döneceğiz, derler.” Şeklindedir.
República de Panamá (İspanyolca)
Panama Cumhuriyeti
"Pro Mundi Beneficio"
"Dünyanın çıkarı için""
Antik Roma'nın patronaj düzenine geri döndük, filthy rich and the beggars, bir başka deyişle sadaka ekonomisi.
Ahmet, değer miydi 14-15 yaşındaki çocuklardan “ağbi çok iyi laf soktun” övgüsünü almak için bu kadar küçülmeye?
Sen hiçbir şeysin Ahmet!
Sen 1 saatliğine internet kesilse unutulacak insansın.
İnternet çağının küçük bir hatasısın.
Ahmet, sen küfüre bile değmezsin
kollu kumar makinesindeki gibi jetonu atıp kazanmayı beklersen öyle olur. anında mı olacaktı?
"“Ortamınızın kurbanı olmak zorunda değilsiniz. Mimarı da olabilirsiniz.”
Aslolan insandır, devlet degil, devlet sadece insanların oluşturdugu bir güvenlik sistemidir! Başka birşey değildir! Mal ve can güvenligi yoksa devlet zaten yok demektir! Afganistan örnegi ortada! Afgan devleti diye birşey yok artık zaten ordusu olmayan şeyin devleti nasıl olur?
Boğa boynuzlamaz insanı, insan çağırmazsa onu. Ve insandır kendi kanının kefili, boğadan da fazla.
Cinayete kurban giden kişi bileyler katilin bıçağını ve birlikte saplarlar ölümcül darbeyi. Soyulan kişi yönlendirir soyguncuyu ve birlikte işlerler soygunu.
Evet, insan çağırır kendi belasını ve sonra da unutup davetiyeyi nasıl, nerede, ne zaman hazırladığını, isyan eder yaşadıklarına. Ama zaman unutmaz; her mevsimde doğru yere ulaştırır o davetiyeleri; ve davet edilen kişileri de gönderir doğru adreslere.
Size söylüyorum; karşı gelmeyin hiçbir konuğa; sizi gereğinden fazla ziyaret ederken hiçe saydıklarını gururlarının hıncını sizden almasınlar diye. Ne olursa olsun tavır ve tutumları, konuksever olun onlara karşı; çünkü aslında borçlusunuz onlara. Ve canınızı sıkanlara daha da iyi davranın ki hem mutlu ayrılsınlar kapınızdan hem de gelirlerse bir daha, alacaklı olarak değil, dost olarak gelsinler kapınıza. Her konuğunuza, şeref konuğuymuş gibi davranın; böylece kazanabilirsiniz güvenlerini ve öğrenebilirsiniz gelmesinin altında yatan gizli teşvikleri. Talihsizliği, başınıza konan talih kuşu gibi kabul edin. Talihsizlik de doğru algılandığında, dönüşebilir talihe. Bir talih de kolayca dönüşür talihsizliğe.
Mikhail Naimy
Şeyh Mansur Türbesi - Kilis
Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde; şehrin Kıblesinde aydınlık bir kubbe içerisinde Şeyh Muhammed Simati isminde Hz. Peygamberin çeşnigirbaşısının yattığını, Hz. Peygamberin sofrasını döşediği için kendisine Simati denildiğini, her vakit tekkesine gelen fakirlerin ağırlandıklarını, Hz. Peygamberin ashabından olup Hz. Ebu-Bekir zamanında Şehid olduğu söyler. Hz.Peygamber’in çeşnigir başı olan bu zatın, Hz. Peygamber'in yanından gelen sahabelere hizmet ettiği ve gelen fakir insanlara da sofra açarak onların karnını doyurduğu söylenmektedir.
aiskhylos
eski yunan tiyatrosunda sahnede ikinci oyuncuyu kullanmayı ilk kez akıl eden yazar... ondan önce, 12 kişilik koro onünde, maskeli siyah ve mor giysili tek aktör oynardı...
milattan önce 500'lü yıllarda yaşamış, üzüm bahçelerinde çalışırken ilahi bir işaret ile kendini yazmaya adamış kişilik.
genç yaşında savaşlara katıldı. bu da onun yazılarını etkiledi doğal olarak. tregedyalarında savaşta gördüğü sahneleri anlatır.
o zamana kadar tek oyuncu ile gerçekleştirilen oyunların aksine ikinci oyuncuyu da katmayı akıl etmiştir eserlerine ve böylece dialog önem kazanmıştır. koronun önemini azaltmıştır. gereksiz kan gölü yerine ilginç maskeler ve kostümler kullanmayı tercih etmiştir.
ve en önemlilerinden birisi, o zaman yapılan yarışmalara üçlemeler ile katılma geleneğini başlatmıştır.
ilk büyük tragedya yazarıdır**.bütün tragedyalarında insanlar için tanrıların çizdiği alınyazısı dışında bir davranış ve son olmayacağı düşüncesini aktarmıştır.buna karşı çıkıp tanrılardan ateşi çalan prometheus cezasını çekmiştir.*
koro ile tek aktor arasında surup gıden oyuna ikinci aktoru katarak gercek tiyatroyu kurmu$tur.
kişileri karakter değil daha çok duyguların temsilcisi olan alegorik tiplerdir.
euripides ve sophocles'le birlikte tiyatro sanatının üç babasından biri kabul edilen antik yunanlı yazar
türkçe okunuşu ayy siki loss gibi olan yunanca kelime
efendim; kendisi i.ö. 525-456 yillari arasinda yasamis grek tragedya ozanidir.atina yakinlarinda bir yer olan eleusis te, soylu bir ailenin evladi olarak dogmustur. pers savaslarina katilmis ve hatta kendisinin yazdigi iddia edilen mezar yazitinda, kendisini marathon da savasmis olarak gostermistir. persler adli tragedyasinda salamis i betimleyisi de onun bu muharebeye katildigina taniklik etmektedir.
i. hieron un cagrisi uzerine bir cok defa syrakusa ya gitmis ve sicilya da gela kentinde hakkin rahmetine kavusmustur. hatta bir kartal onun kel basi uzerine bir kaplumbaga dusurdugu ve ölümüne neden oldugu da iddia edilir.
hayatinin bir doneminde eleusis mysterlerini * aciga cikarmakla suclanmis, fakat daha sonra aklanmistir.
tam bilinmeyen bir tarihte perikles onun khoregos u olmustur. (i.ö. 472 veya persler oyunu nu sahneye koydugundan sonra olabilir.) ölümünden kisa bir zaman sonra aiskhylos klasik bir yazar olarak onurlandirilmis ve oyunlariyla ilgili olarak kendisine özel ayricaliklar taninmistir. aiskhylos un kendisi gibi bir tragedya ozani olan euphorion adli bir oglu vardi.
ozan 90 kadar oyun yazmistir. satyrik dramlar bu sayiya dahildir. bu yunlardan yedisi bize ulasmistir. bunlar; supplices , persae , septem , prometheus vinctus ve ucleme ( agamemnon , khoephoroi ve eumenides) tir.
paianlar, elegialar ve epigramlar da yazmistir. gencliginde pratinas , phrynikhos ve atinali khoirilos a ve daha sonraki yasaminda sophokles re ciddi bir rakip olmustur. snob-shot a vurursak mevzuyu;
i.ö. 484 - ilk ödülünü almistir.
i.ö. 472 - persae la basari kazanmistir.
i.ö. 468 - sophokles karsisinda yenilgiye ugramis.
i.ö. 458 - oresteia ile son galibiyetini kazanmistir.
efendim; aiskhylos, genelde grek tragedyasinin gercek kurucusu olarak görülür. ikinci aktörü oyuna sokma suretiyle gercek diyalogu ve dramatik eylemi olanakli kilmistir. sophokles in , sahne dekorunu getirdigini iddia eden aristoteles in aksine, pek gosterisli ilkel aygitlarin aiskhylos tarafindan kullanildigi da iddia edilir. örnegin; prometheus da.. sahne giysisi kullanimini da gelistirmistir. oyunlari dram tekniginde hizli bir gelismeyi sergilemektedir; erken bir oyun olan supplices yalindir, eylemden yoksundur ve oyunda bireysel karakterler söz konusu degildir, hatta yoktur, diyebiliriz. oyunlarinda dini bir hava egemendir. geleneksel mitolojiyi, eurpidies yordaminda bu mitolojiyi elestirmeksizin kabul eder, fakat bunu ahlakla uzlastirmak ister. oyunlarinda önde gelen dusunceler arasinda tanrisal irade ve insan tutkulari yoluyla isleyen yazgi dusuncesi, hem sucun sonraki kusakta cezasini buldugu ve hem suc lekesinin kalitimla gectigi anlaminda sucun kalitsalligi dusuncesi bulunur. (karisik oldu biraz..) aiskhylos un baslica karakterleri karmasik olmayan, iyiden iyiye islenmemis bir bicimde cizilir; bunlara bir tek dusunce, öçalimi gibi bir dusunce (örnegin agamemnon'da klytaimnestra) egemendir, yönelimleri bu bir tek dusunceye gore olur.
eski yunan tragedya şairi. atina'nın yetiştirdiği üç büyük tragedya şairlerinden ilkidir. daha çok koroya ve durağan anlatıya dayanan bir sanat türünü, gelişkin bir tiyaroya bir gösteri sanatına dönüştürmüştür.
ailesine yönelik çok az bilgi vardır. babasının euphorion olduğu bilinmektedir.
"Tarihin En İlginç İttifakı: Fin Yahudilerinin Nazilerle Birlikte Sovyetler'e Karşı Savaşması
dünya siyasi tarihinde enteresan ittifaklar hep olmuştur. bunlardan biri de finlandiya yahudilerinin nazi ordusuyla birlikte sovyetlere karşı savaşmasıdır. alman ordusunun içinde yahudi askerler (alman vatandaşı) olmuştur ama başka ülke vatandaşı nadirdir.
ikinci dünya savaşı'nda finlandiya, hiçbir yahudinin toplama kamplarına gönderilmediği alman müttefiki bir ülkedir. naziler, baltık üzerinden sovyetler birliği'ne girebilmek için finlerin yardımına ihtiyaç duyuyordu. finlerin iki seçeneği vardı. ya almanya'nın yanında savaşmak ya da rusya tarafından tekrar işgal edilmek. ilkini seçtiler. nazilerin en güçlü devlet adamlarından heinrich himmler o dönem finli yetkililere, yahudileri sınır dışı etsinler diye baskı yapmak için finlandiya'ya dahi gitmiştir. ancak finliler, 'yahudi sorunu' olmadığını ve kimseyi sınır dışı etmeyeceklerini veya kamplara göndermeyeceklerini cevabını vermiştir.
sovyet cephesinde alman askerleri, yahudi askerlere karşı misafirperverdir. hatta yahudiler için özel bir dua çadırı kurmalarına izin verirler. ve yahudilerin ibadetlerinin hiçbirine karışmazlar.
finlandiya ordusu'nun yahudi askerleri ve ll. dünya savaşı sırasında cephe hattında kurdukları derme çatma sinagog:
fınlandiya'daki yahudilerin neredeyse tamamı rusların torunları olduğundan, rusya'dan nefret eden birçok finli tarafından ikinci sınıf olarak görünüyorlardı. finlandiya'ya sadakatları henüz test edilmemişti. vatandaşlıklarını, birçoğunun sovyet işgaline karşı savaşta öldüğü 1939-40 kış savaşı'nda savaşarak kazandılar. ancak ll. dünya savaşı'ndaki sovyet cephesi, küçük yahudi cemaatinin sadakatini gerçekten test etti. nazi birliklerinin yanında savaştılar ama kendilerini asla nazi müttefikleri olarak düşünmediler. sadece sınırın ötesindeki acımasız bir savaşta ortak bir düşmana karşı savaşıyorlardı. finlandiya'dan gelen 300 yahudi askerden 23'ü savaşta hayatını kaybetmiştir. hayatta kalan askerlerden 3 tanesi (biri kadın) kahramanlıklarından dolayı nazi demir haç madalyası ile ödüllendirilmek istenir ama bu askerler madalyaları kabul etmezler."
Dünyanın İlk Fitness Aletlerinin Mucidi Olan Doktor: Gustav Zander
1865 yılında, dünyanın ilk spor salonu diyebileceğimiz bir enstitü kuran doktor Gustav Zander'in hikayesi.
dr. gustav zander 1865 yılında, dünyanın ilk spor salonu diyebileceğimiz bir enstitü kurdu. bu enstitü, hastalarının egzersiz yaptığı 27 özel yapım makine ile donatılmıştı.
zander, bu makinelerinin doğum ya da ağır çalışma sonucu ortaya çıkan bir dizi fiziksel bozukluğu düzeltebileceğini ve fiziksel sağlığın anahtarının yorucu hareketler değil, "aşamalı efor" - güç oluşturmak için vücudun kaslarının kontrollü, sistematik bir şekilde çalıştırılması- olduğunu savunuyordu.
1864'te lisanslı bir hekim olduktan kısa bir süre sonra, stockholm'deki bir okulda öğrenciler için prototip terapi makineleri kurarak fikirlerini uygulamaya koydu.
makinelerinde, her bireyin gücüne göre direnci ayarlamak için çekilebilen ve hareket ettirilebilen ağırlıklar ve kollar vardı. başka bir ağırlık ve kol seti ise kullanıcının vücut ya da uzuv ağırlığını dengeliyordu. felçli ya da aşırı güçsüz olanlar için motorlu makineler, etkilenen kasların çalışmasını sağlıyordu.
deneklerinin güç ve sağlıklarında gözle görülür iyileşmeler olduğunu fark eden zander, makinelerini tanıtmak için stockholm'de bir mekanoterapi enstitüsü açtı. ilk başta tıp pratisyenleri yeni terapi iddialarına şüpheyle yaklaştı, ancak hastaların iyileştiğine dair kanıtlar arttıkça zander'in terapisi onaylandı ve londra'da ikinci bir enstitü açmasını sağladı.
zander'in makineleri 1876'da philadelphia'da düzenlenen, uluslararası bir sergi'de sansasyon yarattı ve kendisine en iyi mekanik tasarım ödülünü kazandırdı. 19'uncu yüzyılın ikinci yarısında sanayileşme, ofis çalışanlarının sayısında artışa neden oldu ve zander makinelerini, hızla yükselen bu iş koluna pazarlamaya başladı. amerikalılara, makinelerinin "hareketsiz bir yaşamın ve ofiste kapalı kalmanın yarattığı sağlık sorunlarına karşı bir önlem" sunduğunu açıkladı.
bu makineler, ülkenin dört bir yanındaki kaplıcalarda ve özel enstitülerde bulunabiliyordu. bu sağlık makinelerine erişim, bir kişinin rahat yaşam tarzını yansıtan bir statü işaretiydi.
zander'in 1920'deki ölümünden sonra, makineleri ve fizik tedaviye katkıları, bu radikal fikirler yeniden keşfedilene kadar unutulmuştu.
makinelerinin görsellerini görünce "devrim niteliğinde fikir" demek çok da yanlış olmaz...tek eksik tayt, şort vs.
İngilizce "sonu -off" ile biten kelimelerin Türkçe karşılıkları şunlardır:
1. Turn off - Kapatmak
2. Shut off - Kapatmak
3. Take off - Çıkarmak (giysi, ayakkabı vb.)
4. Pay off - Borcu kapatmak
5. Hand off - Devretmek, elden çıkarmak
6. Write off - Silmek, iptal etmek (örneğin borç)
7. Brush off - Kovmak, geri çevirmek
8. Show off - Gösteriş yapmak, hava atmak
9. Rip off - Kazıklamak, dolandırmak
10. Drive off - Sürmek, uzaklaşmak
"Balkan Paktı ve Balkan Antantı aynı şey mi?
Soğuk Savaş Dönemi'nin ürünü olarak ortaya çıkan 1953'ün Balkan Paktı, 1934 Balkan Paktı'na atfen İkinci Balkan Paktı ya da İkinci Balkan Antantı olarak da adlandırılmaktadır."
İkincisinde Romanya yok ilki Bulgaristana karşı kuruldu
Balkan Antanı; Yunanistan, Romanya, Türkiye ve Yugoslavya'nın Almanya ve İtalya destekli Bulgaristan tehditine karşı sınırlarını korumak ve Balkanlardaki karışıklığa bir son vermek adına 9 Şubat 1934'te imzaladıkları dostluk ve işbirliği antlaşmasıdır.
"Pars, leopar olarak da bilinir, kedigiller familyasından Panthera cinsinin 4 büyük kedi türünden biri. Önceleri parsın, aslan ve panterin melezi olduğu düşünülüyordu. Leopar ismi de Latince Leo ile panter manasında kullanılan Pard kelimelerinin birleştirilmesiyle oluşturulmuştur.
"iki ya da daha fazla dilin karışımından oluşmuş karma bir dilin çocukluktan itibaren ana dili olarak edinilen biçimidir. karma diller sömürgecilik zamanlarında sömürüye uğramış yerli dilleriyle sömürücü avrupa ülkelerinin dilleri arasındaki ilişkilerden doğmuştur. bugün bu creoller antiller,louisiane, guyane ,hint okyanusu adaları gibi bölgelerde sekiz milyon insanın konuştuğu gerçek ve yaşayan dillerdir. osmanlıca da yapma dillere örnek olabileceği gibi,türkçe-farsça-arapça karışımı olması bakımından karma dillere örnek verilebilir."
""Anadolu halkının bir ruhu vardı, nüfuz edemedin. Bir kafası vardı, aydınlatamadın. Bir vücudu vardı, besleyemedin. Üstünde yaşadığı bir toprak vardı, işletemedin.
Onu, hayvani duyguların, cehaletin ve yoksulluğun ve kıtlığın elinde bıraktın. O, katı toprakla kuru göğün arasında bir yabani ot gibi bitti. Şimdi elinde orak buraya hasada gelmişsin. Ne ektin ki, ne biçeceksin? Bu ısırganları, bu kuru dikenleri mi? Tabii ayaklarına batacak. İşte, her yanın yarılmış bir halde kanıyor ve sen, acıdan yüzünü buruşturuyorsun. Öfkeden yumruklarını sıkıyorsun.
Sana ıstırap veren bu şey, senin kendi eserindir, senin kendi eserindir."
O zamandan şimdinin planı kitap üzerinden yapılmış bile..!
Parti'nin iki hedefi, tüm yeryüzünü fethetmek ve her türlü bağımsız düşünme olasılığını tümden yok etmektir. O yüzden, Parti'nin çözmeye çalıştığı iki büyük sorun vardır. Bunlardan biri, bir insanın ne düşündüğünün kendisinden habersiz nasıl okunabileceği; öbürü de, yüz milyonlarca insanın önceden uyarılmadan birkaç saniye içinde nasıl öldürülebileceğidir. Bugün yapılmakta olan bilimsel araştırmaların konusu budur. Günümüzün bilimcisi, ya insanların yüz ifadelerinin, el kol hareketlerinin ve ses tonlarının anlamını kılı kırk yararcasına inceleyen ve uyuşturucuların, şok tedavisinin, hipnozun ve fiziksel işkencenin doğruyu
söyletme etkilerini sınayan bir psikologla sorgulamacının bir karışımıdır ya da uzmanlık alanının yalnızca insanların canını almayla ilgili dallarıyla uğraşan bir kimyacı, fizikçi ya da biyolog. Uzmanlardan oluşan ekipler, Barış
Bakanlığı'nın koskocaman laboratuvarlarında ve Brezilya ormanları, Avustralya çölleri ya da Antarktika'nın yitik adalarındaki gizli deney istasyonlarında, bıkıp usanmadan çalışmaktadır.Bazıları geleceğin savaşlarının lojistiğini planlamakta; bazıları her geçen gün daha büyük tepkili bombalar, gittikçe daha güçlü patlayıcılar ve gittikçe daha delinmez zırhlı levhalar geliştirmekte; bazıları koca
kıtaların tekmil bitki örtüsünü yok edebilecek miktarlarda yeni ve daha ölümcül gazların, çözünür zehirlerin ya da her türlü antikora karşı bağışıklık kazanmış hastalık mikroplarının nasıl üretilebileceğini araştırmakta; bazıları suyun altında ilerleyen bir denizaltı gibi toprağın altında gidebilecek bir araç ya da bir yelkenli gibi hiçbir üsse bağımlı olmadan uçabilecek bir uçak üretmek için uğraşmakta; bazıları güneş ışınlarını uzayda binlerce kilometre uzaklıkta asılı duran merceklerde odaklandırmak ya da yeryüzünün merkezindeki ısıyı çekip sızdırarak yapay depremler ve deprem dalgaları oluşturmak gibi daha da
uzak olasılıkları mümkün kılmaya çalışmaktadırlar.
1984
George Orwell
< Japonca | Günlük konuşmalar
こんにちは!
Kon'nichiwa!
(Konniçiva!)
Merhaba! / İyi günler!
おはようございます。
Ohayou gozaimasu!
(Ohayoo gozaymas!)
Günaydın!(resmi)
ohayou günaydın (sokak konuşması)
今晩は。
Konban wa!
(Konban va!)
İyi akşamlar!
おやすみなさい。
Oyasumi nasai!
(Oyasumi nasay!)
İyi geceler!
ひさしぶりですね
(Hisashiburi desu ne?)
(Hisaşiburi des ne?)
Ne zamandır görüşmedik, değil mi?
ご機嫌いかがですか?, おげんきですか?
Gokigen ikaga desu ka?, Ogenki desu ka?
(Gokigen ikaga des ka?, Ogenki des ka?)
Nasılsınız?, İyi misiniz?
おかげさまで / げんきです 有難う。
Okagesama de. / Genki desu, arigatou.
(Okagesama de. / Genki des, arigato.)
İyiyim, teşekkür ederim.
とてもげんきです。
Totemo genki desu.
(Totemo genki des.)
Çok iyiyim.
どうげんき?
(Doo, genki?)
Ne var, ne yok?
まあまあです。
(Maa maa desu.)
Eh, şöyle böyle.
ありがとう相変わらずです。
Arigatoo, aikawarazu desu.
(Arigatoo, aykavarazı des.)
Teşekkürler, her zamanki gibi. / Bildiğin gibi.
わるくはありません。
Waruku wa arimasen.
(Varıkı va arimasen.)
Fena değilim.
そんなによくありません。
Sonnani yoku arimasen.
(Sonnani yoku arimasen.)
Pek iyi değilim.
少し疲れて居ます。
Sukoshi tsukarete imasu.
(Sukoşi tsukarete imas.)
Biraz yorgunum.
私は病気です。
Watashi wa byooki desu.
(Vataşi va byooki des.)
Hastayım.
Büyük bir hayali yok etmek istiyorsanız onu küçük birine anlatın.
Akıcı konuşmak için, çenenizi tam açıp yüksek sesli biçimde 3 dakika kitap okuyun. Bu egzersizi her gün yapın. Etkisini kısa sürede göreceksiniz.
İnsanın vakitsizce ve gereksiz konuşmamayı öğrenmesi lazım. Defalarca tecrübe etmişimdir, ne zaman bir şeyi yapacağımı yahut yapmak istediğimi öncesinden söylemişsem o şeyi yapmak yahut söylediğim zamanda bitirip tamamlamak nasip olmadı. Önce yapıp sonra söylemeyi becermek lazım.
Yorumlar
Yorum Gönder