deneme 177
Yunus Emre'nin alevi mi Şafii mi olduğunu kimse bilmez Mevlana'nın dinini cinsini kimse bilmez bunlar tüm insanlığa kucak açmıştır
""Pazarlıkta uzman kişiler her zaman dinler, konuşmaz. Sürekli konuşanların pazarlık yetenekleri gelişmemiştir. Gerçek bir pazarlık uzmanı dinler; kılıcını savurduğu anda karşısındakinin işini bitirmesi kesin gibidir.”"
"Kaydi para, ya da bir diğer ifadeyle mevduat parası, temel olarak bankalar tarafından yaratılan paraya denmektedir. Bankalar ve finansal kuruluşlar nezdinde üzerine çek yazılabilen vadesiz mevduat olarak tanımlanabilir."
Kaydi para vatandaşların elinde bulunan paraları bankacılık sistemine koyması ve paranın burada kayıt altına alınması anlamına gelmektedir.
Meğer okçulukta durum öyle değilmiş. Mete her gün saatlerce ok attığını, bir gün bile antrenman yapmadığında birkaç hafta geriye gittiğini söyledi. Olimpiyatlara çalışırken günde ortalama 600 ok atıyormuş. Dinlenme günlerinde ise bu sayı 400 civarına düşüyormuş.
Yani okçulukta “Ben bu olayı bitirdim” gibi bir durum olmuyormuş. Bir gün bile çalışmazsanız kaslar bunu affetmiyor ve sizi geriye atıyormuş.
Şahsen ben üniversiteden mezun olduğumda sahip olduğum bilgileri hâlâ hatırlıyorum. Kendimi geliştirmek için çalışmasam en fazla yerimde sayarım, geriye falan gitmem diye düşünüyorum.
Bu durumda ya Mete’nin kas hafızasında bir sıkıntı var, ya da benim zihniyetimde :)
"Immanuel Kant'ın 1784'te Aydınlanma Nedir? Sorusuna Yanıt başlığını taşı- yan makalesinde yer alan “Sapere aude! Aklını kendin kullanma cesaretini gös- ter!” cümlesi, Aydınlanma döneminin parolası olmuştur"
Fikir düşünce özgürlüğü hürriyeti
KENEVİR HAKKINDA
1. Bir hektar kenevir; 25 hektar orman kadar oksijen salgılamaktadır.
2. Bir hektar kenevirden hem kağıt hem de 4 hektar tahta elde edilebilir.
3. Kenevir 8 kez kağıda dönüşebilirken, ahşap 3 kez kağıda dönüşebilir. Kenevir kağıdı en iyi ve en güçlü kağıttır.
4. Kenevir 4 ayda büyür; ağaç ise 20-50 yıl içinde büyümektedir.
5. Kenevir çiçeği gerçek bir radyasyon kapanıdır. Kenevir tarlaları havayı temizler.
6. Kenevir dünyanın herhangi bir yerinde yetişebilir, çok az suya ihtiyacı vardır. Kenevir kendini böceklerden koruyabileceği için böcek ilacına ihtiyacı yoktur.
7. Kenevir tekstil ürünü olarak değerlendirildiğinde özellikleri keten ürünlerden bile üstündür.
8. Kenevir; ip, bağcık, çanta, ayakkabı, başlık yapmak için ideal bir bitkidir.
9. Esrar üretildiği için pekçok ülkede yasaklanmıştır. Ama teknik olarak kenevir uyuşturucudan arınmıştır.
10- Kenevir tohumlarının protein değeri çok yüksektir ve içerdiği iki yağ asidi artık doğada başka bir yerde bulunmamaktadır.
11. Kenevir üretmek soyadan çok daha ucuzdur.
12. Kenevir ile beslenen hayvanların hormon desteğine ihtiyacı yoktur.
13. Tüm plastik ürünler kenevirden yapılabilir ve kenevir doğa dostudur. Doğada tamamen çözünebilir.
14. Eğer arabanın gövdesi; kenevir bazlı kompozit malzemeden yapılmışsa 10 kat daha güçlü olacaktır.
15. Kenevir; binaların yalıtımını yapmak için de kullanılabilir, dayanıklı, ucuz ve esnektir.
16. Kenevirden yapılan sabun ve kozmetikler suyu kirletmez, bu yüzden tamamen çevre dostudur.
Her düşüncenizin, herkesin görebileceği şekilde yayıldığını düşünün semaya.Çünkü gerçekten böyledir.
Tüm dünyanın, her söylediğinizi duyabileceğini düşünerek konuşun. Çünkü gerçekten duyarlar.
Her yaptığınız, dönüp dolaşıp sizi bulacakmış gibi hareket edin. Çünkü gerçekten bulur.
Dileğiniz, aslında sizmişsiniz gibi dileyin. Çünkü gerçekten sizsiniz.
Tanrı’nın yaşamını sürdürmesi için size ihtiyacı varmış gibi yaşayın. Çünkü gerçekten de ihtiyacı var.
Bir kadının aşkıyla tutsak olmuş bir adam ve bir adamın aşkıyla tutsak olmuş bir kadın,eşdeğerde mahrum kalır özgürlüğün tacından.Ama sevgiyle bütünleşen kadın ve erkek,ödülün gerçek sahibidir
Bir şeyi birini severken , aslında kendinizdir sevdiğiniz ..
Aynı şekilde nefret ederken birinden yada birşeyden yine nefret ediyorsunuzdur kendinizden ..
Sevgi, Tanrı'nın yasasıdır. Sevgiyi öğrenebilesiniz diye yaşarsınız. Yaşamayı öğrenebilesiniz diye seversiniz. İnsanın öğrenmesi gereken başka ders yoktur.
Boşa dua ediyorsunuz, dualarınızda kendinizden başkasına hitap ettiğinizde.
Çünkü sizdedir çekim gücü, itme gücünün de olduğu gibi. Ve sizsinizdir çektiğiniz şeyler, ittiklerinizin de siz olduğu gibi. Bir şey alabilmek için, onu verebilmelisiniz de. Açlığın olduğu yerdedir yemek. Yemeğin olduğu yerde olmalıdır açlık da. Açlığın ıstırabıyla sarsılmış olmak, doymanın verdiği mutluluğu yaşayabilmektir.
Şımarmamış insan için, yılan sokması bile sevgi dolu bir öpücüktür aslında. Ama şımarana, yılan sokması gibi gelir sevgi dolu bir öpücük.
İnsan, tutunduğu her şeyin tuzağındadır.
Hizmetkârın başını eğmesine izin vermeyin. Efendinin başını kaldırmasına da.
Sevgi bir erdem değildir. Sevgi bir ihtiyaçtır; ekmek ve su gibi; ışık ve hava gibi.
Sevgi için ödül beklemeyin. Sevgi yeterli bir ödüldür.(...) Nefretin, yeterli bir ceza olduğu gibi...
Amerika Birleşik Devletleri'nin Sloganı "In God We Trust"ın Hikayesi
In God We Trust (Tanrı'ya güveniriz), yalnızca paraların üzerinde yazan öylesine bir söz değil, ABD'nin resmi sloganı.
"in god we trust", sanılanın aksine abd'de sadece paraların üstünde bulunan öylesine bir cümle değil; birleşik devletler'in adına gayet yasası falan olan, resmî ulusal mottosudur. ve şaşırtıcı olmayacak bir şekilde soğuk savaş döneminden yadigardır.
söz konusu cümle, ilk kez 1864 yılında 2 centliklerin üstüne konmuş, takip eden yıllarda benzer birçok madeni paraya daha yerleştirilmiş.
1864'te çıkan 2 cent
olayın çıkış noktası da tamamen gelişigüzel; dönemin maliye bakanı salmon portland chase amca, dindar biri olmasından mütevellit her pazar ayinlerini izlediği bir kilise papazının paraların üstüne bu ibarenin koyulmasının dinen zorunlu olduğunu söylemesi üzerine koydurmuş. takip eden yılda dolaşımda olan paralarda bu ibarenin olmasına 'izin veren' bir yasa çıkarılmış hemen. sonra bu cümle, 1883 yılında 5 centliklerden kalkmış, 1938'e kadar bir daha görülmemiş. sadece arada 1908'de basılan bazı altın paralarda görülmüş. sebebi de 1908'de belli madeni paralara bu ibarenin konulmasını 'zorunlu tutan' bir yasanın çıkarılması.

Salmon P. Chase

işbu cümle, en sonunda 30 temmuz 1956 günü başkan eisenhower'ın imzaladığı yasa tasarısıyla ülkenin ulusal mottosu kabul edilmiş ve takip eden yılda kongre, dolaşımda olan tüm madenî ve kağıt (bkz: bill) amerikan paralarına basılmasını zorunlu hale getirmiş. kongre kararın gerekçesini 'özgürlüğe saldıran ve onu yok etmeyi amaçlayan emperyalist ve materyalist komünizme karşı soğuk savaş mücadelesinin verildiği bu meşum günlerde abd'nin tanrı'ya inanmaya devam ettikçe payidar kalacak bir ülke olduğu gerçeğini tüm ulusa tekrar hatırlatarak bir nevi ilahi önlem almak'* olarak açıklamış. üstünde 'in god we trust' ibaresi olmayan dolaşımdaki son kağıt para ise 1966'ya kadar tedavülde kalmış.
dindar amerikan halkının çoğunluğunun kısa zamanda bu mottoyu kanıksayan ve koruyan bir tutum izlemesine karşın ilerleyen yıllarda uygulamaya karşı tonlarca muhalefet gelişmiş. çok var ama en dikkate değerleri arasında başkan theodore roosevelt'in tanrı'nın adının para üstünde olmasının tanrı'ya saygısızlık (bkz: sacrilege) olacağı üzerinden geliştirdiği muhalefet ile ateist grupların 19 yy.'ın sonlarında abd'de kadın hakları üzerine çalışmalar yapmış ünlü amerikalı feminist aktivist susan b. anthony anısına basılan paralarda ateist olan anthony'nin kabartması ile 'in god we trust' ibaresinin yan yana durmasına ettikleri muhalefeti sayabilirim.
"Eskiden buranın bir yönetim merkezi olduğu tahmin ediliyordu ama son yıllarda yaptığımız kazı çalışmaları Oylum Höyük'ün bir yönetim merkezi olduğuna şüphe bırakmadı. Önceki yıllarda çıkartılan özellikle çivi yazılı 3 belge ve Hitit dönemine ait yönetici mührü, buranın bir yönetim merkezi olduğunu açıkça ortaya koydu. Bunun dışında Orta Tunç Çağ yani günümüzden yaklaşık 3 bin 900-3 bin 800 öncesine tarihlenen büyük bir anıtsal yapı ortaya çıkardık. Bu büyük bir saray yapısı. Henüz bir bölümünü açığa çıkarttığımız bu yapı yine Oylum Höyük'ün önemini ortaya koymakta."
Höyüğün bereketli bir coğrafyada yer aldığını anlatan Engin, kazı çalışmalarının özellikle Demir ve Tunç çağları tabakalarını araştırmaya yönelik devam ettiğini aktardı.
"Orta Tunç Çağı sarayı dışında Genç Tunç Çağı'na tarihlenen ve Hitit İmparatorluk çağıyla çağdaş büyük anıtsal bir yapı ortaya çıktı. Bu yapının şimdi avlu kısmını kazıyoruz. Bu yapıda ele geçen özellikle biri Karkamış Kralı İni-Teşup'a ait olan çeşitli Hitit mühür ve mühür baskıları Oylum Höyük'ün Hititler döneminde de önemli bir yönetim merkezi ve askeri üs olduğunu gösteriyor."
"İslâm tıbbı, 8. yüzyılın ortasından itibaren bütün geçmişin mirasçısı olur. Üçüncü yüzyılın sonunda Hint, İran ve Mısır’ın hekimleri Cündişapur’da toplanır. Mezopotamya’daki Urfa mektebi kapandığında, 489’dan sonra tabiplere orada kucak açılır. Atina okulunun son bilgin ve filozofları da, 529’da İmparator Jüstinyen tarafından kovulduklarında oraya sığınırlar. Hint tıbbı oraya 6. yüzyılda sokulur. Cündişapur ve İskenderiye ile birlikte İslâm, tıbbın iki ana merkezini sinesinde toplar.
"Gafil gezme şaşkın bir gün ölürsün
Dünya kadar malın olsa ne fayda.."
Demiş Kul Himmet..
Ve büyük ozan Ali Ekber Çiçek o kadar güzel okur ki bu türküyü..
Her kurumda etik değerlere uymayan memurlar olabilir. Birkaç örnekle tüm kurumun personelini aynı kefeye koymak hoş olmamış. Kaçakcının hırsızın hiç mi suçu yok?
Çin'de İcat Edilen Dünya Tarihinin İlk Ateşli Silahı: Huochong
Tarihte kullanılmış ilk ateşli silah için 9. yüzyıla gidiyoruz. İlk ateşli silah ne zaman, kim tarafından icat edildi?
huochong, barutun kullanımının keşfinden sonra ortaya çıkan ateşli bir silah türüdür. çin'de yaklaşık 9. yüzyılda geliştirilmiştir ve kelime anlamı olarak "ateşli ok" veya "ateşli ok fırlatan silah" anlamına gelmektedir.
erken tasarımlarda, huochong, barutlu patlayıcı madde kullanılarak oluşturulmuş bir tür oktu. barut yatağına yerleştirilmiş bir fitil ateşlenerek, barutun yanıcı gazı serbest bırakılarak ok ateşleniyordu. daha sonraki tasarımlarda, barutun yanıcı gazı, silindir şeklindeki bir hazne içinde tutuldu ve bir çekiç vasıtasıyla hazneye bastırıldığında, gaz serbest bırakılarak mermi ateşleniyordu. bu tasarım, daha sonra mızrak benzeri bir silah olan "pen huo chong" da kullanıldı.
tarihteki ilk ateşli silahlar arasında bir ilk olarak gösterilen huochong, barutun kullanımının erken bir örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. bu silah, çin'de savaş aracı olarak kullanıldıktan sonra zamanla geliştirilerek, daha sofistike ateşli silahların temelini oluşturmuştur. kullanıldığı dönem açısından inceleyecek olursak huochong'un ateşlediği mermi veya okların çeşitleri o dönemdeki teknolojiye göre sınırlıydı ve daha sonraki ateşli silah tasarımları ile karşılaştırıldığında oldukça basit kalmaktaydı.
fakat her ne kadar ilkel bir saldırı aleti olarak karşımıza çıksa da ateşli silahların tarihi ve teknolojik gelişiminde önemli bir rol oynayan en erken örneklerinden biri olması sebebiyle günümüz modern ateşli silahlarının kökenini oluşturmuş ve bu alanda ciddi bir ışık olmuştur.
"HÜRRİYETE DOĞRU Orhan Veli
Gün doğmadan,
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
İçinde bir iş görmenin saadeti,
Gideceksin;
Gideceksin ırıpların çalkantısında.
Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı;
Sevineceksin.
Ağları silkeledikçe
Deniz gelecek eline pul pul;
Ruhları sustuğu vakit martıların,
Kayalıklardaki mezarlarında,
Birden,
Bir kıyamettir kopacak ufuklarda.
Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin;
Bayramlar seyranlar mı dersin, şenlikler cümbüşler mi?
Gelin alayları, teller, duvaklar, donanmalar mı?
Heeeey!
Ne duruyorsun be, at kendini denize;
Geride bekliyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere."
Taşla heykelle vakit kaybetmeyip Henüz Yürmeyi öğrenmemiş çocuklarına at üstünde ok atmayı öğreten sağdakiler, o şaşalı yapılara da çöktüler, hazinelerini yağmalayıp kızlarını cariye de ettiler.
Kıyası yapacaksan böyle yap.
Oğlum sen onda takılı kalmışsın diye dalga geçtiğimiz arkadaşımız, sigarasını çekerken, takılmak değilde tutunmak diyelim dedi……….AĞLAYACAĞIM LAAN
A dam in Ukraine collapses. The dam is in an area which Russia controls.
Ukrayna'da bir baraj çöktü. Baraj, Rusya'nın kontrolünde olan bir bölgede bulunuyor.
İsyancının mezhebi meşrebi olmaz! İsyan bastırılır. Dünyayı okutmaktan uzak ahmak şark gevezeleri kendilerini “aydın” diye tanımlıyor. Osmanlı Devletinde 90 civarında büyük isyan oldu. Bunlardan sadece 13 kadarı Safevi vs şia destekliydi. Devlet kendisine yönelik isyanı bastırır. İsyan etmeden önce aynı halk yine alevi idi. Bir sabah Devlet; “şunları öldürelim” mi dedi. Ebussuud Efendi müthiş bir hukukçudur Allah rahmet eylesin. Adamlar Dev gibi devlet kurmuş 600 yol yaşatmış. Yemek yerken ağzıyla burnunu karıştıran adamlar oturmuş ahkam kesiyor.
"Siyam ikizleri oruç tutabilir mi?
İkizlerden biri niyet ederek oruç tutarsa diğerinin yemesi içmesi, doygunluk hissetse de onun orucunu bozmaz. Oruç doygunluk hissetmekle değil, yeme, içme ve cinsel ilişki… ile bozulur. Bu durumda yiyen ve içen oruç tutmamış olur, niyet edip de yiyip içmeyen oruç tuutmuş olur"
Erdoğan sistemi öyle bir bozdu ki, kendi bozduğunu biraz tamir edince muhalifler bile rıza gösteriyor. Öyle sinirli baktı ki, biraz gülünce herkes yumuşuyor. Öyle amansız kutuplaştırdı ki, biraz birlik mesajı verince herkes koşuyor. Hegemonya böyle kurulur tebrik ederim.
Muhaliflerin bir kısmı itiraf etmese de, M. Şimşek geldi diye mutlu çünkü belki biraz normalleşme olur diyorlar. Muhaliflerin bir kısmı kafasının okşanmasını bekleyen sevgi açı köpek yavrusu gibi, etrafımda gözleyebiliyorum. Herkesi köleleştirdi, köpekleştirdi.
Benim hiçbir duygum kalmadı. Bakanların kim olduğuyla ilgilenmiyorum bile. Bir de biraz da siyasal islamı tanıyorum. İçlerinde bulundum. Özeti ahlak içermeyen din anlayışı
Türkiyedeki resmi ideoloji iç düşmansız hayatta kalamaz
Bu bir ara gayrimüslimler oldu sonra Kürtler şimdi fetullahçılar ve Suriyeliler
Aslan ava çıktığında boş dönmez.
ey ulan İstanbul.. ne diyim ben sana ? muhteşemsin lan. yaşamak için bundan âla bi yer var mı be ? hatta ölmek için ? ( Kurtlar vadisi / Çakır )
Konstantinopolis'in 1204'teki Haçlı istilası, Dördüncü Haçlı Seferi olarak bilinen bir olaydır. Bu sefer, aslında Kudüs'ü kurtarmak ve Müslümanlara karşı savaşmak amacıyla düzenlenmiş olan Haçlı Seferleri'nin bir parçasıydı. Ancak Haçlılar, Nisan 1204'te Konstantinopolis'i işgal ederek Bizans İmparatorluğu'nun çökmesine yol açtılar.
Haçlı Seferi öncesinde, 1202 yazında yeni bir sefer için hazırlıklar yapıldı. Ancak Haçlılar yeterli paraya sahip olmadıklarında, Venedik lideri Enrico Dandolo onları Zara'ya gönderdi. Haçlılar, kışı Zara'da geçirdikten sonra Bizanslı prens Alexios Angelos'un yardım teklifini aldılar. Alexios, tahtı geri kazanmak için Haçlılardan yardım istedi ve onlara yüklü miktarda para teklif etti.
Haçlılar, Konstantinopolis'e ulaşmak için 1203 Haziran'ında yola çıktılar. İlk olarak Galata'yı işgal ettiler ve Haliç'e ulaşımı sağlayan zinciri kestiler. Haçlı ordusu, kenti Haliç kenarındaki deniz surlarından geçerek ele geçirdi. Büyük bir yangın sonucunda kentin savunması çöktü ve 17 Temmuz 1203'te Konstantinopolis Latinler'e teslim oldu.
İşgal sırasında Latinler, kenti 3 gün 3 gece boyunca yağmaladı ve birçok insanı öldürdü. Kiliseler işgal edildi, kadınlara tecavüz edildi ve tarihi yapılar yakılıp yıkıldı. İşgali gözlemleyen tarihçi Niketas Choniates, Latinlerin vahşetini anlatırken, daha önce kenti kuşatan Arapların bile daha nazik olduğunu ifade etti.
Haçlı istilası sonucunda Konstantinopolis'te Latin İmparatorluğu kuruldu. Bu olay, Bizans İmparatorluğu'nun parçalanmasına ve Latinlerin kenti yağmalamasına yol açtı. İstanbul, 1261 yılında Bizanslılar tarafından geri alındı ve Bizans İmparatorluğu tekrar kuruldu. Ancak 1204'teki Haçlı istilası, Konstantinopolis'in tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kalmıştır.
Dördüncü Haçlı Seferi, aslında Kudüs'ü kurtarmak ve Müslümanlara karşı savaşmak amacıyla düzenlenen Haçlı Seferleri'nin bir parçası olarak başlamıştı. Ancak sefer sırasında Haçlılar, maddi sıkıntılar ve Bizanslı prens Alexios Angelos'un yardım teklifiyle Konstantinopolis'e yönlendirildiler.
Haçlılar, Konstantinopolis'i ele geçirerek şehri yağmaladılar ve Bizans İmparatorluğu'nun çökmesine yol açtılar. Latin İmparatorluğu adı altında yeni bir yönetim kuruldu. Bu istila, şehirde büyük bir tahribata ve Bizans kültürel mirasının kaybına neden oldu. Aynı zamanda, Bizans İmparatorluğu'nun parçalanmasına ve Latinlerin kontrolü altında bir döneme girmesine sebep oldu.
Ancak bu durum uzun süreli bir işgal olmadı. Bizanslılar, 1261 yılında Konstantinopolis'i geri alarak Bizans İmparatorluğu'nu yeniden kurmayı başardılar. Ancak 1204'teki Haçlı istilası, Bizans İmparatorluğu tarihinde önemli bir olay olarak kalır ve şehrin tarihinde derin izler bırakan bir dönüm noktası olarak kabul edilir.
Çok da şikayetçi olmayalım.
Geçmişin birkaç yüzyılını...
yirmi yılda yaşadık.
Belgesel değil, bizzat içinde olarak!
"Yetinmek demektir. İktifa kelimesiyle örnek cümle: Baharın yalnız çemeniyle, gülüyle, lâlesiyle iktifâ etmeyeceğim."
Neden yenildiğini bilmemek!
Daha büyük bir yenilgi...
Bir aslanı gün boyu takip etseydiniz ve aslanın yaşamak için verdiği mücadeleye tanık olsaydınız, günün sonunda bu aslanın bir ceylan yakalayıp yemesi sizi mutlu ederdi. Aynı hikayeyi ceylanı takip ederek başlasaydınız ve ceylanın yaşamak için verdiği mücadeleye tanık olsaydınız, günün sonunda bu ceylanın bir aslan tarafından yenmesi sizde bir öfke uyandırırdı. Yani başlangıç noktasını farklı seçersen aynı olay kişide iki farklı yargı oluşturabilir. Bu yüzden kişinin içindeki adalet duygusu, hangi hikayeyi ne kadar süreyle takip ettiğine bağlıdır.
Gelecek dediğimiz şey, geçmişin ileri bir zamanda tekrar yaşanmasıdır.
Ne zaman ki insanlar,
Tekerlekten hızlı dönmeye başladı;
İşte o gün dünyanın tadı kaçtı...
Pirates of the Caribbean
Karayip korsanları
Carpe diem
Seize the day
Anın tadını çıkar
Ömer için yaşam çok farklıydı, ilmin zevkine ve zevkin ilmine varmaktı.
Doğru yerde durmaya çalışırken temsilsizliğinden ötürü mecbur kalıp duran bir "beyaz Türkler" kalabalığı var karşımızda. Bu kalabalığı cemiyete dönüştürmek - işte bütün mesele.
Antik felsefede ve Orta Çağ Avrupasında, toprak, su, hava ve ateş olan evrendeki dört elementin insan ruhuna ve düşünce biçimine etki ettiğine inanılıyordu.
"İslamiyet güneştir biz onun kıvılcımı,
Yenmeden kına sokmam, çekersem kılıcımı!
Git söyle Kayser'ine: ufukların süsüyüz;
Baykuştan pervâmız yok, biz şahinler sürüsüyüz."
Ancak intihal yüksek çıkmasın diye cümle yapılarını değiştirmek lazım. Yani marketten üç kilo meyve aldım yerine markete gidip market uğrayıp sevdiğim meyvelerden 1 kilo muz 2 kilo elma alıp eve döndüm gibi cümle yapısını değiştirirseniz sorun olmaz
Arif Nihat Asya dostum:
"Gönül vermişler aya
Hükmetmişler toprağa, suya
Tanrıyla akrabalıkları
Yakındanmış."
"Reconquista, Endülüs döneminde İber Yarımadasındaki Hristiyanların, yarımadadaki Müslümanların varlıklarını ortadan kaldırma amaçları ve çabalarına verilen addır. 1492 yılında son Endülüs devletinin yıkılmasıyla başarıya ulaşan Reconquista, İspanyolcada "Yeniden fetih" anlamına gelir."
Fareler 24 saat aç kaldıklarında kış uykusu tipinde bir uykuya dalarak vücut ısısını düşürüp, metabolizmayı yavaşlatıyorlar. Hipotalamus'unda bulunan Q Nöronu uyarıldığında süre 48 saate çıkabiliyor
Beynimizi çözünce uzak yolculuklar çok kolaylaşacak.
Yorumlar
Yorum Gönder