Deneme 195
Türkiye’de adalet , adalete ihtiyacı olanlar için önemlidir. Yoksa adalet kimsenin sikinde değildir. - Feyzullah TURGUD
Acı ile baş etmenin en iyi yolu
Mizah benim için, kontrollü bir kaçış yolu, bir ağrı kesici, dayanılmaz olana bir meydan okuma, sol gösterip sağ vurma, iki tarafı keskin bir bıçak, bir deterjandı.
Alman bir baba ve Rus bir annenin çocuğu olan “Madame Blavatsky” Nazi ideolojisinin temelini oluşturan kitabı The Secret Doctrine’i (1888) bu seyahatinin sonunda yazar.
Sonuçta Svastika, tarihte bilinen en eski semboldür. Nazilerin sembolü benimsemesinden 30-40 yıl öncesine kadar, tüm dünyada Svastika'nın iyi şansı temsil ettiği düşünülüyordu. Hatta 1911’de şanslı bir şekilde altın bulunmasının ardında Ontario’daki bir kasabaya Swastika adı verilmişti.
Sembolü Almanlarla tanıştıran gene Madame Blavatsky olue. Almanya’da “Theosophical Society” derneği tarafından hazırlanan haftalık derginin adı “Swastika” dır.
Ermeni gazeteci Daud Kheriyan, ‘for the sake of cross’(haçın hatırı için) isimli kitabında (sayfa: 62-63) 'den aktarmaktadır:
“…gaflan denen ve ölülerin yakılmasıyla görevli ermeni grup, hocalı'nın 1 kilometre batısında bir yere 2 mart günü 100 azeri ölüsünü getirip yığdı. son kamyonda 10 yaşında bir kız çocuğu gördüm. başından ve elinden yaralıydı. yüzü morarmıştı. soğuğa, açlığa ve yaralarına rağmen hala yaşıyordu. çok az nefes alabiliyordu. gözlerini ölüm korkusu sarmıştı. o sırada tigranyan isimli bir asker onu tuttuğu gibi öteki cesetlerin üstüne fırlattı. sonra tüm cesetleri yaktılar. bana sanki yanmakta olan ölü bedenler arasından bir çığlık işittim gibi geldi. yapabileceğim bir şey yoktu. ben şuşa'ya döndüm. onlar haç'ın hatırı için savaşa devam ettiler.”
Khojaly GenocideKhojaly Massacre Hocalı Katliamı
Malatyalı ünlüler
İzzettin Doğan – Cem Vakfı Genel Başkanı
Niyazi Mısri - Tasavvuf Ustası
Şeyh Sadrettin Konevi – Mevlana ( Rumi) ‘nın Hocası
Prof. Dr. Cafer Özkul – Fransa Rouen Üniversitesi ( Avrupa’nın ilk Türk Rektörü)
Prof. Dr. Asım Orhan Barut – Ünlü Fizikçi
londra metrosunu hintli kölelere boğaz tokluğuna yaptıran ülke İngiltere
Türkiye'de birçok kaynakta dünyanın ilk profesyonel istihbarat örgütünün ingiltere kraliçesi 1 elizabeth tarafından 1530'lu yıllarda kurulduğu iddia edilmektediroysa doğuya baktığımızda ilk organize istihbarat örgütü çinliler tarafından göktürklere karşı 570'li yıllarda kurulmuştur ve istihbarattan sorumlu bakanın adı da çang sun çing tirgöktürklerin hızla yükselmesi,bölgede güç olması ve Çin'in batı ile hindistan gelirlerine el koyması üzerine imparatoluk tarafından derhal bir haberalma örgütü kurulur
Size ziraat bankasında bir bankacının bana dediğini anlatayım. Bir karı kocanın aylık 6bin lira geliri varsa, ona 4bin liraya kadar kredi kullandırtabiliriz bu aile 2bin lira ile geçinmek isterse bizce geçinebilir. ama bir karı kocanın aylık geliri 20bin lira ise ona 18bin lira kredi kullandırtmayız, çünkü aylık geliri 20bin lira olan bir hane 2bin lira ile geçinemez ve kredi batar. aylık gelir üzerinden kullandırılabilir kredi oranında bile bankalarda bir farkındalık var.
Dragoman, geçmişten bugüne çevirmen, baş tercüman anlamına gelen bir sözcük Osmanlida zamanla dragomanlik bir aile meslegine donusur. bu sayede ozellikle ermeni ve rum aileler (ticaret ve bati egitimi sonucu) kazandiklari dil yeteneklerini kullanarak sarayin ust mertebelerine kadar cikmislardir.
Ne güçlü olan tür ayakta kalır, ne de en zeki olan... Değişime en çok adapte olandır hayatta kalan.
— Charles Darwin
Meksika'da bir köy,kendi icat ettiği ve takasa dayalı bir para birimi olan Tumin'i kullanarak,Merkez Bankasına zor anlar yaşatıyor.Nefis.. Meksika'da Pezo yerine kendi parasını kullanan köy.Sisteme başkaldıran ve Meksika Merkez Bankası’nı endişelendiren..
Her şeyi geçmişin hatalarına bağlamak, çözümden çok mazeret üretmek gibi duruyor.
Asıl mesele, güncel sorunlara bugünün gerçeklikleriyle çözüm bulmakta.
Avrupada Protestanlar ile Katolikler, 1648 yılı Vestfalya Barışına kadar 330 yıl savaştı.1511 de II.Beyazıt dönemi oğulları arasında çıkan kavgadan yararlanan Şii taraftarı Şahkulu isyanı ile Osmanlı bitme noktasına gelmişti. İsyan bastırıldıktan sonra mezhep savaşları sona erdi.
Bektaşilikten daha katı anlayışa dönülmesinde kilit isim Ebusuud Efendi midir, yoksa Şahkulu isyanı sonrası refleks olarak mı okunmalı ?
iran'a vize çıkmayınca isyan edip sadrazamı kazığa oturtan bir millettik (şahkulu isyanı) ne ara schengen için sıra bekler olduk...
Ben genetik fark ın belirleyici ama gözden çok kaçan bir unsur olduğuna inanıyorum
Bunun üzerine, meşhur eseri “Eski Sabahlığım İçin Pişmanlık” adlı yazısı ortaya çıkar. Diderot, bu olayların ardından şu meşhur sözleri söyler: “Eski sabahlığımın efendisi iken yenisinin kölesi oldum.”
Her satın alma kararının yenisini tetikleyerek başka bir şeyin daha satın alınmasına yol açtığı tüketim çılgınlığına “Diderot Etkisi” denir.
23 Aralık 1876'da başlayan Tersane (#İstanbul) Konferansı 20 Ocak 1877'de tamamlandı. #Avrupa baskısıyla #Osmanlılar: #Sırbistan ve #Karadağ'a bağımsızlık; Bulgarlara ve Boşnaklara özerklik verdi. Nihayetinde ise #Konferans 93 Harbini tetikledi
#TarihteBugün #tarihegeçer
Doğrudur. 1875 Hersek ve ardından gelen Burgar, Sırp ve Karadağ isyanlarıyla Balkan krizine uluslararsı müdahalenin gerekçeleri yaratıldı. Tersane Konferansı’nda İngiltere’nin Osmanlı’nın toprak bütünlüğünü artık dışpolitika önceliği olmaktan çıkarması Rusya’nın hevesini arttırdı x.com/nerimanersoy70…
93 Harbi, İstanbul'da Rus Heyetine düzenlenen bir suikastin ardından başlamıştı. Tersane Konferansı sonrasında bir bahane, bir zemin gerekti
++ #Tersane Konferansı, #Osmanlı’nın Ruslarla savaşa sürüklediği ve İngiliz derin devleti eliyle YIKILIŞININ hızlandığı bir #milat oldu,
Balkan buhranı nedeniyle toplanan konferans ➡️ Haliç (Tersane) Konferansı
#Anlatmakİstediğim
Tersane Konferansı (23 Aralık 1876), Osmanlı Devleti'nin Balkanlardaki eyaletlerinin yönetim koşullarını düzenlemek üzere Avrupa ülkelerinin baskısı sonucu İstanbul'daki Haliç Tersaneleri'nde toplanmış uluslararası bir konferanstır.
1876 yılının Nisan ayında Panagürişte bölgesinde başlayan Bulgar İsyanları bütün Orta Dağ bölgesine yayıldı. Bu dönemde bölgeye Rusya tarafından Kafkasya'daki yurtlarından zorla atılmış birçok Kafkasyalı (Çerkez, Abaza, vs.) Müslüman yerleştirilmişti. Ruslar gibi Slav olan Bulgarlarla, Ruslardan büyük eziyet çekmiş Kafkasyalı Müslümanlar arasında karşılıklı katliamlar yaşandı. Osmanlılar bu isyanları kısa zamanda bastırdılar. Ancak Batı dünyasında Osmanlı Devleti'nin bu isyanların bastırılmasında kullandığı yöntemler büyük eleştirilere neden oldu. Bulgarların uğradığı katliamlar tek taraflı olarak yansıtıldı. Müslümanların uğradığı katliamlar göz ardı edildi. İngiltere eski başbakanı William Ewart Gladstone, bilim insanı Charles Darwin, yazar Oscar Wilde ve Victor Hugo, İtalyan siyasetçi Giuseppe Garibaldi gibi etkili kişiler Osmanlı Devleti aleyhinde tek taraflı yazılar yazarak Avrupa'da Bulgarların lehinde bir kamuoyu oluşmasına neden oldular.
Bunun üzerine İngiltere'nin öncülüğüyle İstanbul'da bir konferans toplanmasına karar verildi. Konferans Haliç Tersanesi’nde bulunan Bahriye Nezareti'nde toplandığı için Tersane Konferansı adıyla tarihe geçmiştir. 23 Aralık 1876'da toplanan bu konferansa Prusya, İngiltere, Rusya, Fransa ve Osmanlı Devletikatıldı. Konferanstan Osmanlı Devleti'nin Balkanlardaki topraklarını elinden alacak kararların çıkacağını anlayan Osmanlı yetkilileri tahta yeni çıkmış olan II. Abdülhamit'i konferansın toplandığı gün I. Meşrutiyet'i ilan etmeye ikna ettiler. Osmanlı yetkilileri, Balkanlardaki Hristiyanların Kanun-i Esasi'yle kazandıkları özgürlüklerden dolayı, Avrupaülkeleri tarafından Osmanlı Devleti'nin yönetimini altında bırakılacaklarını hesaplanmıştı. Ancak bu gelişmeler konferansın kararlarını etkilemedi. Konferansta,
- Sırbistan ve Karadağ için bağımsızlık kararı alındı.
- Bulgaristan ve Bosna-Hersek'e özerklik verilmesi kararlaştırıldı.
Osmanlı Devleti bu durumu kabul etmeyince RusyaOsmanlı Devleti'ne savaş açtı. Böylece 93 Harbi(1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı) başladı. Tersane Konferansı kâğıt üzerinde kalmış bir konferanstı. Konferansta tartışılan konular ancak 93 Harbi'nden sonra toplanan Berlin Antlaşması'yla kesinliğe kavuştu
Sultan Abdülhamid Ağustos 1876'da tahta geçiyor. Bulgar İsyanları Nisan 76'da başlarken, Sırbistan Temmuz'da Osmanlı'ya savaş ilan ediyor. Osmanlı Sırbistan'ı mağlup etse de her zaman olduğu gibi Avrupa araya giriyor. Sonucunda önce Tersane Konferansı, sonrasında+++ Mart 77de Londra protokolü Osmanlı'ya sunuluyor lakin Osmanlı bunun içişlerine müdahale olduğunu düşünerek reddetti. Bu dönem de Sultan Hamid padişah olsa dahi Mithat Paşa ve avanesi tarafından tahta geçirilmişti ve bu darbeci ekibin gücü de oldukça fazlaydı. Birincisi hem olayların patlak vermesinin Sultan Hamid dönemi öncesinde olması ikincisi Sultan Hamidin daha 1.yılı dolmadan patlak veren harp öncesinde gücünün sınırlı olması 93 Harbinin suçunu Sultan'a atmayı haksızlık yapar. Bu savaş sonucunda da kaybedilen +++ Toprakları Sultan Hamid kaybetmiş gibi lanse etmeyi de ancak kemalistler ve sırf İttihatçıları püri pak etmeye çalışan İTCciler yapar. Sultan Hamid 78 yılında meclisi feshedip iktidarı eline geçirdiğinde 3 yıl moratoryum iflasını açıklayan bir ekonomi, 1 yıl önce +++ Rusların başkentine kadar geldiği büyük bir mağlubiyetle rezil bir askeri ve siyasi durum mevcuttu. Bundan 3 sene İngilizler Mısırı işgal ettiğinde İngilizlere karşı savaşılmasını öneren ne iktisattan anlar ne askeriden ne de siyasetten. Sultan Hamid +++ Bitmiş bir imparatorluğu olabildiğince ayakta tutmaya çalışmıştır. Kaybedilen toprakları bir suç unsuru olarak sunmak Sultan Hamide laf atmak için laf atmaktan başka bir şey değildir. Arkadaşın amacı Hamidizmden Müslümanları koparıp İttihatçı Türk-İslamcı cihatçılığa +++ Yönlendirmek olabilir ama bunu Sultan Hamide haksız isnatlarla yaparsan orada dur derler.
“Hayat esasında kırk yaşında başlar. O zamana dek, yalnızca araştırma yaparsınız.”— Carl Jung.
İslamda alkol neden yasak
Ebu Hanife içkinin haram olmadığını sadece sarhoş olmanın haram olduğunu söylemiştir. Matüridi de tefsirinde "sarhoşluk veren her şey haramdır" ifadesini "nebizden sarhoş edici miktar haramdır" olarak ele almıştır. Tabii bu hükümler Ehli Sünnet tarafından gizlenmektedir. ⬇️
Üstelik Ebu Hanefi sarhoşluğu "kadın ile erkeği ayırt edemeyecek hale gelmek" olarak tanımlar. Yani bu aklımıza gelen sarhoşluktan çok daha öte bir durumdur. Bir kişinin böylesi bir duruma gelmesi için yüksek hatta ölümcül miktarlarda alkol tüketmesi gerekir.
Matüridi tefsirinde peygamberin "için ama sarhoş olmayın" dediğine dair rivayetler aktarılır. Ayrıca içki içenlere ceza verilmediğini sadece sarhoş olanlara ceza verildiğine dair rivayetler de aktarılır. Fakat bunlar Ehli Sünnet alimleri tarafından sümen altı edilir, gizlenir.
Ayrıca Enbiya Yıldırım'ın "sahih hadis bulunmayan konular" isimli kitapta peygamberden "her sarhoşluk veren içkidir" yönünde sahih bir rivayet gelmediği aktarılır. Yani suyu bulandırmak için kullanılan bu tür rivayetlerin de bir değeri yoktur.
Kuran'a inanan biri olarak "aklı uyuşturan her şeyin" Allah tarafından "şeytan işi pislik" olarak anıldığını ve içilmemesi gerektiğini rahatça söyleyebilirim. Ama aramızda Hanefi-Matüridi arkadaşlar varsa içki konusunda kendinizi tutmanıza gerek yok. Hepinize şerefe. 🍷
Domuzun eti gibi Icki icin de rics der, amma haram kilmaz. Sarhosken salata yaklasmayindan da ne icki nede sarhosluk haram olmadigi da anlasilir.
Akli nakil ile örtüyorlar ...
3 aşamada yasaklanıyor. Önce fayda ile birlikte zarar var, zararı büyük diyor. Sonra sarhoşken namaza yaklaşmayın diyor. En son maide 90 ,91 de kesin yasaklanıyor.
Hz İsa, havarileriyle şarap içiyor ona helal, bize neden haram? 😊
Kuran’da içki de sarhoşluk da kesin olarak haram kılınmamıştır; sadece içilmemesi ya da içilmesi halinde sarhoşken namaza durulmaması öğütlenir…
Herhangi bir cezası da belirtilmemiştir…
Aksini ilahiyat mezunu dahil hiç kimse iddia edemez…
İçkinin azıda çoğuda haramdır.Ancak içki içme cezası (hadd-i şurb) uygulanması için bazı şartlar gerekir. Siz ikisini karıştırıyorsunuz.
Taze fasulye ya da pırasa yere düşünce kimse yerden alıp öpüp başına koymaz ama ekmek yere düşünce öper başına değdirir ve yüksek bi yere koyar. Çünkü ekmek İsa'nın eti şarap İsa'nın kanıdır. Bu yüzden sadece şarap Kur'ân da yasaktır. Sarhoş olmakla alakalı bir yasak değildir bu.
Ebu Hanife doğru veya yanlış belli bir usûle göre konuşuyor. Kuranda içki için hamr kelimesi kullanılır. Neden hamr kelimesi kullanılmış? bu kelimenin o toplumdaki karşılığı nedir? Bu sorular üzerinden bir sonuca varmış. Sen ise hiçbir usulün olmadan keyfine göre konuşuyorsun.
Ey iman edenler alkolden %80 vergi alıp imama maaş vermek helal mi haram mı?
Mantığa bak..
Ben alkol kullanmıyorum, 1 çay bardağı bira içsem sarhoş olurum.
Başka biri yıllardır içiyor, 5 şişe içmeden sarhoş olmuyor.
Şimdi bana 1 çay bardağı haramken, bu adama 4 şişe helal mi?
Ya sen beyinsizsin, ya da karşındakini öyle sanıyosun.Ya da her ikisi...
Attığın metinler suçtan bahsediyor. Haram olan her şey şeriatta suç değildir.
Elçibey iktidar mücaselesi vermedi bağımsızlık mücadelesi veridi. bunun için CB olmasına rağmen köyünde bile yaşamayı tercih etmişti. Azerbaycan bu iktidar kavgasında malesef yıllarını kaybetti
Elçibey içmiş de ne yapmış?
Ülkesini Rus’un elinden kurtarmış, Aliyev gelmiş, köyüne çekilmiş iç çatışmayı, kıyamı engellemiş
Bunlar içmiyor da ne oluyor, ülkenin 22 yıldır ırzına geçiyorlar. Kendileri içmiyor, milleti sarhoş ediyor. Keşke kendileri içseydi de halk ayık kalsaydı
*Nurcu, süleymancı, mahmutçu, mehmetçi, refahçı, akp'ci fark etmez; bunların hepsinin kafası IŞİD kafası. Görünümleri farklı.
*Güçleninceye kadar çok insancıldırlar. Gücü ele geçirdiklerinde içlerindeki canavar hortlar.
Hasan Mezarcı
-İsmet Paşa, Kurtuluş Savaşı'na daha erken katılıyor ama Mustafa Kemal Paşa onu geri gönderiyor. Çünkü İsmet Paşa, Genelkurmay'da sicil terfi şube müdürü. En önemli tümen komutanları İsmet Paşa'nın döneminde Anadolu'ya tayin ediliyor. İngilizler bunu fark edince kendisini görevden aldırıyor.
-Kurtuluş Savaşı'ndaki topların hepsi eski, yiv setleri aşınmış. Elimizdeki hiçbir top, Sakarya Meydan Muharebesi'nde menzilini tutturamıyor. Olması gerekenden 2-3 kat daha fazla atış yapılıyor ama gene de tutturamıyorlar. İsmet Paşa, topları Konya Ovası'na çektiriyor. Tek tek deneme atışı yapıp, atış cetvellerini yeniden yazıyorlar. Bu yeni cetvellere göre Büyük Taarruz'da 5 dakika sürmüyor tanzim atışları, anında Yunan mevzilerini buluyorlar.
-Lozan'a İsmet Paşa'dan başkası gidemezdi. Onun kadar ketum, onun kadar inatçı, onun kadar işine gelmeyeni duymayan, onun kadar sabırlı ve zeki bir insan yoktu.
Gagavuz Türk‘ü,Hıristiyan’dır.
Yunanistan’daki Karaman Türk’ü de,Hıristiyan’dır...
Karaim ya da HazarTürk’ü,Yahudi‘dir…
Altaylar, Tengrici’dir...
Saha-Yakut Türkleri Şaman‘dır...
Uygur Türk‘ünün kimi Budist’tir...
Azerbaycan Türk’ü ya da İran’ın Azeri Türk’ü Şii‘dir...
Anadolu Türkmen‘i Alevi’dir...Ne sandın?...“Türk milliyetçisi” denilince aklına sadece Müslüman Sünni mi geliyor?...
“Türk milliyetçiyiz” diyerek kimin ahlakını kime dayatıyorsun?...
Bak kardeşim !...
Dünyada ilk “Türk Derneği”, Macaristan-Budapeşte’de 1908 yılında açıldı.
Üniversitelerde ilk Türkoloji kürsüsü 1870 yılında Budapeşte’de kuruldu...
Macar Türklerini bilir misin?...
Turan fikrinin nereden doğduğunu sanıyorsun?...
Bugün...
Sadece Devlet Bahçeli‘yi bilmekle olmaz...Gabor Vona‘yı da bileceksin!...
Hâlâ Necip Fazıl mı okuyorsun?...
Oysa Attila Jozsef‘i okumalısın!... Hadi Yusuf Akçura’yı, Sultan Galiyev’i bildiğini düşüneyim;
Turar Rıskulov‘u ya da Ethem Nejat‘ı bilir misin?...
Sahiden “sağ” nedir, “sol” nedir hiç kafa yordun mu?...
Tarihindeki Türk milliyetçi hareketler sömürgeciliğe karşı çıkarken, senin neoliberalizme/ vahşi kapatilizme karşı neden hiç sesin çıkmıyor?...Evet sen kardeşim!...
Bir de sabah namazını kıl.
Çünkü sabah namazı şâhitlidir.
İsrâ, 78.
maasi her aldigimda amazona girip on kitap alirim aldigim kitaplar bitirdiklerimi gecmeye basladi eski kitaplarimi da katarsam kutuphanem giderek kalabalik olmaya basladi kutuphane demek dost meclisi demek
"satın aldığınız tüm kitapları okumak zorunda olduğunuzu düşünmek aptallıktır, tıpkı okuyabileceklerinden daha fazla kitap satın alan kişileri eleştirmek gibi. bu, yenilerini satın almadan önce satın aldığınız tüm çatal bıçak takımlarını, bardakları, tornavidaları veya matkap uçlarını kullanmanız gerektiğini söylemek gibi bir şey olurdu.
"hayatta, yalnızca küçük bir kısmını kullanacak olsak bile, her zaman bol miktarda malzemeye sahip olmamız gereken şeyler vardır.
"örneğin, kitapları ilaç olarak düşünürsek, evde birkaç tane olmaktansa birçok kitap bulundurmanın iyi olduğunu anlarız: kendinizi daha iyi hissetmek istediğinizde, 'ilaç dolabına' gider ve bir kitap seçersiniz. rastgele bir kitap değil, o an için doğru olan kitabı. bu yüzden her zaman bir beslenme seçeneğiniz olmalı!
"sadece bir kitap satın alıp , yalnızca onu okuyup ve sonra da ondan kurtulanlar tüketici zihniyetini kitaplara uygulayanlardir, yani onları bir tüketici ürünü, bir mal olarak görürler. gerçekten sevenler için ise bir kitap, her şey olabilir ama asla bir meta olamaz.
umberto eco
Herkesin kötü deneyimler yaşadığı insanlarla bile aram iyi olmuştur. Ben her ayıyı evcilleştirebilir, soytarıları usandırabilirim.
"Garip geldik garip gideriz, rafa koy evi barkı,
Tek dudaktan dudağa geçsin ölümsüz şarkı!"
Necip Fazıl Kısakürek (1962)
Ordularım yeniden Tuna'ya akın etsin!
Bir Yıldırım çaksın da uzağı yakın etsin!
*Günümüzde tanrının insanlığa faydadan çok zararı var. Artık onu terk etme zamanı geldi geçiyor.
*Ateizm bir inanç değildir.
*Bu kadar katı, bu kadar sert, bu kadar siyasetçi bir dinden daha yumuşak ve insani dine geçilmesi gerekir.
Ahmet Arslan (Felsefe profesörü)
army: ordu
- My friend joined the army after he graduated.
- Arkadaşım mezun olduktan sonra orduya katıldı.
İzmir'in Kurtuluşu, 26 Ağustos'ta başlayan Büyük Taarruz harekâtı sonucu Türk ordusunun Yunan işgali altındaki İzmir'e 9 Eylül 1922'de girmesini belirten tarih terimidir.
İşgal, Yunanlıların 15 Mayıs'ta İzmir'e girmesiyle başlamış, yaklaşık üç buçuk sene sonra yine 9 Eylül'de İzmir'den atılmasıyla son bulmuştur. 15 Mayıs Yunanlıların anavatana saldırdığı kara günün yıl dönümü iken; 9 Eylül ise Türk ordusunun ilk hedefe vardığı ve vatanın kurtulduğu günün yıl dönümüdür.
İzmir'in İşgali, I. Dünya Savaşı sonrasında Paris'te toplanan uluslararası barış konferansının kararıyla İzmir kentinin 15 Mayıs 1919'da Yunanistan Krallığı tarafından işgaliyle başlayan ve 7 Eylül 1922'de Yunan ordusunun İzmir'i terk etmesinin ardından 9 Eylül 1922'de Türk ordusunun kente girmesiyle sona eren işgal.
İzmir, Mustafa Kemal Atatürk'ün yaşamında önemli yeri olan kentlerden biridir. Kurtuluş Savaşı'nda ilk kurşunun Şehit Gazeteci Hasan Tahsin tarafından İzmir'de atılmasının yanında; kent, Mustafa Kemal'in annesi Zübeyde Hanım'ın kabrini barındırmaktadır.
14 Ocak 1923 günü 66 yaşında oğlunun başarılarını gördükten sonra hayatını kaybetti. İzmir'inKarşıyaka ilçesinde 1940 yılında yaptırılan anıt mezarda yatmaktadır.
Milli Mücadele yıllarında Ankara'ya gelen Zübeyde Hanım, 1919'da ayrılmak zorunda kaldığı oğlunu, yıllar sonra Ankara'da yeni cumhuriyetin kurucusu olarak gördü. 14 Ocak 1923'te tedavi amacıyla gittiği İzmir'de 66 yaşında vefat etti.
Zübeyde Hanım ikinci kez evlendi mi?
Yanına sığındığı ağabeyi Hüseyin Efendi'ye yük olmak istemeyen Zübeyde Hanım, ikinci evliliğini Selanik Gümrükler Başmüdürü Ragıp Bey ile yaptı.
Zübeyde Hanım'ın ataları Evlad-ı Fatihan olarak bilinen, Osmanlı'nın fetih dönemlerinde Balkanların Türkleştirilmesi için bölgeye yerleştirilen Anadolu'daki Yörük Türkmen soyundandı. Zübeyde Hanım'ın anne soyu “Konyarlar” diye anılan ve Konya Karaman'dan Rumeli'ye gelen Yörüklerden gelmekteydi.
Ali Rıza Bey Alevi mi?
Yörük Türkmenler de Alevi- Bektaşi'dir. Mustafa Kemal'in babası Ali Rıza Efendi'nin soyu Kızılkocalılar'dır. Kızılkocalılar'da; Anadolu Alevi-Bektaşilerin balkanlarda bir koludur. Kızılkocalılar'da Türkmen'dirler.
Bilinen ilk monoteist din olan Yahudiliğin başlangıcından günümüze gelen tarihsel sürecinde, hem kullanılan dil hem de görsel açıdan zengin bir sembolik ifade tarzı ile karşılaşılmaktadır. Özellikle günümüzde, ilk bakışta Yahudilik ile özdeşleştirilen "Magen David" (Davut Kalkanı), bu sembol dünyasında neredeyse ön planda yer edinmiş görünmektedir. Kimi kez "Süleyman Mührü" olarak da adlandırılmış olan bu sembolden, Yahudi Kutsal Kitap Literatürü'nün kanonik kabul edilen metinlerinde bilinen görsel haliyle bahsedilmemektedir. Buna karşın, aynı literatürün Kral Davut'tan söz edilen çoğu yerinde, Davut'un sığındığı tek merci olarak Tanrı'yı kabul etmesinin ve O'nu yegâne "Kalkan" olarak nitelemiş olduğunun okunması, bugün aynı isim ile bilinen diyagrama, halen temsil ettiği seküler alanın çok ötesinde metafizik bir temsiliyet boyutu katmaktadır. En erken tarihli örneği Bronz Çağı'na uzanan bu diyagram; günümüzde işaret, simge ve sembol temsiliyet kategorilerinin ait oldukları tam karşılıklarını kaybetmiş olması hasebiyle, sadece seküler bir temsiliyete indirgenmiş gözükmektedir. Bundan dolayıdır ki, söz konusu sembol de sadece bir etnisiteye ya da belli bir geleneğe atfedilmektedir. Oysa tarihsel süreçteki hemen her sahih geleneğin ontolojik, kozmolojik ve metafizik sahalarında zengin örneklerle geniş bir coğrafya ve zaman perspektifinde sembol temsiliyeti ile kullanılmış olduğu anlaşılmaktadır. Yahudi otoritelerinin görüşü de, bu diyagramın başlangıçta Yahudi dini ya da etnisitesi ile özel bir ilişkisi olmadığı, bugün kazandığı temsiliyete yaklaşık son üçyüzelli yıllık süreçte ulaştığı yönündedir. Günümüzde çoğunlukla Yahudilik ile özdeşleştirilen "Magen David", Asli Gelenek'ten tevarüs edilen gerçek bir sembol iken, XVII. yüzyılda Yahudi kimliğini ayırt edici simge kategorisine indirgenmiş, XIX. yüzyılın sonlarında uluslararası platforma taşınan Siyonist hareketlerdeki kullanımı ile de bu temsiliyeti pekiştirilmiştir.
İbranicede magen sözcüğü, savunma anlamındaki “lehagen" veya "hagana” sözcükleriyle aynı köke sahiptir ve “savunucu, koruyucu” anlamını taşır. Ayrıca İbranicede askeri bir savunma aracı olan "kalkan" için de magenkelimesi kullanılır.
İsrail Devleti'nin 1948 yılında kurulmasıyla beraber, Davud'un Kalkanı İsrail bayrağında yer almıştır.
1. Galata Köprüsü, 1994 yılı Aralık ayında tamamlanarak hizmete girmiştir.
2. Köprü, 490 metre uzunluğunda ve 80 metrelik kısmı açılabilen bir baskül köprüdür.
3. İlk Galata Köprüsü, 1845 yılında inşa edilmiş ve şehrin sembollerinden biri haline gelmiştir.
4. Köprünün adı 1992'de yanması sonrasında "Tarihî Galata Köprüsü" olarak değiştirilmiştir.
5. Köprü, Haliç'i birleştirerek İstanbul'un sembolü haline gelmiştir.
6. "Cisr-i Cedid" olarak bilinen eski köprü, günümüzdeki Galata Köprüsü'nün yerine yapılmıştır.
7. Köprü geçiş ücretleri zamanla değişmiş, 1930'a kadar toplanmıştır.
8. Galata Köprüsü, İstanbul'un geleneksel ikonlarından biri olarak kabul edilir ve farklı kültürleri birleştirir.
9. Sülün Osman, 1950-1970 yılları arasında dolandırıcılıkla ünlenmiş bir kişiliktir. Galata Köprüsü ve Galata Kulesi gibi kamu mallarını satmaya çalışmıştır.
10. İşgal altındaki İstanbul'da Fransız ve İtalyan polisler, Halife Abdülmecid'e 1922'de Galata Köprüsü'nden geçerken trafik cezası kesmiştir. Bu ceza Atatürk tarafından ibret olması için Dolmabahçe Sarayı'ndaki çalışma odasının duvarına asılmıştır.
Galata Köprüsü Müslüman İstanbul ile gayrimüslim İstanbulu (Pera) birbirine bağlarmış. Sanırım o düşünceyle her iki yakadan insanlar köprü ayağında birlikte poz vermişler. Görsel, Bir dönem İstanbul'un ne denli kozmopolit olduğunu da yansıtıyor.
Kırım ve Güney Ukrayna’da Şehir İsimleri Niçin Genelde Yunancadır?, Ali Bulut
Son günlerde Ukrayna ve Rusya arasındaki gerginliğin merkezi olan Kırım’ın adını ve haritasını görsel ve yazılı medyada sık sık görüyor ve duyuyoruz.
Kırım denilince bizim aklımıza ilk olarak Tatarlar, Osmanlı ve Küçük Kaynarca antlaşması geliyor. Büyük ünlü uyumundan anlaşılacağı üzere “Kırım” kelimesi Türkçe kökenli. Tatarcada tepe anlamına gelen “Qır” kelimesininden türetilmiş ve tepem anlamında (Qır-ım) Kırım olarak bugüne kadar ulaşmıştır. Yarımadanın adı Türkçe kökenli olmasına rağmen bölgedeki yerleşim birimlerinde maalesef Türkçe isimler artık o kadar yaygın değildir.
Ukrayna’daki yerleşim birimlerinin Türkçe ile olan bağlantılarını araştırma merakımın başlamasına vesile olan bir anımı paylaşarak konuya girmek istiyorum. Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’den gelen bir resmi heyet ile beraber Odessa şehrindeki bir alkollü içecek fabrikasını ziyaret ediyorduk. Avrupa’da da tanınan bu ödüllü şarap markasının sahibi bizlere markalarınada adını veren ve fabrikalarınında kurulu bulunduğu yerleşim biriminin ismi olan “Şabo”nun Türkçe kökenli olduğunu söyledikten sonra bize bunun anlamını sordu. Bizler kendi aramızda tartıştıktan sonra bu kelimenin bir anlam ifade etmediğini söyledik.
İşletme sahibi ise anlatmaya başladı. Bağları ile meşhur bölgenin üzümlerinden Rus çarlarına özel şaraplar üretiliyormuş. Bağların bulunduğu bu bölgede iki küçük köy varmış, bunlar ‘Yukarı Bağ’ ve ‘Aşağı Bağ’. Bölge tamamen Rus idaresine geçtikten sonra bu köylerin küçük olması sebebi ile isimleri değiştirilmemiş. Telafuzu zor olan bu isimlerden ‘Aşağı Bağ’ zaman içerisinde halk dilinde yuvarlanarak günümüze ‘Şabo’ olarak ulaşmış. İşte bu şarap markası benim Ukrayna’daki yerleşim birimlerinin isim kökenlerine ilgi duymama vesile oldu.
Osmanlının 300 yıl hüküm sürdüğü yarımadada ve güney Ukrayna’nın bir kısmında çok sayıda şehir, kasaba ve köy bulunmakta. Bölgedeki bu şehirlerden aklımıza ilk gelenleri Odessa, Herson, Sivastopol, Simferopol, Mariupol, Efpatoria, Melitopol, Feodosia. Dikkatinizi çektiği ve tahmin ettiğiniz gibi bu isimlerin kökeni Yunanca. Adı geçen şehirlerin bir çoğunun kuruluş tarihleri bölgedeki Osmanlı-Rus savaşını sonlandıran ve 1774’de imzalanan Küçük Kaynarca antlaşmasının sonrasındadır. Ancak, bölgedeki Antik ve Bizans Yunan hakimiyetinin üzerinden bin yıl geçmiş olmasına ve Yunanlılar haricinde bölgede İskitler, Gotlar, Hunlar, Bulgarlar, Hazarlar, Kiev Rus Devleti, Kıpçaklar, Osmanlı Türkleri, Altınordu Tatarları, Moğollar, Cenevizliler gibi çok farklı halk ve kültürler yaşamış olmasına rağmen bu yeni şehirlerin isimleri niçin Yunancadır?
Şimdi bu şehirlerin birkaçının (benim bildiklerimin) Yunanca anlamlarını sıralayayım;
Sevastopol iki kelimenin birleşiminden oluşuyor. ‘Sebastos’ saygıdeğer anlamına gelirken antik Yunanda kraliyet liderleri için saygı ifadesi olarak kullanılmıştır. ‘Pol’ ise ‘polis’ ya da şehir anlamına geliyor.
Simferopol, “ortak iyi şehir” anlamına gelir.
Mariupol’un aslı Marianopol yani Meryem’in şehri idi.
Melitopol, “bal” şehri.
Odessa, Antik Yunandaki Odessos şehrinden gelmektedir.
Benimde yaşadışım ve çok sevdiğim Kherson şehrinin ismi ise Antik Yunan kolonisi Chersonesos’den gelmektedir.
Bu şehirlerin Türkçe isimleri Küçük Kaynarca anlaşmasının imzalanmasından ve Kuzey Karadenizin kontrolünün Rusların eline geçmesinden sonraki 25 yıl içerisinde hızla Yunanca yeni isimleri ile değiştirilmiştir. İlerleyen yıllarda Rus nüfusun yoğun yaşamaya başladığı ve Kırım’ında dahil olduğu Kuzey Karadenizin bu bölgesine “NovyRossiya” yani “Yeni Rusya” adı verildi.
Peki ama Rus imparatorluğu neden Yunanca isim verme kararı almıştı?
Kırım’ın fethinden sonra bölgedeki Türk ve Tatar nüfusu ve onların izlerini silmeyi hedefleyen Rus imparatorluğu ilk olarak işe Akyar’ın ismini Sevastopol olarak değiştirmekle başladı. Sevastopol’un kurulma emrini veren Çariçe Katerina’ya ‘saygıdeğer’ ünvanı vermek için 1783 yılında bu şehire Yunancadaki ‘saygıdeğerşehir’ ismi verilmiş ve aradaki diğer medeniyetler silinerek şehrin kökenini Antik Yunana bağlanmıştır. Aynı amaç ile daha sonra Hacıbey Odessa, Akmescit Simferepol, Kefe Feodosia, Gözleve Efpatoria, Soğdak Sudak, vs.
Yunanlılar ve Ruslar hristiyanlığın aynı mezhebinden yani ortodoskturlar. Yunanlılar ile ortodosk birliğini kurmak amacı ve ortak düşmanı olarak gördükleri Anadolu ve Avrupa’daki müslümanlara karşı işbirliği yaptıklarını göstermek için Ruslar Kırım’daki yer isimlerini Yunancadan seçtiler. Bu işbirliği, Karadenizin güneyinde artık hiçbir iddiası olmayan Yunanların desteğini alan Rusların bölgedeki varlığını güçlendiriyordu.
Ancak, Yunanca yapılan bu seçimler bir furyaya dönüştü ve ilerleyen günlerde Rus imparatorluğu için hiç beklenmeyen bir sonuç vermeye başladı. Rus elitleri için Yunanca isimlerin insanlara ve ham Rus imparatorluk gücüne elit, medeni ve saygın bir imaj verdiğine inanılmaya ve Yunan kültürü imparatorluğu derinden etkilemeye başladı. Bugün BDT ülkelerinde çok yaygın olarak çocuklara verilen yunanca isimlerin birçoğu bu dönemde Rus kültürüne girmiş veya kullanımını artmıştır.
Bölgedeki tüm bu değişim ve yapılanmanın beyni Prens Grigori Potemkin’di. Katerina’nın sevgilisi olan Potemkin çok başarılı bir amiral, devlet adamı ve idareci idi. Bölgedeki başarısının ödülü olarak Çariçe tarafından “Yeni Rusya”nın genel valise olarak atandı. İmparatorluk içerisinde sanal bir devlet kuran Potemkin yeni yerleşim birimleri, kaleler, idari binalar, sosyal imkanlar kurarak bölgenin cazibesini arttırdı ve ucu Almanya’ya kadar uzanan bir göç dalgası oluşturdu. Böylece, bölgenin nüfusu hızla artmaya başladı. Bugün bölgedeki Alman ve İsveç kökenli Ukrayna vatandaşlarının soyları bu döneme dayanmakta ve her şehirde bir Potemkin anıtı, caddesi bulunmaktadır.
Bu yapılanma ileride “Potemkin Köyü” olarak adlandırılacak bir efsaneyede kaynak olmuştur. Yeni Rusyayı teftişe gelen Katerina’yı bölgenin, imparatorluğun en refah ve zengin bölgesi olduğuna ve kendisininde de çok başarılı bir idareci olduğuna inandırmak isteyen Potemkin, Çariçenin bir sonraki gün ziyaret edeceği köy ve kasabaların yol güzargahındaki binaların ön cephelerine ucuz ama göz alıcı makyaj yaptırmış ve iyi beslenmiş, iri yapılı insanlardan oluşturduğu gezici bir ekibi yol boyuna dizmiştir. Bu göz boymaya operasyonu daha sonra tarihte ve halk dilinde “Potemkin Köyü” olarak yerini almıştır. Bu hikayenin her nekadar kötü niyetli bir Alman tarihçi tarafından ortaya atıldığı iddia edilsede bunun Potemkin’in alegorik bir buluşu olduğu düşünülmektedir.
Putin’in yakın gelecek planları içinde yer aldığına inanılan “Yeni Rusya”nın ayak seslerini bu vesile ile tekrar hatırlamış olduk.
Ali Bulut
26.04.2014 / Kherson, Ukrayna
Ortada bakın daha böyle yeşil bir kule var barok mimari başlamış sonra barok bir süslenmiş sekizinci yüzyıl tamamlanıyor en dıştaki tarafta 20. yüzyılın başında tamamlanıyor neo gotik yani yeni motif olarak geçiyor üç tane yapı tarzı da içinde barındırıyor yani eski gotik yani salt gotik ondan sonra barok ve Negotik bu şekilde 600 senedi tamamlanmış bir yapı Aziz Vitus
Atsız köprülünün ekibi hepsi . Atsız Orhan şaik , Abdülbaki gökpınarlı, kıvameytin vuslan
Hepsi kendi alanlarında em iyisi
Maria Teresa artık Osmanlı tehlikesi yok şehitleri büyütün der
16 çocuk yapmış 40 sene hüküm sürmüş
Çocukların eğitilmesi gerekiyor diye okul açıyor
Düzenli saat getiriyor 8/5
16 çocuğu da kraliyet ailesiyle evleniyor biri de maria antonet
3 Kadın çok sevilmiş takip edilmiş maria antonwt . Sisi ve lady diana
Frans Josef en büyük avcı tarihte . Sisiyle evlenir
Bosna Sırbistan prensi fersinand Bosna’da Sırp tarafından vuruluyor bardağı taşıran son damla 1 dünya savaşı başlıyor franz josep Bosna ve sırbıstama savaş açıyor
Tarih boyunca Avusturya Osmanlı ilk defa birinci dünya savaşında birlikte savaşıyor. İki imparatoru da tarihe gömülüypr
İkinci dünya savaşından Rusya kurtarıyor ama 1953 de batı yanlısı oluyor
Evlerin doğusunda pencere yok Türkler geliyor mu diye
Viyana da konuşulan ikinci lisan Türkçedir Şuan 1960larda işçi daveti olduğunda gelmişler taksicidirler çoğu
Türkiye için em yüksek oyu Viyana veriyor ama gel desen gelmiyor sosyal haklarım var diyor
Cam üstüne birşey yapıyorlar Swarosly yapıyorlar satıyorlar tüccar bir halk
Dünyanın em huzurlu şehri ama bir şekilde yabancı olduğunu hissettirir sana
Biz güzeli alırız bizden yaparız derler hasburglar yani avıustırya lılar
Melborn de en yaşanılan yer fiyatlar da yüksek bu nedenle
Avusturya Almanya dan pahalı hayat kaliteli olunca
Adam Türkiye’de oy kullanıyor akpye ama Avusturya da sosyalist partiye oy veriyor çümkü onun haklını o savunuyor
Ses duvarları vardır Avrupa’da . Ses daima yukarı gider . Roma da tiyatrodalar bak yukarı doğru seyirciler
Osmanşıda hayvanlar bile sayıldı kadınlar sayılmadı nüfus sayımlarında
Beşikteyken dinlediğimiz peri masallarından ibadet yerlerinde işittiğimiz kutsallık maskesine bürünmüş gülünç öykülere kadar her daim yalanlarla besleniriz. Romanlar ve hikayeler her zaman en çok satılan kitaplardır. Meslekleri tamamen uydurulmuş karakterleri canlandırmaya dayanan aktörlere tanrı ya da tanrıçalar gibi davranılır. Aynı şekilde, politikadaki ve günlük hayatımızdaki yalancıları da ödüllendiririz.
Müslüman halklar; Kuran'ın vahyedilmesinden yüzyıllar sonra, Kuran'ın öğretisini unutup, Kuran'ın özgürleştirici ve ilerletici mesajını uydurulmuş mezheplerin köleleştiren ve gerileten dogmalarıyla değiştirerek, hurafeler ve uydurulmuş dinsel öğretilerin bataklığında kayboldu. Bu kitap; yeniden "Kuran İslamı"na dönüşün bir rehberi niteliğinde, yüzyıllardır zihnimize enjekte edilen hurafelerden kurtulmak için rehber niteliğinde veriler içeriyor.
Atatürk’e göre kadın baba hreminden koca haremine geçiyordu yani Özgür değildi hayatın içinde yer almıyordu
Kurtuluş Savaşı başlamamış o dönemki Atatürk’ü anlamak açısından biraz o dönemin türkçesi ile yazılmış Atatürk’ün kaleminden işte temmuzun ilk haftası 6 Temmuz Atatürk oradaki işte subay arkadaşları ve eşleriyle imparator otelde bir yemek yiyorlar yemekten sonraki sohbeti yazıya dökmüş Atatürk yemekten sonra oturduğumuz salon dans salonunun ittisal deydi gayet zarif latif birkaç genç kadın smokinli erkeklerle dans ediyorlardı iki salon arasındaki büyük canlı kapı köşede işgal ettiğimiz fotolardan bu tekerrür ve temdi eden fon stepleri yan dansları seyre pek müsaitti ne güzel dedim dansı çok sevdiğimden ve ateşi militerlik zamanında birinci valiz sorulardan atildimden bahsettim hanımefendi de kızlık hayatında çok dans ettiğinden ve dahası sevdiğinden bahsetti ve sonra ilave ettin bu hayatın bizde tecessüsü ne kadar müşkül yani orada anlatmak istediği daha sonraki açıyor zaten Atatürk konuyu kadının baba hareminden koca harem ile geçtiği yani hayatın içinde yer almadığıdan konuşuyorlar şöyle devam ediyor Atatürk dedim ki ben her vakit söylerim burada da bu vesile ile arz edeyim benim elime büyük şayet ve kudret geçerse ben hayati iştialmizde arzu edilen inkılâpnı bilen bir anda bir kulp bir ayaklanmaydı tatbik edeceğimi zannederim zira ben bazıları gibi efkarlı adamı efkarlı uygulamayı yavaş yavaş benim tasavvur atım derecesinde tasavvur ve tefekkür etmeye alıştırmak suretiylebu işin yapılacağını kabul etmiyor ve böyle harekete karşı bu kadar Tahsin Ali gördükten hayatı medeni ve ihtimali tetkik ve hürriyeti tevik için sarf hayat ve efkar ettikten sonra abam mertebesi neyleyim neden bu kadar eğitim aldıktan hayat tecrübesi aldıktan sonra halkın seviyesine döneyim onların kendi mertebe çıkarayım ben onlar gibi değil onlar benim gibi olsunlar ma mafi bu meselede Şahan tetkik bazı noktalar var bunları iyice tasavvur ettirmeden işe başlamak hata olur diyor yani bir anda değişiklikleri yani devrimlerin yapılması gerektiğinde dans ediyor o zaman daha Atatürk devam ediyor gece en sonunda şöyle gecenin sonunu şöyle bir paragrafla bitiriyor velhasıl netice bu kadın meselesinde cesur olalım vesveseyi bırakalım açılsınlar onların dini ciddi kul ve fünun ile tenzih edelim iffet’i fenni sıhhi surette izah edelim şeref ve haysiyet sahibi olmalarını birinci°’de emniyet verelim demiş Atatürk bundan 106 sene önce iyi yolculuklar size size
Yorumlar
Yorum Gönder