Deneme 196

 



Osmanlı neden İranın tamamını fethedemedi? Bu soruya dair bir cevap yazmak istedim umarım faydalı olur


Öncelikle İran'a karşı sefer düzenlemede de büyük sorunlar vardı. Üsler söz konusu olduğunda, Belgrad'ın 597 mil uzaklığına kıyasla Bağdat İstanbul'dan 1.334 mil uzaklıktaydı.


Dahası, Irak'a Karadeniz, Tuna ve Dinyester nehirleri gibi seferleri ve lojistiği kolaylaştıracak bir deniz ve nehir yolu da yoktu.


Lojistik sorunlarla daha da kötüleşen mesafe, Osmanlıların 1556'da Korkunç İvan tarafından fethedilen Astrahan'a ilerleyerek hem Rusya'yı geri püskürtme hem de oradan İran'a karşı harekete geçme planlarını uygulanamaz hale getirdi.


Daha genel olarak, mesafeler ve lojistik sorunlar Türklerin muharebeyi tercih ettiği anlamına geliyordu. Bir muharebede kazanılacak zafer, kaleleri ele geçirmek için uzun kuşatmalara maruz kalma ihtiyacını azaltacaktı.


Ancak, Türklerin Çaldıran'dan sonra 1514'te İran'a ve 1532'de Avusturya'ya karşı bulduğu gibi, bu durum inisiyatifin çoğunu her iki durumda da savaştan kaçınan rakiplere veriyordu. Bu durumda stratejinin askeri bağlamı ortaya çıkmakta, hedefler pratikleri dikkate almak zorundaydı



Tersine,İran için günümüz Irak'ında Türklere karşı sefer düzenlemek Orta Asya, Afganistan ve hatta Hindistan'da sefer düzenlemekten daha kolaydı. Bu stratejik asimetri, Türkler ve Persler arasındaki çatışmanın çerçevesinin çizilmesine yardımcı olan kilit bir unsur haline gelmişti



Osmanlılar yine de şanslarını denemiş  1533-1558, 1623-1639, 1724-1732, 1343-1746 yıllarında İranla savaşa odaklanmıştı. Büyük başarılar elde edilse de hem lojistik sorunu hem de İran'ın yakıp kavurma taktiği nedeniyle İran topraklarının tamamının ele geçirilmesi mümkün olmamıştı


Üstelik bu durumlarda, örneğin Kırk Yıl Savaşları'na (1618-48), Polonya Veraset Savaşı'na (1733-5) ve Avusturya Veraset Savaşı'na (1740-8) müdahale ederek Hıristiyan Avrupalı güçlere karşı sefer yapma fırsatlarını geri çevirmek zorunda kalmışlardı.


Kısacası Osmanlıların tüm İran topraklarını fethetmesi için çok büyük savaş hazırlıkları yapması ve tüm ordularıyla İran'a yüklenmesi lazımdı fakat birden çok cephede durmaksızın savaş olduğundan dolayı bu olanaksız bir ihtimaldi.


Eğer İran orduları Osmanlı ordularıyla kesin bir yüzleşme yapmak isteseydi bu lojistik sorunlara da pek gerek kalmayacak ve Osmanlılar hızlıca İran'ın tamamını fethedebilecekti.






Cografya cok zor ve daglikti. Lojistik cok zordu. Iran seferini duyan ordu bunu bildiginden ayak surer direnirdi. Daglarda soguktan cok asker kaybetmistir osmanli. Avrupa ise duz ova , ordu bayram yaparak ilerlerdi.


Tr de eğitim, kullanışlı aptal yetiştirir.. bunu günlük hayatın her alanda görürsünüz.


Sözüm meclisten dışarı; Türkiye'nin genel olarak sözel, sayısal ve Türkçe (okuduğunu anlama veya kendini ifade etme) sınav netlerinin lise ve üniversite sınavlarında OECD ortalaması altında seyrettiğini resmi sonuçlara dayalı olarak defalarca vurguladığım için şu sözü bir kez daha hatırladım: “Bu kadar cehalet ancak eğitimle olur!”


Ülkemiz, arı koloni sayısında dünyada 2. sırada yer almasına rağmen, birim koloni başına bal verimi ile diğer arı ürünleri üretiminde dünya ülkelerinin çok gerisinde yer alıyor.


Önümüzdeki 15 yılda güneş ve rüzgar enerjisi yatırımlarına öncelik verilmesi durumunda 2030 yılında yenilenebilir enerjinin toplam payı %47 seviyesine çıkabilir. Yani elektrik enerjisi ihtiyacımızın neredeyse yarısını yenilenebilir kaynaklardan karşılayabiliriz.


Batılı için antik Yunan ne ise Türkler içinde pers kültürü odur 

İsviçre Alpler’i Orayı nasıl fethedilemezse İran Çin dağlarda o görevi görüyor 

İran’ı fetheden zamanla iranlaşıypr kültürleri çok baskın hep İran baskın geliyor 


Safeviler istihbarat konusunda bizden iyiydi 


Bundan bizene knka ben döner ekmek yiyebilmek için para biriktiriyorum


İbranice Pazar günü Yom Rişon, (1. Gün), Yom Şeniy (2. Gün), Yom Şilişi (3. Gün) ve Yom Rebii (4. Gün) diye devam eder, Perşembe Yom Hamişii (5. Gün), Cuma Yom Şişi (6. Gün) ve Dinlenme ve İbadet günleri Yom Şabat... Dinlenme günü sonrası ilk gün (Yom Rişon) döngü ve devam ediyor


Yedi günlük hafta biçimi Mö 6. Yüzyılda Yahudi toplumunda ortaya çıkmıştır. Dinlenme ve kutsal gün şabat (cumartesi) olduğu için haftanın ilk günü pazar kabul edilmiştir.


Pek bilinmese de haftanın ilk günü Pazar, evet. Bunu yazmak için yoruma girmiştim. Bizde pazarın tatil günü oluşu (politikleşmek de istemiyorum ama) Hıristiyan adetini almış olmamızdan. Yoksa Arapça'da "Cuma" hariç her günün ismi bir sayiya benziyor ve pazar 1'e benziyor. Ayrıca+


Ayrıca Türkçemize göre düşünürsek de, haftanın İlk gününe bir şeyin "ertesi" denmesi zaten makul değil. (Pazartesi, Pazar ertesi'nin ses düşmesine uğramış hali) Haftanın ilk günü Pazar yani


“…Bizim yaşadığımız hayat tedavülden kalkmış. Geçer akçe olmayan bir takım onurlu davranışlarla hayata tutunmak boşuna…”  Sema Bayar


Trafikte bazı araçlar vardır, kendi şeridinde gider ama tam sınırda, hemen yanınızdadır. Görünürde kendi yolundadır yine de o sağlıksız mesafe sizi mütemadiyen tedirgin eder. Zira sürtüşmeye hazırdır. Hayatımızdaki kimi insanlar da böyle değil mi? İhlal yok fakat mesafe yanlış.


Son yaşananların altında da mutlaka organize birtakım oluşumlar var. Ancak burada atlamamamız gereken şey, her provokasyonun bir zemine ihtiyaç duyduğu olmalıdır. O zemin artık bizim toplumumuzda belli ki mevcut durumda…


Avukatlar neden suçlunun cezasını çekmesi için mücadele etmiyor da suçluyu kurtarmak için mücadele ediyor?

1. PARA için

2. ADALET için

3. HAK ve HUKUK için

4. HEPSİ

Avukatlar neden suçlunun cezasını çekmesi için mücadele etmiyor da suçluyu kurtarmak için mücadele ediyor?


Evlilik


Kalbini emanet ediyorsun kardeşim, dışarıya karşı dağ olursunda içerden bir sarsıntı dağıtır seni. Dikkatli olmak lazım


Türk modernleşmesinin en radikal döneminin kapısını kesin olarak açan 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun! 

Türkiye sosyalistleri olarak Türk modernleşmesinin bir parçasıyız.

Eksik olan her şeyi radikal eleştiriye tabi tutmalı, ileri bulduğumuz her şeyi sahiplenmeliyiz.


26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruz’un en şiddetli safhası 30 Ağustos’ta yaşandı. Süvari birliklerimiz düşmanın kaçmasını engellemek maksadıyla taarruza başladı. Düşmanın büyük kısmı cepheden ve her iki yandan kuşatılmış ve gerisi de kapatılmıştı. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa bizzat Zafer Tepe’den savaşı idare ederek 30 Ağustos günü saat 14.00’de Türk ordusuna “hücum” emrini verdi. Düşman için kaçmak veya esir olmaktan başka çare kalmamıştı. 


Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri” emriyle Yunanlıların Eylül ayı başında tamamen Anadolu’dan atılacağı takip harekâtı başlamış oldu. Türk İstiklal Savaşı’nı sonlandıran bu meydan muharebesine Başkomutan Meydan Muharebesi adı verildi. Türk ordusunun kazandığı bu zafer, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin simgelerinden biri oldu.


Cok onemli bir uyari!

Başarılı olmak istiyorsanız etrafınızda size yanlışlarınızi söyleyen bilgili insanlar tutun!

Dalkavuklar gercekleri saklar sizi batırır!


Ümmetin birliği veya İslam birliği ideali bir safsatadan ibarettir. Böyle birşey mümkün olsaydı Hz. Peygamber döneminde yaşayan müslümanlar arasında olurdu. Müslümanlar Cemel ve Sıffin savaşlarında birbirlerinin kanınını dökmüşlerdir. Allah’ın Elçisi’nin en yakın arkadaşları, Halifeler bile fitneye maruz kalmış ve şehit edilmişlerdir. Kerbela katliamı ise asırlardır yürekleri kanatmaya devam eden bir vahşettir. İslam tarihinin her döneminde benzer savaşlar katliamlar olmuştur. Günümüzde de bir avuç gariban Filistinlinin maruz kaldığı soykırım da “islam” ülkelerinin hiçbirinin umurunda bile değildir. O nedenle İslam birliği hayaliyle oyalanmak beyhude bir davranış biçimidir. Çare, İslam ülkelerinde hukukun üstünlüğünü esas alan, aklı, bilimi, teknolojiyi, diplomasiyi, üretimi teşvik eden, modern dünyayla barışık, düşünce ve ifade hürriyetlerinin olduğu laik - demokratik sistemlerin teşvik edilmesi, vicdanlı ve adaletli toplumların ve bireylerin oluşturulmasıdır. Atatürk’ün yapmak istediği de buydu fakat ömrü vefa etmedi.


Ebu Sufyan soyu emeviler, mekkenin fethinde kaybettikleri hakimiyeti hadislerle geri gasp etti. Onlar asla islam olmadı teslim oldu! Resulun ölümünden sonra Emevi Derin Devleti her müslüman devleti sunni operasyonla ele geçirdi. Bugün Türkiye'de buna dahil, Ebu sufyan iktidarda.


Ardından bir suale daha geçti. "Niçin anlaşmaların orijinal metni Fransızca yazılır?" İtiraf ederim ki bunu hiç düşünmemiştim. Olsa olsa Fransız hegemonyasının bunda hakim olacağını söyledim. "Hayır" dedi. "Fransız dilinin bir özelliğidir bunu yapan. Fransızca'da cümle içindeki kelimelerin yeri sağlamdır. Öyle ki aradan elli sene geçse dahi Fransızca bir metin değişik bir anlama gelemez." Çok enteresan bir şey öğrenmiş oldum.


Sosyologum bunun bir açıklaması yok! Ortadoğu’da bazı şeyler sosyolojik olarak açıklanamıyor Teoman Bey 🙄



Türk eşittir Tanrı tarafından Tanrının düzenini yerkürede egemen kılmak için yaratılmış Türkçe konuşan topluluğun adıdır. Dinsiz Türk olur, Tanrısız Türk olmaz. 

Bu tanım sözlü anlatıdan bu yana olan Türk tarihinde tüm çıplaklığıyla ortada iken Tanrı'yı kovmanın anlamı nedir?



"Ok uçurun kaçanların peşine,

Kuzgun konsun ödleklerin leşine, 

Bu dünyada namertlerin işi ne?

Tanrının övdüğü boylar konuşsun"


Tanrının Türk milletine en büyük hediyesi Atatürk’tür.!



Türk, Ulu Tanrının soylu gözdesi

Malazgirt, Bizans’ın Türk’e secdesi

Bu ses insanlığın, Hakkın müjdesi…


Bu seste birleşir bütün yürekler

Ya Allah… Bismillah… Allahuekber!..


İnsanlar basit gerçeklerden hoşlanmıyor sihirli formüller arıyor  


Her paylaşımınız tatlı bir humor, yüksek zeka ve emek içeriyor:)


Ekmek yemeyin kardeşim ekmek sandığımız kadar doğal bir ürün değil . İnsanoğlu buğdayı terbiye ede ede oluşmuş yapay seçilimli bir gıda . Günümüz ürünlerinin çoğu böyle 


Balkanların Avrupalılarına Arabistan’ın asyalılığımı değişmem . Arabistan daha baskındır belirgindir 


İran’da her eserin Farsçası vardır herkes okur. Çünkü telif hakları anlaşmasına üye değildir . Bir en büyük kütüphane Topkapı’da ikinci irfandadır . Bizimkiler övünür en büyüğü bizde diye İranlılarda en büyüğü sizde ama sizinkiler okumaz bizimkiler okur demişlerdir 


Birçok evlilik yalnız kalma korkusu ve ben de isteniyorum’u ispatlamak için gerçekleşiyor. Evli insanların önemli kısmı sosyal ve ekonomik sebeplerden ayrılamadığı için bir arada kalıyorlar. Gerçekten imrenilesi evlilik sayısı az. Onlar da ilişkilerini gösterişsiz yaşıyorlar.


Türkiye de ki emeklilik sistemi kocaman bir ponzi sistemidir ve girecek yeni üye bulamadıkları için maaş ödeyemeyecek duruma gelmiştir.  Bu yüzden yeni formül ve yeni kurbanlar lazım Allah yardımcımız olsun


İki yıllıklara lafım yok ama dört yıllıkların yarısı kapatılmalı . 2 yıllıklar meslek yüksekokulu. 


Tarih değiştirilmez tarih okumak için vardır 


1979'da Afganistan'ı, 1994'de Çeçenistan'ı 2008'de Gürcistan'ı, 2014'te Kırım'ı ve 2022'de Ukrayna'yı işgal etmiş bir ülkedir Rusya. 


Suriye ve Afrika'da yürüttüğü vekalet savaşlarını saymıyorum bile...


Sorsan NATO yayılıyor, batı genişliyor!


#SONDAKİKA


Polonya Parlamentosu, Kırım Tatar Sürgününü soykırım olarak tanıdı. 1944'te Stalin tarafından gerçekleştirilen bu kitlesel sürgün, insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak resmen kabul edildi. Polonya, bu kararı alan Letonya, Litvanya ve Kanada'dan sonra dördüncü ülke oldu.


26 Ağustos büyük zaferlerin günü,  maziye bakınca başarıların ne kadar zor kazanıldığını görüyorsunuz

Anadoluyu kurtarabilmemiz gerçek bir mucize!

Sakız, Midilli, Samos gibi adalar neredeyse yüzme mesafesi ama bizim değil, mecalimiz kalmamış. Son nefesimiz, ancak anadoluya yetmiş


Büyük taarruz plani basli basina bir cilginlik.Anlatirken basit anlatiliyor ama isin icine girip detaylari görünce insan  bu ne lan böyle diyor ? Plan tamamiyla kivrak bir zeka ürünü.Liyakatin tavana vurdugu kusursuzca uygulanmis bir mucize.



Viyana kapılarından Ankara'nın son kale olması süreci , Osmanlı'nın korkunç bir çürüme gerileme ve çöküşü , İstanbul Galata kulesinde birleşik krallık bayrağı , İzmir'de Yunan ! Atatürk çok büyük adam mış , yoksa işimiz Enver e , Vahdettine , mangacı Ali Kemal vs kalsa  bitmiştik



II. Viyana Kuşatması'nda Lehistan ordusu bilindiği üzere çok önemli bir rol oynadı. Viyana düşmek üzereyken Lehistan kralı III. Jan Sobieski 75.000 kişilik bir orduyla Viyana'nın yardımına koştu. Böylece kuşatma başarısızlığa uğradı. Ancak bu tarihten sonra Lehistan gitgide zayıfladı. Lehistan sayesinde Osmanlı egemenliğinden kurtulan Avrupalı devletler bu zayıflıktan yararlanarak 1795 yılında Lehistan'ı kendi aralarında tamamen bölüştüler.


Osmanlı bu durumdan hiçbir zaman hoşnut olmadı. Bağımsızlığını yitiren Polonyalılara yardım elini uzatan nadir ülkelerden biri oldu. Üstelik Polonya'daki bağımsızlık hareketlerini destekledi, 1830 yılındaki Kasım Ayaklanması ve 1848 Devrimleri sırasında Rus ve Avusturya orduları önünden kaçan Polonyalı milliyetçilere kucak açtı. Hatta İstanbul yakınlarında Polonyalılar için Polonezköy adında bir köy bile kuruldu.


Osmanlı Devleti'nin Lehistan'ın paylaşılmasını kabul etmemesiyle ilgili şöyle bir söylence anlatılır: Sultan, yabancı diplomatları kabul ettiğinde hep Lehistan elçisini sorar, bunun üzerine sadrazam usulca yaklaşır, sanki padişahın kulağına fısıldarmış gibi, ama kesinlikle orada bulunan herkese duyurmak niyetiyle şunları söyler:


"Lehistan sefiri yoldadır, ancak yollardaki müşkülat yüzünden gecikmiştir."


Bazı eserlerde Osmanlı sadrazamlarının yabancı elçilikleri kabul ettikleri yıllık davetlerde Rusya, Avusturya ve Prusya elçilerine her defasında "Lehistanlı meslektaşınız nerede? Aranızda göremiyorum!" sorusunu yönelttiği de yazılmaktadır. Lehistan'ın paylaşılmasına yönelik gösterilen bu diplomatik protesto tam 127 yıl sürmüş, I. Dünya Savaşı sonunda Polonya yeniden kuruluncaya kadar devam etmiştir.


Bu hikâyenin ilk yazılı kaydı 1936-1945 yılları arasında Polonya'nın Türkiye'deki büyükelçisi olan Michał Sokolnicki'ye aittir. Hikâyeyi Ali Fuat Cebesoy'dan duymuştur. Cebesoy, bu alışkanlığın saltanat sonuna kadar devam ettiğini, II. Abdülhamid döneminde genç bir subay olarak buna bizzat şahit olduğunu söylemiştir. Ancak yine de 19. yüzyılından kalma böyle bir alışkanlığa dair herhangi bir resmi kayıt bulunmadığından, tarihçiler açıklamanın doğruluğuna şüpheyle yaklaşmaktadır.


Kuşatma devam ederken Lehistan Kralı Sobieski'nin 120 bin kişilik yardım kuvvetini, Kırım Hanı Murad Giray Han'ın durdurmaması üzerine bu Viyana Kuşatması neticesiz kaldı.

Böylece Türklerin Sakarya Muharebesi’ne kadar sürecek bir geri çekilme süreci başlamış oldu.


Kırım Hanı Giray Han, “Şu Osmanlı’ya bir ders vereyim” diyerek, Viyana’yı kuşatmış orduya doğru ilerleyen Haçlı ordusunun önünü kesmemiş, uzaktan keyifle izlemişti. 


O “ders”, tarihin seyrini değiştirdi. 

O “dersten” sonra ne Osmanlı kaldı ne de Kırım Hanlığı…


Bizzat Kırım Hanı ‘kıymetimizi anlasınlar…” diyerek gelmekten imtina etmiş ve geri durmuştur. Açık ve net, ihanet…

Acıdır ki ihanetin 100. Senesinde, 1783 te Kırım Rusya’nın bir vilayeti haline getirildi. Etme bulma dünyası işte…


Bir kere bu film, kurgu. Osmanlı ordusu viyana önünde aylardır duruyor. Ordu hastalıktan, kuşatmadan kırılmış zaten. Zayiat çok, lojistik sıkıntılı. Sefer mevsimi gecikmiş. Böyle bir durumda ordunun hala viyana önünde olması zaten sıkıntı. Kurtarma ordusunun geldiği belli


Merzifonlu'nun Viyanaya gitmesi basli basina hata zaten. Padisahin emri degil kendi insiyatifi. Komutanlar, Giray gitmeyelim diyorlar zira yeni savastan cikmislar, asker dönmek istiyor. Merzifonlu kaleleri ala ala Ingiltereye varacakti herhalde...


Hakli olarak da Giray'in degil Merzifonlunun kellesi ucuruluyor padisah tarafindan.


Merzifonlu Kara Mustafa paşanın sıkça Kırım hanını&adamlarını yermesine içerleyen han tutması gereken köprüden çekilmiş&Sobeski kuvvetlerinin Osmanlı askerinin arkasına sarkmasına neden olmuştur.Kendisini uyaran imama, han "görelim bakalım Osmanlı kaç akçe eder ademdir"demişti.


Ardından yıllar sonra, Polonya Cumhurbaşkanı Türkiye’ye geldiyor. 

Abdullah Gül, C.B. 

Tayyip Erdoğan B.B. 

Beklediğiniz Lehistan Sefiri geldi diyerek, Osmanlının, bu inceliğine karşı bir jest yapıyor. Tabi bizimkiler öylece birbirlerine bakmışlar, ne diyor bu diye.


Avrupa'da yaygın olarak konuşulan bir söz  Polonya Avrupayı Turklerden 2 kez kurtardı ve karşılık olarak 2 kez bölündü ve yıkıldı kurtardığı ülkeler tarafından.


"Kuzey Yıldızı" diye adlandırılan Leh Süvari birlikleri efsane olmuş ve hatta Polonya'nın işgalinde Alman Tanklarına karşı dahi atlarının sırtında saldırı düzenledikleri bilinmektedir.


Savasmasinin sebebi 1676 da kaybettikleri Podolyayi geri almak istemeleri

Osmanli 1683 den 1699 a kadar tüm Avrupaya karsi savasiyor. Zenta 1696 asil kirilma.

1735-39 da hem Rus carligini hrm Hasburglari yeniyor.

Asil cöküs 1768-74 Kirimin kaybedilmesi ile basliyor.Kücükkaynarca


Mehmed Sadık Paşa asıl ismi Michał Czaykowski, Polonya asıllı Osmanlı devlet adamıdır. Polonezköy'ün kurucusudur. Kasım Ayaklanması'dan sonra Osmanlı'ya sığınanlardan biridir.


Osmanlı'nın kaybetmesi Sobieski'den değildi. Osmanlı kaybetti ama Habsburglar ya da Sobieski kazanmadı. Osmanlı askeri manada 100 yıldır geriliyordu. İyi komutanlar yetiştiremiyordu artık. İyi komutan iyi asker olmayınca zayıf düşmana dahi kaybedersin. Tabi Avrupa'nın muhtemelen en güçlü askeri güçlü ve hatta ekonomisine sahipti o dönemde. Kesin. 

Ancak, teknolojik, organizasyonel ve sosyolojik, ekonomik dinamizm sona ermişti Osmanlı'da.  Fizikten alıntı yaparsak ivme negatif idi.


Sovyetler Birliği dağılınca Türkiye'ye gelen ilk Polonya elçisi "Lehistan geldi" demişti ama kimse bir şey anlamadı


Hatta Polonya Avrupa birliğine alındığında, Polonya Cumhurbaşkanı Şükran konuşması için kürsüye çıktığında söylediği ilk söz “Polonya sefiri geldi “ demiştir…


Sobieski’nin bütün Avrupa’yı hayran bırakan jesti ne ola ki?

Kendisi Osmanlı’nın taç giydirdiği Leh prensidir ve 2. Viyana kuşatmasında Giray Han’ın açtığı köprüden geçerek Osmanlı ordusunu arkadan vurup Viyana’yı kurtaran kişidir.

Polonyalı’lar bu adamı pek hayırla anmıyorlar.


II. VİYANA KUŞATMASINDA KIRIM HANI MURAT GİRAY HAN 

 

Viyana bozgunu baştan yanlış iliklenen bir gömleğin düğmeleri gibidir. Bozgunun tek bir nedeni bulunmuyor. Kırım Hanı Murat Giray Han bu yanlış iliklenen düğmelerden sadece bir tanesi oluyor. 

 

 sehriyar.info/?pnum=1053


Rus mezalimi mevzu olunca her defasında aklımdan aynı anda  2.Viyana müsebbibi Kırım  Hanı Giray, Avrupa’da gizlice tersanede çalışan  Petro ,Lale Devrinin lüx hayatı birde kapatılan rasathaneler geçiyor.Liderlik ve yönetimin toplumların kaderinde yüzlerce yıllık etkisi oluyor.


"Sen bu Osmanlı’nun bize ettiği cevri bilmezsin; bizi bir hâle kodular ki yanlarında Eflak-Boğdan keferesi kadar rağbetimiz kalmadı. Mektuplarında kokmuş beygir eti yediğimize varıncaya kadar yazmışlar. Anlar da görsün kendilerin kaç akçalık âdem imiş, Ta­tar kadrin bilsinler."1683 II. Viyana Kuşatması'nda Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından düşmanın geçişini önlemek için görevlendirilen ancak İskender Köprüsü'nü muhafaza etmeyi reddeden Kırım Hanı Murad Giray'ın tabur imamına söylediği söz. Silahdar Tarihi'nden.


Kırım Hanı Murat Giray savunma yapmadığı için düşman o kadar ilerledi. Kahlenberg Viyana çevresinde bulunan tek tepedir ve Tuna nehri tepeye neredeyse sıfır geçer yanından. Nehrin büyüklüğünüde düşünürsek iyi bir savunma halinde Sobieski’nin ne nehri nede tepeyi aşması imkansızdı


Estergon’un karşısında Slovakya’ya ait bir şehir olan Štúrovo yer alır (Macarcası Párkány’dir). 

Bizdeki adı ise “Ciğerdelen”dir. 


Tuna, her iki şehrin arasından nazlı nazlı akarken çalan bir akıncı türküsü burnunuzun direğini sızlatır, ciğerinizi deler. Baktıkça Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’ya, Kırım Hanı Murat Giray’a Ah’ladım. Beç (Viyana) Kızılelmasına, Budin Beylerbeyi Uzun İbrahim Paşa’ya, Erdel Kralı Apafi Mihály’e Vah’ladım.


Biraz halamın organları örneği gibi olacak ama

Merzifonlunun kaderi,

daha doğrusu lakabı gibi kara talihi


Giray ihanet etmese

Lehistan yardıma gelmese,

Merzifonlu belki de 12 Eylül 1683 sabahı

Viyana'da Hofburg sarayında,

sıcak çikolata ve elmalı strudelle kahvaltı yapıyordu 


Bugün İstanbul’da 40 bin polis görev yapıyor! 

not: Osmanlı İmparatorluğu, II. Viyana Kuşatmasına 60 bin muharip asker göndermişti..


1683 Yılı Osmanlının 2.Viyana Kuşatması

2.Viyana Kuşatması Esnasında Kırım Türkleri Kırım Hanı (Murat Giray) Rus Çarı İle Anlaşmış İhanet Etmiştir

Sabah Akşam Araplar Bize İhanet Etti Diyenler 630 Senelik Osmanlı Tarihinde 1630 Tane Türk İhaneti Sayarım


Celal Şengör'ün Osmanlı'yı bir cihan imparatorluğu saymamasının tek sebebi kafasından atamadığı Kemalist tabular. Sınırlarının bir ucu Macaristan, bir ucu Yemen, bir ucu Cezayir, bir ucu da İran-Irak'ta olan bir ülkeye cihan devleti dememek için tarih bilimine siyaset karıştırıp yanlı yorum yapmak lazımdır.


Osmanlı eğer cihan imparatorluğu değilse dünyada cihan imparatorluğu diye bir şeyin var olup olmadığından şüpheye düşmemiz gerekir. Roma, Doğu Roma, Britanya, Emevi ve Abbasi imparatorlukları birer cihan devletiydi. Günümüzdeki ABD de bir cihan devleti. Osmanlı da öyleydi, bu inkar edilemez.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye'de Yaşayan Zenciler

Müşür Nedir, Ne İşe Yarar?

Hükümetler Tarafından Gerçekleştirilen Tarihin En Büyük Altın Soygunları