deneme 199





Kısa özet :Türk halkı tok olduğunda
devlet tanrısına tapmakta,
aç olduğunda da onu yemektedir.

Adam sıfır sermaye ile küçük bir milliyetçilik dükkanı açtı. Biraz işlettikten sonra iktidara devretti. Şimdi en pahalı arabalara biniyor, en güzel evlerde oturuyor, en lüks mekanlarda tatil yapıyor. Çok büyük bir iş adamı kesinlikle.

"Türkiye’de özel sektörde başarı göstermenin en iyi yolu devlet memuru olarak başlamaktır
Din ve İdeoloji/ Şerif Mardin

 dönem dönem, din ve milliyet satışlarında patlama olur. piyasa mala doyduktan sonra, mallar ellerinde patlar tüccarların.


"İkinci Meşrutiyet Dönemi açılmadan önce, 1905 yılında, Japonların Rusları yenilgiye uğratmaları, geleneksel değerlerin modem bir medeniyette saklanılabilirliği konusunu ge­ne ön plana itmişti. Acaba Osmanlılar, Japonların yaptığı gi­bi, Batı’nın tekniğiyle yetinip kendi değerlerini saklı tutabi­lir miydiler? İslamcı şair Mehmet Akif, bu tezleri 1908’den sonra ortaya atan belirgin kişiler arasında yer alır. Böylece 1908-1918 yılları arasında Batı’yı "taklit" etmeye karşı ko­yan İslamcı bir akım görüyoruz"
 
"" Şinasi Batı düşüncesinin derinliklerini anlayabilmiş ve o düşüncenin 'laik'liğini kavrayabilmiş ilk düşünür olarak karşımıza çıkar.""
 
"Avrupa'yla ilgili ilk sistematik değerlendirmeler, devamlı diplomatik ilişkilerin bir ürünü olarak Batı'da görevlendiri­len Osmanlı hariciye memurlarından gelmiştir. Osmanlı İm­paratorluğu için Batı'mn genel bir "model" olarak kullanıl­masına dayanan "düzeltme’*(tanzimat) teklifleri de buradan kaynaklanmıştır."
 
"Geleneksel Osmanlı kültürü peder-evlat, hoca-talebe, pir-mürid, padişah-kul gibi bir kişiye bağlılıkta toplanan ilişkiler üzerine kuruluydu. Bu tip ilişkiler Batı'da matbaa, kitap ve gazetenin yaygınlık kazanmasıyla zayıflamaya başlamıştı. Batıda, "metin" olarak varlığını sürdürebilen, fakat aynı zamanda tahlil edilebilen, müzakere açan, gücünü bir anonim okurlar kitlesinden alan "kitap", yerleşmiş tek kitap olan İncil'i de aynı esnek kalıpların içine soktuğundan,
dini bile otoritesinin ispatlanması gereken ilkeler arasına sokmuştu. Zamanla, devletin merkezileşme eğilimleri karşısında, kitabın etkisi, iletişim dinamiğinden temel bir değişiklik meydana getirdi. "Gerçek", artık bir "hoca”nın irfanından değil, soyut kuramların kendi iç yapısından çıkarılmaya çalışılıyordu. Otoritenin -"baba"nın bu çeşitli görüntüleri seviyesinde- baltalanması, onun yerine seçme olanağının -yani "hürriyet"in- getirilmesi, "kitap”ın marifetidir."
 
15-20 sene önce Bolu’da TKP üyesi, ismini maalesef hatırlayamadığım yaşlı bir yerel gazeteci bana “siz @liberaLDP ile biz TKP’nin ortak yönleri var” dedi.
-“Ne alaka abi, liberallerin komünistlerle ne ortak yönü olur ki” dedim. 

Biz, dedi, 70’lerde değişmek istemeyen bir halkı değiştirmeye çalıştık, başaramadık. Şimdi siz aynısını yapmaya çalışıyorsunuz, başaramıyorsunuz.
Biz emek emek emek dedik durduk. Arkamızdan bir emekçi gelmedi.
Siz sermaye sermaye diyorsunuz, arkanızda tek kuruşluk sermaye yok dedi.
Adam çok haklıydı.
Kalktım elini sıktım.
Bir komünist o gün bana 2 dakikada unutamayacağım bir siyaset dersi vermişti.

"Ben kimin velisi isem Ali de onun velisidir?
- Resulullah (asm) "Ben kimin velisi isem Ali de onun velisidir. Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır." buyurmuşlardır. - Başka bir hadis-i şerifte "Ben ilim şehriyim Ali de onun kapısıdır. Kim bu kapıdan içeri girerse kurtuluşa ere; kim de girmezse helak olur." buyurmuşlardır."
 

• benim var, onun da olsun (eli açıklık).
• benim var ama onun olmasın (kıskançlık).
• benim yok ama onun olsun (özveri).
• benim yok, onun da olmasın (hınç)
• onun var, benim de olsun (imrenme)
• onun var ya, benim olmasa da olur (yüce gönüllülük).


🟢 Sizleri "texel" isimli ve tamamen insanın açgözlülüğü, hadsizliği ve arsızlığı üzerine tasarlanmış, onların "koyun" dediği benim ise bakınca dana başlı domuz gördüğüm bu hayvan ile tanıştırayım.
Moralinizi bozmak ya da komplo teorileri(!) yazmak için anlatmıyorum. Onların deyimiyle genetiklik harikası(!) bu cins, ülkemize de satılıyor ve ne yazık ki eti ve sütü bilinmeden ya da bilinerek tüketilmekte. 
Hollanda’nın Texel adasında, 3 farklı cins koyunun genlerinin birleşmesi sonucu üretilen bu hayvan, hızlı gelişip az yağlı yüksek randımanlı karkas elde edilmesi için sürekli bir gen seleksiyonuna tabi tutularak son görünüş olarak bu hali almıştır. 
Neden şaşırıyoruz ki? Bu işe tohum ve sebzelerden başlamışlardı zaten.
Daha çabuk büyüsün, hemen çatlayıp patlamasın diye kabak geni ilave edilmiş karpuzlar, ya da daha dayanıklı olsun diye böcek geni ilave edilen domatesleri gördü gözlerimiz. Şimdi ise normal bir koyundan daha az yem tüketen ve buna rağmen %60 daha besili olan, senede 5 kuzu doğuran bu hayvan tam istedikleri gibi performans veriyor.
Dünyaya geliş gayemiz daha çok yemek(!) değil mi zaten?
Hazır yemek demişken sorayım;
Böyle bir mahlukat besmele ile bile kesilse, Müslümana helal ve caiz olabilir mi Allah aşkına?
Gen teknolojisini bu şekilde kullanmak Allah'ın hududlarını aşmak değil midir?
Tohumdan bitkiye, bitkiden hayvana, hayvandan insana sıçrayan bu genetik mühendislik öyle işlemiş ki kanımıza son 3 günde binlerce insanımızın domuz, maymun ve hatta başka bir insanın genetik kodlarını kendi bedenlerine "şifa" adı altında enjekte ettirdiklerini gördük değil mi hep birlikte?
Ne insan, ne hayvan ne de tohum üzerinde modifikasyon ve seleksiyon yapmak caiz değildir diye haykırsakta, artık duyuramıyoruz kimselere.
Oysa Bakara Suresi-205. Ayet gayet açık ve net hidayet sahiplerine;
-İş başına geçince, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya, ekin ve nesli ifsad etmeye çabalayan insanlar vardır. Allah bozgunculuğu sevmez!
SadakAllahulazim! 
Bu ifsad o kadar ileri bir safhada ki şuan, yazacaklarıma inanmakta zorluk çekeceksiniz.
Yazıyorum ki; bilin! Kendinizi ve ehlinizi bu hadsizlere teslim etmeyin.
Klonlanan koyun Dolly'i bilmeyen yoktur değil mi? Çok matah bir iş gibi ilkokul kitaplarımızda dahi yazıyordu hikayesi.
İşte onu klonlayan o ünvanlı bilim adamları;
Genetik klonlama yöntemiyle bu seferde "insan geni taşıyan iki kuzu" dünyaya getirdiler, had perdelerini yırtarak!
Ve bunu bizim medyamız dahi "bu iki kuzu, önümüzdeki bahar insan sütü verecek!" diye yayınladılar.
Bir hayvandan insan genetiği taşıyan süt alınacak buna inanabiliyor musunuz?
Süt ile giren huy, can ile çıkar buyuran atalarımız süt anneyi dahi ahlakına göre seçerken, hayvandan insan sütü alımına şahit olsalardı hangi yana yıkılırlardı acaba!
Bir insan ile, bir hayvanın genini birleştiren bilim, elbette ayette bildirildiği üzere "biz ancak ıslah edicileriz!" Diyor ve bu sütü hemofili hastalarını iyi etmek için ürettiklerini söylüyorlar.
Nasılda insancıl ve şirinler değil mi?
Yeter mi, yetmez.. 
Roslin Enstitüsü'ndeki araştırmayı finanse eden PPL Therapeutics adlı ilaç firması, insan proteini içeren, anne sütüyle aynı değerde hayvan sütü elde edip, bebek maması olarak da piyasaya sürmeyi amaçlıyor. 
Hayvanla insanı, insanla hayvanı birbirine kattılar.
Biz ise "domuzlaşan ve maymunlaşan insanlar" ayetine nasıl itikad ediyorsak hala kafası domuza dönen insan bekliyoruz.
Belki %90'ımızın kanında domuz geni akarken..
Çözümü nefsimize soralım artık.
-Yemem bunu!
-İçmem bunu!
Diyebiliyor muyuz?
Şüpheliden nefsimizi biz kaçıracağız.
Şu videoyu gören bir Mümin bin bilimsel makale okusa da itibar edemez, etmemeli.
Biz bilim karşıtı değiliz, Allah'ın hududlarının aşılmasına karşıyız.
Rahman'ında kapısı açık, şeytanında. 
Her bilimsel ve teknolojik gelişme Rahmani değildir, bilimsel her çalışma da caiz değildir!
Bunu bilmek çözüme ulaşmaktır zaten! 
(Yağmur İbiç)

"Norveç'te oruç 20 saat tutuluyor" haberinin yorumuna biri "iyi olmuş kafirlere" yazmış. 

İşte biz, bu zeka ile mücadele ediyoruz.

ORUCUN KÖKENİ 

Oruç İslam'dan 2000 sene önce İbraniler'de, Mısır'da, Sümerler, İranlılar ve Akatlarda da vardı. 

Orucun kaynağı Kuran değildir, çok tanrılılar da oruç tutardı ve onlarda da Kabe kutsal sayılıyordu. 

Hatta Muhammed İslam'dan önce Kabe'ye gidiyor, Lat, Menat, Uzza adlı 3 puta tapıyordu ve oruç tutuyordu.

Bektaşiye sormuşlar: "Neden oruç tutmuyorsun?" 
Bektaşi: "İyi bir şey olsaydı tutanlar bitti diye, bayram yapmazdı" demiş.


20 yıl öncesine kadar kültürel müslümanlık vardı, beynamaz olmak ama ramazanda içmemek, sembollere hürmet, çocukları yazları kuran kursuna göndermek vs. gibi.. sonra olaylar gelişti ve sessizce dinden çıktık birkaç milyon kişi, bilmem fark ettiniz mi..

siyasal islamcılığın minik bir çıktısı. fena da olmadı hani, ne öyle bir ayak bu tarafta diğeri öbür tarafta.. lakin gidenin bir daha gelmeyeceğini ve açının her kuşakta artacağını belirtmek isterim. sonuçları ileride görünür olacaktır.


Seneler önce de Rize'de bir hoca, ezanı erken okumuştu. Ve Diyanet İşleri "bütün Rizeliler bir gün kaza orucu tutacak" demişti. Akçakoca'da Rizeli çok. Bir gün, Belediye Başkanı Erol Solak'a gelmişler: - Başkan biz Rizeliyuk... Biz de kaza orucu tutacağuk. - İyi de siz Rize'de oruç tutmadınız ki... Siz, orucu erken açmadınız ki... Kaza orucu gerekmez. - Başkan sen mi daha iyi bileceğsun, yoksa Diyanet İşleri Başkanı mı?... TV'de ne dedi biley musun?.. Bütün Rizeliler tutacak dedi... Amerika'da bile olsan, Rizeli misun, kaza orucu tutacağsun.
 
  Erol Solak bu "fıkra gibi olayı" anlattı ve.. Devam etti: - Şimdi müftü "bütün Akçakocalılar kaza orucu tutacak" dedi ya... Almanya'ya giden bazı Akçakocalılar telefonla arıyorlar: Ha biz de tutacak muyuk?

Bekarlık vergisi özellikle evli olmayan erkeklere yönelik bir vergilendirmedir. Bekarlık vergisi ve çocuksuzluk vergisi uygulamaları Antik Roma döneminden 20. yüzyıla kadar farklı nedenlerle tarihte uygulanmıştır.

Bekarlık vergisi özellikle evli olmayan erkeklere yönelik bir vergilendirme. Bekarlık vergisi ve çocuksuzluk vergisi uygulamaları Antik Roma döneminden 20. yüzyıla kadar farklı nedenlerle tarihte uygulandı.

Antik Roma'dan Sovyetler Birliği'ne "bekarlık ve çocuksuzluk" vergileri
'Lex Papia et Poppaea' bekarlık vergisinin bilinen ilk örneği olarak karşımıza çıkıyor. İmparator Augustus'un vergi düzenlemeleri ile Roma İmparatorluğu ilk kez bu dönem "bekarlık ve çocuksuzluk vergisi" uyguladı. Erkekler için 25 yaşından 60 yaşına, kadınlar içinse 20 yaşından 50 yaşına kadar uygulanan vergilendirme çocuksuz çiftler için de geçerli sayıldı.

Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında Yozgat Milletvekili Süleyman Sırrı ‘Bekarlık Vergisi’ni birkaç kez TBMM gündemine taşıdı ancak önerge yasalaşmadı.

1695 senesinde Birleşik Krallık, Fransa ile içerisinde bulunduğu savaşı finanse etmekte zorlanıyordu ve bu sebeple halktan yeni vergiler talep edildi. Bu vergilerden birisi de 25 yaşın üzerindeki bekar erkeklerden alınan bekarlık vergisiydi. 1706 yılında vergi kaldırıldı.

1919 yılında Güney Afrika, ülkede beyaz nüfusu arttırmak için bekarlık vergisi uygulamaya başladı. Almanya'da Repelen kenti 1923 yılında yılında bekarlardan aylık 2 bin mark alınmasını teklif etti ancak hükümet teklifi reddetti.

İtalya'da 1927-1943 yılları arasında Mussolini düşene kadar bekarlık vergisi uygulandı. Bu süreçte İtalya'da bekarlar, evli çiftlere göre 2 katı gelir vergisi ödedi. Mussolini, İtalya nüfusunun artmasıyla ancak diğer Avrupa ülkeleri ile mücadele edebileceklerine inanıyordu.


Polonya 2. Dünya Savaşı'nın ardından 1946'da 1956 yılları arasında çocuksuz çiftlere ve 21 yaşın üzerindeki evli olmayan insanlara vergi uygulandı. Ardından 25 yaş düzenlemesi gelen vergi 1973'e kadar uygulandı.

Sovyetler Birliği 1941 yılından 1990'a kadar 25-50 yaş arası çocuksuz erkeklerden ve 20-45 arası çocuksuz evli kadınlardan kazançlarının %6'sına denk gelecek bir şekilde çocuksuzluk vergisi aldı. 90 sonrasında Sovyetler Birliği dağılana kadar olan iki yıllık süreçte vergi sadece erkeklere uygulandı.

1986 yılında Romanya nüfusu arttırmak adına bekarlık vergisi uygulamasına başladı. 89 Devrimi'ne kadar uygulama devam etti.

ABD'nin Missouri Eyaleti'nde uygulama sembolik de olsa devam ediyor
1821 yılında ABD'nin Missouri Eyaleti'nde evli olmayan tüm reşit erkekler için senede 1 dolarlık bekarlık vergisi uygulaması başlatıldı. Günümüzde hala Missouri'de 21-50 yaş aralığında olan erkekler sembolik olarak senede 1 dolarlık bir vergi ödemekle yükümlü.

1921 senesinde Montana Eyaleti benzer bir uygulamayı hayata geçirdi ve eyaletteki tüm bekarlara senede 3 doalrlık bir vergi uyguladı ancak 1922'ye gelindiğinde uygulamadan vazgeçildi.

Michigan, New Jersey ve Kaliforniya'da da tarihin farklı dönemlerinde bekarlık vergisi teklif edildi ancak reddedildi.

Mihver Devletleri, 2. Dünya Savaşı’nda ittifak devletlerine karşı Almanya, İtalya ve Japonya’nın yanı sıra Macaristan, Romanya, Bulgaristan, Slovakya, Yugoslavya, Çin, Finlandiya, Hırvatistan, Arnavutluk, Etiyopya, Tayland, Myanmar, Hindistan, Filipinler, Karadağ, Sırbistan, Mançukuo ve Irak’ın oluşturduğu bloktur. İran ve İspanya ise Mihver Devletleri taraftarı olmuştur.

Sefarad” İbranice’de İspanya anlamına geliyor. 1492 yılında İspanya’dan kovulan Sefarad Yahudilerinin birçoğu Kuzey Afrika, Güney Avrupa ve Balkanlara sürgün edildi. Bu Yahudilerin bir kısmı da dönemin Padişahı 2. Beyazıt’ın çağrısıyla Osmanlı topraklarına gelip yerleşti. İsrail Devleti’nin kurulmasının ardından 1950’den itibaren çok sayıda Sefarad Yahudisi ise bu ülkeye taşındı.

Asıl büyük tehlike biliyorsunuz 2012'de Marduk'un dünya'ya çarpması, bence bu konuyu ivedilikle gündeme taşımalısınız

Dünyanın en kısa kitapları:
- Amerikan Tarihi
- İngiliz Mutfağı
- Alman Mizahı
- Fransız Savaş Kahramanlıkları Kitabı.

Osmanlının son döneminde Avrupalıların alacaklarını toplamak için kurdukları Düyun-ı Umumiye vardı . El koydukları gelirlerden biri de tütün idi. Tütün idaresiyle ilgili Reji Dairesi'ni kurdular . Bu kurumun kendi silahlı kolcuları, vergi toplar ve vergi vermemek için kaçak tütün ekimi yapanları cezalandırırdı . Binlerce Osmanlı köylüsü bu katil sürüsü tarafından katledildi ya da hapse atıldı.

Tekel'in Küba ile ortak kurduğu TEKA Puro Fabrikası İstanbul'da açıldı

"Herşey savunduğunuz kadar iyi değil.İddia ettiğiniz kadar kötü de değil.Herşey umut ettiğiniz kadar güzel olmayacak.Korktuğunuz kadar çirkin de olmayacak.Siz inandığınız kadar masum değilsiniz.Onlar da sandığınız kadar suçlu değil."

300 Milyon nüfuslu Arap Birliği üyelerinin petrol hariç toplam ihracatı, bir Hong Kong şehrinin veya 5 milyon nüfuslu Finlandiya'nın ihracatından azdır.

Sayısız abartmalara, hatta saçmalıklara rağmen modanın iyi bir yanı var: Bir ferdin fert olma, “farklı” olma ihtiyacını ifade ediyor.

Türk Solu 1969'da CİA aşısıyla zehirlenip bölündükten sonra iflah  olmamıştı...bölündükçe bölündü ve sonunda iktidar olma gücünü kaybetti, etkisizleşti.
Oysa bölücü kürtçülükten yakasını kurtarabilirse; Sol Türkiye'nin ilacıdır.

Dinlemesiyle insanları anlayan, değer veren insan, öyle bir güven ve anlayış ortamı yaratır ki, bu ortam içinde herkes onu özler, onunla beraber olmak ister, onu izlemek ister. Karakteri, inandığı temel değerler ona sürekli yol gösterir.

Başarılı bir liderin en önemli başarılarından biri, taraftarlarında muhteşem bir görev yaptıkları hayalini yaratmak yoluyla, ölmenin ve öldürmenin acı gerçeğini maskelemektir. Hitler seksen milyon Alman’a üniformalar giydirerek, onlara muhteşem ve kanlı bir opera oynatmıştır

gözleri ne kadar az görür, kulaklar ne kadar az duyarsa, o kadar çok hayal kurar. Hava, ışık ve güneş vücuda ne kadar temas ederse, duyular da o kadar çok harekete geçer.

İnsanın zihni neyle meşgulse rüyasında onu görür. Hele içiniz rahat olmadı mı, gerçeğe ne kadar da uyar rüyalarımız!

Onlar sürü yavrum. Zincirlerinden başka kaybedecek neleri var? Karanlıktan geldiler, karanlığa gidiyorlar. Ummandaki dalgalar gibi sayısız. Tarihi yok bu sürünün. Macerası yok. Yıldızlara tırmanan merdivenden habersiz. Yürüyen, esneyen, tepinen ve öğrendiği sesleri tekrarlayan uzviyet. Kafanın vecdinden habersiz.

Bu sarhoş karnaval alayını yıldızlar, yüzbinlerce yıldız, kayıtsız bakışlarıyla seyrediyor. Hepsinin hayatı üç kelimenin içinde, hatta bir kelimenin: yaşamadılar. Kaya nasıl beyin olmuş, bilen yok. Yapma çiçek gibi ürpermeyen, kokmayan, yaşamayan milyonlarca, milyarlarca beyin var. Bu kervanın arkasından koşma çocuğum! Onların yöneldiği iklimlerde sam yelleri eser kış yaz.
Jurnal, Cemil Meriç

Gelecekte insanlar Alfalar, Betalar, Gamalar, Deltalar ve Epsilonlar olmak üzere 5 kategoriden oluşuyor. Alfa ve betalar dünya devletinde verilecek görevleri yerine getirmek için eğitiliyorlar ve zeki bebeklerden oluşuyorlar. Gamalar, deltalar, Epsilonlar ise fabrika ve tarlalarda çalışıyor ve zeka seviyesi düşük olanlar bu gruba giriyor.


17 mart.
1756 - İrlanda'nın koruyucu azizlerinden, Aziz Patrick'in (385-461) adına kutlanan bir festival olan Aziz Patrick Günü, ilk kez New York'ta da kutlandı.
1776 - Amerikan Devrimi: George Washington ve Henry Knox'un kente bakan tepelere topçu birliklerini konuşlandırmasının ardından İngiliz güçleri, Boston'u terk etmek zorunda kaldı.
1816 - 38 tonluk 'Elise' adlı buharlı tekne, kaptan Pierre Andriel yönetiminde, Manş Denizi'ni aşan ilk buharlı tekne oldu.
1845 - Küçük paketlerde kullanılan lastik bandın patenti alındı.
1861 - İtalya, ulusal birliğini kurdu.
1891 - Ahmed İhsan Tokgöz, Servet-i Fünûn dergisini kurdu.
1901 - Van Gogh'un resimleri Paris'te Bernheim-Jeune galerisinde sergilenmeye başladı. 1890'da intihar eden sanatçı, yaşamı boyunca sadece bir tane resim satabilmişti.
1915 - Çanakkale Savaşı: Kraliyet Donanması Komutanı Amiral Sackville Carden, görevinden ayrıldı.
1920 - İngilizler, Eskişehir ve Afyon'dan çekildiler.
1921 - Londra'da ilk doğum kontrol kliniği açıldı. Kliniğe başvuranlara, düşük ücretle korunma araç gereçleri verildi.
1926 - "Demir Sanayinin Tesisine Dair Kanun" TBMM'de kabul edildi.
1927 - İtalya'da müzmin bekarların ağır vergi ödemeleri için kanun çıkarıldı.
1941 - Alman denizaltı kaptanı Otto Kretschmer'in denizaltısı batırıldı ve esir alındı.
1944 - Varlık Vergisi'nin tasfiyesine ilişkin yasa yürürlüğe girdi.
1948 - Belçika, Fransa, Hollanda, Birleşik Krallık ve Lüksemburg arasında, 50 yıl süreli Brüksel Antlaşması imzalandı ve Batı Avrupa Birliği kuruldu.
1954 - İspanya'yı kura sonucunda eleyen Türkiye millî futbol takımı, FIFA Dünya Kupası'na katılmaya hak kazandı.
1961 - Vicente Calderón Stadyumu'nun yapımına başlandı.
1965 - 30 milyon dolarlık hacmi olan Türk-İsrail Ticaret Antlaşması imzalandı.
1966 - ABD donanması'na ait "Alvin" adlı araştırma-kurtarma denizaltısı, İspanya kıyıları açıklarında ABD'ye ait kayıp hidrojen bombası'nı buldu.
1968 - PTT ile Northern Electric firmasının işbirliğiyle kurulan telefon fabrikasında yapılan ilk yerli telefon cihazları, 157 liradan satışa çıkarıldı.
1969 - Golda Meir, İsrail'in ilk kadın Başbakanı oldu.
1970 - My Lai katliamı: ABD Ordusu, olayı örtbas etmeye çalıştıkları için 14 subay hakkında soruşturma başlattı.
1972 - Eti Gıda San. ve Tic. A.Ş. Eskişehir'de kuruldu.
1980 - Türkiye'de 12 Eylül 1980 Darbesi'ne Giden Süreç (1979- 12 Eylül 1980): Ankara Sıkıyönetim Komutanı, Sıkıyönetim Koordinasyon Toplantısı'nda konuştu: "Türk Mimar Mühendisler Odası Birliği bizce sabıkalı bir yerdir. Adam öldürmekten 24 yıl ağır hapse mahkûm olan Mahmut Esat Güven, burada iki tabanca ile birçok parlamentere ders verirken yakalanmıştır."
1985 - İki ünlü oyun yazarı Arthur Miller ve Harold Pinter, hapiste bulunan Uluslararası Yazarlar üyesi yazarları ziyaret etmek amacıyla Türkiye'ye geldi.
1995 - Azerbaycan'da 15 Mart'ta başlatılan ve Türkiye'nin de adının karıştığı bir darbe girişimi bastırıldı. Devlet Başkanı Haydar Aliyev'i devirmek isteyen OMON Birlikleri'nin Komutanı Albay Ruşen Cevadov dahil olmak üzere, 400 kişi yaşamını yitirdi.
1995 - Michael Jordan, basketbola geri dönme kararı aldı.
2020 - 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası, koronavirüs pandemisi nedeniyle 2021'e ertelendi.
 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye'de Yaşayan Zenciler

Müşür Nedir, Ne İşe Yarar?

Hükümetler Tarafından Gerçekleştirilen Tarihin En Büyük Altın Soygunları