deneme 49
"Oysa Moiz Kohen’e göre “Asıl mesele, bugünün ileri Avrupa medeniyetini benimsemektir. Bunda da gocunacak bir taraf yoktur; çünkü “Avrupa kültüründeki kıdem hakkı bizimdir.” Hititler Türk olduğuna göre onlar Roma’yı, Roma da Avrupa’yı doğurmuştur. “Demek ki Avrupa medeniyetini benimsemekle hakikatte aslımıza dönmüş oluyoruz... Halbuki asırlarca, “kahrolası Şeriat” veya Türk kültürünü yok ederek onun yerine kaim olan İslam kültürü bizi Avrupa medeniyetini toptan benimsemekten, diğer tabirle Avrupa’ya asimile etmekten alıkoymuştu. Zaten bütün geriliklerimizin müsebbibi de “münhasıran” İslamdır.”"
"Ayaklanmadan önce, Çinlilerin desteğini kazanmak ve bağlılıklarını göstermek için Uygurlar imparatora elçilerini göndererek onların oniki hayvan takvimini kullanmak -Çinlilerin dediğini göre kabul etmek- istediklerini söylerler. "Takvimi kabul etmek" bu takvimin sahiplerinin gözünde boyun eğmek ve tek uygarlığa, Çin uygarlığına doğru bir adım atmak demektir.
Uygurlar başarılarından birkaç yıl sonra Türk (Tu-kiu) halkını öldürmek zorunda kaldıklarını söyleyerek bunların mirasçıları olduklarını açıkça ifade ederler. Yazıtlarından ikisinde -Terkin adıyla da bilinen Taryat (753 ve 759'da yazılmıştır) ve Şine-Su (757 ya da 760'ta yazılmıştır)- imparatorluklarının kurucuları Bumin Kağan'dan, yer yer eksik olan bir bölümde İstemi Kağan ve geleneklerinden söz etmiş ve "atalarının eserini yeniden kuracaklarını" ilan etmişlerdir.
Türkiye'nin jeopolitik konumu, göç ilişkisi üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Coğrafi olarak Avrupa, Asya ve Orta Doğu'nun kesişim noktasında bulunan Türkiye, stratejik bir geçiş noktası konumundadır. Bu durum, Türkiye'nin göç hareketlerinin doğal bir geçiş rotası olmasını sağlamaktadır.
Türkiye, çevresindeki coğrafi bölgelerde yaşanan çatışmalar, siyasi istikrarsızlık ve ekonomik sıkıntılar gibi nedenlerle birçok göç dalgasına maruz kalmıştır. Örneğin, Suriye'deki iç savaşın patlak vermesiyle birlikte Türkiye, yaklaşık 4 milyon Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapmıştır. Ayrıca, Irak, Afganistan, İran, Balkanlar ve Orta Asya gibi bölgelerden gelen göç dalgaları da Türkiye üzerinden geçmektedir.
Türkiye'nin jeopolitik konumu, hem göçmenler hem de göç hareketlerini yöneten devletler için çeşitli zorluklar ve fırsatlar sunmaktadır. Türkiye, göçmenler için bir sığınak ve geçiş noktası olması nedeniyle insani yardım ve entegrasyon süreçlerini yönetme zorunluluğuyla karşı karşıyadır. Aynı zamanda, Türkiye'nin güvenlik önlemlerini güçlendirmesi ve kaçak göçmen akışını kontrol altına alması gerekmektedir.
Türkiye'nin göç ilişkisi, hem iç politika hem de uluslararası ilişkiler açısından önemli sonuçlar doğurmaktadır. Göçmenlerin ekonomik, sosyal ve güvenlik sorunları, Türkiye'nin toplumsal yapısını etkileyebilmektedir. Ayrıca, Türkiye'nin göç politikaları, bölgesel ve uluslararası aktörlerle ilişkilerini etkileyebilir ve Türkiye'nin uluslararası alanda rolünü şekillendirebilir.
Türkiye, jeopolitik konumunu göç yönetimi ve güvenlik konularında etkin politikalar geliştirmek için kullanmalıdır. İnsani ve adil bir göç yönetimi, göçmenlerin entegrasyonunu desteklemek, güvenlik önlemlerini güçlendirmek ve uluslararası işbirliğini artırmak önemlidir. Aynı zamanda, Türkiye'nin göç ilişkisi, sürdürülebilir kalkınma, insan hakları ve uluslararası insancıl hukuk ilkeleriyle uyumlu bir şekilde ele alınmalıdır.
Sonuç olarak, Türkiye'nin jeopolitik konumu, göç ilişkisi üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Türkiye, göçmen akışının yoğun olduğu bir geçiş noktası olarak önemli sorumluluklar üstlenmektedir. Bu durum, Türkiye'nin göç politikalarını etkilemekte, toplumsal, ekonomik ve güvenlik dinamiklerini şekillendirmektedir. Türkiye, jeopolitik konumunu kullanarak sürdürülebilir ve insani bir göç yönetimi sağlamaya yönelik çabalara odaklanmalı ve uluslararası işbirliğini güçlendirmelidir.
Oğuzlar, bugün olduğu gibi erken tarihlerinde de devlet kuruculuğu ve diğer boylar üzerindeki baskınlığı ile daima umumî Türklük bedeni ile bir tutulmuştur. Eski Türk Yazıtları'nda Gök-Türk Kağanlığı'ndaki Oğuzlar ile Gök-Türkler arasında ayrım yapılmadığı ve hatta kağanlığın temelini Oğuzların teşkil ettiği görülmektedir. Oğuzları etnik bir topluluk gibi değerlendirmek isteyenler çıkmışsa da Oğuzların, siyasî mahiyetli Türk adıyla aynı olduğu, ayrı bir etnik topluluğu teşkil etmediği açıktır. Gök-Türk Devleti, Aşina adlı eski bir Türk hükümdar âilesi tarafından etraftaki Türk kütlelerin boylar birliği yâni Oğuz hâline getirilmesiyle kurulmuştur. Çin kaynaklarına göre VI.-VII. yüzyıl Gök-Türk kütlesi doğrudan Oğuz kütlesinden gelmiştir. Bayırku, Bugu, Tongra, Sıkar, Hun gibi Dokuz Oğuz boyları, Gök-Türkleri meydana getiren topluluklardan başkası değildir. Gök-Türkler devri Çin kaynaklarında Oğuzların doğrudan adlarıyla kaydedilmeden Dokuz Kabile ("Jiu Xing") şeklinde Oğuz kelimesinin tercümesiyle yazılması, Türklerden (Gök-Türklerden) ibaret bir topluluğun ayrı bir adla belirtilmesine ihtiyaç olmadığını göstermektedir. Türk Yazıtları'ndaki "Türk bodun" tâbiri, şüphe yok ki kağana bağlı kütlelerin ve elbette ki Oğuzların önemli bir kısmını ifade etmektedir. Yazıtlarda kağan "Oğuz budunu Türk budunundan idi" demektedir. Oğuz adı, etnik bir ad olmayıp siyasî mahiyetlidir ve "boylar birliği" demektir.
VI. yüzyıldan itibaren Gök-Türk Kağanlığı çatısı altında toplanan boylardan bir kısmı, 630 yılında başlayan fetret devrinde kendi aralarında toplanarak Tola-Selenge Irmakları havalisinde Doğuz Oğuz Kağanlığı'nı kurdular.
Yazıtlara göre Oğuzlar, Tula (Tugla) boylarında, ırmağın kuzeye doğru kıvrıldığı yerde yaşıyorlardı. Tariflere göre onlar kuzeyde yaşıyorlardı ve doğularında Tatarlar vardı. Uygur Kağanlığı kurulduktan sonra Bayan Çor (Moyen Çor) tegin iken Dokuz Oğuzları topladı, fakat Sekiz Oğuz birliğini meydana getiren boylarla savaştı. Bayan Çor kağan olduktan sonra ise Otuz Tatarlarla ittifak eden Oğuzları Burgu'da ve Selenge kıyısında mağlup etti. Bunun üzerine Oğuzlar Selenge'yi geçerek çekildiler. Bu hadiseden sonra kağanlık topraklarında Oğuzlarla ilgili detaylı bilgiye rastlanmamaktadır.
Oğuzlar X. yüzyılın ilk yarısında kışlık merkezi Yeni-kent olan bir devlet kurdular. Bu devlete Oğuz Yabgu Devleti adı verilmektedir. Batıda Peçenek ve Hazarlarla daimi savaş içinde olan doğuda Karluklar ve içlerinde ise yerli Afrîgî Hanedanı ile mücadele hâlindeydi. Yabgu Devleti'nin çöküşü üzerine Oğuzların kalabalık bir kısmı Karadeniz'in kuzeyinden batıya giderek Uzları, diğer bir kısım Cend bölgesine, oradan da Horasan'a ve sonra Anadolu'ya göçerek Selçukluları teşkil etmiştir.
Oğuzlar Türk adı yanında, yine siyasî bir adlandırma olarak "Türkmen" adını da taşıyorlardı ve artık İslâmlaşan topraklara geldikten sonra İslâm kaynaklarında bu adla anılmışlardır.
Araştırmacı yazar Erdem Eren "Balkanizasyon, Çözülme ve Matruşka Devletler" adlı çalışmasıyla emperyalizmin, hedef topraklarda, barış ve demokrasi adına ortaya saçtığı etnikçilik ve mezhepçilik virüsünün parçaladığı Yugoslavya üzerinden, "parçalı devlet yapısını" gözler önüne seriyor. Çalışmasının omurgasını, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı Genel Kamu Hukuku Kürsüsünde 2013 tarihli yüksek lisans tez çalışmasının oluşturduğunu belirten Erdem Eren kitabı yazma amacını ise şöyle açıklıyor:
"Mustafa Kemal, Milli Mücadele'nin ardından Anadolu'da yeni bir ülke kurarken doğduğu toprakların çok etnikli yapısını dikkate almış, Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasında etkisi olan çok parçalı yapının kurumsallaşmasından uzak durarak 'ulus devlet' inşasına başlamıştı. Soy ve kan bağına dayanmayan bu ulusçuluk anlayışı, altı oktaki 'halkçılık' ilkesi ile birleşerek gerçek kimliğine bürünmüş ve bugün fazlasıyla muhtaç olduğumuz 'yurttaşlık' aidiyetine dayalı birliktelik, Cumhuriyet'imizin kuruluş felsefesini oluşturmuştu.
Bu kitap, ülkemizde veya dünyanın herhangi bir yerinde pazar yerine bombalar atılmasın diye yazılmıştır. Bu kitap, sırf etnik kökeni seninkinden farklı diye komşunuz ile birbirinizi öldürmeyin diye, çocuklarımız aklını ve vicdanını çağ dışı cemaat örgütlenmelerine kiraya vermesin diye yazılmıştır. Bu kitap, yeni bir İstiklâl Marşı yazılmak zorunda kalınmasın diye yazılmıştır. Kısacası kitapta yer alan 'parçalanma süreçleri' ve sonrasında oluşan 'çok parçalı devletçik yapılanmaları' çalışmamızın ana çizgisini oluşturmaktadır."
İSLAMİYETTEN ÖNCE ARAP YARIMADASI
Arap Yarımadası. Doğuda Basra Körfezi, batıda Kızıldeniz, güneyde Umman Denizi, Kuzeyde Filistin ve Suriye çölleriyle çevrili olan bölgedir. Çöller geniş yer tutuğu için halkın önemli geçim kaynağı ticarettir.
Şehirlerde yaşayan ticaretle uğraşan Araplara medeni, çöllerde hayvancılık yapan ve göçebe yaşan Araplara bedevi denirdi. Kabileler kan bağına dayanan ailelerden oluşuyordu. Kadına değer verilmezdi. Kan davası yaygındı. Halk köleler ve hürler olarak ikiye ayrılmıştı.
Kabileler haram aylarda savaşmazlar Mekke’ye gelerek ticaret yaparlardı. Putlara taparlardı. Putlar Kabe’de bulunurdu. Putları ziyaret ederek hacı olurlardı. Mekke, Medine, Taif önemli şehirlerdi.
HZ. MUHAMMED DÖNEMİ (571-632)
Muhammed 571’de Mekke’de doğdu annesi ve babasını kaybettiği için amcası ve dedesi tarafından büyütüldü. Amcasının kervanlarıyla ticaret yapardı. Güvenilirliği nedeniyle ona El Emin denirdi.
25 yaşında HZ Hatice ile evlendi. 610 yılında Hira dağında ilk vahiy geldi ve peygamber oldu. İlk inananlar HZ Hatice, HZ. Ebubekir, HZ. Ali, HZ. Zeyd ve HZ. Osman’dır. Müslümanlığın yayılması ile putperestler (Müşrikler) zulüm yapmaya başladı. Müslümanlık hızla yayıldı. Bir kısım Müslümanlar Habeşistan Krallığına göç etti.
HİCRET (622)
Mekke’de baskıların artması ve Medine’de özellikle Akabe görüşmelerinden sonra Müslümanların sayısının artması ve Medineli Müslümanların davetiyle HZ. Muhammed Mekke’den Medine’ye göç etti. Mekke’den gelen Müslümanlara Muhacir, Medineli Müslümanlara Ensar denildi.
Hicretin sonuçları:
İslamiyet baskı ve şiddetten kurtuldu ve daha hızlı yayılmaya başladı. Medine’de İslam devletinin temelleri atıldı. HZ. Muhammed peygamberliğinin yanında devlet başkanı olmuştur.
Müslümanlar, Yahudiler ve henüz Müslüman olmayanlar arasında Medine Sözleşmesi imzalandı. Şehrin yönetimi ile ilgili ilkeler belirlendi.
İlk İslam eğitim kurumları oluşturuldu.
Hicret olayı Hicri Takviminin başlangıç yılı oldu.
İslamiyet Yarım Adası
Bedir Savaşı (624):
Sebebi: Müslümanların Mekke’den gelen ticaret kervanına saldırması, Mekkelilerin Müslümanları ortadan kaldırmak istemesi. Müslümanlar kazanır.
Sonuçları: Müslümanların kendine olan güveni artar. İslamiyet’in yayılması hız kazanır. Savaş ganimetlerinin paylaşılması ile savaş hukuku doğar. Esirler içinde zengin olanlar fidye ile fakir olanlar ise 10 Müslüman’a okuma yazma öğretmek koşulu ile serbest bırakıldı. Vatandaşlık antlaşmasına uymayan Beni Kaynuka Yahudileri şehirden çıkarılmıştır.
Uhut Savaşı (625):
Sebepleri: Mekkelilerin Bedir Savaşının öcünü almak istemeleri.
Sonucu: HZ. Muhammed savaşın nasıl yapılması gerektiğini halka sormuştur. Onların isteği doğrultusunda Uhut’ta savaş yapılır. Önce Müslümanlar kazanır. Uhut Dağındaki okçuların ganimet için yerlerini terk etmeleri sonucu müşrikler Müslümanları arkadan kuşatır. Müslümanlar yenilir. Mekkeliler kesin bir başarı sağlayamadı.
Hendek Savaşı (627):
Sebepleri: Müslümanların varlığına son vermek isteyen Mekkeliler, Yahudilerin de kışkırtmasıyla Medine’ye doğru harekete geçer.
Sonuçları: Müslümanlar İranlı Selman-ı Farisi’nin önerisiyle Medine’nin etrafına hendek kazarak savunma savaşı yaptılar. Kazandılar. Müslümanların HZ. Muhammed dönemindeki son savunma savaşıdır. Medine’yi savunabilecekleri güçleri olduğunu göstermişlerdir.
Hudeybiye Antlaşması (628):
Muhammed ve yanındaki 1500 kişinin haram aylarda haç için Mekke’ye gitmesini müşrikler savaş olarak anlamış ve barış istemişlerdir. Onların isteğiyle Hudeybiye Barışı imzalanır. Buna göre;
Müslümanlar o yıl Kabe’yi ziyaret etmeden dönecekler, ertesi yıl üç gün süreyle silahsız olarak hac yapabileceklerdi.
Çocuk Müslüman Mekkeliler, Medine’ye alınmayacaklar ancak Müslümanlıktan çıkanlar alınacak
Taraflar arasında 10 yıl boyunca savaş yapılmayacak
Arap kabileleri arasındaki mücadeleye karışılmayacak
Önemi: müşrikler, İslam Devletini resmen ve hukuken tanımıştır. Oluşan barış ortamı sayesinde pek çok kişi Müslüman olmuş, İslamiyet yayılmıştır.
Hayber Kalesi’nin Fethi (629):
Sebebi: Medine’den çıkarılan Yahudilerin Hayber kalesine yerleşerek buradan Müslüman kervanlara saldırmaları ve müşrikleri, Müslümanlara karşı kışkırtmalarıdır.
Sonuçları: Müslümanların ilk taarruz savaşıdır. İlk kez toprak kazanılmıştır. Şam ticaret yolu Müslümanların kontrolüne geçer. Ekonomik yönden güçlenirler. HZ. Muhammed isteyen Yahudilere Haraç Vergisi ödemek suretiyle Medine’de kalabileceklerini belirtir.
Abbasiler
Mute Savaşı (629):
Bizans’la yapılan ilk savaştır. Başarı elde edilememiştir.
Mekke’nin Fethi (630):
Mekkelilerin Arap kabilelerini Müslümanlara karşı kışkırtmaları sonucu Mekke’nin fethine karar verilir. Mekke savaşsız alınır. Kabe’deki putlar temizlenir. Putperestlik ortadan kalkar.
Huneyn Savaşı ve Taif Seferi (630):
Sebep: Putperest Arap kabileleri ile Mekkeli müşrikler Mekke’yi tekrar alabilmek için Huneyn vadisinde toplanır. HZ. Muhammed üzerlerine sefer düzenler.
Aynı yıl Taif şehri de kuşatılır. Ancak alınamaz daha sonra Taifliler Müslüman olur ve Taif İslam devletine katılır.
DÖRT HALİFE DÖNEMİ (632-661)
Muhammed’in ölümünden sonra devlet başkanlarına halife denildi. Dört halifenin hepsi seçimle iş başına geldikleri için bu döneme Cumhuriyet Dönemi denir.
1) HZ. Ebubekir Dönemi (632-634)
İç karışıklıklar ve yalancı peygamberler sorununu çözdü. Zekat vermek istemeyen Müslümanları itaat altına aldı. Siyasi ve dini birliği sağladı.
Bizans’la Yermük savaşını yaptı. Suriye’nin fethine başladı.
Arap yarımadasının fethi tamamlandı.
Kuran-ı Kerim kitap haline getirilerek bozulması engellendi.
2) HZ. Ömer Dönemi (634-644)
636’da Bizans ile Ecnadeyn Savaşı yapıldı. Suriye ve Filistin fethedildi.
Kudüs, Mısır, Trablusgarb ele geçirildi. Mısır’ın alınmasıyla Baharat Yolu ele geçirilmiş oldu. Ekonomik olarak rahatlandı.
Sasanilerle yapılan savaşlar sonucu İran ele geçirildi. İranlılar Müslüman oldu. Böylece Müslüman Araplar Türklerle komşu oldular.
HZ. Ömer döneminde devlet teşkilatında yapılan yenilikler; ülke yönetim birimlerine ayrılır. Valiler atanır. Düzenli ordu kuruldu askeri divan oluşturuldu. Ordunun giderlerini karşılamak için İkta Sistemi geliştirildi. Adliye teşkilatı kuruldu, illere kadılar atandı. Hicri takvim oluşturuldu.
3) HZ. Osman Dönemi (644-656)
Fetihlere devam edildi. (Libya, Tunus, Doğu Anadolu)
Hazar Türkleriyle savaşlar yapıldı.
Suriye Valisi Muaviye tarafından ilk İslam donanması hazırladı. Kıbrıs Adası alındı.
Kuran-ı Kerim çoğaltıldı.
HZ. Osman önemli görevlere genellikle akrabalarını seçmesi, İslam dünyasında ilk görüş ayrılıklarına sebep oldu. Muhalifleri HZ. Osman’ı evinde şehit etti.
4) HZ. Ali Dönemi (656-661)
Döneminde iç karışıklıklar olduğu için fetihler durmuştur.
Cemel Savaşı : HZ. Ayşe ve taraftarları HZ. Osman’ın öldürülmesinden HZ. Ali’yi sorumlu tuttukları için HZ. Ali’nin halifeliğini tanımadılar. Çıkan savaşı HZ. Ali taraftarları kazandı. Bu Müslümanların kendi aralarında yaptıkları ilk savaştır.
Sıffin Savaşı (657): Muaviye’nin HZ. Ali’nin halifeliğini tanımayarak kendi başına buyruk hareket etmesiyle başlar. Üç ay sürer. Muaviye yenileceğini anlayınca hakeme başvurulmasını ister. HZ. Ali’nin ve Muaviye’nin hakemleri ikisini de görevden alacak ve ortak kabul edilen bir kişiyi halife seçecektir. Ancak Muaviyenin hakemi sözünde durmaz ve Muaviyeyi hakem ilan eder buna sinirlenen HZ. Ali Suriye’den Kufe’ye döner. İslam dünyası hakem olayından sonra üç siyasi gruba ayrılır. 1) Şiiler (HZ. Ali taraftarları), 2) Emeviler (Muaviye taraftarları), 3) Hariciler ( her iki tarafı da tanımayanlar) Hariciler HZ. Ali’yi öldürür. Muaviyeyi de öldürmek isterler ama Muaviye suikast ten kurtulur. HZ. Ali’nin öldürülmesiyle 4 halife dönemi sona erer.
EMEVİLER (661-750)
Kurucusu Muaviye’dir. İlk iş olarak başkenti Şam ‘a taşır.
Muaviye kendinden sonra oğlu Yezid’i halife atamış böylece halifeliği saltanat haline dönüştürmüştür.
Halife Yezid. HZ. Ali’nin oğlu HZ. Hüseyin’in halife olmasını engellemek için onu Kerbela’da öldürttü. Kerbela Olayından sonra Müslümanlar Sünni ve Şii diye iki mezhebe ayrıldı.
Halife Velid döneminde İspanya’yı ele geçirdiler. Emevi devleti yıkılınca İspanya’da Endülüs Emevileri devleti olarak varlıklarını devam ettirirler.
Yıkılış Sebepleri: 1) Emevi ailesine aşırı bağlılıkları, 2) Sınırların genişlemesiyle birlikte yönetimin zayıflaması, 3) İslam Devletini bir Arap devleti haline getirmeleri, Müslüman olduğu halde Arap olmayanlara Mevali=Köle muamelesi yapmaları 4) Peygamber soyuna kötü davranmaları.
Emeviler döneminde diğer gelişmeler: 1) Halife Abdülmelik döneminde Arapça resmi dil ilan edildi. İlk Arap parası bastırıldı. 2) iller birleştirilerek ülke beş büyük eyalete ayrıldı. 3) İslam mimarisi batı mimarisi seviyesine ulaştı.
ABBASİLER (750-1258):
Ebul Abbas Abdullah tarafından Emevi Devleti yıkılınca kurulur. Başkenti Bağdat’tır.
Çinlilerle Orta Asya Hakimiyeti için Talas Savaşı (751) yapıldı. Bu savaştan sonra birçok Türk Abbasi devletinde asker ve devlet adamı olarak görev almaya başladı.
Abbasilerin en parlak dönemi Harun Reşit ve oğulları dönemidir. Bu dönemde; 1) Franklarla Endülüs Emevileri ve Bizans’a karşı ittifak yapıldı. 2) Eski Yanan ve Helen eserleri Arapça’ya tercüme edilerek Felsefe, Matematik ve Astronomide büyük ilerlemeler kaydedildi. 3) Irak’ta sadece Türklerin yerleşebileceği Semarra ordugah şehri kuruldu. 4) Diyarbakır-Tarsus arasında Avasım bölgesi oluşturularak, buralara Türkler yerleştirildi. Böylece Bizans sınırına karşı tampon bölge oluşturuldu.
1258’de İlhanlı Moğollarının Bağdat’a girmesiyle yıkıldı. 1517 yılına kadar Memlüklerin korumasında halifeliği sürdürdüler. Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı almasıyla Halifelik Osmanlı padişahlarına geçti.
EtiketABBASİ DEVLETİ ABBASİLER DÖRT HALİFE EMEVİ DEVLETİ EMEVİLER İSLAMİYET
Hakkımızda Sosyal Bilgiler
Öncekiler
Türklerin İslamiyet Öncesi Kültür ve Medeniyeti Özet
İLERİ
Türklerin İslamiyeti Kabulü ve İlk Türk İslam Devletleri Özet
İlgili İçerikler
ÇÖLE İNEN NUR( İSLAMİYETİN DOĞUŞU VE GELİŞMESİ)
29 Aralık 2015
Sosyal Bilgiler 6.sınıf Abbasi Devleti Dönemi
7 Mart 2014
İslam Tarihinde Müneccim ve Kıyamet
16 Eylül 2012
Emeviler Dönemi
17 Nisan 2011
1 Tanecik Yorum
wow14 Nisan 2021 - 18:55
elinize sağlık
Bir cevap yazın
E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir
Yorum
İsim *
E-posta *
İnternet sitesi
Yorum gönder
Soru Sor
Soru Sor
Kategoriler
Biyografi
Ders Notları
Eğitim Haberleri
Eğitim Programları
Etkinlik, Form ve Ödevler
Genel
İnternet
Kaynak
Kişisel Gelişim
Kitaplar Alemi
Kutlama ve Etkinlikler
Online Deneme Sınavı
Rehberlik
Sınavlara Hazırlık
Sunular
Tarih
Toplantı Tutanakları
Yönetmelik ve Mevzuat
Yorumlar
Yorum Gönder