deneme 5



Oturan Boğa
ABD ordularına karşı savaşan son Kızılderili kabile şefi

Oturan Boğa (Lakotaca: Tȟatȟáŋka Íyotake, İngilizce: Sitting Bull) (1831 - 15 Aralık 1890), ABD ordularına karşı savaşan son Kızılderili kabile şefi. Siyuların Lakota grubundan Hunkpapa kolunun reisi ve 25 Haziran 1876 tarihinde 7. Amerikan Süvari Birliği'ni yenen 3.500 savaşçının lideri.

Soykırım korkusuyla kabilesini Kanada'ya göç ettirdi ve 1881'e kadar orada yaşadı. Montana'daki bir ABD birliğine saldırınca yakalandı, ancak Amerikan hükûmetince bağışlandı.

Yaşamının geri kalan bölümünü, Vahşi Batı Sirki ile dolaşarak geçirdi. Büyük ilgi odağı olan Oturan Boğa, izleyicilere kendi dilinde söverken, halk kendisine gülmüştür.

Aslında ilgisi olmamasına karşın Hayalet Dansı hareketinin önderliği ile suçlandı ve kendisini tutuklamaya gelen polislerle çatışırken öldü. İronik bir şekilde, tutuklamaya gelen polisler, zamanında Oturan Boğa'yla birlikte beyazlara karşı savaşan, ancak sonradan beyazların yönetimine girerek yerli polisi olan kızılderililerdir.

Oturan Boğa'nın beyazlar üzerine yaptığı bir konuşmadan kesit[kaynak belirtilmeli]:

“ (...) Sahip olma isteği onlarda bir hastalık olmuş. Bu insanlar, zenginlerin bozabileceği ama yoksulların bozamayacağı birçok kural koymuşlar. Yönetici olan zenginleri güçlendirmek için yoksullarla güçsüzlerden vergiler alıyorlar. Bizim annemizin, toprağın, kendilerinin olduğunu söylüyor, komşularını çitler yaparak kendilerinden uzaklaştırıyorlar; toprağı binalarıyla ve öteki süprüntüleriyle çirkinleştiriyorlar. Bu millet, baharda yatağından taşarak, yoluna çıkan her şeyi yok eden bir ırmağa benziyor. (...) „


İngilizce Yemek Tariflerinde 

1. Add: Eklemek.
Add sugar to the sauce, and then stir.
Sosa şeker ekleyin ve sonrasında karıştırın.


2. Break/Crack: Kırmak.
Break two eggs in a bowl.
Kâsenin içine iki yumurta kırın.

3. Dice: Küp küp doğramak.
Dice the meat and cook it on high heat.
Eti küp küp doğrayın ve yüksek ateşte pişirin.


4. melt: Eritmek.
Melt some butter in a pan.
Tavada biraz tereyağı eritin.

5. Beat/whisk/whip: Çırpmak.
Whisk egg whites until stiff.
Yumurta beyazını katılaşana kadar çırpın.

6. Mash: Lapa/püre yapmak, ezmek.
Mash the potatoes thoroughly.
Patatesleri iyice püre yapın.

7. Spread: Yaymak.
Spread the cream on top of the cake layer.
Kek diliminin üzerine kremayı yayın.

8.Roll out: (Hamur) açmak.
Roll out the dough without flour.
Hamuru un olmadan açın.

9. Fry: Kızartmak.
Fry the potatoes in olive oil for a different experience.
Farklı bir deneyim için patatesleri zeytinyağında kızartın.

10. Peel: kabuğunu/zarını soymak
Peel the onions carefully.
Soğanları dikkatlice soyun.

11. Mix: (Birbiriyle) Karıştırmak/katmak.
Mix milk with honey, then heat it.
Bal ile sütü karıştırın, sonrasında ısıtın.

12. Cook: pişirmek.
Cook the pasta for at least 10 minutes.
Makarnayı en az 10 dakika pişirin.

13. Cut: Kesmek/bölmek
Cut the beef into little pieces.
Dana etini küçük parçalara bölün.

14. Chop: Doğramak.
Chop two cloves of garlic and mix it with salt.
İki diş sarımsağı doğrayın ve tuz ile karıştırın.

15. Slice: Dilimlemek.
Slice the cheese thinly.
Peyniri ince dilimleyin.


16. Grate: Rendelemek.
First, peel the carrots, then grate them.
Önce havuçları soyun, sonra rendeleyin.

17. Boil: Kaynatmak.
Boil water in a large pot.
Büyük bir tencerede su kaynatın.

18. Steam: Buharda pişirmek.
Steam the vegetables until tender.
Sebzeleri yumuşayana dek buharda pişirin.

19. Pour: Dökmek
Pour some pomegranate sour sauce on salad.
Salatanın üstüne nar ekşisi sosu dökün.
 

20. Grill: Izgarada pişirmek/mangal yapmak
Turn meatballs twice or three times while grilling.
Izgarada pişirirken köfteleri iki ya da üç kez çevirin.

21. Roast: fırında kızartmak.
Roast the chicken for one hour.
Tavuğu bir saatliğine fırında kızartın.

22. Bake: Fırında (kek, pasta) pişirmek.
Place the chocolate cake in the oven, and bake it for 20 minutes.
Çikolatalı keki fırına koyun ve 20 dakika pişirin.


23. Stir: Kaşıkla karıştırmak.
Stir the soup until it is ready.
Hazır olana dek çorbayı karıştırın.

24. Sprinkle: Serpiştirmek.
Sprinkle some salt on the salad.
Salatanın üstüne biraz tuz serpiştirin.

25. Scoop out: (Kaşıkla) oymak.
Scoop out the watermelon.
Karpuzu oyun.

26. Squeeze: Sıkmak.
Squeeze lemon in the soup when serving.
Servis ederken çorbaya limon sıkın.

27. Saute: Sote yapmak.
Saute the mushrooms for 5 minutes.
Mantarları 5 dakika boyunca soteleyin.

13 Ocak 1898’de Emile Zola, Dreyfus davasına dikkat çekmek için dönemin Cumhurbaşkanı’na hitaben “J’accuse” (tr. Suçluyorum) adlı bir makale kaleme aldı. Zola, Yüzbaşı Alfred Dreyfus’un haksız bir sebeple hapsedilmesine tepki olarak yazdığı bu yazıyı yayımlatmak için kendi özgürlüğünü hiçe saydı. Fransa tarihine Dreyfus Davası olarak geçen bu olaya gelin birlikte göz atalım.

Benim tek bir tutkum var, öylesine çok acı çekmiş ve mutluluğu hak etmiş olan insanlık adına, ışık tutkusu.

Alfred Dreyfus
1859’da doğan Yüzbaşı Alfred Dreyfus, Yahudi kökenli bir Fransız subayıdır.

1894 yılında Dreyfus, çöpte bulunan ve askeri planlara ilişkin bilgiler içeren notların kendisine ait olduğu iddiasıyla Alman casusluğu ile suçlanarak tutuklandı. Ardından Yüzbaşı Dreyfus’un rütbeleri onur kırıcı bir şekilde söküldü ve kılıcı kırıldı.

Dreyfus ve kılıcının kırılma anı.
Söz konusu notlardaki el yazısının Dreyfus’a değil Easterhazy adlı bir Fransız binbaşıya ait olduğu gizli servis tarafından tespit edilmesine rağmen mahkeme, kararından dönmedi. Nihayet bu olay tarihe Dreyfus Davası şeklinde geçmiştir.

Suçluyorum!
Bu haksızlığa dikkat çekmek amacıyla Emile Zola, dönemin Cumhurbaşkanı Félix Faure’a hitaben “Suçluyorum” (fr. J’accuse) başlıklı bir makale kaleme aldı. Zola, makaleyi tüm sansürlere rağmen bir şekilde L’aurore gazetesinde yayımlatmayı başardı.



“Suçluyorum”
Makalenin yayımlanmasının ardından Zola aleyhinde orduya hakaretten dava açıldı. Bu dava, Zola’nın mahkumiyetiyle sonuçlandı. Ancak Zola amacına ulaşmış ve meseleye dikkat çekmişti. Zola’nın bu cesur başkaldırısı Dreyfus olayındaki haksızlığın yıllar sonra giderilmesinde rol oynadı.

Dreyfus’un Özgürlüğüne Kavuşması
Yıllar sonra soruşturmaları yürüten Yarbay Picquait, dosyadaki birtakım belgelerin sahte olduğunu açıkladı. Bunun üzerine Binbaşı Easterhazy, suçunu itiraf etti ve gönderildiği hapishanede intihar etti.

Dreyfus, Şeytan Adası’ndaki hücresinde, 1898
Gerçek su yüzüne çıkıyor ve hiçbir şey onu durduramayacak!

EMİLE ZOLA
Ardından Yahudi Yüzbaşı Dreyfus, 12 yıldır tutuklu bulunduğu Şeytan Adası’ndaki hücresinden Fransa’ya getirildi. Nihayet 1906’da beraat etti. Dreyfus’un tam on iki yıl önce sökülen nişanları aynı yerde yapılan törenle yeniden takıldı. Ayrıca kendisine “Onur Nişanı” takdim edildi.

Görevine iade edilişinin ardından Dreyfus Birinci Dünya Savaşı’nda Fransız ordusuna hizmet etti. Emekliye ayrılmasının ardından ise 1935 yılında Paris’te hayata gözlerini yumdu.

Hakikat ve adalet mutlak hükümdarlardır. Zira ulusların büyüklüğünü de yalnızca bu iki kavram sağlar.

Yunan matematikçi Pisagor’a, geometrinin temeli olan Pisagor Teoremi için teşekkür edebilirsiniz. Ancak bazı fikirleri zamana yenik düşmüştür. Örneğin, Pisagor vejetaryenlik felsefesini benimsemiştir ancak inandığı ilkelerden biri fasulyeye dokunmayı ya da yemeyi kendine yasaklamaktır. Efsaneye göre, Pisagor’un ölümü fasulye yüzünden olmuştur. Saldırganlar tarafından evinden kovalandıktan sonra bir fasulye tarlasına girmiştir -ki tarlaya girmektense ölmeyi tercih ederdi- ve saldırganlar boğazını hemen kestirmiştir. (Tarihi kayıtlar saldırı için kesin bir neden gösterememektedir.)
 

Ne Zaman Gitmen Gerekiyor?
 16.yüzyıl Danimarka astronomu Tycho Brahe, ilginç yaşamı ve ölümü ile bilinen bir asildi. Burnunu üniversitedeki bir düelloda kaybetti ve daha sonrasında metal protez taktı. Partilere bayılırdı: Kendine ait bir adası vardı ve arkadaşlarını çılgın bir kaçamak için şatosuna davet etti. Misafirlerinin, evcilleştirdiği kuzey geyiğini ve Brahe’nin kendi yemek artıklarıyla masanın altından beslediği ‘’soytarısı’’, Jepp isimli cüceyi gördüklerinden emin oldu. Ancak partilere olan sevgisi, yanlışlıkla ölüm sebebi olmuş olabilir. Prag’taki bir şölende, Brahe tuvalete gitmesi gerektiğinde masada oturmaya devam etmek için direndi, çünkü masadan ayrılmak görgü kurallarına aykırıydı. Bu yanlış bir hareketti çünkü Brahe böbrek enfeksiyonu geçirdi ve 11 gün sonra 1601’de mesanesi patladı.

Tanınmamış Bir Kahraman
Nikola Tesla bilimin tanınmamış kahramanlarından biriydi. 1884’te Sırbistan’dan Amerika’ya geldi ve hemen Thomas Edison için çalışmaya başladı; bazılarından Edison’un da kendine pay çıkardığı radyo, robotik ve elektrik alanlarında önemli buluşlar ortaya koydu. (Tesla ampulü gerçek icat edendir, Edison değil.) Ancak Tesla, sadece bilimsel arayışında takıntılı değildi. Muhtemelen obsesif kompulsif bozukluğu (OKB) vardı, saça, inci küpelere, biraz kirli olan her şeye dokunmayı reddederdi. Ayrıca, 3 numaraya takıntılı hale geldi, 3 kez binanın etrafında yürümeden binaya girmezdi. Ve her öğünde, yemek kaplarını parlatmak için tam 18 peçete kullanırdı.

Dalgın Profesör
Werner Heisenberg, aklı bir karış havada olan parlak bir teorik fizikçinin muhtemelen ta kendisiydi. 1927’de Alman teorik fizikçi, kuantum mekaniğindeki ünlü belirsizlik denklemlerini, küçük minik atomik parçacıkların küçük ölçeklerindeki davranışını açıklayan kuralları geliştirdi. Ancak doktora sınavında az kalsın başarısız oluyordu, çünkü deneysel teknikler hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyordu. Doktora derecesi komitesindeki şüpheci bir profesör ona bataryanın nasıl çalıştığını sorduğunda, hiçbir fikri yoktu.

Üretken Bilge
Fizikçi Robert Oppenheimer, sekiz dili akıcı bir şekilde konuşabilen ve şiir, dil bilimi ve felsefe gibi geniş bir ilgi alanına sahip bir bilgeydi. Sonuç olarak Oppenheimer, diğer insanların sınırlamalarını anlamakta bazen zorlanırdı. Örneğin, 1931’de Kaliforniya Berkeley Üniversitesi’nden meslektaşı olan Leo Nedelsky’den kendisi için bir ders hazırlamasını istedi, her şeyin Oppenheimer’ın ona verdiği kitapta olduğunu düşünerek, bunun kolay bir iş olduğunu söyledi. Daha sonra meslektaşı şaşkın bir şekilde geri döndü, çünkü kitap tamamen Flemenkçe’ydi! Buna Oppenheimer’ın tepkisi “Ama bu oldukça kolay bir Flemenkçe ile yazılmış!” olmuştur.

Ölümü Belgelenmiştir
Mimar ve bilim adamı Buckminster Fuller, 1930’larda jeodezik kubbe, fütüristik şehirlerin bilim kurgu vizyonları ve Dymaxion isimli bir otomobil yaratmasıyla ünlüdür. Ancak Fuller da biraz ilginç biriydi. Dünya çapında seyahat ederken, birkaç saat diliminde zamanı söylemek için koluna üç saat takıyordu ve yıllarını her gün sadece iki saat uyuyarak geçirdi, buna Dymaxion uykusu adını verdi. (Sonunda vazgeçti çünkü meslektaşları uyumadan ona yetişemiyordu.) Ancak dahi, hayatını kaydetmek için çok vakit harcadı. 1915’ten 1983’e öldüğü güne kadar, 15 dakikalık aralıklarla dini olarak değiştirdiği hayatının ayrıntılı bir günlüğünü tuttu. Dymaxion Kronofilleri olarak adlandırılan günlük sonuç olarak, 270 feet (82 metre) yükseklikte Stanford Üniversitesi’nde saklanmaktadır.

Evsiz Matematikçi
Paul Erdős kendini mesleğine adamış, hiçbir zaman evlenmemiş, sürekli seyahat halinde olan, meslektaşlarının kapıları önüne aniden ortaya çıkıp ‘’Algılarım açık.’’ diyerek çalışmalarının peşinden koşan ve devam etmeden önce sorunlar üzerine 1 ya da 2 gün düşünen Macar bir teorisyendi. İlerleyen yıllarında, çok fazla kahve içmeye başladı ve uyanık kalmak için kafein ve amfetamin hapları kullanmaya başladı çünkü günde 19-20 saat matematik üzerine çalışıyordu. Kararlı odaklılığı ile karşılığını almıştır: Matematikçi yaklaşık 1,500 önemli makale yayınladı ve günümüz matematikçileri altı dereceli ayrılık sayılarını açıklayan ‘’Erdős sayılarını’’ hesaplamaya çalışıyor

Fizikçi eğlencesi
Richard Feynman, 20. yüzyılın en verimli ve ünlü fizikçilerinden biriydi ve Amerika’nın en gizli çalışması olan Manhattan Projesi’nde ünlü bir atom bombası inşa etmek üzere yer aldı. Fakat fizikçi, biraz şakacı ve sorun çıkaran biriydi. Söylentiye göre Los Alamos’taki Manhattan Projesi’nde sıkıldığında, sistemlerin kolaylıkla nasıl kırılabileceğini göstermek için boş vakitlerinde kilitleri açmak ve güvenliği kırmak üzerine çalıştı. Ancak bu onun maceralarının sonu değildi. Nobel ödüllü kuantum elektrodinamik teorisini geliştirirken Las Vegas gösteri kızlarıyla takıldı, Maya dilinde uzmanlaştı, Türk ve Moğol toplumlarının gırtlaktan söylediği şarkıları öğrendi ve kauçuk o-halkalarının 1986’da Challenger uzay aracının patlamasına nasıl sebep olduğunu açıkladı.

Ağır mobilya
İngiliz matematikçi ve elektrik mühendisi Oliver Heaviside, elektrik devrelerini analiz etmek ve diferansiyel denklemleri çözmek için karmaşık matematik teknikleri geliştirdi. Fakat kendi kendini eğitmiş dahi, bir arkadaşı tarafından ‘’birinci sınıf tuhaflık’’ olarak adlandırdı. Mühendis evini dev granit bloklarla donattı, tırnaklarını parlak pembeye boyadı, günlerini sadece süt içerek geçirdi ve aşırı yazma isteğine sebep olan bir beyin rahatsızlığı olan hipergrafi geçirdi.

Kemik Savaşları
1800’lerin sonu -1900’lerin başında gerçekleşen büyük dinozor saldırısı sırasında, iki adam dinozor fosilleri arayışında birbirlerine üstün gelmek için seviyesi gitgide yükselen kötü taktik serileri kullandılar. Yale Üniversitesi’ndeki Peabody Müzesi’nde paleontolog olan Othniel Charles Marsh ve Philadelphia’daki Academy of Natural Sciences’ta çalışan Edward Drinker Cope, dost olarak başladıkları araştırmalarına kısa süre içerisinde birbirlerinden nefret ederek devam ettiler. Fosil avlanma gezisinde Marsh, fosil çukurunun bekçilerine dikkatlerini başka alana çevirmeleri için rüşvet verdi. Başka bir keşifte Marsh, Cope’in keşif gezilerinden birine casuslar gönderdi. Söylentiler, birbirlerinin keşiflerini engellemek için birbirlerinin kemik yataklarını bombaladıkları üzerine döndü. Yıllarca birbirlerini bilimsel yazılarda küçük düşürmek, gazetecilikte uygunsuzluk ve mali yanılsamalarla suçlamakla geçirdiler. Yine de iki araştırmacı, paleontoloji alanına büyük katkılar sağladı: Stegosaurus, Triceratops, Diplodocus ve Papasaurus gibi ikonik dinozorlar onların çabaları sayesinde ortaya çıkarıldı.

"Amenna ve saddakna kelimeleri aslında iki farklı kelime olarak bilinseler bile birleştirildikleri zaman da ortaya farklı bir kelime çıkmaktadır. Saddakna kelimesi ''doğruladık'', Amenna ise " inanır ve güvenir" manalarına gelmektedir. Amenna ve saddakna ifadesi ise ''inandık ve tasdik ettik'' anlamına gelmektedir."


Hubel isimli put ilk puttur.
eskiden kabeye ilk gelen put hubel isimli puttur


"Bugün LGBT olarak adlandırılan homoseksüellik, bir kavmin helak nedeni olmuştur. Korkunç bir çığlık ile Sodom şehrinin altı üstüne gelmiş, üstlerine pişirilmiş taşlar yağdırılmıştır. Lut’un (a.s.) eşi de bu günaha sessiz kalıp onayladığı için helak edilenler arasında olmuştur."

"Semud kavmi neden helak edildi?
Rivayete göre Semûd ve ailesi Medine ve Şam arasındaki bir bölgeye yerleşmiş ve burada çoğalarak Semûd kavmini meydana getirmişlerdi. Bu kavim Kur'ân'a göre Allah'ın imtihan için gönderdiği bir dişi deveyi öldürdükleri için cezalandırılmışlardır.

"Ses ile helak edilen kavim Hangi peygamber?
Şuayb -aleyhisselâm-'ın kavmi de Semûd kavmi gibi nasîhat dinlemedikleri için korkunç bir ses ve gürültü ile helâk olmuşlardır."
 

"Hangi kavim depremle yok oldu?
Kur'an'da deprem ile helak edilen kavimler olarak; Semûd, Lut, Medyen, Res, ve Kârûn kavimleri olduğu tespit edilerek, bu kavimlerin helâkı, ilgili kavramlar ve ayetler ışığında incelenmiştir."


"Lut kavmi kaç kişi yüzünden helak oldu?
Lût Kavmi içinde 80 bin kişi gece namazı kılardı. İçlerindeki ahlaksız 33 kişiye tepki göstermedikleri için hepsi helak oldu."

"En genç yaşta peygamber olan kimdir?
Üzeyir'dir. Kıssanın geçtiği yer, Bakara Suresi'nin 259. ayetidir.
"Taşlaşan kavim hangisi?

Kur'ân'da Lût Kavmi

Kavim içerisinde tecavüz ve fuhuş normal hale gelmişti. Lut peygamberin gönderildiği kavmin erkekleri, şehri ziyarete gelen tüm erkeklere ve herkes de birbirine ve kendi ailesine tecavüz etmekteydi.

"Peygamberlerin en güzel konuşanı kimdir?
Peygamber aleyhisselam, insanların en güzel konuşanı idi. Onun güzel isimlerinden bir tanesi, SAHİB'ÜL BEYAN, bir başkası ise FASİHU'L LİSAN'dır"

"İrem halkı nasıl helak oldu?

Kral Şeddat'ın cennet bahçesi dediği İrem şehri koskoca bir toz yığınına dönüştü. Çöl fırtınası bir azap yorganı gibi örtmüştü üzerlerini. İrem, Ahkâf oldu. Kibir ateşi Âd ve İrem'i kül etti."


"Hangi peygamberin ümmeti yoktur?
CEVAP : Hz. Musa ve Hz. Harun Mısır kralı Firavun ve onun adamlarına gönderilmiştir.

"Semud kavmi Petra mı?

Hz. Salih ve Semud kavminin yaşadığı yer olarak da bilinen Petra, dünyada görülmesi gereken yerler arasında anılmayı hakedecek güzellikte."


Torunundan genç olan peygamber kimdir?
- Allah onu 100 yıl uyutmuş deniliyor?

Cevap
Değerli kardeşimiz,

Bu peygamber, bazılarına göre, İsrailoğullarının resullerinden Ermiya adında bir peygamberdir. İbn Âşûr bu kişinin, İsrâiloğullarına gönderilen peygamberlerden Hezekiel olduğunu tercih etmiştir. İbn Abbas’tan gelen rivayette ve en meşhur olan görüşe göre, bu zat, Yahudilerin kendisine -haşa- “Allah’ın oğlu” dedikleri Hz. Üzeyir’dir. Kıssanın geçtiği yer, Bakara Suresi'nin 259. ayetidir. Fakat Kur’an’da herhangi bir isim verilmemektedir. Harap olan köy ise, ilmî çevrelerde Kudüs / Beytu’l-Makdis olarak meşhur olmuştur.(bk. Taberî, Razî, İbn Aşur, ilgili ayetin tefsiri).

Konuyla ilgili ayet şudur:

- Yahut şu kimsenin haline bak ki, altı üstüne gelmiş harap bir beldeden geçerken “Allah bu beldeyi nasıl diriltecek?” demişti. Allah da onu öldürüp yüz sene öylece bıraktı, sonra diriltip “Ne kadar ölü kaldın?” diye sordu. O, “Ya bir gün yahut daha da az” dedi. Allah ise “Sen yüz sene ölü kaldın.” buyurdu. “Yiyeceğine, içeceğine bir bak, hiç dokunulmamış. Bir de merkebine bak! Seni böylece insanlara bir delil yapmak için öldürüp dirilttik. Şimdi de kemiklere bak; onları nasıl yerli yerince diziyor, sonra üzerine et giydiriyoruz.” Bütün bunları apaçık gördükten sonra, o kimse, “Allah’ın her şeye kadir olduğunu artık çok iyi biliyorum.” dedi. (Bakara, 2/259)

Âyetin gelişinden, bu kişinin inanan bir kimse olduğu, ancak tatmin olmak ve imanını güçlendirmek için delil arayışında olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim arkadan gelecek olan âyet de bu yönde bir ders içermektedir.

- Hani, bir de İbrahim "Rabbim, ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster." demişti. Allah "Yoksa inanmadın mı?" buyurdu. İbrahim "İnandım," dedi. "Lâkin kalbim tatmin olsun  istiyorum." Allah buyurdu ki: "Dört tane kuş tut, onları kendine alıştır. Sonra her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da çağır onları; bak nasıl koşarak sana gelecekler. Ve bil ki, Allah’ın kudreti herşeye üstündür, her işinde sonsuz hikmetler vardır." (Bakara, 2/260)

Allahuteâlâ bir peygamberi uyutmuş veya öldürmüş, sonra yeniden diriltmiş, ona ölü kemiklere nasıl can verdiğini, bozulmamış yiyecek ve içeceğini, kendine iade ettiği eşeğini göstermiş ve bütün bunları (peygamberine lütfettiği mucizeleri), öncelikle orada bulunanlara, sonra da Kur'an'ın gelişine kadar vahiy yoluyla bu bilgiye ulaşan insanlara ibret kılmıştır. Bu ibret Allahuteâlâ'nın insanları öldürdükten sonra tekrar diriltmeye kadir olduğunu göstermektedir ve âhiret inancının bir delilidir. (Taberî, III, 28 vd.; Şevkânî, I, 307-309; İbn Âşûr, II, s. 35)

Allah'ın, hidayete yönelen kullarını doğru yola kavuşturması ve gerçeği bulmalarını sağlaması üç şekilde olmaktadır:

a) Aklî deliller getirerek. Hz. İbrahim (as)'ın Nemrud'la tartışması bunun örneğidir.

b) Gerçeğin ve bildirilen vakıanın nasıl ve neden ibaret olduğunu göstererek. Soruda geçen olay bunun örneğidir.

c) Bizzat yaptırarak, yaşatarak, sebep ve sonucu deney halinde göstererek, 260. âyette anlatılan olay da bunun örneğidir. (Kur’an Yolu, I/286-287)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye'de Yaşayan Zenciler

Müşür Nedir, Ne İşe Yarar?

Hükümetler Tarafından Gerçekleştirilen Tarihin En Büyük Altın Soygunları