deneme 53
"Barok tarzı mimari nedir?
Barok mimari, 16. ve 18. yüzyıllarda gelişen ve müzik, resim ve edebiyat alanından sonra mimaride de kendine önemli ölçüde yer edinen akımdır. İtalyan kiliselerinde gücünü tanrı ve mitoloji taslaklarından alan ve işlemeli duvarlar, görkemli bahçelerle donatılmış mimari yapıdır."
Zaman atlamalı çekim tekniği olan TimeLapse, aralıklı çekimlerden oluşan bir çalışmadır. Aynı video çekimlerinde olduğu gibi saniyede 25 film karesi olmasa da, hareket halindeki öğelerdir
osmanlı ordusunda rütbeler
nefer
onbaşı
çavuş
başçavuş
zabitan rütbeleri 4 tanedir
mülazım-ı sani : teğmen
mülazım-ı evvel : üsteğmen
yüzbaşı : bu osmanlı ordu sisteminde 80'lere kadar tsk'da hala olan önyüzbaşı'yı karşılayan bir rütbedir.
kolağası : kıdemli yüzbaşı'yı karşılayan rütbedir. bir süvari ya da piyade kol'u yönetecek sorumlulukta rütbedir.
ümera, yani üst subaylar ise 3 tanedir :
binbaşı : aynen günümüze de gelmiştir.
kaymakam : ya da kaim-makam. "yerine bakan" anlamındadır. ingilizce ve fransızcadaki "lieu-tenant colonel" (albayın yerine bakan) terimini bizde de direkt karşılayan bir rütbedir. günümüzde yarbay'a denk gelir. ki onlar da alay komutanları yokken yerlerine vekalet ederler.
miralay : alay mir'i ya da komutanı. albay'a denk gelir.
paşalar ise şunlardır :
mirliva : liva komutanı. liva bir tugaydır. tuğgenerale denk gelir.
ferik : tümen komutanlığı ile kolordu komutanlığı arasında gidip gelmektedir.
1. ferik : ordu komutanı sorumluluğundadır.
müşir : mareşal rütbesidir
Bağdat’taki Hikmet Evi
Siyasal iktidar aracı olarak kültür
VII. yüzyılın ilk yarısı İslam dininin Akdeniz bölgesinin doğu bölgelerinde hızla yayılmasına tanık olur. Doğu Roma İmparatorluğu’nun bir kısmının bu yeni inancın müritleri tarafından fethedilmiş olması Latin hâkimiyetindeki Batı Roma bölgelerinin, Yunan kültürünün ana kaynağını oluşturmaya devam eden mekânlara erişmesinin engellenmesine yol açar. Öte yandan yayılma hareketi 750 yılına doğru hız kaybetmeye ve halifeler, kültürü ve bilimi itibar elde etmenin ve fethedilen topraklar üzerindeki siyasal iktidarı sağlamlaştırmanın bir yolu olarak görmeye başlayınca, Müslüman âlimler iki yoldan Yunan bilimin kaynaklarına erişme ayrıcalığını elde eder. Bu yollardan biri Bizans İmparatorluğu’nun merkezinde muhafaza edilen Yunan dilinde özgün belgelerden, diğeri de Nasturi Hıristiyanlar tarafından Süryaniceye çevrilmiş ikinci elden belgelerden oluşur. Nasturilerin VI ila VII. yüzyılın arasında Doğu İran’ın Cundişapur şehrinde oluşturdukları kültür merkezlerinde yaşayan Müslüman âlimler kendilerini efendileri adına Yunan bilimsel metinlerini Süryaniceden Arapçaya çevirmeye adarlar.
Ortaçağ 1
Umberto Eco"
"Montesquieu, insanların eşit olarak doğduğunu, bu eşitliği toplum hayatında kaybettiklerini, bundan sonra insanlar arasında eşitliği kanunların kurduğunu söyler.
Timur: Koca dünya kala kala bir kör ile bir topala kaldı
Yıldırım Beyazıt Han ve Emir Timur, iki büyük İslam komutanıdır. İkisi de Türk olup yıllarca İslam bayrağını daha da ileriye taşımak için cihat etmişlerdir. Yıldırım Beyazıt’ın yanında Emir Sultan gibi büyük âlim, Emir Timur’un yanında Taftazani gibi büyük İslam mütefekkiri vardır. Anadolu’daki veliler Yıldırım Beyazıt’ın yanındaysa da Türkistan’daki bilhassa Nakşibendi ve Yesevi Erenleri de Emir Timur’un yanındadır.
Koyu bir Sünni Hanefi olan Emir Timur, Ahmed Yesevi Hazretleri için bir türbe inşa ettirmiştir. Bu iki hükümdar yıllar boyu birbirleriyle karşılaşmadan îlây-ı kelimetullah için mücadele ederler. Ancak arada yer alan fitnecilerin ortaya ateş sonrasında karşı karşıya gelirler.
Emir Timur, Sivas’ı kanlı bir şekilde ele geçirir. Nihayetinde iki ordu Ankara’da Çubuk Ovası’nda karşı karşıya gelir. Timur, Asya’da getirdiği ve kullanma tekniğini Hintliler’den öğrendiği filleri ortaya sürünce Osmanlı ordusuna karşı büyük bir üstünlük sağlar. Anadolu’daki beylerin Yıldırım’a ihanet etmesiyle Timur, Osmanlı ordusunu dağıtır ve ağır bir zafer kazanarak Anadolu’yu işgal eder.
Osmanlı 12 yıl sürecek olan bir Fetret devri’ne girer ve taht savaşları yaşanır. Yıldırımın bir gözü kördür, Timur ise bir savaşta aldığı darbe sonrasında aksak kalmıştır. Yıldırım’ı esir almaya muvaffak olan Timur ona güler ve şöyle hitap eder: “Koca dünya kala kala bir kör ile bir topala kaldı!”
"Ensar-muhacir edebiyatı yapanlar, fuhuşun Suriyeliler ile birlikte nasıl yayıldığını gözden kaçırmaya çalışmaktadır. Bu, Suriyelilerin bir ahlaki sorunu değildir. Açlığı aşmak için satacak bir şeyi kalmayanların vücutlarını satmalarıdır. Fuhuşun olduğu yerde kaçınılmaz olarak mafya devreye girmekte ve organize suç oluşmaktadır. İstanbul’un en lüks semtlerinde caddelerin kenarları Suriyeli fahişeler ile dolmuştur. Suriyelilerin yoğun olduğu illerde erkek çocuklarının fuhuşa gitmeleri 14 yaşına kadar düşmüştür. Cinsel hastalıklar korkutucu ölçüde artmıştır. Ensar edebiyatı yapanlar Suriyeli kadınların kendi ülkelerinde vücutlarını satmak zorunda kalmadan normal bir hayat yaşadığının farkında değil mi acaba?
TALMUD
2. ve 5. yüzyıllar arasında tamamlanmış ve yazıma dökülmüş torah'yı yorumlayan sözlü geleneğe mishnah denir. mishnah'ya ek olarak onu yorumlayan iki ayrı gemara yazılmıştır. mishnah ve gemara beraber sözlü gelenekler olarak bilinen talmud'u oluştururlar ki bu durumda iki talmud vardır biri jerusalem talmud'u diğeri babylon talmud'udur. rashi ve rambam döneminde (bkz: ortacag) de eklemeler yapılmıştır.
ortodoks yahudi'ler talmud'un tanrı tarafından musa'ya öğretilmiş olduğuna inanırlar, ama tabii ki torah bilginleri, filozoflar ve önemli din adamları tarafından toplandığını tahmin etmek zor değil.
* yahudilerin kutsal kitaplarından biridir. aslında bir nevi hukuk ansiklopedisidir. yahudi halkının bin yıllık yaşam serüvenini, gelenek ve göreneklerini konu alır.
300 yılda derlenebilmiştir. i.s. 4. yüzyılın başlarından 6. yüzyılın sonlarına kadar sürmüştür derleme işi. mişna ve gemara adlı iki bölüme ayrılmıştır.
cagimizda ortodoks yahudiler ve protestan mezhebine bagli hiristiyanlar talmudu ciddi anlamda yillar boyunca calisirilar. israil'de, hahamlik muesseesi hurma, palmiye agaclarinin altinda genc yahudileri oturtup gunler boyunca bu kitabi beyinlerine kazirlar. bir cok yahudi,tevrat'ta gecen hikayeleri gunumuze aktarir (nedense??) ve bu kitabin icindekilerden yola cikarak yasadagimiz asri anlamak gibi dahice bir yontem gelisitirir! ingilizce cevirileri cok sig ve `yapay'dir..
* buram buram judea-christian hamaseti kokar. bir nevi bidat'tir; zamani gecmis bir dini ayakta tutma cabasinin acinasi bir yontemidir, ve tabiiki siyasidir: yahudi diasporasini belirli temeller uzerine oturtma amacli bir savunma mekanizmasidir. bu acidan cok anlasilabilir bir cabadir, sira boyle bir calisma olmasa tanrinin bu secilmis, nur topu gibi kullari birbirlerinden bagimsiz, farkli sekilde davrananilirlerdi.
edebiyat icin super bir kaynaktir. proust, jabes, pamuk, auster, eco buradaki hikayeleriden fazlasiyla faydalanirlar... iyi de ederler...
kadınların okumasının yasak olduğunun öğrenilmesi üzerine bizat hahama danışılmış ve akabinde şu diyalog gelişmiştir:
meraklı müslüman(lar):neden talmudu kadınlar okuyamıyo?
haham:nerden biliyosun sen bunu bakiyim?
m.m:bunu herkes biliyo ki...
h:imama hatipte mi okuyosunuz siz ?
m.m:öyle bi halimiz mi var?
h:kim gönderdi çocuğum sizi?
m.m.:valla kendimiz geldik.
h:müslüman mısınız siz?
m.m.elhamdulillah..
şöyle bir cümle var imiş talmud içre:
bir taş saksının üstüne düştüğünde, "yazık saksıya"; ve saksı taşın üstüne düştüğünde, "yazık saksıya"; her durumda, olan saksıya olur.
talmud'da geçen şu bölüm etkilemiştir beni.
"...bir kadini aglatirken cok dikkat edin, cunku tanri gozyaslarini sayar!
kadin erkegin kaburgasindan yaratildi, ayaklarindan yaratilmadi, oyle olsaydi ezilirdi; ustun olmasin diye basindan da yaratilmadi.
ama gogsunden yaratildi, esit olsun diye kolun biraz altindan korunsun diye ; kalp hizasindan sevilsin diye..."
arabası the book of legends olsa da kendi süleyman'ın bulunamayan hazinesidir.
"ölüler her şeyi bilir; öğrenmenin bir yolu da ölmektir." *
tevatüre göre bir bestecinin ölümüne neden olmuştur. evet, yıllarca anlatılan mite göre charles valentin alkan'ın kafasına düşüp ölümüne sebep olmuştur. her ne kadar artık bestecinin böyle ölmediği kabul edilse de, dikkat etmekte fayda bulunabilir.
yahudilerdeki hadis ve ehli sünnet inancına dair bir kaç eser, sünni müslümanlardaki kutub u sitte ye denk geliyor sanırım.
Yahudilerle Ermenilerin geleceğe yönelik düşünceleri tamamen farklıydı.
Ermeniler şehre kalıcı olarak yerleşmişlerdi. Topluca aynı mahallede yanyana ve bitişik nizam havışlı evlerde, çekirdek aile (baba ve evlatlar bir arada) kalabalık bir aile yaşantıları vardı.
Ermenilerin çoğunluğu sanat sahibiydi. Sıcak demircilik, bakırcılık, kalaycılık daha çok Ermenilerin işiydi.
Müslüman çırak almazlar, mesleklerini babadan oğula kendi soyları ile sürdürürlerdi. O zamanki şartlarda hayat düzeyleri, Müslüman halktan yüksekti.
Dünya Ermenileri birbirleri ile irtibat halindeydiler. Türkiye’de yaşayan Ermenileri ziyaret için gelen Ermeni cemiyeti mensupları, Türkiye genelinde ve özellikle Kilis çevresinde yaşayan Ermenilerin yaşam düzeylerinin, müslüman halktan daha yüksek olduğu ve bu yaşantılarının kıymetini bilmeleri tavsiye edilerek, zaman zaman bu konuda rapor edinmekteydiler.
Kilis’te Ermenilerle Müslümanlar arasında, etnik kimliklerinden dolayı herhangi bir problem yoktu, komşuluk ilişkileri çok iyiydi.
Ölüm ve düğün gibi özel günlerde birbirlerinin acılarını ve seviçlerini paylaşırlardı. Müslümanların yemeğinden yerlerdi, fakat Müslümanlar onların yemeğinden yemezlerdi. Ermeniler, kablumbağa etini çok severler ve kablumbağa etiyle çiğ köfte yaparlardı.
Ermeni Mahallesi;
Şehrin Kuzeydoğu bölgesinde, Aşıt Mahallesi AbidinağaCaddesi yarıya kadar, Kız Meslek Lisesinin ve Ayşecik Parkının kuzeyi, Karakuyu Sokağı, Tosyalı Sokağı, Cankurtaran sokağı ile Şehitsakıp Mahallesinin Şehitsakıp sokağı kısmen Ermeni evleriydi.
Ermeni evleri çoğunlukla yan yana ve evlerinin çoğunda su kuyusu vardı. Bu kuyuların gerek sularının birbiri ile takviye edilmesi ve gerekse tehlikeli durumlarda birbirleriyle irtibat kurmak açısından, kuyudan kuyuya geçilen kanallar vardı.
Ermeni evleri çok sağlam, korunaklı, (Şimdi Halep’ te olduğu gibi) muntazam bir yapıya sahipti. Oturdukları evleri kendi malları olduğu gibi, dükkân, bağ ve zeytinlik gibi malları da vardı. Tarımla da uğraşırlardı.
Zenginleri fakirlerine yardımcı olur, birbirlerini kalkındırırlardı.
Ne zaman ki dış kuvvetlerin ve özellikle Rusya’nın veAmerika’nın kışkırtması ve yardımlarıyla Doğu Anadolu bölgesindeki Ermeniler, Osmanlı Devletine karşı ayaklandılar ve Kafkas cephesinde Ruslara destek veren Ermeniler, Osmanlı Ordusunu arkadan vurarak, iki ateş arasında bıraktılar.
1887 yılında kurulmuş olan Ermeni Hınçak İhtilal Cemiyeti, Osmanlı topraklarındaki tüm Ermenileri kışkırtarak isyana sürüklemeye ve Müslüman halka apaçık düşmanlık beslemeye başladılar.
Osmanlı Devletinin 1.Dünya Savaşına katılarak, askeri gücünü cephelere yığmasını, Ermeni çeteleri büyük bir fırsat olarak gördüler ve cephe gerisindeki savunmasız Müslüman Türk halkına karşı katliamlara giriştiler.
Kilis Ermenileri de,o kadar yakın komşuluk ilişkilerini ve iyi niyetleri göz ardı ederek nankörlük ettiler ve bu isyan hareketlerine katıldılar.
Antep ve Zeytun bölgesinde çıkan isyan hareketlerinden esinlenen Kilisli bir Ermeni’nin de sebepsiz yere bir Müslüman’ı öldürmesinden cesaret alan Ermenilerin silah çekerek sokağa çıkmaları üzerine, Kilis halkı galeyana gelip silahla karşılık verince, kısa bir çatışma yaşanmıştı.
Bu olayda Ermenilerden ölü ve yaralı zayiatı olduğu gibi yıllarca huzur içinde yaşayan Müslüman halk ile Ermeniler arasında bir kopma noktası olmuştu.
Bu olaylar üzerine Kilis halkı: “Biz şimdiye kadar koynumuzda yılan besliyormuşuz” diye düşünmeye başlamıştı.
Osmanlı topraklarının her tarafında, dış güçlerin kışkırtmasıyla Ermeni isyanı ve kargaşaların artması üzerine,dönemin hükümeti İttihat ve Terakki Partisi tarafından 27 Mayıs 1915 tarihinde Tehcir Kanunu çıkarılmıştır.
Ermeni çeteleri, dış güçlerin de kışkırtmasiyla, doğu bölgelerimizde silahsız ve savunmasız binlerce yaşlı, kadın, çocuk demeden, masum sivil insanımızı katletmiş ve kazdıkları çukurlara topluca gömmüşlerdi.
Çıkarılan Tehcir “sevk ve iskân kanunu” uyarınca, savaşsırasında Osmanlı Ordusunu arkadan vuran, isyana ve kargaşaya katılan Ermeniler,savaş bölgelerinden başka yerlere sevk ve iskân edilmişlerdi.13 Aralık 1918 den itibaren İngilizlerin 11 ay süren işgalinden sonra, 29 Ekim 1919 tarihinde Kilis’i işgal eden Fransız askerlerini,tehcire tabi tutulmayan (memlekette kalan) Ermeni kadınları ellerinde çiçeklerle, zılgıtlar çalarak, alkışlayarak karşılamışlardı.
Ermenilerin büyük bir kısmı, o zamana kadar müslüman Türk halkından gördükleri yakın ilgiye ve hoşgörüye rağmen, Fransızların da kışkırtmasıyla nankörlük ettiler ve Fransızlarla işbirliği yaparak, bir kısmı da gönüllü olarak Fransız ordusuna katıldılar.
Fransızların ömür boyu Kilis ve çevresinde kalacaklarını zannediyorlardı.
Kilis’in işgalden kurtulma haberleri geldikçe, Fransız ordusunun çekileceğini öğrenen Ermeniler, yıllarca birlikte yaşadıkları insanlara yaptıkları ihanetin ve nankörlüğün sonucunu düşünerek, Fransızların himayesinde topluca Suriye’ye kaçtılar ve çoğunlukla Halep’e yerleştiler.
Boş kalan ermeni evleri ise, o tarihlerde Arnavutluk’tan göçe zorlanarak gelen muhacirlere (göçmenlere) verilmiştir.
Yıkılma tehlikesi gösteren ve o zaman onarılma imkânı da olmayan Havhonnes Protestan Ermeni Kilisesi, 1925 yılında kontrollü bir şekilde yıkılarak tehlike giderilmiştir.
Diğer Rum Kilisesi (Kendirli Kilisesi), Ayşecik Parkının arkasındaki çıkmaz sokağın nihayetinde, halen ayakta durmaktadır.
YAHUDİ VATANDAŞLAR
Yahudiler, şehrekalıcı olarak yerleşmemişlerdi. Dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan Yahudi toplumu arasında kuvvetli bir iletişim vardır. Halen de böyledir.
Tek düşünceleri “ Ne zaman olsa Filistin topraklarında bir İsrail devleti kurulacak ve biz o zaman İsrail’e göçeceğiz ” diye, ev ve dükkândan başka mülk edinmezler, bağ ve zeytinlik gibi arazi malları almazlardı.
Kilis’teki Yahudilerin tamamı ticaretle uğraşırlardı.
Yahudilerin bir ata sözü vardır:“Al sat, çal sat, bul sat” Çoğunlukla manifaturacılık ve tahıl alım satımı (hancılık ) yaparlardı.
Çocuklarını daha küçük yaştan ticarete alıştırmak için, boyunlarına astıkları küçük tablalar üzerinde seyyar olarak toka, ayna, kalem, sakız, balon vb. şeyler sattırırlardı.
O tarihlerde Kilis’te YahudiMurdoh’un büyük çapta bir masmanası vardı, pekmez ve tahin imalatı yapılırdı.
Şimdiki belediye binasının yerindeki Murdoh’unmasmanasında susamlar ezilip preslenerek şirik (susam yağı) alındıktan sonra, kalan posası da (küsbe) köfte sımıkları gibi yapılarak satılırdı.
Küsbe, tahinden ve helvadan daha ucuz olduğu için, sabah kahvaltısında pekmezle karıştırıp yemek, fakir ailelerin bütçesine daha uygun olurdu.
Paşa Hamamı civarındaki dükkânların çoğunda Yahudiler manifaturacılık yaparlardı.
Yahudiler de toplu olarak semtlerde birbirine yakın ve çoğunlukla bitişik evlerde yaşarlardı.
Yahudi mahallesi: Sabah Pazarından güneye inen Dedeağa Sokağı, Necip AsımSokağı, Muallak CamiiSokağı ile Tabakhane Camii’nin kuzeyindeki ve Ulu Camiinin doğu kısımlarındaki evlerin çoğunluğu Yahudi evleriydi.
Yahudiler, dini bir gelenek olarak cumartesi günleri ateş yakmazlar.
Yahudi kadınları, ateş mangalının üzerine kömür ve çalı-çırpı koyarak, kapı arasında elinde kibrit ile bekler.
Yoldan geçen bir kadına veya bir çocuğa, kibrit çakıp, ateşi yakmaları için ricada bulunurlardı.
Bu şekilde ateşi yakan küçük çocuklara, teşvik için şeker verirlerdi.
Çocukken büyüklerimiz bize sıkı sıkı tembih ederler, “Yahudiler sizi çağırırlarsa sakın ha evlerine gİrmeyin, sizi innelibeşşiğe yatırırlar” derlerdi.
Büyüklerimiz, belki de bu sözüboşuna söylememişlerdi. Çünkü Yahudilerin bir bayramı var, o bayram günlerinde belli bir yerden gönderilen ekmekler, bütün Yahudilere dağıtılır ve her Yahudi o ekmekten bir lokma da olsa mutlaka yemelidir diye yaşlılarımız hep söylerlerdi. O ekmekte Müslüman kanı olduğuna, eski insanlar kesin gözle bakarlardı.
Kilis’ te yaşayan Yahudilerin ve Ermenilerin, o zaman Müslüman Türklerle iyi geçinmelerinin ve dürüst görünmelerinin asıl sebebi, azınlıkta olmaları ve ticaretlerini Türklerle yapmak zorunda oldukları İçindi.
Ne zaman ki Filistin topraklarında İsrail devletinin kurulmasını müteakip, dünyanın çeşitli bölgesindeki Yahudiler, Filistin topraklarında nüfus yoğunluğunu sağlamak için akın akın Filistin’e göç ettiler, Kilis’te yaşayan Yahudiler de, 1955’li yıllardatoplu olarak İsrail’e göçtüler.Giderken de bütün mal varlıklarını satarak paraya çevirdiler.
Kilis halkı, Müslüman Araplarla olduğu gibi, gayrimüslim Ermeniler ve Yahudilerle de, yüzyıllar boyunca hiç bir sorun çıkarmadan bir arada yaşamışlardı.
Yahudiler kendi havralarında, Ermeniler kendi kiliselerinde serbestçe ibadetlerini yapmışlardır.
Ama fırsat bulduklarında da dış güçlerden destek alarak her türlü kötülüğü, nankörlüğü ve hainliği de yapmaktan geri kalmadılar.
(ZeytinDalı Dergisi)
editor
BENZER KONULAR
Yazarlarımız 20.04.2016
Kilis Şirinlemeleri
HASRETİM HALLELERE SIĞMAZ Sıla hasretim hallelere sığmaz Üç şümbüllük...
Yazarlarımız 06.07.2021
Tandır Ekmeği
Adviye ERTEKİN YÜKSEL Kapının zili ile irkildim bu sabah. Henüz...
Yazarlarımız 04.07.2019
79. BOYUT / Ahmet BARUTÇU
EURO Finans uzmanları, “Euroya geçin, ekonominiz kurtulsun” demiş. Dolara geçtik,...
Yazarlarımız 29.11.2014
Sayın Müftümüz Mahmut Karatepe Kilis’imize Hoş Geldiniz…
Mehmet YALVAÇ Em. Öğretim Üyesi Malatya’da görev yaptığımız yıllarda üniversitemizde...
Yazarlarımız 16.11.2015
79. BOYUT / Ahmet BARUTÇU
TUZ Tuz, sağlık için son derece zararlıymış. Şansa bak, bizde...
Yazarlarımız 05.01.2018
“Hatırla Beni Hayat”
Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ Gazneli Devletinin kurucusu ve Hindistan Fatihi...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.
ASTROLOJİ
KOÇ
KOÇ
21 MART
20 NİSAN
BOĞA
BOĞA
21 NİSAN
20 MAYIS
İKİZLER
İKİZLER
21 MAYIS
21 HAZİRAN
YENGEÇ
YENGEÇ
22 HAZİRAN
22 TEMMUZ
ASLAN
ASLAN
23 TEMMUZ
23 AĞUSTOS
BAŞAK
BAŞAK
24 AĞUSTOS
23 EYLÜL
TERAZİ
TERAZİ
24 EYLÜL
23 EKİM
AKREP
AKREP
24 EKİM
22 KASIM
YAY
YAY
23 KASIM
21 ARALIK
OĞLAK
OĞLAK
22 ARALIK
20 OCAK
KOVA
KOVA
21 OCAK
19 ŞUBAT
BALIK
BALIK
20 ŞUBAT
20 MART
DÖVİZ
DOLAR
25,9088
EURO
28,2698
ALTIN
1.610,04
BİST
5.707,19
KİLİS
35°C
Açık
SAL
35°C
ÇAR
33°C
PER
34°C
CUM
34°C
NAMAZ VAKİTLERİ
İSTANBUL
30 Haziran 2023, 21:23:22
İMSAK
03:26
GÜNEŞ
05:26
ÖĞLE
13:12
İKİNDİ
17:12
AKŞAM
20:47
YATSI
22:39
Bu Site Kilis Web Tasarım Mehmet Ali Sıcakoğlu Tarafından Yapılmıştır."
http://kentgazetesi.biz/1915li-yillarda-kiliste-insan-mozaigi/#:~:text=Atat%C3%BCrk%E2%80%99%C3%BCn%20%C4%B0stanbul%E2%80%99da%20%C4%B0lk,S%C4%B1cako%C4%9Flu%20Taraf%C4%B1ndan%20Yap%C4%B1lm%C4%B1%C5%9Ft%C4%B1r.
Yorumlar
Yorum Gönder