deneme 54
İslamofobi Avrupa devletlerine oranla ABD’de İslam dahil herhangi bir dine karşılık çok az vardır. Beyaz ABD’nin tarihini zaten Avrupa’nın din taassubundan kaçanlar yazmıştır.
Savaş kapıda belirene denk savaşçıları ve devrin adamı değil DEVLETİN ADAMI olanları kimse sevmez çok şükür sevilmeyen tarafiz
Uzun hasan'dır. avrupa saraylarında uzun hasan'a küçük türk, fatih sultan mehmet'e ise büyük türk denmiştir. zamanla osmanli devletine rakip olmuslardir. en onemli yaptıkları is ise kuran-i kerim'i turkce'ye cevirmeleridir.
"Bizdeki endüstri yapılarının işlevlerini yitirmesini, sadece teknolojinin gelişimine bağlamak mümkün mü?
Bizde yapıların işlevlerini yitirme nedenleri de Avrupa'dan farklı. Örneğin, Beykoz Deri Kundura Fabrikası'nın işlevini kaybetme sebebini öğrenince açıkçası çok şaşırmıştım. Tesis, özellikle işlevini yitirsin diye uğraşmışlar sanki; ham deri üreten birim kapatılmış! Bu durumda tesis tabi ki ölür, iş yapamaz. Ya da köprü açılmadığı için tersane çalışamıyor. Çünkü yapılan gemiler dışarı çıkamıyor. Böyle bir gerekçe kabul edilebilir mi? Bu tip tesisler tamamen politik, uluslararası baskılar ya da ilişkiler çerçevesinde işlevini yitirebiliyor bizde.
Ayasofia,yani Kutsal Bilgelik.
Bilgi her dönem büyük bir güç olmuştur. Bizans'ta bu gücü dinselliştererek Ayasofya'yı inşa etmiştir.
Bilgiyi değil, bilgeliği arayın. Bilgi geçmişin, bilgelik geleceğindir.”
Çalınmayan tek servet bilgeliktir, “ne güve ve pas yiyip bitirebilir onu, ne de hırsızlar girip çalarlar.” Sen dahi başkasına zorla veremezsin. Bilgelik çalınamaz, çünkü satılamaz. Satılıyorsa, o artık bilgelik değil, bilgidir. Bilgelik meta-bilgi, bilgi metalaşmış bilgeliktir.
Bilimsel malzememiz arttı ama entellektüel gücümüz artmadı. Bu nedenle, her yeni fikirden önce, ilk çağların insanları kadar endişeli, yaralı ve silâhsız durumdayız.
Bilgi biriktirdik, ama bilgelik değil.
“Bilgi bir başkasına aktarılabilir, bilgelik değil.”
Herman Hesse, Siddhartha
Bilgelik çok şey bilerek veya çok bilgi birktirerek değil,bilginin yaşamla bağını kurarak ve bilgiyi bir yaşam ufkukuna dönüştürerek ulaşılacak bir zihin martebesidir.Doygunluğun boş mideyi tıka basa doldurmak olmadığı gibi, boş zihni tıka basa doldurmak da bilgelik değildir..
#felsefe bilgi değil, bilgelik sevgisi anlamına gelir. Bilgi değil, bilgelik peşinde koşun.
Protein tozları
Ya hayır şu distopyayı yaşamak için çok gencim ya...
Dünyanın en saçma şeyi bu tip ürünler kesinlikle uzak durulması gereken şeylerin başında yandaki sağlıksız fastfood gıdası bile kat kat iyidir bunlardan gerçek besinlerin içinde sayısız yararlı kimyasal var asla kıyaslanamaz kalori ,protein her şey değildir ki onda bile hamburger
Ya aptal herifler sizce yemeği sadece karın doyurmak için mi yiyoruz şu kıyaslamanın gerzekliğine bakar mısın kudurdum
Sporumu yapıyorum, köfte kebap tavuk döner vs. den de kaçmıyorum ve kilomu da veriyorum. 3 ana + 3 ara öğün saçmalığını bırakın ve 2 ana öğün + max 1 ara öğünle yetinin (ki yeter zaten). Kalorisi çok fazla olan hazır gıdalardan uzak durun. En iyi diyet uygulanabilir diyettir.
bir dyt olarak söylüuiyorum hamburger yiyin. yemek yemek sadece kalori almak değildir.çiğnemek ve yemekteki lezzeti algılamak bize sunulan en büyük nimet. tadını çıkartın👌🏼
ÖĞÜN TOZU ne aq yemek diye şunu yiyeceğime 35 yaşında tansiyon ilacına başlarım şerefimle
Öğün tozu ne kardeş? Yaşamaya geldik dünyaya. Tatsız tuzsuz toz olmaya, toz yutmaya değil. Salın şu insanları da birbirinin karbon kopyası yapay projeler olmaktan kurtulsunlar.
Diyetisyen yorumu ekleyeyim:
Onurunuzla hamburgerinizi yedikten sonra götünüzü kaldırıp sporda eritiverin arkadaşlar. Merak etmeyin, fast food gibi dünya zararlısı bir öğün bile bu tarz tozların ve H*rbalife türevlerinin yanında melek kalır. Öpüldünüz 😘
Sırf Etteki B12 ve demir sizin tozunuzdaki bütün vitamin ve mineralleri elden geçirir neyin tatavasını yapıyorsunuz. Protein farkını göstermişsiniz protein kalitesi farkına da baksaydınız bi
130 kiloyum, memem ve göbeğimle mutluyum. Yaza güzellik algınızın buyurduğu gibi değil kendimi iyi hissettiğim gibi giriyorum. Tozunuza sıçayım.
Karmanın bir şıllık olarak anıldığını duymuş olabilirsiniz. Tarihi olarak kötülenmiş bir terimin (bitch, şıllık) kader (karma) gibi bir konuyla birlikte kullanılması biraz ağır gelebilir fakat asıl anlamı o kadar da kötü değil. Hadi deyimin kökenine ve kullanımındaki değişime bakalım.
Karma vs. ödeşme
Karma temel olarak bir Hinduizm ve Budizm kaidesidir ve “ne ekersen onu biçersin” fikrine dayanır. Mevzu bahis fikir; bu dünyaya ve ilişkilere harcadığın enerji eninde sonunda sana dönecek olan enerjidir şeklinde açıklanabilir. Eğer nazik ve cömert isen nezaket ve cömertlikle ödüllendirilirsin, eğer zalim ve tahammülsüz isen zulme ve merhametsizliğe maruz kalmayı bekleyebilirsin.
Hayat karmayı ödeşme ile dengeler. Bununla birlikte ödeşmede karanlık bir ima vardır. O daha çok öç temellidir, genelde “pozitif ödeşme” diye bir şey yoktur.
Peki neden karma bir şıllıktır? Yani neden “karma is a bitch” denmiştir? Bunun sebebi karma ile ilgili temelde yanlış veya kötü bir şey olduğundan değildir. Şıllık (bitch) terimi burada sadece karmanın insan davranışlarını değerlendirmede tarafsız ve eşit şekilde yargılayıcı olduğunu ortaya koymaktadır. Hayatını negatif enerji ile doldurursan her şey üzerine gelecektir. Kısacası iyi veya kötü ama hak ettiğin neyse sana onu verecektir.
Nasıl kullanılır?
Karma tabiatı gereği negatif anlamlı olmasa da insanların bu deyimi olumsuz sonuçları olan durumlarda kullanmaya eğilimleri vardır. Yani eğer iş arkadaşlarından birinin aşırı hız yapma alışkanlığı varsa ve bir gün polis tarafından durdurulursa arkadaşına “Yani, karma bir şıllık” (“Well, karma’s a bitch.”) şeklinde yorumda bulunabilirsin. Aynı şekilde birçok insanın kalbini kıran biri aniden sevgilisi tarafından terk edilirse “karma is a bitch” (karma bir şıllık) deyimini duyması muhtemeldir. Burada kast edilen yaptıkların bugün geldi seni buldu anlamıdır.
Üniversite, hatta iki üniversite mezunu gençler, devlette odacı olmak için bile 150 tane sınava girerken, ataması yapılmayan öğretmenler pazarda limon satarken, Türkçe okuryazar oldukları şüpheli molla’lar, sözlüsüz-yazılısız, devlette kadrolu oluyorsa... "Öküz tahta çıkarsa padişah olmaz ama saray ahır olur"(Çerkez Atasözü)
Sen kaçtane devlet memuru tanıyosun yahu ben bu koltugu hak etmiyorum,devletime vatanıma hizmet edemiyorum,kapasitem yetersiz diyen kaç tane memur tanıyosun...Herkes en iyisi.
Varmı öyle erdemli insanlar koltugu boşaltacak.
Son 20 yıldır hatasını kabul eden tek insan, Osmangazi Köprüsü yapılırken "halat koptuğu için" kendini sorumlu hissedip intihar eden Japon mühendis
İnsanlık öldü mü?' dedim. 'Yok' dedi, 'ölmedi, ölmedi ama, bir şeyler oldu, başka bir yerlerde sıkıştı kaldı herhalde?' 'Nerede kaldı acaba?' 'Kuşlar da gitti' dedi.. "🌿
Yaşar Kemal
Hayvanlar alemi daha az tehlikeli. En azından nerden bela gelecek biliyorsun. Ceylan aslanın yanına yaklaşmaz . Nerde aslan olduğunu bilir. Geyik suya girdiğinde hemen hızlı hızlı içer suyu gider bilir çünkü timsah çıkabilir . Bizde ne yaşayacağın belli değil. Kör kurşuna gidersin
"...güllerin bin yıllık mezarı bendedir
yukarıdan bakarım efendilerin pusatlarına
insanların bütün sabahlarını merak ederim
gök hırpalanmaktadır merakımdan."
evet isyan, ismet özel.
Genel anlamda liberalizm,
bireylerin ifade özgürlüğüne sahip olduğu,
din ve devlet gibi, insan özgürlüğünü kısıtlayabilecek kurumların gücünün sınırlandırıldığı,
düşüncenin serbest bir şekilde dolaştığı,
özel teşebbüse olanak sağlayan bir serbest piyasa ekonomisinin olduğu,
hukukun üstünlüğünü geçerli kılan şeffaf bir devlet modelini ve toplumsal hayat düzenini hedefler.
Liberalizm
Anacığıma serbest piyasadan, devletin minimize edilmesinden, vergilerin azaltılması gerektiğinden, özelleştirmeden bahsediyorum, sen solcu musun diyor.
“Ben çalışıp 100 alacağım o çalışmayıp 0 alsın ama benimle paylaşsın” başka şey herkese fırsat eşitliği sağlamak başka şey. Herkesin evde rahat ortamda oturup rahat ders çalışma olacağı yok. Ailesinin suçunu o çocuk mu çekecek? Bu bir örnek. Herkese eşit ilerleme olanağı vermek.
John locke liberalizmin öncülerinden ütopya adlı guzel bir ülke tasarlamıştır.
Çünkü başka seçenek yok! Çünkü 2020 yılında yüz yıl öncesinin ayarlarıyla yaşayamazsın. Güncelleme şart. Çünkü Liberal ülkelerde insanlar refah.
Almanya'nın üçüncü partisi liberal partidir hür demokrat parti de liberal enternasyonal e üyedir ama ismi farklıdır
Avrupa da liberal demokrat partiler eğitim sağlık kültüre devletin önem vermesini istiyor. Türk liberali böyle değil hepsi çekilsin diyor
➡️Aklını kullan. (Yunus 100)
Dünya bireycilige doğru gidiyor eskiden erkek işi olan askerlik İsrail ve birkaç ülkeden sonra Norveç Kadınlara Zorunlu Askerlik Getiren İlk Avrupa ve NATO Ülkesi Oldu ...
Japonya'dan Portekiz'e Özbekistan dahil bir liberal politika kültürü var
Avruda parlamentoda liberal parti olmayan sayılı ülkelerden iz
Denizi olmayan ülkenin donanma komutanı
Gözleri görmeyen adama renk tarifi yapmaya benziyor
Bir bardak suyun değeri kkosullara göre değişir. Sıcaklığına , suyu içecek insan sayısına göre
Çoğu ülkede bir tarafta muhafazakar kar diğer tarfga sosyal demokrat üçüncü dengeleyici unsur liberaller yani ileride çok popüler olacak ama biz görür muyuz
Liberal sol diye birşey olmaz biraz hamilelik olur mu
Bencilik bireycilik vardır. Herkes kendini gelistirirse toplum gelişir
Beş temel unsuru vardır
Temel hak özgürlük ler
Hukuk devleti
Sınırlı devlet yani işi erbabına vermek
Bireycilik
Serbest piyasa ekonomisi
Amerika'da halka soruyorlar senin geleceğinden çocuğunun geleceğinden, emekliliğinden kim sorumlu adamlar diyor tabiki biz
Aynı soru Almanya da Japonya'da soruluyor tabiki devlet diyorlar
Başkası kendi cigeriyle senin yerine nefes alamaz , başkası senin beyninle düşünemez
Liberal partiyi diğer partilerden ayıran en büyük özellik Parti'nin her kademesinde ki adamın zaten zengin olması elinde meslek sahibi olması
Vergi dairelerini ahir yapacağız
Liberalizm özgür olmak demek liberteden geliyor
👏👏👏👏
Ve serbest ticarete açık her sınır kapısı 10 fabrikaya bedeldir....
Zaten ne ülkenin başına ne geliyorsa seçimi "kazanmak" için her şeyi yapanların yüzünden geliyor. En az oy alanları başa getirsek memleket düzelir.
Bizi düzeltmek isteyene kollarımızı açacak yerde, yumruklarımızı sıkıyoruz.
Daha ziyade ortadogu toplumlarındaki düşman yaratma, bahane bulma ve ota boka batıyı suçlama hastalığının bi sonucu. Kafa belli bir dar bakıştan kurtulamıyor. Mesela, sevmediği politikacıları gizli yahudi olmakla falan suçlama 😀 Garip insanlar bunlar solcusu, sağcısı, ulusalcısı
milletim nev-i beşerdir vatanım ruy-i zemin
tevfik fikretin "yeryuzu vatanim, insanlik milletim" anlamindaki sozu
Sağcı arkadaşlar hiç kimsenin arkasından Dava şuuruyla, Solcu arkadaşlar siz de Devrim hayalleriyle gitmeyin. Şu hayatta 70-75 sene yaşayacaksınız, Birey olsun keyfinize bakın...
Hükümet diyor ki: Biz ne istersek sen onu yapmakta özgürsün. –Anonim
Gecekondulari yikacaz dedi
Vergi en güzel tüketimden alınır
yoo kapitalizmde nitelik vardır ve herkes eşit değildir. asıl sol görüş bütün insanları eşit görür. dolayısıyla senin bütün kadınlar için "kadın tek eşli bir fahişe" tanımın kapitalizme değil sosyalizme uyar.
Serbest Piyasa Ekonomisi dünyanın en iyisidir, lakin yanlış ellerde olduğunda en berbat modeldir.
Türkiye ve Türk toplumu için çabalamak yerine bir birey olun ve kendinizi geliştirin. Bu toplumdan size bir fayda gelmeyeceği gibi, sizden de birçok şey götürür. Bu insanlar bizden yeterince şey aldı.
"Liberal kapitalizmin babası sayılan o adam, yani Adam Smith, 1776'da “Toplumların Refahı”nı yazıp “Laissez faire, laissez passer!” (Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler! ) buyurdu ve dillere pelesenk oldu. Asırlarca liberallerin sloganı, bayrağı oldu."
Şanghay İşbirliği Örgütü (İngilizce: Shanghai Cooperation Organisation) veya bilinen adlarıyla Şanghay Beşlisi ve Şanghay Paktı, Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan'ın 1996 yılında oluşturdukları uluslararası bir örgüt. 2001 yılında Özbekistan'ın katılımıyla üye sayısını altıya çıkarttı.
Not : Türkmenistan kendi kaynaklari kendine yettiği için işbirliği örgütlerine katılmıyor
Cengiz'in Harzem Türklerini, yahut Selçuk şehirleri halkını toptan öldürüşü, Timurlenk'in Anadolu'yu yakıp yıkışı, artık, unutulması gereken birer kardeş kavgası sayılıyordu. Onlar artık bizim milli kahramanlarımızdı.
türkiye ile birleşik azerbaycan'ın ( karabağ, güney azerbaycan, azerbaycan cumhuriyeti ) birleşmesi sonucu oluşan yüce türk birliği. turanın ilk adımı olmasada en büyük adımı, turanın yapıtaşı.
3 türk boyu birbirlerine uzun dönem yakın yaşadıkları için ortak paydaları daha çoktur: Oğuzlar, Karluklar,Kıpçaklar.
Türkistan ile Türkiyenin güçlü bir siyasi ve ekonomik birlik kurması için, başta bütün coğrafya ve tarihi
iyi bilmek gerekir.
öğretmenimiz kitap dağıttığında arkadaşlarım sinderellaya pamuk prensese ben ise ömer seyfettinin kitaplarına koşardım. 💐
1919'da Sovyet iktidarına katılan Kırgız (Kazak) "Alaş Orda" partisi lideri Baytursun 3 Ağustos 1919'da şunları yazıyordu:
"Kırgızlar ilk devrimi (Şubat 1917) neşe içinde, ikinci devrimi ise dehşet ve korku içinde kabul etmişlerdir. Bunu anlamak kolaydır. Birinci devrim Kırgızları çarlık rejiminin baskısından kurtarmış ve ezeli düşleri olan özerkliğin gerçekleşebileceği umudunu uyandırmıştı. İkinci devrim ise şiddet, yağma, haraç, diktatörce yönetim ve kısaca tam bir anarşiyle birlikte geldi. Eskiden sadece çarlık yönetiminin küçük bir memur grubu Kırgızları ezerken, şimdi aynı insanlar Bolşevik adıyla çevre bölgelerde aynı rejimi sürdürmektedir. Kolçak, çarlık rejimine yeniden döneceğini hissettirdiği için "Alaş Orda" yüzünü Sovyet rejimine çevirmek zorunda kalmış ve yerli Bolşeviklere bakıldığında hiç de çekici olmamasına karşın onu tanımıştı.
Özetle, o sırada her taraftan tehdit etmekte olan Şiîlik akımlarına karşı Sünnî İslâm’ı bozulup gitmekten Oğuz Türkü kurtarmıştır. Artık kuvvet ve kudreti kalmamış olan Arap kavminin yerine geçerek de, Ortodoks Bizans’la Katolik Avrupa’nın Hıristiyan din birliği adına istilâ ve imha etmek istedikleri İslâm âlemini Oğuz Türkleri kurtarıp genişleterek Emevi ve Abbasi devirlerini bile gölgede bırakmıştır.
sadece azerbaycan ve türkiye yi değil, 12 adaları, halepi, musulu, kerküğü, güney azerbaycanı, batumu egeden hazara tek bir devlet haline getirmeyi amaçlayan birliktir.
Gökalp, böyle bir ortamda Türkçülüğün Esasları'nda Türkçülük mefkuresini büyüklüğü noktasında yeniden tespit eder ve bu mefkureyi üç dereceye ayırır: 1-Türkiyecilik, 2-Oğuzculuk yahut Türkmencilik, 3-Turancılık.
Gökalp'a göre bugün gerçekleşen sadece Türkiyeciliktir. Yakın mefkuremiz ise Oğuz birliği ya da Türkmen birliği olmalıdır. Türkçülerin uzak mefkuresi ise Turan namı altında birleşen Oğuzları, Tatarları, Kırgızları, Özbekleri, Yakutları lisanda, edebiyatta, harsta birleştirmektir.
ziya gökalpe göre türk birliği turan ın ikinci ayağıdır. ancak bir çok kendini milliyetçi sanan insan bunu bilmez, sadece söylemleri turan dan ibarettir. ve maalesef onun hakkında da hiçbir şey bilmezler.
oğuz birliği, batı türkistan ın birleşmesi anlamına gelir ve kanımca oğuz türkleri ve ortadoğunun kaderi için turandan daha önemlidir. bu birleşme gerçekleştiğinde ekonomi için önemli olan;doğalgaz, petrol, insan gücü ve yeterli tarım alanları oğuz devletinin elinde fazlasıyla bulunmuş oluyor. anadolu gibi, kafkasya gibi, mezopotamya gibi verimli coğrafyalara hakim olacak olan bu devletin süper güç olmaması çok düşük bir ihtimal, yönetici salaklığıdır.
bir an önce gerçekleşmesi umuduyla..
ben pek de böyle bir şeyin gereğine iman etmiş değilim. bence ufak tefek birliklerden ziyade direk bir geçiş daha mantıklıdır.
sonuçta türkiye'nin arası türkmenistan'dan ziyade oğuz olmayan diğer türki devletlerler ile daha iyidir, mesela kazakistan ya da bağımsız olmasa da, tataristan özerk cumhuriyeti.
Yapılan bir yanlış ta ,bütün azeri türklerini aynı yapıda görmek. Doğrudur, dil aynı ..Ama, Bugünkü Azerbaycan Cumhuriyetinin tarihi ,özellikle de son 300 yılı İran Azerbaycanından farklı gelişmiştir. Bunu ,en başta yazılı kültürden anlarsınız. Azerbaycan cumhuriyeti İrana değil,Anadoluya yakındır.
Ne Şirazın "dastgah"ı , ne Isfahan'ın farsçası vardır. Yazı dili tükçedir. Türkçe matbuat çok köklüdür. Farsçanın esamesi okunmaz,kimse anlamaz. Anadoluyla sıkı münasebetleri devam etmiştir( Özellikle hanlıklar ve devrim öncesi zamanında)
İrana yakın tek yer Lenkeran(lenkoran) bölgesidir ki buranın da halkının yarısı Taliş denen bir İran Halkıdır.
Bu çok mühim bir konudur. İran Azerileri ile Azerbaycan Cumhuriyeti halkı, aynı lehçeyi konuşan,ama kafa yapısı olarak oldukça farklı halklardır.
Gözlük takan insanları katletti!
Kambaçyo'da Pol Pot denen bir diktatör yaptığı katliamlarla tarihte kendisine Kamboçya'nın Hitler'i lakabıyla anıldı. İşte o diktatörün yaptığı katliamlar...
1925 yılında doğan Pol Pot, Kompong Thom şehrinde çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 1949 yılında Paris'te radyo mühendisliği bursu kazandı. 1953 yılında Kamboçya'ya döndü ve öğretmenlik yapmaya başladı. 1963’te Kızıl Kmerler örgütünü kurdu. Devrik kral Norodom Sihanouk ile iş birliği yaptı ve 1975’te askeri idareyi devirdi ve başbakan oldu. Asıl hikâyesi de böyle başladı.
110
Pol Pot başbakan olmasına rağmen bütün gücü elinde tutuyordu. Kamboçya’yı tarım ülkesi yapmak istedi ve bütün insanları şehirden sürüp köylerde, tarlalarda çalışmaya mecbur tuttu. Sadece tarlalarda çalışmaya zorlamadı
Ülkesinin dışa bağımlılığını bitirmek için içe dönük bir ekonomik plan ortaya koyan Pol Pot’un asıl amacı ise çok farklıydı. Sıkı bir Marksist olan Pol Pot ülkesinde kapitalizmin izlerini silmeye kendini ‘adamıştı’. Bu yüzden de katliamlara başladı
O kadar gözü dönmüş bir katildi ki Pol Pot kafayı kapitalizm ile bozmuştu. Eğitim sistemine kafayı takmıştı, çünkü okullarda ‘kapitalist eğitim sistemi’ bulunuyordu ona göre. Bu yüzden öğretmenleri toplayıp kurşundan geçirmişti. Sadece öğretmenler değil gözlük ve saatiniz varsa da başınız dertteydi
Gözlük ve saati bulunanlar neden öldürüldü? Sebebi çok trajik. Pol Pot’a göre gözlük ve saat takanlar kapitalist sistemin köleleriydi, insanlara kapitalizmi aşılıyordu. Emeğe değer vermiyordu onlar, sadece insanları sömürüyordu. Öldürülmeleri ise gerekliydi. Kurşun israf olmasın diye de kesici aletlerle öldürdü insanları.
Pol Pot, öldürdüğü insanların bebeklerine bile el uzattı. Öldürme sebebi ise ileride ayaklanırlar başımıza bela olurlar diyeydi. Bu kadar vahşiliğe bir vahşilik daha eklemiş, yine kurşun israf olmasın diye kafalarını ağaçlara vurup parçalatarak öldürtmüştür.
Pol Pot ve Kızıl Kmerler yaptıkları onlarca katliamlara devam ediyorlardı. Ancak öldürdüğü insanlara ne yapacaktı? Çare bulmuşlardı, tarlalara gömeceklerdi. Milyonlarca insan Ölüm Tarlaları denen yerlere gömülmüştü. Şimdilerde ise o tarlaların yerinde bu katliamları anlatan müzeler bulunmakta. Ayrıca Ölüm Tarlaları isimli filmde, yaşananlar beyaz perdeye aktarıldı.
Gözlük, saat, kalem, ıslık, nasır gibi bahanelerle milyonlarca insanın kanına girdi Pol Pot. Yaklaşık 1 buçuk milyon insanı bu sebeplerden dolayı öldürmüş, ülkede terör estirmişti.
Eskiden bir lise olan ve eğitim öğretim verilen bina olan yer Pol Pot yönetiminde bir işkencehaneye döndürülmüştü. Bu binada insanlara işkence edilip öldürülüyordu. En meşhur işkence ise vücudun arkasına derin bir yara açmak ve o yaraya tuz basmaktı. 12 bin insan buna benzer yöntemlerle öldürülmüştü.
Vietnam Savaşı’nı kazanan Vietnam, Kambomçya’ya da girmişti. Pol Pot bu yüzden kaçmak zorunda kaldı. Tayland’da ev hapsinde bulunan diktatör 15 Nisan 1998'de öldü. Kızıl Kmerler kalp krizi geçirip öldüğünü söylemesine rağmen intihar ettiği yönünde dedikodular da var. Külleri şimdilerde 2 dolar karşılığında ziyaret edilebiliyor.
Yorumlar
Yorum Gönder