deneme 88


cavit orhan tütengil

içel'in tarsus ilçesinde 1921 yılında doğan cavit orhan tütengil, 1944'te istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi felsefe bölümü'nü, 1958'de iktisat fakültesi'nin bitirdi. köy enstitüleri'nde öğretmenlik yaptı. 1960 yılında doçent, 10 yıl sonra da profesör oldu. ziya gökalp ve basın tarihi konusunda araştırmalar yapan ve çok sayıda yayınlanmış çalışması bulunan tütengil, 1979 yılında öldürüldüğünde istanbul üniversitesi iktisat fakültesi sosyoloji bilim dalı başkanıydı. buyrun bir de ahmet tulgar'in roportajindan alintilari okuyun:

yıllar önce "benden yarına kalacak olan namusluca yaşanmış bir hayat, kitaplarım ve çocuklarım olabilir" diye yazmıştı.
yarına bir de kapanmayan bir dosya bıraktı.
biraz önce eşiğinden geçtiğimiz bu kapıdan 7 aralık 1979 sabahı çıktı. derse yetişecekti.
birkaç dakika sonra, uğursuz gürültüler kapıyı geçip içeri doldu.
öğrencileri dakikliğine hayran oldukları hocalarını beklediler.
otobüs durağına giden asfaltta prof. dr. cavit orhan tütengil'in cansız bedeni yatıyordu.
dokuzdaki derse geç kalma telaşıyla yola çıkan babasıyla, şimdi şu etrafında oturduğumuz masada son kez kahvaltı edemediği için hayıflanan deniz tütengil, "cinayeti işleyenler yakalanıp cezalandırılmadıkça babam o asfaltta yatıyor olacak" diyor. "ve biz bu ülkede mutlu, huzurlu yaşayamayacağız."
prof. tütengil, suikastların art arda geldiği günlerde "sıra bizde galiba" dedikten 16 gün sonra, levent'teki evinin az ötesinde çapraz ateşe tutularak katledildi.
tütengil'in ölümünün ardından savcılığa giden deniz ve annesinin, "buraya boşuna gelmeyin, bu olayın kökü çok derinlerde" dendiğinde katlanan acılarına, tütengil'in malulen emekli edilmesi işlemleri sırasında dosyanın kayıp olduğunu öğrenmeleriyle derin bir umutsuzluk da bıraktı.
dosyanın bulunduğu haberini alıp selimiye kışlası'na koştuklarındaysa, başka bir davanın tutanaklarıyla karşılaştılar.
"belli bir noktadan sonra sevdiklerimiz için bir şey yapamamanın utancıyla yaşamaya başladık" diye anlatıyor deniz tütengil.
katillerin cezalandırılmamasının, gündelik yaşamlarına da yansıdığını söylüyor: "oğluma 'ehliyetsiz araba kullanma' dediğimde bana 'önce dedemin katilleri cezalandırılsın' diye karşılık veriyor."
tütengil suikastine adı karışan iki eski ülkücü, celal adan ve ali doğan bugün politika sahnesinde. adan, dyp istanbul il başkanı, doğan, anap kahramanmaraş milletvekili.
deniz tütengil, bir benzetme yapıyor: "kara paralar nasıl bankalarda aklanıyorsa, cinayet sanıkları da siyasi partilerde aklanıyorlar."
"doğu'nun başbuğu" yılma durak da cinayetle ilgili takibata uğradı. durak, "ügd ocak başkanı recep öztürk'e tütengil'i öldürmesi için izin verdiğini" söyledi.
susurluk kazası olduğunda tütengil ailesi umutla umutsuzluğu aynı anda yaşamışlar. cinayetlerin aydınlanacağını düşünürlerken, kirli ilişkilerin aktörlerinin "meclis kürsüsünden şerefli ilan edilmesi", "türkiye sizinle gurur duyuyor" sloganlarıyla karşılanması yeni bir düşkırıklığı olmuş.
"susurluk'la kodlanan ilişkiler sevdiklerimizin kimler tarafından katledildiğini bir kez daha gösterdi. ancak bu hesap verilmesine yetmiyor. bizim neler hissettiğimizi anlamak için bir fırsat oluştu. italya'yla apo krizinde, evlatları pkk tarafından öldürülen ana babalar haklı olarak çok acı çektiler. biz de sevdiklerimizin katillerine sahip çıkılmasından acı duyuyoruz."
deniz tütengil gözyaşlarını göstermek istemiyor. kahve getirmek için içeri gidiyor.
o zaman karşımızdaki kitaplığa ve prof. tütengil'in fotoğrafına bakıyoruz. bilim adamı yazı masasında.
"en önemli özelliği disiplini ve zamanı iyi kullanmasıydı" diye hatırlıyor kızı babasını. ve sürdürüyor: "saatini kürsüye koyar, derse başlar, son cümlesini söylediğindeyse zil çalardı."
sahi, cavit hoca son cümlesini söylemiş miydi?
devamını okuyayım
lecagot
19.12.2002 00:37


(bkz: orhan cavit tütengil)
kasagi
10.07.2004 15:54

eserleri:

ziya gökalp'in bibliyografyası (1945)
köy enstitüsü üzerine düşünceler (1948)
prens sabahattin (1954)
ziya gökalp üzerine notlar (1956)
gazete ve dergileri inceleme metodu (1961)
azgelişmiş ülkelerin toplumsal yapısı (1961)
türkiye'de bölge basını ve diyarbakır gazeteciliği (1962)
köyden şehire göç meselesi (1963)
köy sorunu ve gençlik (1967)
ağrı dağı'ndaki horoz (1968)
sosyal bilimlerde araştırma ve metod (1969)
yeni osmanlılar'dan bu yana ingiltere'de türk gazeteciliği (1969)
türkiye'de köy sorunu (1969)
azgelişmenin sosyolojisi (1970)
100 soruda kırsal türkiye'nin yapısı ve sorunları (1975)
temeldeki çatlak (1975)
atatürk'ü anlamak ve tamamlamak (1975)
montesquieu (1977)

ölümünden sonra istanbul üniversitesi iktisat fakültesi, prof. dr. cavit orhan tütengil'e armağan (1980) ve prof. dr. cavit orhan tütengil anısına armağan (1982) kitaplarını yayımladı.
devamını okuyayım
sunshine23
19.12.2005 04:23 ~ 16.12.2009 19:56

faşistlerin katlettiği öğretim görevlisi.

türkiya'daki paramiliterlerin bilim adamlarına saldırılarının ilk katledilenlerinden.
kulkke
16.05.2009 15:35 ~ 12.01.2013 22:13


"emelleri açık, daha geniş halk katılımına dayalı toplumsal, ekonomik ve siyasal gelişmeleri durdurmak. tütengil ve onun gibilerin özlemlediği aydınlık türkiye'nin oluşmasını engellemek... katiller yanılıyorlar. aydınlık türkiye mutlaka kurulacak. o türkiye'de aynen bugün olduğu gibi, ölü ya da diri tütengil'in, onun gibilerin yeri olacak."
___
doç. dr. emre kongar [ http://www.sodev.org.tr/…/cavit_orhan_tutengil3.htm ]
___
"tütengil'e saygı...

[ek: bahsi geçen resim için: http://img697.imageshack.us/…203827158575634698.jpg ]

önümdeki fotoğrafa bakıyorum. fotoğrafın çekildiği tarih 7 aralık 1979. fotoğraftan gözlerimi alamıyorum:
sabahın alacakaranlığında gri bir asfalt... asfaltın üzerine sanki uzanıvermiş bir beden... otobüs durağının yakınlarında. üzeri beyaz çarşafla örtülü. ama çarşaf bembeyaz kıvırcık saçlarla taçlanan başı örtmüyor. gözlükleri gözünde, dudakları kenetlenmiş. ne gülümseyen, ne de somurtan, yalnızca susan dudaklar... yüzükoyun uzanıvermiş ama yüzü asfalta değmiyor, hava soğuk, kaşkolü başının altında, kalın paltosu sırtını, boynunu örtüyor. bir kolu öne doğru uzanmış. bileğinde saati. zaman onun için çok önemli, şaşmaz çalışma disiplini içinde, sorumluluğunun bilincinde saatsiz edemez. eli, başının, beyaz saçlarının hemen yanında. alışkanlıktan olsa gerek, parmakları, tam da kalem tutar gibi kıvrılıvermiş. omuz başında çantası. öyle bond çantası falan değil, babadan kalma klasik okul çantası, öğretmen çantası...
fotoğrafa bakıyorum : biraz önce çapraz yaylım ateşe tutulduğunu , bedeninin 12 kurşunla delik deşik edildiğini bilmeseniz , uzanmış dinleniyor sanırsınız. uzanmış, dinleniyor, birazdan kalkıp otobüs durağına yönelecek, her sabah bindiği otobüse yetişecek ve göreve, üniversiteye, derslerine, öğrencilerine kavuşacak...
haftalık sanat dergisi'nin 348. sayısının kapağındaydı bu fotoğraf.(savaş ay çekmişti.) kansız bir fotoğraftı. tüm kanını içine akıtmıştı bilim adamı. çevreye zarar vermemek istermişçesine...

o, cavit orhan tütengil'di. istanbul üniversitesi iktisat fakültesinde sosyoloji profesörüydü. bilim adamlığıyla , hocalığını, yazarlığını bütünlemiş örnek bir insandı.
yukarıda, bir fotoğrafı tüm ayrıntılarıyla anlatmaya çalışmam, yalnızca onun kişiliğine ilişkin ipuçları vermek için değil, aynı zamanda türkiye'de nerelerden nerelere geldiğimizi , nelerden geçtiğimizi vurgulamak ve "unutmayın" diye toplumsal belleğimize seslenebilmek içindi.
cavit orhan tütengil, , sosyoloji profesörlüğünden önce, anadolu'nun çeşitli liselerinde felsefe öğretmenliği, köy enstitülerinde meslek dersleri öğretmenleri yapmıştı. kurucularından olduğu "değirmen" dergisinden başlayarak, incelemelerini, araştırmalarını, denemelerini "yeni ufuklar", "türk dili" , "sanat dergisi" gibi dergilerde ve cumhuriyet gazetesinde yayınladı. sayısız öğrenci yetiştirdi, geriye sayısız eser bıraktı.

akıl yoluna, bilim yoluna baş koymuş, çağdaş , aydınlık, ileri bir türkiye için seferber olmuş, böyle bir türkiye'nin tohumlarının atatürk devrimleriyle atıldığının bilincinde bir aydındı tütengil. özetlemem gerekirse : azgelişmişlik, siyaset - ahlak ilişkisi, (siyasete ahlak değil çıkarların egemen olması) nurculuğun yıkıcı ve geriletici etkileri, "demokrasinin gereği olan özgürlük", düşünce ve örgütlenme özgürlüğü, ekonomik, toplumsal ve kültürel dengesizlik , bu dengesizliğin büyüttüğü uçurumlar onun çalışma alanlarıydı.

günümüz toplumlarının vazgeçilemez nitelikleri olarak eşitliği, özgürlüğü, hoşgörüyü, dayanışmayı savunuyordu.
savunduğu bu ilkelere, türkiye'nin politik liderlerinin kışkırttığı kin, nefret ve şiddet ortamında , gerici, karanlık, faşist güçlerin kurduğu pusu izin veremezdi. birkaç kiralık katil ya da kuklanın ellerine verilmiş silahlar , çapraz ateş ve on iki kurşunla işi bitirdi. "faili meçhul cinayetler" zincirinde bir halka daha... eğer o günlerde doğru sorular sorulup yanıtları aransaydı, belki bugün susurluk'ları ve daha birçok şeyi yaşamazdık.

geriye kalıyor cavit orhan tütengil'in benden asla ayrılmayacak olan öteki fotoğrafları: koskoca bilim adamının , cağaloğlu'ndaki minicik odamıza yerleşip bizimle sohbetleri... bilgisini ve sevgisini cömertçe vermesi... bir çocuk heyecanıyla, gözleri pırıl pırıl baskıdan yeni çıkmış dergiyi incelemesi... sonsuz bir alçakgönüllülükle her birimizi ayrı ayrı kollayarak (üç kişi çıkarırdık dergiyi) bizi önerilere boğması... öldürüldüğünde 58 yaşındaydı. (oysa onu hep çok daha yaşlı sanırdım. belki de biz çok gençtik...)
hani bahçet necatigil der ya "adı, soyadı / açılır parantez / doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti/.../ parantezin içindeki çizgi / ne varsa orda."
cavit orhan tütengil (1921 - 1979)... saygıyla, sevgiyle, şükranla anıyorum."
___
esintiler - zeynep oral- 08 aralık 2001 [ http://www.zeyneporal.com/…azilar/2001/tutengil.htm ]
___
"dosya nasıl kayboldu?

prof. cavit orhan tütengil cinayeti hakkında istanbul siyasi şube müdürlüğü'nde açılan soruşturma dosyası önce diğer dosyalarla karıştı, ardından esrarengiz bir şekilde kayboldu.
tütengil cinayetiyle ilgili olarak gözaltına alınıp mahkemeye çıkartılan recep öztürk delil yetersizliğinden serbest bırakıldı. tekrar ifadesine başvurulması gerektiğinde ise çoktan yurtdışına kaçtığı anlaşıldı.
dönemin istanbul siyasi şube müdürü tayyar sever imzasıyla sıkıyönetim askeri savcılığına yazılan "çok gizli" kayıtlı şu bilgi notu, yanıtlanması gereken soruları da ortaya koyuyor:
"yılma durak'ın ifadesinde, ügd ocak başkanı recep öztürk'ün olaydan önce kendisine üniversiteden bir hocanın öldürülmesinin planlandığını söylediğini, kendisinin muvafakat ettiğini, ertesi gün tütengil'in öldürülmesi üzerine recep öztürk ile yaptığı konuşmada onlar tarafından öldürüldüğünü recep öztürk'ten öğrendiğini beyan etmiştir. bu beyandan sonradır ki tütengil'in faili olduğu anlaşılan recep öztürk daha önce birçok öldürme ve yaralama suçlarından ötürü sıkıyönetim komutanlığı'na sevkedilmiş ancak her nedense tahliye edilmiştir. tahliyesini müteakip yurt dışına kaçtığı için gerek tütengil gerekse yeni belirlenmiş olaylardan ötürü sorgulu yapılamamıştır.

"tütengil'in cenazesi, 9 aralık 1979 günü şişli camii'nden olaylı bir biçimde kaldırıldı. cenazeye katılmak isteyenlerle güvenlik güçleri arasında çıkan çatışma sonunda bir işçi öldü, sekiz kişi yaralandı. yaralananlardan biri de, cumhuriyet gazetesi'nin bir diğer yazarı, ümit kaftancıoğlu idi. kaftancıoğlu, bu törenden aylar sonra bir başka hain saldırının hedefi oldu... "

http://www.tekadamdevrimi.com/…ad_diger/tad_fmc.htm

(bkz: vurulduk ey halkım unutma bizi/#18369553)

(bkz: cinayet sanıkları da siyasi partilerde aklanıyor)

(bkz: bir bilim adamının sonu)
devamını okuyayım
fleurquin
07.02.2010 03:42 ~ 26.04.2010 01:41

katılım geniş olacak olunca cenazesine, geniş kitleleri dağıtmak için ateş açmıştır jandarma cenazesinde.
kulkke
10.03.2010 00:25

1980 öncesi öldürülen aydınlardan sadece biri. kendisini katledenler bulunamadı. şaşırtıcı bir şey değil tabi bu. o dönem birçok katliam yapıldı ve neredeyse hiçbiri sonuçlandırılmadı.

cavit orhan tütengil cinayetinde bir garip nokta var aslında. otobüs durağında katledikten sonra, üzerine '' ne amerika, ne rusya, bağımsız türkiye. anti terör birliği '' yazan bir not bırakılmasıydı. kendisini katleden dört kişi, olaydan sonra gayet rahat bir şekilde, dalga geçersine bir not bırakmışlar. bağımsız ve terörsüz türkiye hayali kuran bir kişi, anti terör imzalı bir notla öldürülüyor.

bu suikastın balistik sonuçları hiç açıklanmamış. eşine yapılan iki açıklama var sadece. birincisi yıllar sonra, gayriresmi olarak bir askeri savcı tarafından yapılan ''eşinizin ülkücülerin silahlarından çıkan kurşunlarla öldüğü balistik muayenede anlaşılmıştı'' , diğeri ise istanbul askeri savcılığı'nın şükriye tütengil'e verdiği son cevap; dosya bulunamadı.

prof. tütengil'in öldürüldüğü gün, mhp genel idare kurulu üyesi avukat cahit aküzüm'ün cenaze töreni yapılmış. bu cenazede konuşan alparslan türkeş ''şehitlerimizin intikamı alınacaktır. hiçbir kuvvet bizi durduramayacaktır'' sözleri ise çok manidardır.
devamını okuyayım
kiss me i am shitfaced
11.08.2011 17:00 ~ 17:03



istanbul uniden vezneciler durağına gittiğinizde hayefin yanından aşağı giden yolun adı. anladığım kadarıyla öldüğü yer.

katledilmesinin 37. yılıdır.

"atatürk bir bağımsızlık savaşçısıdır. yalnız söz konusu ettiği alanlarda bağımsızlık savaşçılığı etmekle kalmaz, bundan daha da önemlisi olan düşüncenin bağımsızlığı nı şart koşar. verimsizlik üzerinde sulta (otorite) kuran hurafelere, inanışlara ve kurumlara karşı oluşu nedensiz değildir.

şunu unutmamalıyız ki, türk milletinin yaşamına atatürk bir fasıl (ara) değil, yeni bir başlangıçtır. o'nun öncülük ettiği eser eksiksiz olmadığı gibi tamamlanmış da değildir. genç kuşakları bekleyen en önemli görev bu "başlangıç" ı sürdürmektir"


atatürk'ü bir zirve, tepe noktası, aşılamaz bir abide olarak anlayıp, atatürk'ün beyaz ata binmiş halde çıkıp ülkeyi kurtaracağını bekleyenlerin aksine atatürk'ün "aşılması gereken" bir lider olduğunu dile getirmiş akademisyen, entelektüel. ((bkz: atatürk'ü tamamlamak))

böyle adamları devlet de sevmez, atatürkçüler de sevmez, atatürk düşmanları da sevmez. işte bu yüzden böyle adamlar hep öldürülmüştür.

bir diğer örnek (bkz: ahmet taner kışlalı)
corcihaci
14.09.2017 21:03 ~ 23:47


cinayetinin hemen sonrasında çekilen görüntülerin linki yukarıda verilmiş zaten.

üzeri örtülü, bir yandan katip kadın bir şeyleri daktilo ediyor, yanından otobüs geçiyor, tütengil'in eli örtünün altından çıkmış, saati görünüyor, kanı asfalta akıyor...

https://www.youtube.com/watch?v=v5-0t0xbmu4
tatli cocuk
01.11.2017 22:44

" "sen ölmedin" edebiyatı ile atatürkçülüğe ve türk milletine yararlı olunamaz. atatürk'e yapıla-cak kötülüklerin en büyüğü onu bir evliya haline getirmektir. basmakalıp, şekilci ve çıkarcı atatürk sevgisi artık yerini gerçekçi, tenkidçi ve tamamla-yıcı çalışmalara bırakmalıdır. atatürk sömürücülü-ğüne bir son verilmelidir."

(bkz: atatürk'ü anlamak ve tamamlamak)
corcihaci
14.11.2017 16:16

gençlik yıllarında bitirme tezini prens sabahattin üzerine yazarken diğer yandan da değirmen adında bir dergi çıkarır. bu derginin önsözünün bir kısmı şöyledir:
"her doktrine saygılıyız. beyoğlu caddelerini eskilik yenilik yaygarası koparan sarhoş edebiyatçılara bıraktık. güneşi, köyümüzü, insanları anadolu'yu hatırlattığı için beyazıt semti yeter bize. baudelaire, rimbaud gibi serseri olmaya niyetimiz yok."

işte bir sosyoloğun 20'lerindeki realist tavır.*

arslan kaynardağ'ın 'tanıdığım toplumbilimciler' isimli bildirisinden alınma.
nietzschecicocuk
18.10.2018 23:23 ~ 23:26


kitaplari basilmiyor, neden?
pekomma
06.11.2019 10:32

ışıklar içinde yat güzel insan. senin kıymetini unutmayacağız.
ruoja
07.11.2019 02:11

kahpece bir saldırı sonucu öldürülümüş, aydın bir sosyoloğumuzdu. dr. rıza nur'un hatıratından ilk kez bahsederek ortaya çıkaran özel bir şahsiyettir. atatürk'ün putlaştırılması sürecine zinhar karşı çıkmış; atatürk'ü anlamanın, çağdaşlaşmanın bilimle, adaletle ve insanca yaşamayı tesis etmekle mümkün olacağını ortaya koymuştur.
gucuneguckatmayageldik
08.03.2020 13:33


eğitim sosyolojisi dersi ödevi için "bakalım koca çınar'ın bize bıraktıklarından yararlanabileceğim ne var?" diye kütüphaneme göz gezdirirken az gelişmenin sosyolojisi ile tanıştığım merhum akademisyen. dedemin köy enstitüleri'nden hocası, kim bilir katledildiğinde ne denli üzüldü. babanemin "evlendiğimizde ziyaret etmiştik, 'bu güzel hanımı nereden buldun?' diye bana iltifat etmişti" diyerek anarken hafiften gözlerini dolduran değerli bir hoca.
pamela courson
08.11.2020 12:20 ~ 12:22

vaktiyle kadirşinaslık gösterip "kitaplar arasında 44 yıl" kitabı için "birkaç söz" yazmışlığı da bulunan profesör. o yazısında muzaffer gökman'ı şöyle tanımlamış:

"işini sıkı tutan kişinin adının sinirli, prensiplerine bağlı kişinin adının aksi, saatinde herkesi iş başında görmek isteyen kişinin huysuz olarak nitelendirildiği bir toplumda giriştiği savaştan 'muzaffer' olarak çıkmak için kendi isteğiyle emekliye ayrılır."

sistemin bozulmasından, insanların ve kurumların yozlaşmasından yakınıyoruz sıklıkla. tütengil'in gökman hakkında yazdığı yazı; işleyiş/bürokrasi vb. ne kadar kötü olursa olsun, asıl "insandaki" görev bilincinin ve taraf gözetmeden hizmet gayretinin korunmaması ve gitgide yok olmasıyla bozulmanın da hızla başlayıp yayıldığını gösteriyor.

örneğin yine aynı yazıda gökman için, "bozuk düzenin içinde bir 'duvar saati' gibi herkesin gözetimi altında dosdoğru işleyen bir insan" benzetmesini yapıyor ve o hasletler topluma, genel kabüle ters düşse de yaşatıldığı zaman hayırlı işler ve sağlam izler bırakılabileceğine ve en önemlisi de toplumun da "böylelerinin yüzü suyu hürmetine ayakta duracağına" işaret ediyor.

belki de fikrî açıdan bambaşka noktalarda olan insanlar artık böyle hakkaniyetli ve vefalı cümlelerle birbirlerini anamadıkları için de hızla kendimizi öğütüp topluca tükeniyoruz...
devamını okuyayım
havi
13.11.2020 17:35

"sıra bizde galiba" demişti, ard arda gelen suikastlerden sonra. 16 gün sonra katledildi. aileye, savcılıkta "bu olayın kökü çok derinlerde" denildi, 41 yıl önce.

gazeteciler, hocanın etrafını sarmış fotoğrafını çekerlerken eşi şükriye hanım "kocamın değil katillerin fotoğrafını çekin!" diye bağırıyordu. ülkenin en değerli sosyolog-yazarının katillerinin fotoğrafı hiçbir zaman çekilmedi.

ülkücüler tarafından katledilişinin yıl dönümü olan profesör. aynı zamanda da kepirtepe köy enstitüsü'nde de öğretmenlik yapmıştır.
aklinizdan suphe ediyorum
07.12.2020 05:51


türkiye cumhuriyeti'nin aydınlık yüzlerinden olan istanbul üniversitesi iktisat fakültesi/sosyoloji enstitüsü başkanı... 7 aralık 1979 sabahında işine giderken karanlığın hizmetkarları tarafından çapraz ateşe tutularak öldürülen eğitimci, yazar, bilim insanı.
tıpkı toplumsal özgürleşme ve ilerlemeden yana olan uğur mumcu, bahriye üçok, ahmet taner kışlalı, necip hablemitoğlu, bedrettin cömert, ümit kaftancıoğlu ve daha pek çok düşün insanımızın en üretken dönemlerinde katledildiği gibi.

köy enstitülerinde ve anadolu'nun bazı bölgelerinde öğretmenlik yapan cavit orhan tütengil, milli eğitim bakanlığınca ingiltere’ye gönderilmiş ardından da 1953 yılında sosyoloji asistanı olarak istanbul üniversitesinde akademik hayatına başlamıştır. "monteisque siyasi ve iktisadi düşünceler" üzerine çalışmalar yapmış, eğitim sorunlarına pratik öneriler getirmiştir.
temel ilgi alanı "gelişme sosyolojisi" olan tütengil’e göre, türkiye bir geçiş ülkesidir ve bu geçişte de pusula sadece atatürk'tür. atatürk’ün gençlere öğütleri arasında yer alan “benim yapmak istediklerimi tamamlayınız” sözü onun için çok özel bir konuma sahip olmuştur.

ne acıdır ki bu topraklarda doğan yurtsever ve elini taşın altına koyma cesareti gösteren tüm aydın insanlar, paranın uşakları tarafından her dai

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye'de Yaşayan Zenciler

Müşür Nedir, Ne İşe Yarar?

Hükümetler Tarafından Gerçekleştirilen Tarihin En Büyük Altın Soygunları