deneme 89



Filistin'in özgürlüğünde şükür secdesinden sonra tüm dünyaya karşı böyle dabke oynadığınızı görmek umuduyla..

"Ben, vatan için, vatanın her zerresi için bütün kuvvetimle ölünceye kadar çalışacak bir makine olmak istiyorum. Ne yapayım, bir kere vatanı her şeyden, herkesten daha fazla sevdim. Ona ebediyen sadık kalacağım..."
- Enver

"Osmanlı toplumu içerisinde genelde kabul edilen dört millet (millet-i Erbia) vardır. Bunlar, Müslüman milleti, Rum milleti, Ermeni milleti ve Yahudi milletidir. Müslüman milleti “Millet-i Hâkime” Ermeni milleti ise, “Millet-i Sadıka” olarak isimlendirilmiştir." 

Almanya'da kurumsal bir ırkçılık var polisinde yargisinda . İkinci sınıf hissettiriyor seni direk. Bizde o yok.

Türkiye, yabancıları da bünyesinde bulundurmayı yeni yeni deneyimliyor. İnsanların ülkelerinin sportif başarısını kutlaması bile batıyor.

Türkiye'de Avrupa daki gibi sistemli ırkçılık yoktur. Ama herkes hümanist evransel değerleri savunuyorda diyemeyiz. Komşunuzun hristiyan olmasını ister misiniz anketi yüzde yetmiş hayır çıkıyor 

II. Selim (Osmanlı Türkçesi: سليم ثانى Selīm-i sānī), Sarı Selim ya da Sarhoş Selim[1] olarak da anılır (30 Mayıs 1524[2],İstanbul - 15 Aralık 1574, İstanbul), 11. Osmanlı padişahı ve 90. İslâm halîfesidir. Kânûnî Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan'ın oğludur.[3][4][5] Kardeşi Bayezid'e karşı Konya'da yapılan savaşı kazanarak, babasının desteğini aldı. Babasının ölümü üzerine, hayattaki tek oğlu olarak 1566 tarihinde on birinci padişah olarak tahta geçti. Padişah olur olmaz ilk seferini Batı’ya yaptı. Ülke sınırlarını Orta Avrupa’ya kadar genişletti. Kıbrıs, Tunus kayıtsız şartsız teslim olanlar arasındaydı. Ülkesinin denizlerde de egemenliğini genişleterek, deniz egemenliğine önem verdi.  


Milli Eğitim Bakanlığı Özel Taşıt Sürücüleri Yönetmeliği ile Karayolları Trafik Yönetmeliğine göre madde 82 uyarınca karayollarında araç sürmeyi öğrenmek üzere yetkili sürücü kurslarından, G Sınıfı (iş makinesi ehliyet) hariç diğer sürücü belgelerinden herhangi birini almak isteyen sürücü adaylarının eğitim ve sınavda kullanılmak üzere K Sınıfı Sürücü Aday Belgesini almaları zorunludur.

 Buna göre en düşük ehliyet alma yaşı 16 olduğuna göre (A1 Motorlu Bisiklet) sürücü aday belgesi alma yaşı da 16’dan başlıyor demektir. Bu belge Milli Eğitim Bakanlığı Özel Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursu Yönetmeliğinde yer alır. K Sınıfı Sürücü Aday Belgesi 6 ay süreyle geçerlidir. Verilen sürücü aday belgeleri sıra esasına göre defterine kaydedilir.

K sınıfı ehliyet nedir?
Eski prosedürde geçerli K sınıfı ehliyet 18 yaşını doldurmamış bireylere trafikte yanında bilir kişinin bulunması suretiyle verilen belgeydi. Yani K sınıfı ehliyetiniz var ama trafikte tek başınıza araba kullanamazsınız demek. Şimdi ise ehliyet almak isteyen bireylere ehliyet alıncaya kadar ki süre içinde trafikte sürüş eğitimi alabilmeleri için (yetkili eğitmen gözetiminde) zorunu belgedir. Genelde yurt dışında örneklerini gördüğümüz K sınıfı ehliyetin ( diğer bir deyiş ile stajyer ehliyet ) ülkemizde son yönetmeliklere göre kullanımı zorunlu hale geldi.
K sınıfı ehliyet bir nevi geçici ehliyet stajyer ehliyet diye de adlandırılabilir. Zaten sizin en çok kullanılan B tipi ehliyet aldığınızı varsayalım aldığınız eğitim süresince verilecek ehliyet tipidir K sınıfı ehliyet. Bu ehliyet ile trafikte araç kullanamazsınız, bir yetkiniz yoktur. Ki zaten bir çok kursiyer eğitmeni bu ehliyet belgesini sizlere vermez. Yasa gereği eğitmen sizlere ders verdiğinde yanında bulundurmalıdır. Böylece ileride doğabilecek usulsüz davranışlara karşı belgeler ile ispatlanabilmesi için.

K Sınıfı Sürücü Aday Belgesi Almak İçin Gerekenler
İlgili düzenlemeye göre sürücü aday belgesi alabilmek için;
Sürücü kurslarında trafik kuralları ve mevzuatı derslerinin tamamının alınmış olması,
Sürücü kurslarında görevli eğiticilerin (sürücülük eğitmeninin) araç sürme yetkisi veren sürücü belgesine sahip olmaları ve ehliyetinin eğitim yaptıracağı araç sınıfına uyması,
Sürücü adaylarının sürücülük yapacağı karayollarının ve bu yollardaki sürme saatleri trafik komisyonları tarafından önceden tespit ve tayin edilerek sürücü kurslarına bildirilmesi, mecburidir.
K Sınıfı Sürücü Aday Belgesinde Bulunması Gerekenler
Sürücü aday belgesinde bulunması gereken hususlar şu şekilde sıralanmıştır:
Sürücü kursunun adı,
Saatli olarak eğitimin yapılacağı süre,
Eğitimin yapılacağı alan ve karayolunun adı, yeri ve sınırı,
Eğiticinin ve adayın kimlik bilgileri,,
Eğiticinin sürücü belgesinin verildiği yer, tarih ve belge numarası yazılıp, fotoğraflar yapıştırılarak belgeyi veren sürücü kursu tarafından tasdik edilir.
K sınıfı sürücü aday belgesi olan sürücü adayları henüz sürücü belgesine sahip olmadıkları için eğiticiler, belirtilen yer ve zaman içinde, başlangıçtan bitime kadar, eğitimin güven içinde yürütülmesi bakımından gerekli tedbirleri almakla sorumlu ve görevlidirler.

K sınıfı ehliyet fiyatları 
Aslında bakarsanız bunun için bir fiyat yok, çünkü zaten başvurduğunuzda sürücü kursuna K sınıfı ehliyet almak istiyorum diyemiyorsunuz. Siz herhangi bir ehliyet tipini seçiyorsunuz, K sınıfı ehliyet ise eğitim esnasında size takdim ediliyor. Dolayısıyla bu ehliyet tipi için fiyat belirlenmesi yanlış olacaktır.
K sınıfı ehliyet kullanabildiği araçlar
G sınıfı ehliyet tipi hariç her aracı kullanabilir, tabii ki yanında bilir kişi ( sürücü kursu eğitmeni vs. ) olduğu sürece. Zaten o belge size verilmediği için, ve sürekli yanınızda bilir kişi olmadığı için K sınıfı ehliyet ile kullanılan araçların olmadığını söylemek yanlış olmayacaktır.


BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ ?

1- Muhammed'in annesinin, babasının, amcasının tek tanrıya inanmadığını, Kur’an’a göre kafir sayıldığını ve ebedi cehennemliklerden olduğunu

2- Türklerin tarihte en büyük vahşet ve katliamı Araplardan gördüğünü. Emevi Arapların Türkleri kılıç zoruyla Müslüman yapmak için 70 yıl boyunca savaştığını, 100.000’in üzerinde Türk’ün kesilerek ağaçlara asıldığını, onbinlerce kız çocuğun cariye, erkek çocuğun köle yapıldığını

3- Namaz, oruç, abdest, hac, zekat, kurban, sünnet, cennet, cehennem, ahiret, Sırat köprüsü, cin, şeytan vb. inanışların İslam’dan önce de varolan putperest adet ve ibadetleri olduğunu

4- Allah isminin putperestlerin inandığı en büyük tanrı olan El-İlah’tan geldiğini

5- Muhammed'in 52 yaşındayken 6 yaşındaki Aişe ile evlendiğini, Aişe’nin 9 yaşında iken sokakta oyun oynarken alınıp peygamberle gerdeğe sokulduğunu

6- Muhammed’in cariyeleriyle birlikte eş sayısının tam olarak bilinemediği ama aynı anda 9 kadınla evli olduğunu,

7- Tebbet suresinde beddua edilen Ebu Leheb’in asıl adının Abdüluzza olduğunu ve Muhammed’in hem amcası hem de 2 kızının kayınpederi yani dünürü olduğunu

8- Putperestlerin de İslam öncesi Hacda tavaf, Arafat’a çıkma, Safa ve Merve arasında 7 kez gidip-gelme, Hacerül Esved taşını öpme ve şeytan taşlama yaptığını

9- Kur’an’da Ezan, Sünnet, Kabir azabı, Sırat köprüsü, Ramazan ve Kurban bayramı, Teravih ve Bayram namazı, Mehdi ve Deccalin yazılı olmadığını

10- İnsanın çamurdan yaratılış hikayesinin ve tufan efsanesinin Eski uygarlıklarda Sümer, Mısır ve Roma yazıtlarında da geçtiğini

11- Kur’an’da, güneşin kara bir balçığa battığı, yıldızların şeytanları taşlamak için ateş tanesi olduğu, Allah tutmasa gökteki yıldızların dünyaya düşeceği, meninin bel ve göğüs arasından geldiği, tatlı suda mercan yetiştiği vb. onlarca bilim dışı ayet olduğunu

12- Muhammed’in de, Fatih’in de cenazesinin iktidar kavgası nedeniyle 3 gün ortada kaldığını ve cesetlerinin kokuştuğunu

13- Vahiy katiplerinden (yazmanlarından) ikisinin “Ayetleri Muhammed uyduruyor” diyerek dinden döndüğünü

14- Kabe’nin Emevi döneminde 2 kez saldırıya uğradığını, yakılıp yıkıldığını, yeniden yapıldığını,

15- Korunduğu söylenen Kabe’nin 929 yılında Karmatilerce basıldığını, tavaf edenlerin katledildiğini ve Hacerül esved taşının sökülüp götürüldüğünü, 22 yıl sonra iade edildiğini, Kabe’nin birçok kez sel ve yangın gibi afetlere maruz kaldığını

16- Cuma gününün İslam öncesi dönemde Ka’b ibn Lu’ey tarafından haftalık ibadet günü seçildiğini ve buna Yevmu’l Arûba (Araplık günü ya da Açıklama günü) denildiğini

17- Nisa suresi 10-12. ayetlerindeki miras paylaşımı oran hesaplarında matematik hatası olduğunu, bu hatayı giderebilmek için Halife Ömer döneminde Avl hesabı denen bir yöntem uydurulduğunu,

18- Ahzap 50. ayetinde peygambere kendisiyle birlikte göç eden amca kızları, hala kızları, teyze kızları, dayı kızlarının, kendisini hibe eden tüm kadınların, mehirini vermek suretiyle hoşlanıp da aldıklarının, savaşlarda ganimet olarak elde ettiği cariyelerin helal kılındığını,

19- Allah’ın selamı diye dayatılan “Selamünaleyküm” ün (As-salāmu ʿalaykum) Yahudi selamı olduğunu, İbranice ” Şalomaleyhim” ( Shalom Aleihem) olarak 2300 senedir kullanıldığını.
Not: Araplar ve Yahudiler sami ırkındandır ve kuzendirler.

20- Kutsal kitap olarak inanılan Kur’an, İncil, Tevrat ve Zebur’un hiçbirinin orijinalinin olmadığını,

21- Muhammed'i büyüten, onu putperestlerden koruyan, Mekke’nin en saygın insanlarından olan amcası ve Ali’nin babası Ebu Talip’in müslüman olmadığını, ölüm döşeğindeyken bile müslümanlık teklifini reddettiğini

22- Şiilerce, zinanın cezası olarak uygulanan recmin (taşlayarak öldürme) Muhammed zamanında da uygulandığının ve Kur’an’da recm ayetinin olduğunun ama keçi tarafından ayetin yendiğinin iddia edildiğini

23- Osmanlı’da kardeş katlinde rekorun 3. Mehmet’te olduğunu ve tahta çıktığı gün 19 kardeşini boğdurttuğunu

24- Hilal simgesinin Sümerlere kadar dayandığını, İslam öncesi Türklerin de simgesi olduğunu, Göktürk sikkelerinde ay-yıldızın yer aldığını

25- Osmanlı padişahları içinde içki içmeyen padişahın bilinmediğini

26- Köleliğin 3 büyük dinde de meşru olduğunu, Tevrat, İncil ve Kur’an’da geçtiğini ama hiçbirinde kaldırılmasından söz edilmediğini 

biliyormuydunuz ?

japonya anayasasının 9. maddesi

özetle savaş çok kötü bir şeydir ve japonya uluslararası sorunları güç kullanarak çözme yoluna girmeyecektir diyen güzel bir anayasa maddesi. hatta japonyanın savaş gücü olan birlikler oluşturup büyütüp besleyemeyeceğini söyler.

amerika'nın "bu manyak japon milleti gene silahlanıp başımıza bela olmasın." düşüncesiyle anayasaya koydurtup bahane olarak da "biz sizi koruruz canım; ne gerek var orduya, silaha falan?" şeklindeki argümanlarla savunduğu bir maddeydi bu. yine aynı bahanelerle japonya'nın içine askeri üstlerini karınca yuvası gibi yığan amerika "bakın sizi koruyoruz" deken aslında "ters bir hareketinizi görürsem yakarım topunuzu." mesajını alttan alttan vermiştir yıllarca. (bir yerlerden tanıdık mı geldi yoksa?)

ancak bu durumun sonuçlarından birisi olarak üstünden büyük bir maddi külfet atan japonya, teknoloji üretimi ve geliştirilmesinde önlenemez bir yükselişe geçmiş ve kısa sürede dünyanın en büyük ekonomik güçlerinden birisi haline gelmiştir.

son yapılan anketlerden çıkan sonuçlara göre bu madde anayasaya koyulduğundan beri ilk defa halkın yarısından fazlası kaldırılması gerektirğini düşünmeye başlamış diye duymuştum, ne derece doğrudur bilemiyorum ancak burnunun dibinde deli gibi hızlı bir şekilde güçlenen ve kendisine tam anlamıyla kin besleyen bir çin varken japonya'nın savunma gibi hayati bir konuyu artık sadece amerika'nın insiyatifine bırakması uzun vadede son derece ölümcül olabilir.

dünya'nın en güçlü ordularından birine "ordu" denmesine engel olmak gibi bir işlevi vardır.

ekol başbakan juniçiro koizumi döneminde değiştirilmesi gündemdeydi (ki ırak savaşı için yapılan eklemeler sayesinde yaptırım gücü kısmen azalmıştır). zamanında bu maddeyi silah zoruyla koyduran abd, günümüzde maddenin değiştirilmesini isteyen taraftadır;

"hayat ne tuhaf vapurlar filan" diyeceğim de bunlar vapur değil ya;

ikinci dünya savaşı'nın ardından japonya'yı yeni bir savaş çıkartmaktan alıkoyan anayasa maddesi.

bu madde, japonya'ya yalnızca kendi adası üzerinde savunma hakkını vermekte, herhangi bir savaş başlatmasına, askeri operasyonlara destek vermesine ya da nükleer silaha sahip olmasına engel olmaktadır. bu maddenin değiştirilmesi birçok kez gündeme gelmiştir. mevcut başbakan şinzo abe ise anayasadaki bu maddeyi değiştirebilecek çoğunluğa sahiptir. dolayısıyla maddenin değiştirilmesi, ilk kez ciddi ölçüde tartışılabilecek durumdadır. dolayısıyla japonya'nın abd'den intikam alacağı gün başlığı, bu madde anayasada durdukça gelmeyecektir. peki anayasa değiştikten sonra gelir mi? en azından anayasal engel kalkacaktır. ancak milletlerin hafızasını da küçümsememek gerekir..

26 nisan 1947’de neşredilen ve 26 temmuz 1947’de yürürlüğe giren japon anayasasının ikinci bölümünde yer alan savaştan feragat başlıklı madde olup metni şöyledir:

“nizam ve adalete müstenit milletlerarası bir sulhu gönülden dileyen japon milleti, halkın hükümranlık hakkı olarak harpden ve milletler arası anlaşmazlıkları hal işinde tehdit ve kuvvet kullanmaktan, daimi şekilde feragat eder.

bu itibarla, hiç bir kara, deniz ve hava kuvveti veya herhangi diğer bir harp kuvveti muhafaza edilemez. devlete muhariplik hakkı tanınmaz.”

dokuzuncu bölümde yer alan ‘anayasanın tadili’ başlıklı 96. madde’ye göre her hangi bir maddenin değiştirilebilmesi için 2/3 çoğunluk gerekmektedir:

“umumi meclis, ayrı ayrı her bir meclisin üçte iki veye daha fazla ekseriyetiyle tasdik edilmek şartı ile bu anayasayı tadil edebilir”

italyanca metinden tercüme eden:
dr. akif erginay

maddeyi dergiden kopyalayıp düzenlerken ne kadar dikkatli olunmasını gerektiğini gözler önüne seren bir entry içeren başlıktır.

italyanca metinden gayet güzel çevrilen madde, sözlüğe gelirken japoncaya geri dönmüş sanırım.
"adalet ve düzene dayalı bir uluslararası barışa içtenlikle gönül veren japon halkı; savaşı ulusal egemenlik hakkı, tehdidi ve güç kullanımını da uluslararası çatışmaların çözüm aracı olarak görmekten sonsuza kadar vazgeçmektedir.

yukarıdaki paragrafta belirlenen amaca ulaşmak için kara, deniz, hava güçlerine ya da diğer potansiyel savaş kaynaklarına asla sahip olmayacaktır. devlete hiçbir zaman savaşma hakkı tanınmayacaktır."

edit: benzeri için (bkz: almanya anayasasının 24. maddesi)
devamını okuyayım

her yerde ve ger zaman olduğu gibi gerçek yüzlerini gizleyen gösterişe dünyanın neredeyse tamamını aldatan bir millet.
isteyen araştırıp japonya da kadın erkek ayrımcılığı, statü farkı, disiplin adı altında çalışanın nasıl ruhen ve bedenen sindirilip sömürüldüğünü okuyabilir.
en basit örneğiyle boşanan bir kadın baba evi de dahil hiç bir yerde kabul edilmez ve kiralık ev dahi verilmez.
gunumuzde, eskiden kara, deniz, hava güçleriyle yapilan savaslar artik yerini ekonomik yaptirimlara ve ulke kaynaklarini somurmeye birakmistir. o yuzden bosuna takilmayin boyle seylere. o hayalini kurdugunuz nukleerli , tasli sopali dunya savaslari hicbir zaman olmayacaktir

japonya anayasasının 9. maddesi

f 35 leri var bu adamların. çin ne zaman gçtümüzü kesecek korkusundalar. çoktan tarih oldu o madde.

hoş japonların 2inci dünya savaşında çin de gerçekleştirdikleri insanlık suçları nı bşlenler için yersiz değildir bu korku.
japonya'da kimsenin iplemediği bir anayasa maddesidir. neymiş, hava kuvvetlerine sahip olmayacakmış falan filan gibi boş laflar.

şu anda japonya hava kuvvetleri bünyesinde:

200 adet f-15, 82 adet mitsubishi f-2 (f-16'nın gelişmiş versiyonu), 12 adet f-35 (105 adet sipariş var), 73 adet f-4, 201 adet kawasaki t-4 bulunuyor.

iyi ki anayasalarında asla hava güçlerine sahip olmayacağız yazmışlar.

sadece mürekkepdir tabii ki savaş çıktığında japon halkı kendi ülkelerini korumak için yapılması gerekeni yapacaktır.

savaş kaynakları, çoğu zaman savaşmak için değil, savaşmamak için kullanıldığından kendisiyle çelişen bir maddedir.

abd-ırak ve abd-iran ilişkileri bu duruma örnek olabilir sanırım. bir yanda saddam'ın bulunamayan silahları ve dümdüz olmuş bir ırak, diğer yanda iran'ın kör göze parmak şeklinde, tepki çeken nükleer gücü ve senelerdir hiçbir sonuca ulaşamamış karşılıklı hırlamalar.

militarizm karşıtı olmak savaştan korumuyor maalesef.
osur osur ipe diz.

adamlar robot yapıyorlar lan !

yok bir de savaşsınlar. salarlar robotlarını olur biter.

japon askeri gücünün "ordu" değil de, "öz savunma kuvvetleri" olarak adlandırılmasının nedeni olan maddedir. savaş dediğimiz kavram nihayetinde politik bir sonuç alma metodudur ve uluslararası hukukta yeri vardır. ordularda bu gereksinimi karşılayan yegane enstrümandır. söz konusu anayasa maddesi japon devletine, kendine karşı düzenlenecek saldırıları savunma izni vermesine karşın, askeri seçenekleri herhangi bir politik amaç için kullanmasından alıkoyar.

carl von clausewitz, meşhur sözünde savaş kavramını politikanın farklı araçlarla devam ettirilmesi olarak tanımlamıştır. bu sözü anlamak japon askeri varlığının durumunu açıklayabilir zira japonya askeri gücüyle kendini savunabilir fakat onu bir politika aracı haline getiremez. herhangi bir ülkeye saldırıda bulunamaz ya da askeri varlığını bir baskı unsuru olarak kullanamaz. tabi ilgili anayasa maddesi değişmedikçe ya da uyulmaya devam edildikçe.

kısacası japonya'nın fiilen bir ordusu vardır ancak bu anayasa maddesi gereğince onu bir politika enstrümanı olarak devreye sokamaz.

madde uygulanır uygulanmaz onu bilmem ama teknoloji üreten japon firmalarının büyük bölümüyle çalıştığınız zaman satın alacağınız makina, ekipman, araç ve yazılımın askeri üretim yapan tesislerde kullanılmayacağına dair sözleşme imzalarsınız.

sözleşmeye uymadığınız zaman ya mahkemelik olursunuz ya da en iyi ihtimalle aldığınız ürüne satış sonrası destek sonsuza kadar kesilir.

2. dünya savaşından önceki manyak japon imparatorluğunun tekrar kurulmasını ve intikam arayışlarını engellemek için yeni devlet kurulurken amerikanın anayasaya eklettiği maddedir.

komşuları rusya, çin, kuzey kore olan ülkenin anayasasının 9.maddesidir. yukardaki arkadaş japonya'nın lay lay lom bir coğrafyada olduğunu mu zannediyor. 2.dünya savaşı yahudilerin elinin uzun olması yüzünden hep almanya'nın katliamları üzerinden gidiyor ama japonların yaptıklarını okursanız, bu madde az bile olmuş. ayrıca abd'ye kızıyoruz filan ama çin'in, rusya'nın, hindistan'ın süper güç olduğu bir dünya daha boktan olur. almanya ve japonya bugünkü üretim anlamında özenilecek hale gelmelerinde abd'nin büyük payı var.
başta, birleşmiş milletlere bağlı olacak şekilde mahatma gandhi'nin hindistan'da oluşturduğu shanti sena'lara benzer bir sivil barış gücü kurulması amaçlanmış ancak sonraları japon savaş gücüne bölgede ihtiyaç duyulması nedeniyle değiştirilmesi istenen anayasa maddesidir;

günümüzde taraflar dörde bölünmüştür ve genellikle seçim dönemlerinde tartışmalar bu anayasa maddesi üzerinde şekillenir.

pasifistler, dokuzuncu maddenin korunmasını ve japonya'nın amerika adına başka ülkelerle savaşmasının engellenmesini ister zira japonya yine de amerika kontrolünde kalacaktır. faydacılar, dokuzuncu maddenin sadece birleşmiş milletler ve barış görevleri için genişletilmesini ve bu sayede daha fazla uluslararası söz hakkı ve askeri harcamalarda ve dolayısı ile ekonomide büyüme kazanılmasını desteklemektedir. normalizmciler dokuzuncu maddenin gerçek bir orduya yakışır şekilde değiştirilmesini ve dünyaya bildirilmesini istemekte ve milliyetçiler de ordunun millileştirilmesinin yanında nükleer güç dahil tüm teknolojinin kendileri tarafından geliştirilmesi gerektiğini savunmaktadır.

italya anayasasının 11. maddesi ve almanya anayasasının 24. maddesi de benzer işlevlerdelerdir

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye'de Yaşayan Zenciler

Müşür Nedir, Ne İşe Yarar?

Hükümetler Tarafından Gerçekleştirilen Tarihin En Büyük Altın Soygunları