deneme 96


"F. Rıfkı Atay'ın Atatürk - Enver karşılaştırması:
Enver'in özelliği cüret, Mustafa Kemal'in özelliği basiretti. Mustafa Kemal 1914'te Harbiye Nazırı olsaydı, devleti 1.Dünya Savaşı'na sokmazdı. 1922'de Enver İzmir' e girmiş olsaydı, o hızla döner, Suriye ve Irak üstüne yürür, kazanılanı da kaybederdi." 
 
"Mustafa Kemal Atatürk soyadını kim verdi?
Dilâçar, Mustafa Kemal Paşa'ya "Atatürk" soyadının verilmesini öneren kişi olarak birtakım yayınlarda yer almıştır. 1935 yılında Türkçe ile ilgili yaptığı çalışmalarından ötürü Mustafa Kemal Atatürk tarafından kendisine "Dilâçar" soyadı verildi."

"Fakat şurası bir gerçek ki , Türkiye'de her buhranda Kemalizm tekrar bir umut ışığı olarak her yaştaki insan, her sınıftaki kitleler tarafından benimsenmektedir.

"Mustafa Kemal Atatürk alevi mi?
Mustafa Kemal Atatürk Alevi mi? serfiçe yöresindeki tüm köyler gibi mustafa kemal'in annesinin doğduğu köy de bir bektaşi/alevi köyüdür. yani mustafa kemal atatürk'ün annesi kesinlikle alevidir. bu durumda görülüyor ki, mustafa kemal atatürk yarı bektaşi'dir."

Seni seviyoruz Mustafa Kemal Atatürk...

İnadına değil, birilerini çatlatmak, patlatmak için hiç değil, kapkara geleceğimize tuttuğun ışık için, Türk Milletinin ufkunu açan fikirlerin için, bize bıraktığın maddi ve manevi değerlerin hepsi için seni seviyoruz, özlüyoruz...



"Dragonetti'den şu pasajı ithaf etmek istiyorum:"Siyasetçinin bilimi"der,"mutluluk ve hürriyetin gerçek anlamını tespit etmekte yatar.En büyük bireysel mutluluk toplamını millete en az bedeli ödeterek yaratacak yönetim şeklini keşfedenler, çağların minnettarlığını hak ederler""


Bir itiraf: İmroz’u nasıl Gökçeada yaptık
 
Eski bir gazete kupüründen alınan fotoğraf 1973 yılının temmuz ayında çekilmiş. Sık sık sel baskınları olan Trabzon’un Çaykara ilçesine bağlı Şahinkaya Köyü’nden 61 aile, Köyişleri Bakanlığı tarafından yerleştirildikleri Gökçeada’ya doğru yola çıkıyor. Peki, neden bu kadar uzağa gidiyorlar? Karadeniz’in bir dağ köyünden, 1400 km. uzakta Ege’nin ortasında bir adaya niye gönderildi bu 61 aile?
Trabzonlu köylülerin yerleştirildiği, Gökçeada’daki Dereköy, 1950 ile 1960 yıllarında arasındaki nüfus sayımlarına göre Türkiye’nin en büyük köyüydü. Ama Trabzonlu aileler geldiklerinde o 1900 kişiden geriye çok azı kalmıştı.


Çünkü köy bir Rum köyüydü ve 1960 ile 1970 arasında o küçük adada halen devletin kabul edip özür dilemediği resmî bir kâbus yaşanmıştı. Dünkü Taraf’a Kelemet Çiğdem Türk’ün İmroz’da kalan son Rumlardan bilinen adıyla Barba Yorgo ile yaptığı dokunaklı mülakatı okurken bundan iki yıl önce Balyoz Seminer ses kayıtlarını dinlediğimden beri yazmak isteyip bir türlü fırsat bulamadığım tarihî bir itirafı yazma zamanının geldiğine karar verdim.

İmroz (Gökçeada) ve Tenedos (Bozcaada) Lozan Anlaşması’yla Türkiye’ye bırakıldı. Ama bir şartla burada çoğunluk olan Rumların özerkliğine karışılmayacak. Ama Türkiye Cumhuriyeti verdiği sözü sadece üç yıl tutabilmiş. 1927’de çıkarılan 1151 sayılı Mahalli İdareler Kanunu ile adadaki Rumların özerkliği ellerinden alınmış, Rumca özel okullar devletleştirilmiş. Yetmemiş önce Varlık Vergisi ile sonra da Rumların mal almalarına getirilen yasaklar ve adaya gönderilmeye başlanan Türk yerleşimcilerle huzursuzluk artmış. Ta ki Demokrat Parti’nin iktidara gelmesi ve Türkiye’nin NATO üyeliği sebebiyle Yunanistan’la yeni bir sayfa açmasına kadar. DP iktidarı 1951 yılında 27’deki kanunu iptal edip, Rumca özel okulların açılmasına yeniden izin vermiş.

Kıbrıs meselesi ile artan gerilimlerle 1958 yılında rüzgâr adalara yeniden ters esmeye başlar. 1958 yılında iki ada güvenlik bölgesi ilan edilir.

27 Mayıs darbesi ise İmrozlulara da darbe olur. 1961 yılında “Adadaki Rumlar Yunanlıların desteğiyle Türklerin arazilerini satın alıyor, plebisit yoluyla Yunanistan’a katılacaklar” haberleri ayyuka çıkınca Rumların arazi alışı yasaklanır. Çocuğuna düşük not verdi diye bir Rum babanın iki Türk öğretmeni dövmesi Meclis’e kadar taşınır. Vekiller adaların güvenliği için Türklerin çoğunlukta olmasının altını çizerler. Kıbrıs’ta kanlı Noel’le birlikte gerilimler arttıkça Rumlara karşı dil de sertleşir.

27 Mart 1964 tarihli MGK’da kabul edilen Eritme Programı ile ise adaların Türkleştirme süreci başlar. İnönü hükümeti önce ünlü 64 yasasıyla Türkiye’de yaşayan Yunan uyruklu Rumları göçe zorlar. 1951’de iptal edilen Mahalli İdareler Kanunu’ndaki hüküm yeniden yürürlüğe konup, Rum okulları yeniden kapatılır. Daha da ileri gidilir Gökçeada’da yaşayan 30 Rum milli güvenliği ihlal eden davranışları sebebiyle vatandaşlıktan çıkarılır. 300 Rum ise “Türklere has sanat ve meslekleri terk etmeleri” için uyarılır.

Ve öldürücü darbe. Dereköy’ün hemen aşağısına devlet Yarı Açık Cezaevi kurar. Adaya önce mahkûmlar getirilir sonra da aileleri. Adada tarım işleriyle uğraşan mahkûmlar serbestçe dolaşmaktadır. Mahkûmlar Rumların hayatını karartır. Tecavüz, hırsızlık, darp hatta adadan göç eden Rumların iddiasına göre altı cinayet işlerler. Yetmez devlet birden bire adada TİGEM vasıtasıyla üretim çiftliği kurmaya karar verir. Rumların geçimlerini sağladıkları zeytinlikler kamulaştırılır. Adanın ekilebilir arazilerinin yüzde 90’ına devlet el koyar. Hem de yumurtanın tanesinin 25 kuruşa satıldığı yıllarda metrekaresine sekiz kuruş vererek.

Adadaki bu resmî mobbing Yunanistan’ın tepkisini çeker. Mütekabiliyet için Rodos’taki Türklerin gönderilmesi bile gündeme gelir. Artan uluslararası baskılar üzerine 1966’da Yunanistan Büyükelçisi’nin adaya gitmesine izin verilir. Büyükelçi feribottan inince etrafını saran Rumlar “Alın bizi buradan” diye bağırmaktadır. Çocuğunu ona vermek isteyenler bile çıkar.

Rumlar adayı hızla terk ederler. 1970’de son darbe vurulur ve antik Yunan’dan beri İmroz olan adanın adı Gökçeada’ya çevrilir. Ve Türkiye’nin her yerinden aileler zorunlu iskânla adaya yerleştirilir.

Uzun yıllar MGK yasasıyla yönetilen, feribottan inenlere kimlik sorulan ada şimdilerde normalleşmeye çalışıyor. Taraf’taki röportajdan bu Eritme Programı’nın ve resmî zulümle yargı önünde hesaplaşma için adımlar atıldığını öğrendik. Türkiye adayı planlı bir şekilde Rumlardan arındırdığını hep inkâr etti.

Ta ki Balyoz ses kayıtlarına kadar. Dönemin Birinci Ordu Komutanlığı Plan Harekât Şube Müdür Albay Bülent Tuncay 2003’deki Plan Semineri’nde anlatıyor:

“Şimdi burada çok mahrem çok gizli şeyleri de ne yapıcağız görüşeceğiz. Zaten öyle yani plan çalışmasının ana amacı bu. İlk kapsamda buradaki Rumları Gökçeada’dan göçertmek için jandarma komando birliği gönderdik. Bölgeye açık hapishane yaptık. Bölge içerisinde bunun sonuçları da önemli işte miktarda göç oldu. Adım adım sanıyorum devlet kuruluşlarında bölgede bir işte açık cezaevinde bazı şeyler yapıldı bazı ekimler dikimler falan filan. Bunun ortaya saldığı bazı konular bunu tartışmıyorum. O zamanki şartlar içerisinde şimdi böyle bir şey yapmak olanak dışı ama o zamanki Türk-Yunan ilişkileri çerçevesinde böyle bir şey yapılma zarureti çıkmış onlara da Batı Trakya’daki uygulamalara karşı.”

İmrozlulardan özür zamanı gelmedi mi?


Türkiye'nin ilk seçimini 1876 yılında yapıldı.

Türkiye Tarihi’nin ilk seçimleri bundan tam 135 yıl önce gerçekleştirildi.1876'da yeni parlamenter sisteme geçen Osmanlı Devleti'nin ilk meclisine 130 üye seçildi. Seçilen üyelerden 69'u Müslüman, 46'sı Gayrimüslim vatandaşlardan oluşuyordu.

İLK SEÇİM 1816'DA YAPILDI
Osmanlı Devleti 23 Aralık 1876 tarihinde Meşrutiyetin ilanı ile parlementer sisteme geçmişti. Yürürlüğe konan Kanun-i Esasi adlı anayasa ile Meclis-i Umumi adlı iki ayrı meclisten oluşan bir meclis kurulması kabul edildi. Bunlardan birisi üyelerini padişahın seçtiği ve görev süresinin hayat boyu olduğu Heyet-i Ayan (üye sayısı mebusanın 1/3'ü kadar olacak) diğeri ise üyelerinin halk tarafından seçileceği Heyet-i Mebusan'dır.

 


Seçim çalışmaları meşrutiyetin ilanından önce başlatılmış ancak 1877 Mart'ın da tamamlanabilmiştir. Ortada bir seçim kanunu olmadığı için seçimler Sadrazam Mithat Paşa'nın hazırlayıp bakanlara ve padişaha onaylattığı Talimat-ı Muvakkate'nin belirlediği esaslara göre yapılmıştı. Talimat-ı Muvakkate'nin başlıca esasları şöyleydi:
Mebus sayısı 130 olacak (başlangıçta 120 olarak belirlenmişti, II.Abdülhamit 130'a çıkardı), bu mebusların en az 1/3'ü gayri Müslim olacaktı.
Seçimler iki dereceli olacaktı. Önce birinciler oy kullanacak sonra seçilen ikinciler mebusları belirleyecekti. (Zamanın kısıtlı olması nedeniyle İstanbul için ayrı taşra için ayrı bir seçim sistemi uygulandı)
Vilayetlerde mebuslar, vilayet, liva ve kazaların idare meclisleri azları tarafından seçilecekti. (İstanbul'da halk seçecek bir üst maddede adı geçen uygulama)
Seçme ve seçilme şartları ise şu şekildeydi :
Taşrada seçmen olmak için; İdare meclisi üyesi olmak, Osmanlı vatandaşı olmak, 25 yaşında ve erkek olmak, emlak sahibi olmak.
İstanbul'da seçmen olmak için; idare meclisi üyesi olma şartı yoktur. Fakat en az iki yıldır İstanbul'da oturma şartı vardır. Askerlerden ise en az mülazım(teğmen) rütbesinde olmak zorundaydılar.
Seçilme şartları ise;Dürüst, güvenilir ve ahlaklı olmak, Türkçe bilmek, 25 yaşını doldurmuş ve erkek olmak, cinayet ve siyasi suçtan mahkum olmamak, memleketinde az çok emlakı bulunmak, Osmanlı vatandaşı olmak.
İLK MECLİSTE 69 MÜSLÜMAN VAR
Meclis-i Mebusan'ın 130 üyeliği için yapılan ilk genel seçim sonunda ilk meclis 69 Müslüman (Hepsi Türk değil) ve 46 Gayrimüslim olmak üzere toplam 115 (değişik kaynaklarda 117 olduğu da söylenir) milletvekili ile açılmıştı. Bazı vilayetlerden hiç milletvekili gelmemişti. Çünkü bazı yarı bağımsız eyaletler kendilerini milletvekili seçme zorunluluğunda hissetmemişlerdi. (Mısır, Tunus, Necit, Umman, Romanya, Sırbistan, Sisam, Karadağ gibi.)

Meclis-i Mebusan'ın açılışı tüm hazırlıklar tamamlandıktan sonra 19 Mart 1877 tarihinde padişah II.Abdülhamit'in huzurunda Dolmabahçe sarayının büyük salonunda gerçekleştirildi. Açılışa Avrupa'dan da bir çok kişi ve gazeteci iştirak etmişlerdi.Mabeyn Başkatibi Sait Paşa padişahın açış konuşmasını okurken dışarıda da atılan toplalarla bu gün kutlanıyordu.


RUS SAVAŞI NEDENİYLE MECLİS KAPATILDI.
Açılış töreninin arkasından Ayan ve Meclis-i Mebusan üyeleri, eski Darülfünun binasında kendilerine ayrılan bölümlerde çalışmalarına başlamışlardır. Padişah II.Abdülhamit'in isteği ile Meclis-i Mebusan başkanlığına Ahmet Vefik Paşa, Meclis-i Ayan başkanlığına ise Server Paşa getirildiler.
Bu ilk meclisin üyeleri vilayet idare meclisi üyeleri arasından olduğu için kendi memleketlerinin varlıklı ve kültürlü kişileri idiler. Farklı etnik kökenlerden, dinlerden, mezheplerden gelmelerine rağmen nezaket kuralları içerisinde gayet uyumlu çalışmışlardır. Ancak bu meclisin çalışma süresi oldukça kısa oldu. Osmanlı-Rus savaşı nedeniyle 28 Haziran 1877 tarihinde bu ilk meclis tatil edildi. Meclisin ikinci dönemi ise yeni seçilen milletvekilleri ile 13 Aralık 1877 tarihinde aynı usulle yeniden seçilen milletvekilleri ile açıldı.
Ancak Osmanlı Devleti birinci dönemde yakaladığı uyumu bir daha bulamadı. Yeni dönem Müslüman ve gayri Müslim milletvekillerinin gruplaşmaları nedeniyle olumlu sonuçlar ortaya koyamadı. Padişah II. Abdülhamit Rusların Yeşilköy önlerine kadar geldiği bir dönem de 13 Şubat 1878 tarihinde Kanuni Esasi'nin kendisine verdiği yetki ile Meclis-i Mebusan-ı süresiz tatil etti

YÜKSEK MAHKEMELER NELERDİR?
2017 Anayasa değişikliklerine göre ülkemizde yüksek mahkemelerin sayısı 4’tür.

Anayasa Mahkemesi
Yargıtay
Uyuşmazlık Mahkemesi
Danıştay
2017 anayasa değişikliği öncesi yüksek mahkemeler arasında Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemeleri de vardı. Ancak bunlar kaldırıldı.

Anayasa Mahkemesi
 
Anayasa bir ülkenin en büyük yasalarını kapsayan yasalar topluluğudur.

Anayasa Mahkemesi 15 üyeden oluşur.
3 üye TBMM tarafından, 12 üye Cumhurbaşkanı tarafından seçilir.
Anayasa Mahkemesi’ne üye seçilebilmek için 45 (kırkbeş) yaşını doldurmak gerekir.
Bir kimse 2 defa Anayasa Mahkemesi üyesi seçilemez. Yani yeniden seçilemezler.
Anayasa Mahkemesi üyeleri 12 yıllığına seçilir. 
Anayasa Mahkemesi üyeleri 65 yaşını doldurduğunda emekli olurlar. 
Anayasa Mahkemeleri üyeleri asli görevleri dışında resmi yada özel hiçbir görevde çalışamazlar.

Görev ve yetkileri
 
Anayasa Mahkemesi, kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler ve bireysel başvuruları karara bağlar.
Anayasa değişikliklerini sadece şekil bakımdan inceler ve denetler. Ama olağanüstü hallerde ve savaş hallerinde çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz.
Ayrıca Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanını, TBMM Meclis Başkanını, Cumhurbaşkanı yardımcılarını, bakanları, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hakimler ve Savcılar Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatyıla yargılar.
Genelkurmay Başkanı, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanırlar.
BAKINIZ  Anayasa Mahkemesinin görevleri nedir?
Yargıtay
Adliye mahkemelerince verilen bir kanunun başka bir adli yargı merciine bırakılmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir. Aslında adli mahkemelerin en üst mahkemeleridir. Yargıtay bunun dışında bazı davalara da ilk derece mahkemesi gibi bakar.

Yargıtay üyelerinin tümü HSK (Hakimler ve Savcılar Kurulu) tarafından seçilir.
Yargıtay üyeleri 12 yıllığına seçilir.
Seçilenler tekrar seçilemezler.
Yargıtay başkanı üyeler arasından seçilir ve 4 yıllığına görev yaparlar.
Başkan tekrar seçilebilir.

Danıştay

Danıştay; Türkiye Cumhuriyeti'nin yürütme organlarına yardımcı bir inceleme, danışma ve karar organı olup yönetimin yargı yoluyla denetlenmesi görevini yapan bir yargı kuruluşudur. Danıştay 9 dava dairesi 1 idari daire olmak üzere toplam 10 daireden oluşur. 

İdari mahkemeler tarafından verilen kararların başka idari yargı merciine bırakılmadığı karar ve hükümlerin son inceleme merciidir.

Danıştay, davaları görmek, kamu hizmetleri ile ilgili durumları şartları ve sözleşmeleri hakkında 2 ay içinde düşüncesini bildirmek zorundadır. Ayrıca danıştay idari uyuşmazlıkları çözmek ve kanunla gösterilen diğer işleri yapmakla yükümlüdür.
Danıştay üyelerinin 1/4’ünü Cumhurbaşkanı seçer.
3/4’ünü HSK seçer.
Danıştay üyeleri 12 yıllığına seçilir. Tekrar seçilemezler.
Başkan üyeler tarafından seçilir. 4 yıllığına seçilir.
Başkan tekrar seçilebilir.

Uyuşmazlık Mahkemesi
İdari, adli ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarının kesin olarak çözümlendiği yer Uyuşmazlık Mahkemesidir.

Ancak diğer mahkemeleri ile Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıkları olursa, Anayasa Mahkemesinin kararı esas alınır.
Toplam 11 üyeden oluşur.
6 asil üye 4 yedek üyeden oluşur.
Üyeler Yargıtay ve Danıştay üyeleri arasından seçilir.
Uyuşmazlık Mahkemesi başkanı Anayasa Mahkemesi tarafından 4 yıllığına seçilir.
Başkan tekrar seçilebilir.


YEDİ GÜZEL ADAM:MEHMET AKİF İNAN I RAHMETLE ANIYORUZ

Mehmet Akif İnan, (d. 12 Temmuz 1940 Şanlıuɾfa - ö. 6 Ocak 2000 Şanlıuɾfa) Tüɾk şaiɾ, yazaɾ, aɾaştıɾmacı, öğɾetmen.

1952 yılında İlkokulu bitiɾdi. 1958'de Uɾfa Lisesi'nden Maɾaş Lisesi'ne süɾgün göndeɾildi. Aynı yıl biɾ gɾup aɾkadaşıyla Deɾya Gazetesi'ni çıkaɾdı. Biɾ yıl sonɾa Maɾaş Lisesi'nden mezun oldu ve ilk konfeɾansını Uɾfalı Şaiɾleɾ üzeɾine veɾdi. Aynı yıl içinde Dil ve Taɾih Coğɾafya Fakültesi Tüɾk Dili ve Edebiyatı bölümüne kaydoldu. İki sene sonɾa bıɾaktı.

1960 yılında Kahramanmaraş'ta Neciρ Fazıl Kısakürek ile tanıştı. 1962 yılında tekrar üniversiteye döndü ve 1972'de mezun oldu. Bu süre içinde 1962-1964 yılları arasında Hilal Müessese Müdürlüğü'nü yaρtı. 23 Temmuz 1965 günü evlendi.

1964-1969 yılları arasında Türk Ocağı'nda faaliyet gösterdi. 1969'da Nuri Pakdil ile birlikle Edebiyat Dergisi'ni kurdu. 1969-1972 arasında Türk Taşıt İşverenleri Sendikası'nda uzmanlık görevinde bulundu.

İlk kitabı "Edebiyat ve Medeniyet Üzerine" yi 1972 yılında çıkardı. İlk şiir kitabını ise 1974 yılında Hicret adıyla çıkardı. 1975'de kısa dönem askerlik yaρtı. sozkimin.com Daha sonra 1976-1990 yılları arasında Mavera Dergisi'nde kurucu olarak yer aldı.

1977-1980 yıllarında Gazi Eğitim Enstitüsü'nde Türkςe Edebiyat öğretmenliği yaptı. Bu dönemde eğitim Enstitüleri iςin Oktay Çağlar ile beraber "Yeni Türk Edebiyatını hazırladı. Daha sonra Ankara Fen Lisesi öğretmenliğine atandı. Vefatına kadar bu lisede öğretmenlik yaptı.

1985 yılında "Din ve Uygarlık" adlı denemeler kitabını ςıkardı. 1991'de "Tenha Sözler"i yayınladı. 1993-2000 yıllarında Eğitim-Bir'i kurdu ve başkanlığını üstlendi. Aynı zamanda Memur-Sen Konfederasyonu başkanlığını yürüttü. 1998'de Kanal 7'de kültür ve sanat programı hazırlayıp sundu.

1999 Haziran'da rahatsızlandı ve ölümcül hastalığı teşhis edildi. Aynı yıl Aralık ayında Urfa'ya döndü. 6 Ocak 2000 günü bu şehirde vefat etti.
kaynak: wikipedia

Bazı Eserleri:
Mescid-i Aksa, Ağ
ÖlümMehmet Akif inan kimdir
Yürek Gazeli
Umut Gazeli
El Gazeli
Sensin
Şehir Gazeli

  Mehmet Akif İnan Sözleri ( 7 adet ) Ey uyku ey anne gel kurtar beni
Ezildim aklımın hesaplarında / Mehmet Akif İnan Şiir bahçemizdi gökdelen oldu.
Aklımıza nasıl bak gülen oldu. / Mehmet Akif İnan Çevir gözlerini içimden yana
Sırrını saklayan mahzeninim ben.

Uzat umutlarını düşlerime dek
Hiç birşeyin değil hep seninim ben. / Mehmet Akif İnan Kim demiş her şeyin bitişi ölüm. Destanlar yayılır mezarımızdan. / Mehmet Akif İnan Ey dil ey kalbimin öksüz çocuğu, azığın ağıt senin. / Mehmet Akif İnan Gülmeyi unutan yüzleri güldürebilmek insanlara verilmiş ne de güzel armağan. / Mehmet Akif İnan

Kim demiş her şeyin bitişi ölüm, destanlar yayılır mezarlarımızdan. / Mehmet Akif İnan

 

Yedi Güzel Adam
"Bu insanlar dev midir / Yatak görmemiş gövde midir". Böyle başlar Cahit Zarifoğlu'nun "Yedi Güzel Adam" adlı şiiri. Şiir altı bölümden oluşur. Şiirinin bölümlerinde yedi güzel adamdan her birinin bir şey gördüğünü ve gereğini yaptığını öğreniriz.

Yedi güzel adamdan biri "kan" görür ve gereğini beller. Biri "aşk" görür ve gereğini beller. Biri "yar", biri "bela", biri "dağ" diğeri de "sofra" görür ve gereğini beller. Şiirde yedi güzel adamın altısının neler gördüğünden bahsediyor. Yedinci güzel ne görmüştür derseniz. O da "diğerlerini" görmüştür. Mesela beşinci bölümde "Yedi güzel adamdan biri / Bir gün bir dağ göreni / Durdu sevmeden bilmeden devinirken / Durdu durdu seyreyledi" mısraları vardır. Birkaç bölümde daha "görenleri gördüğünü" belirtir.



Peki, kimdir yedi güzel adam?

Rasim Özdenören'e "Önden Giden Dört Güzel Adam" programında "Yedi güzel adam kim?" diye soruldu. Özdenören son iki güzel adamın zamana göre değişiklik gösterdiğini söyledi ve Ali Haydar Haksal'dan tahminde bulunmasını rica etti. Haksal ilk tahmininde doğru cevabı verdi. Diğer iki güzel adam hayatta ve ikisi de "Üstad" ve "Usta" olarak anılıyor.

Sezai Beye yedi güzel adam kim dediklerinde "Kim olacak, Rasim Özdenören ve ben" demiş. Üstadın yedisi de böyle demek. Üstad yediyi ikiye kalb etmiş.

Şimdi tekrar sayalım Yedi Güzel Adam'ı:

Sezai Karakoç
Nuri Pakdil
Mehmet Akif İnan
Erdem Bayazıt
Alaaddin Özdenören
Rasim Özdenören
Cahit Zarifoğlu

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye'de Yaşayan Zenciler

Müşür Nedir, Ne İşe Yarar?

Hükümetler Tarafından Gerçekleştirilen Tarihin En Büyük Altın Soygunları